Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 16 TEMMUZ 2010 CUMA
6 HABERLER
BİR BAKIMA
SERVER TANİLLİ
Doğrular, Yanlışlar
Son yıllarda eğitimimizin kanına giren, başta
önceki Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik
olmuştur.
O çekilip yerini Nimet Çubukçu’ya bırakmıştır.
Oraya oturan hanımefendi, yanlışların yenilerini
sunuyor: Son bir yılda “Tek sınava dönüş” adıyla
bir yenilik; öğrencileri boğan yığınla sınav
kaldırılıyor, tek bir sınav, hiçbir yenilik getirmeden,
yenilik adına öne sürülüyor. Doğrusunu,
gazetemizin 28 Haziran 2010 sayında, Emre
Kongar adlı bir öğretmen, öğretmenimiz,
“Dogmatik Kafa Diyalektiği Göremez, Anlayamaz”
adlı yazıda anlatıyor.
Bu yazıyı okumalı ve bir yöntem olarak
uygulamalı!
Şu son günlerde, başka yenilikler de var: Bir
süredir, yeni bir anayasa yapıp onu uygulamak
konusu tartışılıyor. Bir nedeni de şudur yeniliğin:
12 Eylül’ün ardından, gerçekten yeni bir anayasa
hazırlandı ve yürürlüğe sokuldu. Ne var ki, bunda
hiçbir yenilik yoktu. Ya da bir yeniliği vardı, 1923
Devrimi’nin düşmanlarının işine yaradı. Olan da o
oldu: Bir cahil, onun sayesinde açıklandı; onun
ardından bir başka cahilin elinde, Atatürkçü
kavram ve pratikler uygulamadan kaldırıldı. Ve
geleceğin, AKP’nin yeri hazırlandı. O parti, bir
çoğunluk partisi görüntüsünde çıkıyor ve ısrar
ediyordu.
Son haftalarda, asıl yenilik, muhalefetin ağır
basmasıdır: Yeni bir anayasa kavgası iyiden iyiye
kızışırken, AKP, daha doğrusu Başbakan, halkın,
bu çatışmayı tarihe gömeceği yolunda ısrar
ederken, CHP’nin lideri, milletin bu hapı
yutmayacağını belirtirken, MHP lideri, hayır demek
için 19 neden belirtiyordu. Onlar arasında şunlar
ağır basıyor. “Erken merken seçim yok”, “özgürlük
getirilmiyor”, bir de “zemzemle zehir karışık
sunuluyor”.
Böyle bir ortamda, “eskiler”in tasfiyesi sürüyor;
son tasfiyenin adı Necmettin Erbakan.
Ortamda, Kürt aydınlarından da bir yenilik
dikkatleri çekiyor: BDP’den milletvekili Hasip
Kaplan’ın söyledikleri daha açık derken, sözleri
arasında şunlar dikkat çekiyor: Kürtlerin
Türkiye’den ayrılmasına ilişkin tartışmanın dile
getirilmesi bahsinde, konunun düşünce özgürlüğü
kapsamında olmadığı noktasında açık olan Hasip
Kaplan şöyle bağlıyor: “Kürtlerin Türkiye’den
ayrılması da konuşulmalıdır. Ancak Çanakkale ve
Dumlupınar’da yan yana yatan şehitlere, bunun en
büyük bir saygısızlık olduğu da açıktır. Kaldı ki,
Kürtlerin Türkiye’den ayrılmak konusunda bir kararı
yoktur: Çünkü ülkenin birliği ve bütünlüğü, her
şeyin üstündedir; bunu tartışmak hiç kimsenin
haddinde değildir.”
Hasip Kaplan’ın sözlerinin açıklığı ve içtenliği
açıkça görülüyor ve bu ona büyük bir saygınlık
kazandırdı. Ancak onun yanı sıra, CHP’nin lideri
Kılıçdaroğlu’nun “gerçek sorunlar bekliyor”
hatırlatması da dikkatleri topluyor; çünkü sorunlar
sürüyor. Böyle bir ortamda, bu sorunları
sürdürenlerin başında AKP olduğuna göre,
“Anayasa bir partinin mutfağında hazırlanmaz”.
Bir özetleme olarak, Anayasa Mahkemesi
kararının ardından üç cephe ortaya çıkmıştır:
Siyasette referandum ateşi yanıyor. AKP, SP ve
BBP evet çıkması için çalışmalara başladı; Çiçek,
“karar fevkalade olumlu” derken, Kılıçdaroğlu
“Hayırda hayır var” diyor; Bahçeli de
referandumda evet yok diyor. BDP ise boykota
hazırlanıyor.
İran çelişkisi sürüyor.
AB, AKP’ye endeksli; Avrupa’yı yanıltmışlar.
ABD tepki verecek ama belge bekliyor.
En son haber olarak, Başbakan Erdoğan’ın özel
ordu kurulacağı açıklamasının ardından
muhalefetten uyarılar gelmiş “JİTEM’e
benzemesin”, “altyapısı oluşturulsun”, “sorunu
çözmez”... Cumhurbaşkanı, az konuşuyor ve
isabeti böylece yakalıyor. Gül, 12 Eylül’de
oylamaya gidecek anayasa paketiyle ilgili
tartışmalara bakıp şöyle demiş; “yeni anayasa
daha iyi olurdu”...
Nükleer santral anlaşmasõ TBMM’de kabul edildi. AKP ve CHP’liler arasõnda sert tartõşma yaşandõ
Akkuyu Rusya özel bölgesi
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -Ak-
kuyu’ya nükleer santral kurulmasõna iliş-
kin anlaşma TBMM’de kabul edildi. Gö-
rüşmeler sõrasõnda AKP ve CHP’liler ara-
sõnda “döneklik” ve “postal” tartõşmasõ
yaşandõ.
Türkiye ile Rusya arasõnda Akkuyu’da
nükleer güç santralõ kurulmasõna ilişkin
anlaşma önceki gece TBMM Genel Kuru-
lu’nda onaylanarak yasalaştõ. Görüşmeler,
AKP ile CHP’liler arasõndaki sert tartõş-
malar nedeniyle gergin geçti. AKP’nin
CHP kökenli milletvekillerinden Haluk
Özdalga’nõn konuşmasõ “döneklik” tar-
tõşmasõna neden oldu. CHP’liler Özdal-
ga’ya tepki gösterdi. CHP Grup Başkan-
vekili Muharrem İnce ise hiçbir AKP’li
milletvekilinin Meclis kürsüsündeki ko-
nuşmasõnda “hayırlı akşamlar” dediğini
duymadõğõnõ belirterek Özdalga’ya yöne-
lik olarak “Ancak bunu bir dönek diye-
bilir. Kendini iyi ispatlayabilmek için.
Ben bir söze bakarım söz mü diye, bir
de adama bakarım adam mı diye.
Omurgalı olması lazım” diye konuştu.
Özdalga ise söz alarak “Ben, her zaman
için bir sosyal demokrat olarak gördüm
kendimi, hâlâ öyle görmeye devam edi-
yorum. Ama asıl dönekler, kendilerine
sosyal demokrat, sol görüntüsü verip
askerlerin, asker çizmelerinin peşinden
giden, darbelere alkış tutanlar, Ergene-
kon’un avukatlığını yapanlardır” dedi.
CHP’liler bu sözlere tepki gösterdi.
CHP’li İnce, “Darbelere alkış tutan şe-
refsizdir, alkış tutmadan tuttu diyen de
şerefsizdir” diye bağõrdõ. AKP ve
CHP’liler birbirlerinin üzerine yürürken
AKP’nin yine sol kökenli isimlerinden
Ayşenur Bahçekapılı, CHP’lilere “Hepi-
niz bir gecede döndünüz” dedi. CHP’li
İnce’ye Özdalga, bu kez de “Dönek kim-
dir? Gidin, Yalova’da, Mersin’de halka
sorun, ‘Türkiye’de postal partisi
hangi partidir?’..” dedi. CHP’nin
yanõ sõra MHP ve BDP’li milletve-
killeri de anlaşmaya karşõ çõkarak
sert muhalefet etti. AKP’nin
Mersin milletvekillerinin oyla-
maya katõlmadõklarõ dikkat çek-
ti. Mersin’de yaşanan tepki nede-
niyle bu ilin AKP’li vekilleri Zafer
Üskül, Ömer İnan, Kürşad Tüzmen ve
Ali Er oylamaya katõlmadõ.
Greenpeace: Hükümet sınıfta kaldı
İstanbul Haber Servisi - Greenpeace Akdeniz,
Akkuyu’da nükleer santral kurulmasõna yönelik an-
laşmanõn Meclis’ten geçerek yasalaşmasõnõ utanç ve-
rici olarak niteledi. Greenpeace Akdeniz İklim ve
Enerji Kampanyasõ Sorumlusu Korol Diker yaptõğõ
yazõlõ açõklamada “AKP milletvekilleri, tarihe, Türki-
ye’nin temiz ve bağõmsõz enerji geleceğinin önüne
geçmek isteyen insanlar olarak geçecekler” dedi.
ABD’li komutana madalya verilecek
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hava Kuv-
vetleri Komutanlõğõ’nõn internet sitesinde yer alan
duyuruya göre, ABD Hava Kuvvetleri Komutanõ Or-
general Norton A. Schwartz 19 Temmuz Pazartesi
günü Hava Kuvvetleri Komutanõ Orgeneral Hasan
Aksay’õ ziyaret edecek. Ziyarette Schwartz’a, Ak-
say tarafõndan “Liyakat Madalyasõ” verilecek.
Tutuklu gazeteciler için çalışma
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Basõn
Konseyi, cezaevindeki gazetecilerle ilgili bir çalõşma
başlattõ. Basõn Konseyi Genel Sekreteri Ersü Oktay
Huduti imzasõyla yapõlan açõklamada cezaevindeki
gazetecilerin tespit edilmesi ve cezaevinde bulunma
sebeplerinin detaylõ bir biçimde incelenmesi için ça-
lõşma başlatõldõğõ belirtildi. Açõklamada, hazõrlanacak
raporun da kamuoyuyla paylaşõlacağõ bildirildi.
2. Abdülhamit’in torunu öldü
İstanbul Haber Servisi - 2. Abdülhamit’in
torunu Osman Nami Osmanoğlu, kalp yetmezliği
nedeniyle bir süredir yoğun bakõm ünitesinde teda-
vi gördüğü Dr. Siyami Ersek Göğüs, Kalp ve Da-
mar Cerrahisi Eğitim ve Araştõrma Hastanesi’nde
dün öldü. 1918 İsviçre doğumlu olan, Osmanoğlu,
yarõn, Sultanahmet Camisi’nde öğlen vakti kõlõna-
cak cenaze namazõnõn ardõndan, Çemberlitaş’taki
2. Mahmut Türbesi Haziresi’ne defnedilecek.
Gazzeli Seraj bebek taburcu
İstanbul Haber Servisi - Doğumsal kalp ra-
hatsõzlõğõ nedeniyle “mavi bebek sendromu” has-
tasõ olan Filistinli Seraj Ala’a Abujaarad, 34 gün-
lük tedavi sürecinin ardõndan dün taburcu edilerek
anne ve babasõna teslim edildi. Seraj bebek yakla-
şõk 2 haftalõkken Gazze’den 12 Haziran’da Türki-
ye’ye getirimişti. Anne Fatma Abujaarad, bebeği-
ni 1.5 aydõr ilk defa gördüğünü ancak İsrail’in
bebeği götürmelerini kabul etmemesi nedeniyle
büyük üzüntü yaşadõğõnõ söyledi.
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com
Bir insanın özgürlüğünü
kısıtlamak zaten başlı başına
bir zulüm değil mi?.. Başka
bir işkenceye gerek var mı?..
İnsanı yaşamdan koparıp,
yaşamını kemiren bir
cendereye sıkıştırmaya!..
Vatan için atan bir yüreği
özgürlüğün tükendiği yere
hapsetmeye...
Bunlar yapılırken zulme
gerek var mı?..
Gökyüzünün
sonsuzluğunu, kuşların
kanat çırpışını, denizin şarkı
söyleyen dalgalarını
görememek; çiçeklerin
vadilere saçtığı kokuyu
hissedememek zaten zulüm
değil mi?..
Rutubetin sindiği loş bir
odada, yaşamın gerçekle tek
bağı olan rüyalara mahkûm
etmek insanı!..
Birkaç metrekarelik bir
hücreye hapsetmek
nefesi... Zulüm değil mi?..
Eşini görememek, minik
yavrularının yanaklarına bir
baba busesi
konduramamak, özgürlüğün
keyif sarmalında bir kahveyi
yudumlayamamak...
Bir dost sohbetinden, bir
çocuk sesinden ya da bir
sevda şarkısından mahrum
kalmak... Zulüm değil mi?..
O halde aydınlığın
karanlığa gömüldüğü
Silivri’den yükselen çığlık
neyi anlatmaya çalışıyor?..
Silivri’den hangi
gerekçeler aydınların
çaresizliğini gazete
sayfalarına yansıtıyor?..
Zulmün daha ne kadarının
insanlığa egemen
kılınmasına çalışılıyor?..
Açıkçası Mustafa Balbay,
Tuncay Özkan ve emekli
Albay Atilla Uğur’un
“Burada zulüm altındayız”
diyerek TBMM İnsan Hakları
Komisyonu’na başvurması
ne anlama geliyor?..
İşte üç Atatürkçünün 5
Temmuz 2010’da “acil”
görüşme talebiyle TBMM
İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu’na gönderdikleri
dilekçede yazılanlar:
“Silivri 4. Nolu Ceza
İnfaz Kurumu’nda bulunan
‘Ergenekon’ tutuklularına,
insan hakları, yasa ve
yönetmeliklere aykırı
uygulamalar sistematik
hale dönüşmüştür. Zulüm
altındayız. Acil olarak
görüşme talep ediyoruz.”
Bu dilekçe herkese!..
Balbay’ın mücadelesini
anlayamayanlara,
küçümseyenlere!..
Gazetelerinin makam
araçlarına kurulup caka
satan, klimalı odalarından
çiçekli, böcekli yazılarıyla
dünyayı kurtaran kalem
sahiplerine, Balbay’ları Silivri
zindanında unutan sözde
aydınlara, insan hakları
kuruluşlarına, sivil toplum
örgütlerine, Atatürkçülere,
Kemalistlere, yani “insan”ım
diyen herkese!..
Zulmün Silivri’si!..
Balbay ve arkadaşları
“zulüm altındayız” diye
çığlık atıyor! Oysa ülkenin
başka coğrafyalarında çok
ilginç olaylar da yaşanıyor...
Alın size üzerinde çok
düşünülmesi gereken
akademik bir manzara:
2008 yılının mart ayıydı...
İmralı Adası’nda Öcalan’la
görüşen bazı avukatlar,
tarikat ve cemaatlerin Doğu
ve Güneydoğu’daki
faaliyetlerinin PKK ve
DTP’nin örgütlenmesini
zayıflattığından yakındılar.
Gerçekten bölgede dinci
grupların örgütlenmelerinde
gözle görülür bir artış
yaşanıyordu.
Hizbullah’ın PKK
üzerindeki tehdidi 2000
yılının başlarından
itibaren kalkmıştı ama
devreye bu kez tarikat ve
cemaatler girmişti!
Üstelik Kürt siyasetini
boğmak için kimi kentlerde
devletin cemaatçi
bürokratları da
devredeydi!..
Özellikle Güneydoğu
sorununda aktör olmaya
çalışan Fethullahçıların
bölgedeki ve Kuzey
Irak’taki faaliyetleri, Kürt
siyasetinin legal ve illegal
birimlerini ciddi biçimde
rahatsız ediyordu.
Hem o dönemin DTP’si
hem de PKK; tarikat ve
cemaatlerin Kürt
gençlerini saflarına
katmak için ekonomik
güçlerini ve bürokrasideki
etkilerini kullandığından
yakınıyordu.
PKK milislerinin
Fethullahçılara ait işyeri ve
araçlara yönelik molotoflu
saldırıları da bu tepkiden
kaynaklanıyordu.
Öcalan işte 2.5 yıl önceki
o görüşmede avukatları
aracılığıyla bir talimat verdi;
doğum yeri olan Urfa’da bir
ilahiyat akademisi
kurulmasını istedi!
Amaç Urfa gibi
muhafazakâr kentlerde
cemaat ve tarikatların örgüt
üzerindeki etkisini kırmak
ve de kamuoyunda sempati
uyandırmaktı!..
Öcalan’ın isteği 2.5 yıl
sonra yaşama geçirildi.
BDP, Urfa’da önceki gün
“Siyaset Akademisi” açtı.
Açılış törenine BDP Eş
Genel Başkanı Gülten
Kışınak, BDP Urfa
Milletvekili İbrahim Binici
ile Kandil’deki PKK
militanlarını yöneten Murat
Karayılan’ın kardeşi Bozan
Karayılan da katıldı.
Peki, bu birim kime, nasıl
hizmet edecekti? Gülten
Kışanak bu sorunun
yanıtını şöyle verdi:
“Siyaset dışına itilen
herkesi; köylüleri, çiftçileri,
yoksulları, kadınları,
gençleri, inançlı insanları
siyasetin öncüsü haline
getireceğiz.”
Öcalan’ın Akademisi!..
Abdullah Öcalan’ın 27
Kasım 1978’de Diyarbakır’ın
Fis köyünde “Apocular”
hareketini PKK’ye
dönüştürmesinin ardından
örgüt yöneticileri,
sıkıyönetim operasyonlarının
yoğunlaşması nedeniyle
yurtdışına kaçtı.
Öcalan ile 20 kadar
arkadaşı Lübnan
topraklarına yerleşti ve
Filistinlilere ait kamplarda
kaldı. Bu kamplardan biri,
1986’da güvenlik güçleriyle
girdiği çatışmada öldürülen
Mahsun Korkmaz’ın adının
verildiği Lübnan’daki Helvi
Kampı’ydı.
Öcalan ve arkadaşları
1982’ye kadar Lübnan’daki
kampları kullandı.
PKK’nin 2. Kongre
çalışmaları İsrail’in Lübnan’ı
işgal ettiği günlere
rastlayınca örgüt iyice sıkıştı.
Öcalan PKK kongresini 25
Ağustos 1982’de,
Suriye’nin Ürdün sınırına
yakın Filistin Halk Kurtuluş
Cephesi denetimindeki bir
kampta yaptı.
İşte bu dönemde bir grup
PKK’li de Filistin saflarında
İsrail’e karşı savaştı. Örgüt o
savaşta 12 kayıp verdi.
PKK’liler o gün Filistin
saflarındayken
sosyalistlerden radikal
dincilere kadar her grupla
siper yoldaşlığı yaptılar.
PKK’nin uğradığı bu kayıp
örgütü ciddi biçimde sarstı.
Öcalan militanlarını
Suriye’deki kamplara
kaydırdı.
Ve bu olaydan tam 28 yıl
sonra Lübnan’da yaşanan
bir çatışma, hem PKK hem
İsrail hem de Lübnan’daki
dini gruplar açısından bir
paradoksu dışa vurdu!
Lübnan’ın başkenti
Beyrut’ta Şii El Emel ve
Hizbullah militanları ile
PKK’li teröristler arasında
satır ve tabancaların
kullanıldığı çatışmada 1
PKK’li öldürüldü, 6’sı da
yaralandı.
Anadolu Ajansı 13
Temmuz’daki bu çatışmanın
Şii El Emel Hareketi
mensuplarının yoğun olarak
yaşadıkları El Nabaa
semtine gelen PKK’lilerin,
esnaftan “haraç” talebinde
bulunmaları üzerine
başladığını öne sürdü!
PKK, 28 yıl önce İsrail’e
karşı birlikte savaştığı
Lübnanlılardan ilk kurşunu
yedi!.. Üstelik PKK’nin İsrail
tarafından desteklendiğinin
tartışıldığı şu günlerde!..
Buna kaderin cilvesi mi
denilir acaba?..
OKURLARA DUYURU:
Mehmet Faraç yarın saat
15.00’te Antalya’da,
Muratpaşa Belediyesi
Konferans Salonu’nda,
“Töre-Kadın-Güneydoğu”
konulu bir konuşma
yapacak.
Lübnan’ın Paradoksu!..
Anlaşmaya göre Türkiye, santralın yapılacağı
sahayı Rus proje şirketine bedelsiz olarak tahsis
edecek ve işletmeye girmesinden başlayarak 15
yıl sonra net kârın yüzde 20’sini alacak. Anlaş-
maya göre anlaşmanın imza tarihinden itibaren
3 ay içinde proje şirketinin kurulması için ge-
rekli işlemleri başlatacak. Proje şirketi, nükleer
güç santralı tarafından üretilen elektrik de da-
hil olmak üzere, santralın sahibi olacak. Pro-
je şirketi, Rus tarafınca yetkilendirilen şir-
ketlerin doğrudan veya dolaylı olarak baş-
langıçta yüzde 100 hissesine sahip olacak şe-
kilde, Türkiye’nin kanunları ve düzenlemeleri
kapsamında anonim şirket şeklinde kurulacak.
Rus yetkili kuruluşlarının proje şirketindeki
toplam payları, yüzde 51’den az olmayacak.
ARAZİ BEDELSİZ VERİLECEK
‘Sorun Beyaz
Türklerle çözülmez’
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - BDP
Muş Milletvekili Sırrı Sakık, BDP Muş Mil-
letvekili Nuri Yaman ile birlikte TBMM’de
düzenlediği basõn toplantõsõnda Başbakan Re-
cep Tayyip Erdoğan’õn, parti liderleriyle yap-
tõğõ görüşmeleri değerlendirdi.
Görüşmelerde sorunun barõşçõl çözülmesi ko-
nusunda tek bir cümle olmadõğõnõ savunan Sakõk,
“Sayın Başbakan, Beyaz Türklerle konuşarak
sorunu çözemezsiniz. BBP, DSP anketlerde
yok. CHP görüşüyor ama Kürt sorunu yok or-
tada. Bu konuda üreten ve emek sarf eden ve
Kürtlerin temsilcisi olduğunu ifade eden BDP
ile Sayın Başbakan görüşmüyor. Böyle bir lük-
sü yok. Görüşmek zorundasınız” dedi.
‘Özel ordu sarkık
bıyıklı olmayacak’
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakan
Tayyip Erdoğan’õn parti liderleriyle görüşmele-
rinde gündeme getirdiği yeni profesyonel birlikler-
le ilgili tartõşma sürerken AKP Genel Başkan Yar-
dõmcõsõ Hüseyin Çelik, birliklerin portresini çizdi.
Çelik, “Asker içinde mi polis içinde mi ola-
cak?” sorusunu yanõtlarken, “Orasını bilemem
ama Doğu’da faili meçhullere imza atmış,‘Ben
devlet adõna kurşun sõkõyorum, millet adõna kur-
şun sõkõyorum’ diyen zihniyet olmayacak. İşken-
ceyle alakası olmayacak. Özel Harekât Timleri
içinde çok yanlış adamlar vardı. Bıyıkları aşa-
ğıya doğru sarkık, tipik MHP militanı görüntü-
sü veren insanlar vardı” diye konuştu.