19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÖRÜŞ AHMET TAN Cüdamlar... Gerçeğin sahibi var; sözcüklerin de... Yazıya dökülmüş, “sanal âlem”e intikal etmiş dünyanın bütün sözcüklerinin sicilini tutan da var: Google! Bu sözcüğün, gargara yaparken çıkartılan sesten öte bir anlamı yok. O gargara sesi, ahir zaman teknolojisi mucizesiyle elle tutulamaz, ama gözle görülür bir dipsiz kuyuya dönüşüyor. İçine düşen her şeyi kayıt altına alıyor. Yalanı dolanı, en gerçek dışı, en edepsiz iftiraları da bir araya getirebiliyor, en ilahi gerçekleri de... Bu sonsuz olanak herhalde kimilerinin iştahını kabartıyor. Ki, adı Google’da birlikte anılsın diye kuduz köpekliğe yönelenler var. Cumhuriyet Gazetesi de Mülkiye Mektebi gibidir. Mülkiye devlete-millete “adam” yetiştiriyor; Cumhuriyet ise medyaya... İkisinden yetişenler arasında kimi zaman cüdamlar da çıkıyor. Cüdamı en kestirmeden tanımlayan İlhan Selçuk’tu: Cüdam: Cüce adam! Cüdam’ın en büyük tutkusu fark edilmektir. Fark edilmek uğruna zemzem kuyusuna bile işer… Çıkarı için, beğenilmek için adı ortalıkta dolaşsın diye herkesi satabilir, satar da... Dostlarını satamaz. Çünkü dostları yoktur. Dost onun için o akşam kimle içki içiyorsa odur. Orada atar tutar, yalan üretir, iftira yaratır. Olmazsa bunları kâğıda döker, bir köşe bulursa yayımlatır. Zaten kimi köşeler bu hazır iftiralara amadedir. Çünkü bu köşeler cüdamların eline geçmiştir. Cüdamların en bayıldığı şey, değerli-saygın liderlerle / isimlerle adlarının yan yana gelmesidir. Google onlara tarihin kaydettiği en nadide fırsatı sunar. Cüdam önce kendi adını yazar. Sonra da birlikte anılmak istediğinin ismini geçirir... Bunun için küçük bir iftira hikâyesi uydurmak yeter. Hikâyenin özü zaten alçakçadır. Ayrıntılarında ise gerçeğin kırıntısı bile yoktur. Geçen hafta Cumhuriyet’ten yetişme 1-2 cüdam, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun güçlenen siyasal rüzgârından nem kaptıkları için mi, yoksa “içki sofrası dostları”nın gözüne girmek için mi nedir, bu köşenin yazarına iftira bulaştırmaya çalıştılar... Davalık olmaktan ve ilk karşılaşmada suratlarına tükürülmekten kendilerini korumak üzere de, bunu ima yoluyla ve CHP’ye yeni üye milletvekili diye yaptılar... Sonunda bir açıklama ile sulh olmaya çalıştılar. O açıklamadan çıkarılan satırları buraya yazmak şart oldu: Cumhuriyet’te ilk yazımın-imzamın yayımlanmasının üzerinden 35 yıl geçti. İlhan Selçuk, Uğur Mumcu ve rahmetli sevgili Genel Yayın Müdürümüz Oktay Kurtböke’nin önerisiyle Nadir Nadi’nin atadığı son Ankara Temsilcisi ve yazarıyım. Bir iki başka gazetede de yazdım, ama bu otuz beş yıl içinde köşemde mahkeme eliyle yayımlanmış bir tek tekzip-yalanlama yoktur. Bu hiç de zor olmadı: Yalandan, iftiradan elbette uzak durdum ve Cumhuriyet’in bu dev adamlarının güvenine layık olmaya çalıştım. O cüdamların ise saygıyla bağlı oldukları, kendilerinden biraz daha iri cüdamlar dışında kimseleri yok ki... MERİÇ VELİDEDEOĞLU Yüz yıldan bu yana “Şii” din bilginleri için kullanılıyormuş “Ayetullah” sanı (rütbe). Arapça bileşik bir sözcük, anlaşılacağı üzere “Allah’ın ayeti” demek. Bilindiği gibi de bir “İran Şiiliği” bir de “Arap Şiiliği” var. Temmuz’un dördünde ölen Fadlallah, Arap Şiiliği’nin bir “Ayetullah”ıydı, üstelik “uzma” yani “Büyük Ayetullah” düzeyine ulaşmıştı. Dolaysiyle “fetva” verebiliyor, “dogma” niteliğinde “içtihat”ta bulunabiliyordu. Örneğin, “İran İslam Devrimi”nin başı Ayetullah Humeyni’nin “icad”ı olduğu söylenen “Velayeti Fıkıh”ı, yani “din”in “devlet yönetimi”nin özeğinde (merkez) yer almasını yadsıyabiliyordu. Ne var ki, Ayetullah oluşundan bu yana, şöyle veya böyle, Ortadoğu’nun hep siyaset sahnesindeydi. Bu bölgede, özellikle Lübnan’da çok seviliyor, sayılıyordu. Öte yanda Ayetullahlarda pek görülmeyen ayrı bir görüşü de vardı. “Kadın Hakları” konusuna yaklaşımı oldukça ayrımlıydı. Kadın erkek “eşit”liğini dile getiriyor; bu görüşünü desteklercesine de, kadınların eşlerinin kendilerine vurması durumunda “karşılık verme” hakkından söz ediyordu. Böyle bir “hak” öne sürüldüğünde, erkeklerin eşlerini dövebileceklerini belirten, önce “öğüt”, ardından “uyarı” ve sonunda “dayak” aşamalarını içeren o “ayet”lere ne olacaktı? Bunları kuşkusuz yadsımıyordu; yadsıyamazdı da, çünkü o Allah’ın ayetiydi, “Ayetullah”dı. Peki bu durumda nasıl olacaktı bu karşı koyma? Hangi bağlamda, erkek kendisine vurunca kadın da karşılık verecek, böylece ortamı boks pistine dönüştüreceklerdi? Fadlallah’ın buna “adaletsiz şiddete başvurulunca” yanıtını verdiğinden söz edilir. Ayrıca bu konudaki, “Ancak zayıf kişilikler adaletsiz şiddete başvuracağından dolayı, bir kadının bir erkekten dayak yiyerek fiziki şiddete uğraması, o dayağı atan erkeğin zayıf biri olduğunun ispatıdır” söylemi de bu yanıtını desteklercesine öne çıkarılır. İslam din adamlarının kolay kolay dile getiremiyeceği bu “saptama”dan, bu tutumundan yola çıkarak, Kuran’da yer almayan “recm” hakkında da konuşması gerekirdi, diye düşünmekten de insan kendini alamıyor. Öte yanda ise kadınların “yüzleri ve elleri” dışında tüm bedenlerini “örtme”lerini buyuruyordu. Ve kadınlara dönüp diyordu ki: Bu tesettür, sizi korumak içindir! Neye, kime karşı diye sorulacak olursa, yanıt, yeni soruları da birlikte getirecek içeriktedir. Çünkü bu korumayı: Bir erkeğin kadını, insan yerine cinsel bir nesne olarak görmesine karşıdır; diye ortaya koyuyordu. Dayanamayıp da: “Suç kadında mı?” diye sormaya kalkışılmamalı. Çünkü Fadlallah bu “koruma”yı sürdürüp “makyaj”ı da -özellikle sokağa çıkarken- olumlamadığını uygun bir dille belirtiyor. Ayetullah Fadlallah’ın söylemine göre, gerek Hayrünnisa Gül gerekse Emine Erdoğan Hanımefendiler “tesettür”leriyle, erkeklere karşı iyi korunuyorlar... Bir de dışarı için “makyaj”larını hafifletseler, resmi “koruma”lara bile gerek kalmayacak. Ne dersiniz? Ayracı (parantez) kapatıp konuyu sürdürürsek, kadınların “sağlıklarının riske girdiği” durumlarda “kürtaj” yapılmasını da savunuyor Fadlallah. Bu yalnız İslam’da değil, öteki tek Tanrılı dinler açısından da oldukça ileri bir görüş. Buna karşın, Fadlallah’ın kadını “ikinci sınıf kul” yapan onca “ayet”in karşısına dikilmesi beklenemezdi. Dolaysiyle savunduğu “kadın erkek eşitliği” ancak İslam “şeriatı”nın içerdiği “eşitsizlik”ler şemsiyesi altında yer alabilecek bir “eşitlik” oluyordu. Böyle bir “eşitlik” savunucusuna da “feminist” denemez kuşkusuz. Ama nasıl bizlere “ılımlı İslam” uygun görülmüşse, “ılımlı laiklik”ten söz ediliyorsa, “ılımlı feminizm” de resmen gündeme gelmeli doğrusu... Bilmem ne dersiniz Sayın Prof. Dr. Necla Arat, haklı değil miyim? ‘Feminist’ Bir Ayetullah mı? [email protected] 16 TEMMUZ 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA 15 AKP, Avrupa’yı da yanıltmış... Eurotakıyye! Kuluçka Hilmi Kayıhan: “Kuluçkaya yatırılan demokrasi güvercini, referandumda güvercini mideye indirecek yılan yavrusu çıkarırsa sakın şaşırmayın!” Ayrımcı Nezahat Özbek: “Recep, neden dört partiyle görüşüyor? Çünkü ayrımcılık genlerine işlemiş, yapmasa duramaz!” İlgi Ali Tarık Emre: “Son zamanlarda İran’a gösterilen ilginin nedeni seçimlere daha çok hile karıştırmanın yollarını öğrenmek için olmasın?” YağmurDeniz Al gülüm, ver gülüm, ata gülüm! SAMSUN’DA yayımlanan yerel gazetelerden Gazete 55’te yayımlanan bir haber özetle şöyle: “İlkadım Belediyesi Meclis üyesi AKP’li Ümit Altundal meclis üyeliğinden istifa etti. AKP birinci sıradan üyeliğe seçilen Altundal, istifa gerekçesini ‘bazı özel nedenlerden ötürü görevini sürdüremeyecek olması’ diye açıkladı. AKP’den istifa etmediğini özellikle belirten Ümit Altundal, ‘AKP ile gönül birlikteliğim devam ediyor’ dedi.” Bu ne biçim bir “özel iş” diye sorarsanız haberin devamını okuyalım: “Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde memur olarak göreve başlayacağı için belediye meclis üyeliğinden istifa ettiğini açıklayan Altundal, ‘Daha önce devlet memurluğum vardı. Ben de memuriyete geri dönüyorum. Benim haberim yoktu; memuriyete dönme hakkım varmış. Üniversitede hangi statüde görev alacağımı bilmiyorum. Atama kararımı bekliyorum’ diye konuştu.” İşte böyle... Çankaya’daki malum AKP’li, akademisyenlerin tercihini yok sayarak kendi adamlarını rektör olarak atar; rektörlerde de partinin adamlarını üniversiteye devlet memuru yapar. Al gülüm, ver gülüm, ata gülüm! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” TERÖRLE mücadele eden bir ülke düşünün fakat teröristlerin peşine düşen subayları müttefik askerler tarafından başlarına çuval geçirilerek esir alınmış ve Genelkurmay Başkanı gıkını çıkarmamış olsun. Terörle mücadele eden bir ülke düşünün, sınırdan geçen teröristlerin izinin sürülmesi müttefik bir ülkeye bırakılsın fakat Genelkurmay Başkanı “sınırlarımız artık biri bizi gözetliyor evi” diyerek bunu övünç kaynağı yapsın. Terörle mücadele eden bir ülke düşünün, teröristlerle göğüs göğüse çarpışan generallere, subaylara, astsubaylara aslı astarı olmayan iddialarla “terörist” damgası vurulsun fakat Genelkurmay Başkanı hükümetle büyük bir uyum içinde paslaşmayı sürdürsün. Terörle mücadele eden bir ülke düşünün, başbakan terörle mücadele için sınırda görev yapacak profesyonel ordu kurulacağını açıklasın ve fakat Genelkurmay bunun ön hazırlıklarını yapıyor olsun. Demek ki bugüne dek terörle mücadele eden... Profesyonel subaylar başarılı olamadı! Profesyonel astsubaylar başarılı olamadı! Profesyonel uzman çavuşlar başarılı olamadı! Profesyonel uzman onbaşılar başarılı olamadı! Gönüllü er ve erbaşlar başarılı olamadı! Kara, Hava, Deniz Kuvvetleri ve Jandarma Genel Komutanlığı hani kimse gücenmesin ama Türk Silahlı Kuvvetleri başarılı olamadı! Binlerce şehit ve gazi de kusura bakmasın “ne şehittir ne gazi” sözü gerçek oldu! Profesyonel ordunun hazırlıklarına soyunan AKP iktidarının Genelkurmay başkanları hayatta; inanmıyorsanız onlara sorabilirsiniz. Emekli Orgeneral Hilmi Özkök’e “başındaki çuval”ı sorabilirsiniz. Emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt’a “biri bizi gözetliyor evi”ni sorabilirsiniz. 45 gün sonra emekli Orgeneral İlker Başbuğ’a “paslaşmalar”ı sorabilirsiniz. Bu arada Avrupa Birliği, sınırların korunmasını 50 bin kişilik profesyonel orduya bırakılmasını istiyormuş. Bir taşla iki kuş vurmak işte buna denir. Hem Avrupa Birliği’nin ağzına bir parmak bal çalacaklar hem de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yapamadığını özel eğitimden geçirilmiş uzman er ve erbaşlarla yapacak ve kendi özel silahlı kuvvetlerini kuracaklar! Bir taşla iki kuş KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Güneş’in her iki yanõnda parlak nokta- lar halinde be- liren atmosfer õşõk olayõ. 2/ Yünden dövü- lerek yapõlan kalõn ve kaba kumaş... Ba- cağõndaki sa- katlõk nede- niyle seker gi- bi yürüyen. 3/ Yapõ- larõn duvar ve ta- vanlarõna süsleme- ler yapan usta... İlgi eki. 4/ Tunus’un pla- ka imi... Aldatma işi, hile... Bir çeşit bö- rülce. 5/ Sözcüklerin hem biçimsel hem anlamsal tarihini ele alan dilbilim dalõ. 6/ Kuzey Amerika yerlilerinin inandõklarõ doğaüs- tü güç. 7/ Budun ön kõsmõndan elde edilen dana eti... Bir bağlaç. 8/ Kalay oksit katõlarak donuk- laştõrõlmõş ya da kemik tozu katõlarak yarõ donuk hale getirilmiş cama verilen ad. 9/ “Çok sarhoş” anlamõnda argo sözcük... Bir nota. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çoktanrõlõ bir dinin bütün tanrõlarõ. 2/ Bolu ilin- de turistik bir göl... Muğla’nõn bir ilçesi. 3/ Üzerine yazõ yazõlan tabaklanmõş ceylan derisi... Üstü kapalõ olarak anlatma. 4/ Gemilerde yol- cularõn hizmetine bakan görevli. 5/ Ağõrlõk ve uzunluk ölçüleri için kabul edilmiş yasal ölçü mo- deli... İtalya’da bir ova. 6/ Yeteri kadar aydõnlõk olmayan... İçinde diri balõk saklanan, denizden ay- rõlmõş havuz. 7/ Kalõn bükülmüş sicim... İşlek ka- rayollarõ üzerinde yapõlmõş otel. 8/ “Maun” da denilen bir ağaç... Vilayet. 9/ Okullarda kâğõt, mu- kavva, tahta gibi şeylerle yaptõrõlan çalõşmalar... Valide. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 M Ü N E C C İ M E N E Z E S E S Y V A M P R O D A R B A D A S A K O N İ T İ N N A Z Y E L E K İ M M E N T İ E L A T A R A T A Ş E N A Ş 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 TÜRK KALP VAKFI Emekli Sandığı, SSK, Bağkur, Kamu Çalışanları Hastalarının Hizmetinde 19 Mayıs Cad. No:8 Şişli / İSTANBUL Tel: (212) 212 07 07 (pbx) http://www.tkv.org.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle