23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DEVAM GÖK ATLASI 15 Haziran 2010 akşam saat 22:00 için verildi. Baskıya en uy- gun sadelikte ve kolay görü- lebileceği 1.5 kadire kadar parlak yıldızı olan ve geze- genlerin içinde bulunduğu takım yıldızlar özetlenerek belirtildi. Gök atlasına gök- yüzüne bakar şekilde doğru yönlerdeyukarıya kaldırarak eşleştirmek yeterli. Ay boyun- ca takım yıldrzlar—burçlar bu- radan izlenebilir... Maalesef bii- yük şehirlerimizdeki ışık kirliliği al- tında görülen gökyüzü sanal üreti- lenden epey farklı olduğunu da belirte- lim. Istanbul'a gelen bir misafir astronom: "Akşam sadece 6 yıldız görebüdim, gece yarı- sına doğru 15yıldıza çıktı" deneyimini seslendirdi... I BüyükAyr \ Baştarafı 7. sayada Yıldızlann Yapısı ve Evrimi" lconulu çalıştay düzen- lenecek: (http://astronomy.ege.edu.tr/YCY). 3- İstanbul Esenler Kâzım Karabekir İlköğrctim Okulumuzda "İlk Teleskopum" temalı resim yanşnıası dü- zenlendi, ilk 3 dereceye girenler intenıet oylaması ile se- çilerek ödüllendirildi. Öğrenci-öğretmen- üniversitelerden öğretim üyeleri-amatör asrronomlar- velilerin genis, katılımıyla astronomi ve uzay bilimleri ko- nuşmaları gerçekleştirildi. Bir amatftr astronomun yaptığı teleskop ta okula hediye edildi. 4- İstanbul'un bir külrürü olan İstanbul Boğazı'nda göçmen kuşların geçişi haziran ayına kadar devam edecek. Kuşbiliminde (ornitoloji) göçmen kuşların periyodik geçişlcrine ilişkin veri toplamada "amatör kuş gözlemcilerinden (ornirolog)" büyük katkı sağlanmaktadır tıpkı astronomide özellikle değişen yıldız gözlemlerinde "amatör astronomlar"dan yararlanılması gibi. Göçmen kuşların geçiş izlenimi şu düşünceye de esin verdi: "İstanbul'un yerleşik cami-minare-kule silueti üzerine bir de göçmen kuşlar eklenmeli". En iyi kuş izlence- si yeri olan Sarıyer'in adresi şöyle: Sarıyer'den Rumeli Feneri arasındaki Koç Üniversitesi'ni geçtikten 950 metre sonra Boğaz'ın görüldüğü keskin viraj. İETT Otobüsü: 150 Sarıycr-Rumeli Feneri. Kaynakça: The Astronomical Almanca 2010 (http://asa.usno.navy.mil ve http://asa.hmnao.com). HUKUK VE TOPLUM TÜBA'dan istanbul Bilgi Üniversitesi Yaymlarına 5 ödül İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları'nın 5 ders kitabı, Türkiye Bilimler Akademisi tarafından ödüle layık görüldü. Ödüller, 4 Haziran 2010 Cuma günü, Marmara Üniversitesi Haydarpaşa Yerleşkesi Reşat Kaynar Konferans Salonu'nda düzenlenecck Akademi Günü'nde verilccek. ÖDÜLALANKİTAPLAR "Kitaptan Deliller" (Martin Aigner- Günter M. Ziegler, 2009): Doga Bilimleri Dalında Telif ve Çeviri Eser Ödülü Paul Erdös'ün görüşjeri. "Dünya'da ve Türkiye'de Bilim Teknoloji ve Polirika" (Prof. Dr. H. Ergun Türkcan, 2009): Telif ve Çeviri Eser Ödülü'ne layık görülen kitap, dünyada bilim ve teknolojinin ilerlemesini, teknolo- jik gelişmenin dönünı noktnlan olan temel yenilikler çerçcvesinde ele alıyor. "21. Yüzyılda Kültürel Antropoloji: İnsanın Doğadaki Yeri" (Daniel G. Bates, 2009): Telif ve Çeviri Eser Ödülü'ne layık görülen ve öncmli bir antropolog olmanın yanı sıra, Türkiye'yi çok yakından tanıyan bir bilim insanı ve Türkiye'de aralıklarla bulunmuş ve birçok alan çalışması yapmıj bir arajtırmacı olan yazar Daniel Bates tarafından güncellenerek Türkiye'ye uyarlandı ve çevirisi antro- polog Suavi Aydın bajkanlığında bir grup antropolog tarafından gerçekleştirildi. "Teoride ve Uygulamada Mahalli İdareler Maliyesi" (Prof. Dr. M. Kamil Mutluer - Doç. Dr. Eıdoğanöner, 2009): Yine Telif ve Çeviri Ödülü'ne layık görülen ki- tapta mevzuatta yapılan değişikleri hem teorik hem de uygulama düzeyinde incelerken Türk mahalli ida- reler nıevzuatma tarihsel olarak yaklagarak yabancı ülkelerdeki mahalli idare uygulamalan ve mevzuatla- rmı da ayrıntılı olarak tartışıyor. "DemokratikleşmeSürecinde Türkiye" (Prof. Dr. Serap Yazıcı, 2009): Sosyal Bilimler Dah'nda Mansiyon Ödülü'nü alan kitap, 1982 Anayasası'nın temel özellikleri, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yetki ve ayrıcalıkları ve yeni bir Anayasa'nın yapım süreci baş- lıklarıyla Türkiye'nin kendi içindeki durumuna odak- lanıyor. TÜBA'da "Yüksek Enerji Fiziği" konulu konferans TÜBA Asli Üycsi ve Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Prof.Dr. Metin ARIK 7 Haziran 2010 Pazartcsi günü saat 18:30'da TÜBA İstanbul Ofisinde, İTÜ Eski Maden Fakültesi, Ynbaneı Diller Yüksek Okulu'nda (Maçka-İstanbul, Tel (0212 219 1660)) "Yüksek Enerji Fiziği, CERN ve Türkiye" konulu bir konferans verecek. Toplumda Hukukla ilişkisi zayıf üç kesim "Hukukun üstünlüğü" konusunu "kuvvetler ayrılığı" ilkesini göz ardı ederek, "parlamentonun mutlak üs- tünlüğü" şeklinde anlamak ciddi bir hukukçuya yakı- şan birtavır değildir. Aydın Aybay G üçler ayrılığı sisteminin fikir babası Montesquio'nun "yargıçyasa ko- yucunun ağzıdır, onun sözünü tekrarlar" göriişü çoktan tarihe ka- rışmışrır. Kanun, tek başına, hukukun temel ilkelcrinden kopuk ola- rak gözlenirse, sadece bir olgu'yıı yansıtan "şifreler" demcti olarak algılana- bilir. Onun çözümü, içerdiği sözü ve sözcükleri bir büyük pota içindeki yer- lerine oturtarak, anlamak ve anlatmaktır. O nedenle kanuna üstün bir ira- de gücü atfederek "Kanun kanundur" gibi sözde bir gerçeği vurgulamış olmak ya da "kanun uygun değil" yakınmasına "yok kanun, yap kanun" diyerek yol göstermeye kalkışmak ciddiye ahnacak laflar değildir. Toplumda hukukla ilgisi zayıfolan üç kesim vardır. Onlann bu konudaki "inceliği" kavramaya eğitim düzeyleri veya genel bilgi düzeyleri yahut da po- litika anlayışlan ve mensubiyetleri engeldir: Birinci grup toplum yaşamında böyle bir sorun olduğunun farkında bile olmayanlardır. Bunlar çoğunluktadırlar; böyle bir konu ya da sorun olduğu- nu ancak haksız ya da adil olmayan bir yasanın bizzat kendilerine doğrudan uygulanmaya kalkışılması halinde anlarlar. Bunun dışında kalan hallerde ken- disine yapılacak "peşin uyanlann" hiçbir yararı yoktur; Söylenecek hcr §ey "duvara çarpmış" gibi sana geri döner. İkinci kesim "çokbilmişler" grubudur. Bunların bir bölümü her şeyi bil- diklerini sanan "andavallılar"dır; mahalle kahvclerinde yüksek sesle bağıra bağıra konuşanlar, anayasada kaç madde olduğunu ve bunlarda nelerin, na- sıl düzenlendiğini hiçbilmedikleri haldc, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği ip- tal karannın "ne kadar yanlış" olduğunu bilgiç tavırlarla açıklayanlar bu ta- kımdandır. Üçüncüler ise hasbelkader bir "mevki" kapmış cahilpolitikacılarkesimidir. Bunların ortak vasfi, bugünün dünyasmda gelişmiş düzeydeki ülkelerde oluş- muş politik kavramlarm ve siyasal yapılaşmaların ne olduğunu bilmcmektir. Örneğin Fransız Devrimi'nin ürünü "milli irade" söyleminin ^ağdaş anlamı- nı bilmedikleri veya kavrayaınadıklan için, bunun içeriğinin "padişah iradesi ve buyruğu" gibi bir şey olduğunu zannederler. Bunun için, yasama meclisindeki bir çoğunluğa sahip iseler, hazırladıkları bir yasa tasarısının "hukuka uygun olmadığmı" söyleyen muhalefet çevrelerinin "milli iradeye karçı çıktığını" ilan ederler. Türkiye'de "demokrasiye geçildiği" dönemden itibaren seçimle iktidara gelenlerde hep bu ravır egemen olmuştur. Çok çıqiıcı eski bir örnek: Daha DP'nin iktidaıdaki ilk yıllarında, Üsküdar'daki bir mahkemede avukat ola- rak dava tııkip eden bir milletvekili hâkime; "O kanun hükniü senin anla- dığın anlamda değil, benim söylediğim gibidir; çünkii ben vazı-ı kanunum" (yasa koyucu) demiştir. Bu tavırla, Yüksek Seçim Kurulu'nun anayasa deği- şiklikleri ile ilgili yasanın halkoyuna sunulması süıesine ilişkin son kararını "Meclis iradesine karşı çskma" olamk karşılamak ya da bunu hukuki değil "si- yasi birkarar" olarak nitelemek hukuk bilimi açısmdan aynı bilgi noksanlı- ğınm yansımasıdır. Bütün bunların topluca anlamı ^öyle özetlenebilir: Birtakını siyasiler, "mil- li irade" diye tek boyutlu bir kavram olduğunu; bunun, hukuki bakımdan hiç- bir sınır veya engel tanınıayan katı (solid) bir yapıya sahip olduğunu; başta "hukukun genel ilkeleri" gelmek üzere, Anayasa Mahkemesi gibi mekaniz- malarla bu "katı" yapıyı delmeye veya bozmaya çılışmanın "milli iradcnin te- cellisine karşı çıkmak" anlamına geldiğini "sanıyorlar"! Böyle bir durum olmadığını, "milli irade" adı ile anılan kavramın, aslında, anayasadaki dürenlemelere göre oluş^ın Yasama, Yürütme ve Yargı organla- rı ile ülkede mevcut bütün düşünce ve fikir odaklarını da içeren çok boyut- lu kurumsal yapıyı anlattığını; bunun sanıldığı gibi "irade-i seniyye" türün- den sübjektif bir irade olmadığını; birbiri ile uyuşan ve bağdaşan erk'lerin uyum- lu (hannonic) bir sentezi olduğunu anlamıyorlar. Ülkede bugün mevcut olan siyasal koşullara göre, açıkca yanlıj; ve hak- sız bir seçim sistemi ile iktidar olmuş takımdan bu konuda bir düzelme bek- lenebilirmi? LAEDRİ!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle