19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
8 TEMMUZ 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR [email protected] CMYB C M Y B T arihine bu denli bağlõ bir toplum- da “tarihsel miras” neden yete- rince korunamõyor? Hemen tüm kentlerimizdeki en bakõmsõz, en yoksul yer- lerin “tarihi semtler” olmasõ, nasõl bir ta- rih sevgisidir? Sorularõn bilinen yanõtõ “imar rantları- nın çekiciliği” olsa bile, artõk yetersiz ka- lõyor... Geçmişiyle övünen bir toplumun, geçmişten kalan ne varsa satõp savmaya “kalkınma” diyenleri iktidar yapabilmesi, sadece “çıkar beklentisi”nden ötürü ola- maz. Tarihi evlerin “muhafaza” edilmesi ye- rine daire karşõlõğõ müteahhide verilerek apartmana dönüştürülmesi siyasetteki “en muhafazakâr”larõmõzõn önderliğinde baş- lamõştõ; sürüyor… Hele şu kültür yoksunu beton bloklarõyla tarihi kentlerimizi ezen TOKİ bile muhafazakâr bir Başbakan’a bağ- lõ değil mi? Lisedeyken tarihten yüksek not aldõkla- rõ halde, şimdi tarihi yapõlara “arsa” gözüyle bakan inşaatçõlarõmõz var… TV’lerdeki tarih programlarõnõ kaçõrmayõp kentin tari- hi sokaklarõnõ tanõmayanlar; hatta tarihi çar- şõ ve pazarlarõmõzõ söndüren AVM’leri “çağdaşlık” sananlar da az değil... Söylemimizdeki “tarih” ile yaşantõmõz- daki “tarih” arasõnda süregelen bu uçuru- mu “besleyen” rant olsa bile “yaratan” eği- timdir. Çünkü hepimize ilköğretimden iti- baren dayatõlan “yaşamla bağları ko- puk” tarih eğitimi, “geçmişin uygarlık de- ğerleri”ni kavramamõzda yetersiz kalõyor. İlle de “ezber”lemeyi gerektiren şu kral ve padişah isimleriyle takvim bilgilerinden ibaret “siyasal tarih” yerine, asõl “yaşan- mışlıklar”õ ve “yaratıcılık”larõ kavratan “toplumsal tarih” ve “sanat tarihi”yle ye- tişebilseydik, ne kentlerimiz böylesine kimliksiz olurdu; ne de “modern”lik adõ- na bu denli “karaktersiz bir yabancılaş- ma”yõ yaşardõk. GEÇMİŞİN ‘MUHABİR’LERİ Peki, tarihi nasõl öğrenmeliyiz; nasõl “iç- selleştirme”liyiz? Yanõtõ için “işte böyle” diyebileceğimiz örnek bir çalõşma var. İstanbul’daki Bah- çeşehir Koleji öğrencilerinin oluşturduklarõ “Kültür İstanbul Grubu”nun, tarih öğ- retmenleri İlhan Gülek’in danõşmanlõğõn- da hazõrladõklarõ “Tarih Gazeteleri”, geç- mişimizi adeta “yaşarcasına öğren- me”mizi sağlõyor. Çoğunluğunu 10. sõnõf öğrencilerinin oluşturduğu grubun koordinatörlüğünü Cem Bozkurt (Genel Yayõn Yönetmeni), Ber- kay Çomak ve Tolunay Tosun üstlenmişler. Yö- netmen yardõmcõsõ Tuğ- çe Bulur; yazarlarõ, da- ha doğrusu “tarihin muhabirleri” ise Si- nan Hoşver, Berke Uygun, Ceyda Sez- gin, Çisil Erdemir, Fatma Ece Çınar, Naz Koral, İpek Turgay, Ceren Boz- can, Şerife Akkanat, Sinem Ege, Şahin Şişman, Ceyda Ka- rabaşoğlu... Bu çalõş- kan kadroya Sadık Boz, Nazım Şahinler, Ahmet Ağar, Batu Mosturoğlu ve Mus- tafa Erleblebici de yar- dõmcõ olmuşlar... “Konstantinopolis” gazetesini elinize aldõ- ğõnõzda, MS 330-1453 yõllarõna tanõk oluyorsu- nuz. Örneğin Fetihten önceki İstanbul’un “ruh hali”ni görmek için İm- parator XI. Konstantin Palaiologos’la gazetenin muhabirlerinden Onur Kamil Solak’õn söyleşisini mutlaka okumalõsõnõz. “Havadis-i Konstantiniyye” gazete- siyle de 1453-1922 yõllarõndasõnõz… Oğuz- han Topgül’ün yazdõğõ “İngiltere İstan- bul’dan Yardım İstiyor” haberini okur- sanõz, 16. yy’daki İspanyol sömürgeciliği- ne karşõ İngilizlerin bile Osmanlõ’ya sõ- ğõndõklarõnõ göreceksiniz.. “Devrim Postası”nda ise İstanbul’un cumhuriyet dönemini izliyorsunuz... Ör- neğin yine “tarihin muhabirleri”nden Sinan Hoşver’in kaleme aldõğõ “Yeşil- köy’den Anadolu’ya Uçuşlar Başlıyor” haberine göre, ülkemizin en büyük hava li- manõ 1924’te askeri amaçla hizmete gir- mişse de ilk sivil seferler İstanbul-Ankara arasõnda 1938’de gerçekleşebilmiş... ANADOLU’DAN ‘İLK’LER Bahçeşehir Koleji öğrencilerinin “Kül- tür İstanbul Projesi” kapsamõnda “İs- tanbul’un bilinmeyenleri”ni yansõtan 34 dev bayrak, tarihi yerlerini içeren 34 kart ve tarihte o gün İstanbul’da yaşanõlanlarõn anõmsatõldõğõ “ajanda” da var. Hele “Anadoluyum Ben, Tanıyor mu- sun?” sorusuyla ya- yõmlanan “Medeniye- tin Güneşi” dergisi, okundukça kucaklana- cak türden bir kültür bel- geseli. Dünyada ilk beyin ameliyatõnõn, ilk müzik aletinin, hatta ilk “bikini” modasõnõn, bin yõllar ön- ce Anadolu’dan insanlõğa armağan edildiğini biliyor muydunuz? Öğrencilerin “Anado- lu’yu Tanı, Anadolu’yu Tanıt” projesi olarak ha- zõrladõklarõ diğer gazeteler ise “Hititler”den haberler veren “Halluga Hattuşa”; benzer şekilde “İlk ve Son İyon Gazetesi” olarak çõkan “Haber İyon”; aynõ çalõşma içinde “Günlük Lidya Ga- zetesi” olmakla övünen “Li Dünya”; bunlara koşut ola- rak “Günlük Urartu Gaze- tesi” vurgusuyla yayõmlanan “Samaram” ve başlõğõnda “Kibele’nin İzniyle Çı- kar” notu bulunan Frigya gazetesi “Gordion”... Gazetelerin, gerçekçi ve özlü bir tarih eğitimine de eşsiz katkõ yaptõklarõnõ be- lirten İlhan Gülek diyor ki: “Geçmişi haberleştiren öğrenciler aklın ve bili- min egemen olduğu an- tik uygarlıklarımızla buluşurken Ana- dolulu olmaktan da övünç duyarak ye- tişiyorlar.” İşte bu anlayõşla gerçekleştirilen yayõn- larõn satõşõndan elde edilen gelirler ise ÇYDD’nin “Haydi Kızlar Okula” kam- panyasõ ile ADD’nin kültür etkinliklerine bağõşlanacak. Kültür Koleji öğrencilerini ve öğretmenlerini kutluyoruz... Bahçeşehir Koleji öğrencilerinin tarih gazeteleri, geçmişi ‘gündem’imiz yapõyor Tarihten ‘güncel’ haberler Bizans’tan Osmanlı’ya, Cumhuriyet’ten günümüze “olaylar ve İstanbul”... ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Sevgili Füsun Akatlı Sevgili Füsun, Küba’dayız. Birkaç ay önce… Nâzım Hikmet’in yaşgününü kutluyoruz… Kâh onun türkülerini söylüyoruz birbirimize sarılarak ve gözlerimiz yaşararak, kâh salsa ritmini yakalıyoruz… Cienfuegos’ta, Jose Marti Meydanı’nda bir ara, sen, kızın ve arkadaşın Zeynep, bir de ben gruptan ayrılıp bir kahveye / bara girdik. Ansızın bir masadan, bir soprano ses yükseldi. Bir melez hatun, karşısındaki erkeğe fısıldar gibi baştan çıkarıcı, kışkırtıcı, bir şarkı söylüyordu. İspanyolcaydı. Büyülenmiş dinliyorduk. Kulağıma eğilip, “Sesine ve sözüne aşk katmak böyle bir şey” deyiverdin… Değerlendirmen, her zamanki gibi tam isabetti! Hayır hayır, İstanbul’dayız. Cağaloğlu’nda. Bin yıl önce… Ankara’dan gelmişsin, “Bizim Oda”da, yani Sanat dergisinde soluklanıyorsun. Akal Atilla bir yandan, ben bir yandan seni bizim dergiye yazmaya ikna etmeye çalışıyoruz… Belki de İstanbul’daki herhangi bir tiyatro salonundayız. Suare ya da matinede… Ara olmuş; Seçkin, sen ve ben kaynatıyoruz. Hem sahnede hem ülkemizde oynanan oyunlar üzerine tartışıyoruz… Düşünceyi, duyguları, farkındalığı paylaşıyoruz. Farklı düşüncelerde olsak bile, zenginleşiyoruz.. Bin yıl önce değil geçen aydayız. Haziranın keyfini çıkarıyoruz, festivaldeyiz. Sütlüce Kongre Merkezi’nde Lang Lang’ı dinliyoruz… Metin Altıok Şiir Ödülü törenindeyiz. Hulki Aktunç’a ödülünü sen veriyorsun… Yine hazirandayız ve Antalya’dayız: Fazıl Say’ın “Nâzım Oratoryosu”nu dinlemişiz!.. Harika görünüyorsun. Sağlıklısın, mutlusun! Bir yanında Fazıl, öteki yanında Genco Erkal, mutluluğunu, sevincini paylaşıyorsun… Ne muhteşem bir haziranmış derken… Öyle ya Cumhuriyet’te yazıyorsun diye ne sevindik hepimiz! Derken… Belki de o korkunç akşamdayız… 30 Aralık 1994… Sen oradasın. Café Marmara’da… Onat’ın masasında değil, Yasemin’inkinde de değil, bir başka masada arkadaşlarınla oturuyorsun… Ve bomba patlıyor! Dehşeti yaşıyorsun! O masada değil de bu masada, o köşede değil de şu köşede oturuyor olmak… Yaşamak ya da ölmek bir rastlantıya bağlı! Kaderci bir teslimiyete girmek yerine “Yasemin Türkiye’dir!” başlıklı o enfes yazını yazıyorsun. “… Ateş düştüğü yeri yakmaz yalnız. Ateş büyür, genişler, yayılır, yangın olur, Türkiye’yi yakar. Yasemin, Türkiye’dir” diye bitiyordu o yazı… Ah Füsun, Madımak katliamını, dehşetini önceden mi görmüştün ne! Sevgili Füsun, bunca acı yaşanmasa ülkemde, aramızdan bunca çabuk ayrılan aydınlardan biri olmayacaktın duygusuna kapılıyorum... Tıpkı o deneme kitabına verdiğin ad gibi yaşadın yaşamını: “Acıyla, Sevgiyle, Kahramanca…” Sevgili Füsun, Değerlerin hızla erozyona uğradığı, kolay, ucuz, yoz olanın alkışlandığı, popüler kültür ve halk dalkavukluğunun baş tacı edildiği bir ortamda sen zoru başardın! Düşünceyi ve emeği başlıca erdem saydın. Çalışmayı, üretmeyi, öğrenci yetiştirmeyi, eğitmeyi, felsefe birikimin, edebiyat tutkun, tiyatro aşkınla bütünledin. Eleştiri ve deneme dünyamız, seninle zenginleşti. Edebiyat ve tiyatro yaşamımız, seninle çoğaldı. Yaptığın her işe, yazdığın her yazıya derinlik kattın. Kitapların ve yazıların tanığımdır… Bunları yaparken gülümsemeyi, hiç ama hiç unutmadın. Sevgili Füsun, bir şey daha eklemeden edemeyeceğim: Füsun Akatlı ve Zeynep Altıok. Sen ve kızın… Kızın ve sen… İki akıllı, yetenekli, afacan, güzelim insan… Sizi yakından ve uzaktan izlerken kimi kez rolleri değiştiğinizi görür gibiydim… Ne mutlu size ki anne kız olmaktan öte harikulade bir dostluk, bir arkadaşlık yaşadınız… İnsanın hayatta en iyi arkadaşı annesiyse, biliyorum Zeynepciğim, sonrası çok güç oluyor… Ama zaman… zaman… zaman… [email protected] faks:0212.257 16 50 İnsan bedeninin sınırları İnsan bedeninin sınırları Kültür Servisi - Aralarõnda Derviş Zaim, Hüseyin Karabey, İnan Temel- kuran, Mahmut Fazıl Coşkun, Orhan Eskiköy, Özcan Alper, Özgür Doğan, Pelin Esmer, Selim Evci’nin de bulun- duğu Yeni Sinema Hareketi üyeleri, si- yasete yeniden şiddetin dilinin egemen olmasõndan duyduklarõ kaygõyõ dile geti- ren bir mektupla kamuoyuna bir duyuru yaptõ: “Türkiyeli sinemacılar olarak, Kürt sorununa barışçıl yollardan, ka- lıcı bir çözüm getirmeyi hedefleyen ‘Demokratik Açõlõm’ programını heye- canla takip ediyorduk. Ancak henüz bir yılını tamamlamış olan ‘Demokra- tik Açõlõm’ın araladığı pencere, silah- ların tekrar devreye girmesiyle, sertçe kapandı” sözlerine yer verilen metinde, filmlerinde Türkiye’nin sorunlarõna ve insanlarõna, siyasetçilerin de sahip olma- sõ gereken bir duyarlõlõkla baktõklarõnõ belirten Yeni Sinema Hareketi, “Bu ne- denle, bu ülkeyi yönetenlerin ve yönet- meyi hedefleyenlerin, Kürt sorununu ‘oy üretme makinesi’ olarak görmeme- leri gerektiğini hatırlatıyoruz. Kürt sorununun çözülmesi, işsizliği ve yok- sulluğu büyük oranda azaltacağı gibi, en önemli ihtiyaçlarımız olan eğitim, sağlık ve kültür yatırımlarının da önünü açacaktır” açõklamasõnda bulun- du. Mektupta, 35 yõllõk süreçte hayatõnõ kaybeden herkesin, bu ülkenin ve toplu- mun birer parçasõ olduğunun bilinciyle, silahlarõn koşulsuz ve karşõlõklõ olarak hemen susmasõnõ istediklerini vurgula- yarak şöyle denildi: “Bizler, Türkiyeli sinemacılar olarak, bu süreçte üzeri- mize düşen sorumluluğu yerine getire- ceğimizi duyururken vatandaşlık hak- kımızı kullanarak bu savaşın ivedilik- le bitirilmesi için üzerine görev düşen herkesin, gecikmeden harekete geçme- sini talep ediyoruz.” Y E N İ S İ N E M A H A R E K E T İ ’ N D E N A Ç I K M E K T U P ‘Silahlar sussun, insanlar konuşsun’ Kültür Servisi - İlk gösterimi Mayõs 2008’de Brüksel’de yapõ- lan, ardõndan 2008 Uluslararasõ İs- tanbul Tiyatro Festivali’nde, ayrõ- ca Avrupa’da 17 şehirde 34 kez sergilenen “enstrümanın yerleşik estetiğini ve anlamını yapı bozu- muna uğratan” performans “harS”, bu kez de 14-15-16 Tem- muz tarihlerinde La Caldera’da İs- panyol seyirciyle buluşacak. “GREC Barselona Festivali” kapsamõnda gerçekleştirilecek gösterinin yönetim ve koreografisi Aydın Teker’e ait. Performansõ ise arp sanatçõsõ Ayşe Orhon ger- çekleştiriyor. “harS”, Teker’in bõkmadan uçlarda gezinme çabasõ ve insan bedeninin sõnõrlarõna olan merakõnõn, Orhon’un müzikal geç- mişiyle harmanlanmasõndan doğan bir denge ve risk çalõşmasõ. Taşmektep’te ders zili çalıyor Kültür Servisi - 1997 yõlõndan bu yana süren “Adatepe Taşmektep Yaz Seminerleri ve Atölye Çalõşmalarõ” bugün başlõyor. Seminer ve atölye çalõşmalarõna kendi alanõna hâkim pek çok ismin katõlacağõ ve 26 Eylül’e kadar devam edecek etkinlikler, Zerrin İren Boynudelik ve Kamil Fõrat’õn katõlõmcõ olacağõ “Sanat ve Savaş” başlõklõ seminerle başlõyor. Derslerin içerikleri, katõlõm koşullarõ, ulaşõm ve konaklama gibi sorularla birlikte etkinlik programõna www.tasmektep.com adresinden ulaşõlabilir. Avea Açık Hava Konserleri başlıyor Kültür Servisi - Avea Açõk Hava Konserleri bu yõl 17 - 23 Temmuz tarihleri arasõnda gerçekleşecek. 17, 18 ve 20 Temmuz tarihlerinde Candan Erçetin, 21 Temmuz Bülent Ortaçgil, 22 Temmuz Neşet Ertaş, 23 Temmuz Gripin & Hayko Cepkin konserleriyle başlayacak olan açõk hava konserleri bu yõl ayrõca Anadolu’nun yazlõk beldelerine de taşõnacak. 23 Temmuz tarihinden itibaren Candan Erçetin, Altõnoluk, Çeşme, Bodrum, Denizli, Antalya ve Bursa açõk hava tiyatrolarõnda da dinleyenleriyle buluşacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle