22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SÖZDEN YAZIYA SÜHEYL BATUM Eşitlik, Dürüstlük ve Seçim Kurulu (1) Muhakkak daha önce duymuşsunuzdur, 2009 yerel seçimlerinde Beylikdüzü ilçesinde hile yapıldığı ileri sürülmüştü. Bu iddia CHP adayı olan Vecdi Öz tarafından dile getirilmişti. Evet bugüne kadar da bu tür iddiaları çok duymuşuzdur. Ama bu olayda önemli bir fark var. Ne mi? Sıkı durun... Beylikdüzü’nde hile yaptığı iddia edilen kişi “Büyükçekmece İlçe Seçim Kurulu Başkanı İbrahim Doğan” idi. Doğan’ın oy pusulalarında tahrifat yaparak bazı oyların geçersiz sayılmasını sağladığı iddia ediliyor. Buraya kadarı iddia. Ama şimdi bu iddia yargıya taşınmış ve soruşturma başlatan savcılık, elde ettiği belge ve kanıtlara dayanarak, İlçe Seçim Kurulu Başkanı hakkında iddianame düzenlemiş. Ve mahkeme de, iddianameyi kabul ederek Büyükçekmece İlçe Seçim Kurulu Başkanı Doğan hakkındaki yargılamayı başlatmış. Gerçi “Seçim Kurulu Başkanı”, iddia edildiği gibi, gerçekten de oy pusulalarında hile yaptı mı bilmiyoruz. Ama eğer iddia doğruysa, ortada tam bir “kuzuyu kurda emanet etme” öyküsü var demektir. Düşünün, seçimlerin dürüstlüğünü, namusunu bir “Seçim Kurulu’na ve onun başkanına” emanet ediyorsunuz. Bu kişi bir yargıç. Hem de ilçedeki en kıdemli yargıç. Ve onun oy pusulalarında hile yaptığı iddia ediliyor. Yani eğer doğru ise, tam bir “emanete hıyanet durumu”... Üstelik hiç kuşkusuz, doğru olduğu ortaya çıkarsa, bireysel bir suç olmaktan bile öte. Çünkü tüm bir sistemi ve o sistemin inanılırlığını, güvenilirliğini tehlikeye düşürecek bir olay. Bu iddia ve soruşturma çok önemli. Çünkü Türkiye, bu tür olaylar olmasın, “siyaset seçimlerde yanlışlık yapmasın, sonra rezil olacağımız sonuçlar ortaya çıkmasın” diye çok önemli reformlar yapmış bir ülke. Ve bu nedenle seçimler konusunda son derece deneyimli ve birikimli bir ülke. Üstelik bu deneyim ve birikimi, çok sancılı dönemler, çok sancılı seçimler nedeniyle edinmiş bir ülke. O kadar ki 1912 “sopalı seçimlerini” yaşamış, 1946 seçimlerini yaşamış, daha sonra 1950 - 60 arasındaki o anormal “listeli çoğunluk sistemini” yaşamış. Yani bir oy fazla alan partinin, o seçim çevresinde tüm milletvekilliklerini kazandığı bir seçim sistemini bile yaşamış. Sadece o kadar mı? 1954 yılında Osman Bölükbaşı’na oy verdiği için Kırşehir’in il olmaktan çıkarılmasını, ilçe yapılarak cezalandırılması olayını bile yaşamış bir ülke. Ve tüm bu yaşadıkları sonrasında, Türkiye, “seçimlerin dürüstlüğü ve eşitliği” konusuna nihai çözümü getirebilmiş bir ülke. Pekiyi bunu nasıl yapmış? Çok basit. 1961 sonrasında “Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun” adı altında bir yasa yaparak, seçimlerin ve halkoylamalarının tüm denetimini tamamen “bağımsız yargıya” bırakmış. Üstelik bu denetimin en tepesine de “Yüksek Seçim Kurulu” adı altında tamamen yargıçlardan oluşan bir kurulu oturtmuş. Ve bu kurulu da, 1961 Anayasası’ndan başlayarak (madde 175), anayasal güvenceye kavuşturmuş. İşte Türkiye, tüm bu sistemi getirmiş, tüm bu yapıyı 1961’den başlayarak kurmuş bir ülkedir. Seçimlerini ve halkoylamalarını, tamamen yargı denetimine bırakmış bir ülkedir. Bu yolla, Türkiye’deki seçimleri “hileli seçimler” olmaktan çıkartabilmiş bir ülkedir. Bazı ülkelerde gördüğümüz gibi, 1000 kişinin oy kullandığı sandıktan, iktidar lehine 1108 oyun çıkması gibi trajikomik olayların yaşanmasını engelleyebilmiş bir ülkedir. Bu suretle, “belli kurumlara; İlçe Seçim Kurullarına, İl Seçim Kurullarına, Yüksek Seçim Kurulu’na” ve dolayısıyla “seçimin dürüstlüğü, adilliği, eşitliği” olgusuna güven sağlayabilmiş bir ülkedir. Gerçi özellikle 2000’li yılların başları ile birlikte Yüksek Seçim Kurulu’nun da inanılırlığını, güvenilirliğini tehlikeye düşüren birçok olay da yaşanmadı değil. Hatırlayın 2002’de başlayan bir dizi tartışmalı kararı, Yüksek Seçim Kurulu’nun o dönemden başlayarak Sayın Başkanlarını ve açıklamalarını ve yine özellikle Kurul’un Siirt seçimlerine ilişkin ünlü kararını. Yine hatırlayın seçmen sayısının 2007 seçimlerinden ve 21 Ekim referandumundan sadece bir yıl sonra 6 milyon (yani seçmenlerin yüzde on beşi kadar) arttığını ve YSK o dönemki Sayın Başkanı’nın, bu artışa, yeterli ve inandırıcı hiçbir açıklama getiremediğini ya da getirmediğini. Şimdi yine bir “halkoylamasına” gidiyoruz. Ve yine 298 sayılı “Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun”, Yüksek Seçim Kurulu’na birçok önemli görev yüklüyor ve yetki veriyor. Halkoylamasının “siyasal partiler arasında eşitliği bozmadan yapılması”, “dürüst ve adil olması” açısından. Özellikle yazılı ve görsel medyanın kullanılmasındaki eşitlik açısından. Neler mi? Onları da bir dahaki yazıda inceleyelim. 16 TEMMUZ 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 GALEANO - Obama, Nobel Barõş ödü- lünü alõrken savaşõ savundu. Savaşõ çõka- ranlar “çalmak için öldürüyorum” diye- cek kadar dürüst değildir. “Öldürülme- mek için öldürüyorum. Savaşım kendi- mi savunmak için” derler. Bu yalan ta Hitler zamanõndan beri böyledir. Polon- ya’yõ işgal ettiğinde, Hitler “Polonya’dan gelecek bir saldırıyı önlemeli, onlar bizi işgal etmeden biz onları işgal etmeliyiz, barış için oradayız” demişti. Bütün sa- vaşlar ‘savunma’ adõna yapõldõklarõ yala- nõnõ söylerler. Benzer mantõkla aynõ ifadeyi inanõlmaz kelimelerle Obama tekrarladõ, Nobel Barõş Ödülü töreninde savaşa övgü- ler düzdü. “Bizim savaşlarımız haklı sa- vaşlardır, haksız suçlu savaşlar başkala- rının yaptığıdır, bizimki değil” demiştir. İlginç bir saptama daha yapayõm: aynõ Nobel Barõş ödülünü daha önce Şili de- mokrasisini katleden, Salvador Allen- de’nin katili Henry Kissinger almõştõ ve tarihe geçen şu meşhur demecini vermişti: “Kendi halkını korumak adına hiçbir ülkenin komünist olmasına izin vereme- yiz”. Daha da öncesi yine bir ABD Başka- nõ ve özgürlük şampiyonu olarak tarihe ge- çen Wilson da Nobel Barõş ödülüne layõk görülmüştü. Aşõrõ sağcõ ve fanatik bir Ku Klux Klan hayranõ olan Wilson. Aynalar kitabõmda bu hikâyeyi anlattõm. Sessiz si- nema döneminde, Hollywood’da en çok iş yapan ve binlerce zencinin inşa ettiği ve adõna da, sanki inadõna Beyaz Saray deni- len yerde gösterilen ilk film olan “Bir Mil- letin Doğuşu” için Başkan Wilson, KKK’yi göklere çõkaran bir konuşma yap- mõş ve demişti ki: KKK beyaz Batõ uygar- lõğõnõ siyahi insanlarõn tehlikesinden koru- mak için ortaya çõkmõştõr. ‘Nobel Barış ödülü değeri olmayan bir ödül’ Ve Wilson da Nobel Barõş ödülünü al- mõştõr. Bu ödülü alan bir diğer ABD Baş- kanõ da Teddy Roosevelt’tir. Savaşõ öven bir kitap bile yazarak “Savaşlar insan do- ğasını temizler, çünkü savaşlar kötü in- sanları cesur insanlar yapar” demiştir. Besbelli gerçek değeri hiç olmayan bir ödüldür Nobel Barõş Ödülü. Ve Obama’nõn Nobel kabul konuşmasõ da aynen kendisin- den önce gelen ABD başkanlarõ gibidir, sa- vaşõ yüceltmiştir hep. Bu aynõ zamanda içinde bulunduğumuz dünyanõn bir portre- sidir. Özgürlük, hapishaneler, savaş, barõş iç içedir. Tepetaklak bir dünyadõr. İnanõl- mazdõr ama, Birleşmiş Milletler genel ku- rulunda 190 ülke vardõr. Hepsi aynõ hakla- ra sahip görünür. Bir dönem Uruguay da genel kurul başkanlõğõnõ yapmõştõ. Fakat genel kurul gerçekte sadece öneri yapmak- la kalõyor, sorunlarõn çözümünü sağlaya- mõyor. Bu sorunlar yalnõzca beş ülkenin denetiminde olan Güvenlik Konseyi tara- fõndan uygulanõyor. Bu beş ülkenin temel misyonu barõş sağlamaktõr. Ancak bu beş ülke aynõ zamanda silah endüstrisinin üre- ticileri olarak müthiş vurgunlar yaparlar ve barõş sağlayõcõ olarak ülkeleri işgal ederler. İçinde yaşadõğõmõz dünyanõn bir portresi olarak Irak’taki kanlõ bölüşüm bu uluslar- arasõ hilenin en canlõ sonucudur. “Irak uygarlığın beşiğidir oysa… Ay- nalar kitabınızda değindiğiniz Sümer şiirini anımsadım birden!” GALEANO - Binlerce yõl önce, dünya edebiyatõna ilk aşk şiirinin doğumunu müj- deledi Irak. Sümerce olan bu şarkõ sözleri bir tanrõçayla bir çobanõn aşkõnõ anlattõ. O gece, tanrõça İanna bir ölümlü gibi sevdi, çoban da gece devam ettikçe ölümsüzdü. Evet, doğrudur, yazdõm bunu Aynalar’da… - “Savaşlar yalan söyleyerek yapılır” diye yazdınız. ABD’nin Başkanı John- son’ın bir yalanına dayanarak işgal etti- ği ve yenilerek çıktığı Vietnam savaşın- dan bu yana tam 40 yıl geçti. Boliv- ya’da Morales’in ulusal mücadelesi karşısında kokain savaşını kaybetti ve 7 yıl sonra Irak’tan çekilme kararı aldı. İstatistikler savaşın acımasızlığını gös- teriyor. Ocak ayında gittiğim Washing- ton’da Kongre’de çalışan bir Türk dos- tum, Irak’tan dönen askerlerin intihar oranının yüzde 26 arttığını belirtti. Sa- dece 2009 yılında 400’e yakın askerin intiharı, Irak ve Afganistan’da ölen toplam Amerikan askerlerin sayısını geçmiş durumda. Obama yönetiminin asker yığdığı Afganistan hakkında ne- ler düşünüyorsunuz?” EDUARDO GALEANO - Uyuşturucu konusuna değinmen iyi oldu. Uyuşturucu ilginç ve güncel bir konu. “Uyuşturucuya Karşı Savaş” bahanesiyle ülkeler işgal ediliyor. “Uyuşturucuya Karşı Savaş” adõna işgal edilen Kolombiya ve Meksika ABD’nin askeri kaleleri haline geldiler. Bir bahanedir. Sizin için kimse oy kullan- masa bile işgal ettiğiniz ülkede hükümet olmak. Sizi korumak adõna sizin sahibiniz olmak, sizi yemek. Kolombiya’daki Ame- rikan askeri üsleri, Meksika’dan gelen uyuşturucu trafiğini uluslararasõ skandal- lar yaratarak anlatõrlar, ki doğrudur. Ancak uyuşturucu bağõmlõsõ olan ABD’nin kendisidir. Piyasa ekonomisi ve piyasa kültürünün egemen olduğu sistem- lerde soru sorarsanõz yanõt alõrsõnõz, talep ederseniz arz eden bulursunuz ve uyuştu- rucu isteyen oldukça satan olacaktõr. Bu sözüm ona uyuşturucuya karşõ savaş önce Nixon, sonra Reagan ve nihayet Bush’lar tarafõndan bir güvenlik sorunu bahanesiy- le sürdürüldü ve böylece milyonlarca do- larlõk kâr getiren bir iş olarak büyük orga- nize suçlular kazandõ. İnsan trajedisi ve bağõmlõlar kaybederken, en çok kâr geti- ren bu işte çoğunluğu Amerikan ve İsviçre bankalarõ kazandõ. Kirli parayõ aklama operasyonlarõyla. Yasal olmayan işler her zaman çok para kazandõrmõştõr tarih bo- yunca. 1920’lerde Kennedy Hanedanõ, yasaklandõğõ için fiyatõ göklere çõkan vis- kiden çok büyük servetler kazanmõşlardõr. Yasaklamak, her zaman büyük kârlar geti- rir. Ve yasaklanan şeyin reklamõ da böyle- ce iyi şekilde yapõlmõş olur. Kendi tecrü- belerime dayanarak söylüyorum. Latin Amerika’nõn Kesik Damarlarõ yasaklan- dõktan sonra daha iyi tanõndõ. İlk yayõm- landõğõnda kimsenin dikkatini çekmemişti, satõlmamõştõ ve hatta askeri diktatörlük sõ- rasõnda hapishanelere bile sokuldu. Çünkü kitabõn Kesik Damarlar adõnõ tõbbi bir ki- tap sanmõşlar. ‘Yasaklayanlar yasaklanana yardım etti’ - “Çok komik! Bunu bilmiyordum...” GALEANO - Evet, aynen böyle. Çok akõllõ değildiler sanõrõm. Fakat içeri soku- lan kitap daha sonra askeri diktatörlerce çok tehlikeli bulundu ve Latin Amerika’da yasaklandõ. Ne zaman ki yasaklandõ, işte o zaman kitap duyuldu. Çok sattõ, yasak- lanmõştõ çünkü. Yasaklayanlar yasaklana- na her zaman yardõm etmişlerdir. Eğer ya- saklayarak uyuşturucuya karşõ savaşacağõ- nõzõ düşünürseniz uyuşturuculara hizmet eder, satanlara da servet kazandõrõrsõnõz. Ve yitirilen, bozulan hayatlar bu faturayõ hayatlarõyla öderler. Eroin üretiminde en büyük sorumluluğu Latin Amerika ülkele- rine yükleyen ABD, dünya eroin tüketimi- nin yüzde 9’unun Afganistan’dan geldiği- ni unutuyor! Afganistan işgal edilmiş bir ülkedir, ABD tarafõndan işgal edilmiş bir ülke. Uluslararasõ yasalar açõkça belirti- yor, işgalci işgal ettiği ülkeden sorumlu- dur diye. Afganistan’da olan her şeyden ABD sorumludur. Avrupa’da tüketilen eroin tamamen Afganistan’dan gelmekte- dir. İşgal 2001’de oldu ve 2003 yõlõnda eroin üretimi iki katõna çõktõ. Hiçbir ülke etnik bir kõnamaya gitmedi. Eşit olmayan tepetaklak bir dünya, bu işte. ‘Uyuşturucuya karşı mücadele bahane’ GALEANO: İşgal edilen ülkelerde uyuşturucu üretimi arttõ, ABD ve İsviçre bankalarõ kazandõ Wisconsin Üniversitesi Tarih Bölü- mü’nde doktorasõnõ tamamlayan ta- rihçi Kaan Durukan, “Doğu-Batı İkile- mine Dört Bakış: Montesquieu, Fanon, Galeano, Said” kitabõnda “Latin Ameri- ka’nın Kesik Damarları”na dair şöyle ya- zar: “Kitabın en dikkat çekici, ilgiye de- ğer yönlerinden bir diğeri edebi kudre- ti, anlatım ustalığıdır. Başka yapıtların- da olduğu gibi, Galeano yine masallara, şiirlere, halk şarkılarına, söylencelere başvurur. Özellikle yerel efsanelere, söz- lü tarihe yer verdiği kısımlarda Galeano, Márquez, Jorge Luis Borges, Mario Vargas Llosa, Octavio Paz gibi başka türlü bir gerçeklik algılamasının sınırlarında do- laşan, kendilerine özgü sihirli dünyala- rı olan Latin Amerikalı yazarlara yakın düşer. Kitabın muhtemelen yazarının ese- rini kaleme alırken hiç de böyle bir ni- yeti olmamasına rağmen, uzun yıllardır Amerika Birleşik Devletleri’nin en iyi sos- yoloji birimi olarak kabul edilen Wis- consin Üniversitesi-Madison Sosyoloji Bölümü’nde lisansüstü düzeyinde ders ki- tabı olarak okutulduğunu ekleyeyim.” 1973 Şili darbesinde Salvador Allen- de’nin yeğeni İsabel Allende ülkeyi terk ederken özel birkaç eşyasõnõn dõşõnda “La- tin Amerika’nın Kesik Damarları” ad- lõ kitabõ da almõştõ yanõna. Günümüzde, Türk okurunun ve sinemaseverlerin yakõndan ta- nõdõğõ aynõ coğrafyanõn bir başka edebi- yatçõsõ İsabel Allende’den dinleyelim yakõn dostu Galeano’yu: “Galeano’nun eseri kılı kırk yaran ayrıntıcılığın, politik inancın, şiirsel üs- lubun ve iyi hikâye anlatıcılığının karı- şımıdır. O, liderleri ve aydınları dinlediği gibi, yoksulu ve ezilmişi de dinleyerek La- tin Amerika’yı baştan aşağı dolaştı. Kı- zılderililerle, köylülerle, gerillalarla, as- kerlerle, sanatçılarla ve kanun kaçakla- rıyla yaşadı; devlet başkanlarıyla, dik- tatörlerle, kurbanlarla, rahiplerle, kah- ramanlarla, haydutlarla, ümitsiz anne- ler ve sabırlı fahişelerle konuştu. Yılan- lar tarafından sokuldu, tropik ateşlerde yandı, ormanlarda yürüdü ve ciddi bir kalp krizi atlattı; baskıcı yönetimlerin ol- duğu gibi, fanatik teröristlerin de zul- müne uğradı. İnsan hakları adına akıl al- maz riskleri göze alarak, askeri dikta- törlüklere, her nevi baskıya ve sömürü- ye karşı durdu. Latin Amerika üzerine, tanıdığım herkesten fazla birinci el bil- gi sahibi ve bunu ülkesinin, halkının dün- yasını, umutlarını, düşlerini, hayal kı- rıklıklarını anlatmak için kullanıyor.” ‘BASKI VE SÖMÜRÜYE KARŞI DURDU’ ‘Savaş hep yüceltildi’ Gerçek değeri hiç ol- mayan bir ödüldür Nobel Barış Ödülü. Ve Obama’nın Nobel ka- bul konuşması da aynen kendisinden önce gelen ABD başkanları gibidir, savaşı yüceltmiştir hep. BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri beş ülkenin temel misyonu barışı sağ- lamaktır. Ancak bu beş ülke aynı zamanda silah endüstrisinin üreticileri olarak müthiş vurgunlar yaparlar ve barış sağlayı- cı olarak ülkeleri işgal ederler. ‘Uyuşturucuya Karşı Savaş’ bahanesiyle işgal edilen Kolombiya ve Meksika, ABD’nin askeri kaleleri haline geldiler. Avrupa’da tüketilen eroin tamamen Afganistan’dan gelmektedir. İşgal 2001’de oldu ve 2003 yılında eroin üretimi iki katına çıktı. Hiçbir ülke etnik bir kınamaya gitmedi. Eşit olmayan tepetaklak bir dünya, bu işte. SÜRECEK Yakõn dostu edebiyatçõ Isabel Allende, Eduardo Galeano’yu şöyle anlatõyor: “O, liderleri ve aydınları dinlediği gibi, yoksulu ve ezilmişi de dinle- yerek Latin Amerika’yı baştan aşağı dolaştı. İnsan hakları adına akıl almaz riskleri göze alarak, askeri diktatörlüklere, her nevi baskıya ve sömürüye karşı durdu.” buket@buketsahin.com Muharrem İnce-TRT atışması sürüyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce’nin TRT sanatçõla- rõnõn, kurum yasasõnõ görüşen Anayasa Mahkeme- si’nin Başkanõ Haşim Kılıç’õn oğlunun düğününe katõlmasõ ve TRT’nin bazõ ihalelerinde usulsüzlük- ler yaptõğõ iddialarõ ve TRT’nin de İnce’ye “Sayın Önder Sav’ın kızının düğününe niçin TRT sa- natçıları gitmiştir?” sorusuyla süren karşõklõklõ açõk- lamalar dün de devam etti. TRT’ye yanõt veren İnce, “Konuk olarak gel- mişlerdir. Köşeye sıkışanların çamur atmaları ka- çınılmazdır” dedi. İnce, TRT’den sorumlu Devlet Bakanõ ve Başbakan Yardõmcõsõ Bülent Arınç’õn du- ruma el koymasõ gerektiğini belirtti. İnce’nin bu açõklamasõna da TRT gecikmeden ya- nõt verdi. Açõklamada, “TRT, Haşim Kılıç’ın dü- ğününe de sanatçı göndermemiştir. Önder Sav, konuk olarak çağırdığı sanatçıya TRT’den izin- siz konser verdirtmiştir” ifadelerine yer verildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle