Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
H
er yõlõn mayõs veya haziran
aylarõ, yaban yaşamõnõn
fermanõnõn yazõldõğõ aylardõr.
Bu aylarda önemli doğal
sorumluluklarõn paylaşõlmasõ
gerekirken kaç gün yaban yaşamõnõ
oluşturan hayvan türlerinin avlanacağõ
ve günde kaç adet avlanacağõ
belirleniyor.
Oysa bu aylar doğal sorumluluğun
mutlaka taşõnmasõ gereken dönemdir,
çünkü Çevre-Orman Bakanlõğõ Merkez
Av Komisyonu’nu toplar ve o av
sezonunu şekillendirici kararlar alõnõr.
İşte bu bağlamda 18 Mayõs 2010
tarihinde toplanan Merkez Av
Komisyonu 2009/2010 av sezonu için
aldõğõ kararlarla Türkiye yaban hayatõnõ
yok etmeye yönelik bir uygulamanõn
önünü açmõştõr.
Türkiye’nin yerli ve göçmen kuş
türlerinin nüfus durumunu belirten
“Red data Book” veya “Kırmızı
Listeleri” hazõrlayõp ilgililerin
kullanõmõna sundum. 2008 ve 2009
yõllarõ için şunu tüm açõklõğõ ile
söyleyebilirim ki artõk Türkiye’de
yabani kuşlarõ avlama dönemi bitmiştir.
K
işinin yaşamõnda en
önemli duygu, güven
duygusudur. Çocuklu-
ğunda yeterli güveni
çeşitli nedenlerle bula-
mayanlar, ilerki yaşamõnda bunun acõ
ve eksikliğini hep yaşayacaklardõr.
Erginlik döneminde bulunduğu çev-
reye, okuluna, işyerine ve devletine
güvenmek ister kişi. Başõ sõkõştõğõn-
da gidebileceği bir doktor ya da
haksõzlõğa uğradõğõnda hakkõnõ geri
verecek bir mahkeme bulabilmek ona
güven ve umut verir. Unutulmama-
lõdõr ki, güven duygusu korkuyla de-
ğil, sevgiyle beslenir. Kendisine ve
diğerlerine güvensizliğin yerleşik
olduğu bir toplumun pek de sağlõk-
lõ olduğu söylenemez. Her çeşit ye-
niliğe kuşku ile bakan kişilerden
oluşan toplum öğrenilmiş çaresizli-
ğe yenik düşmüştür. Böyle bir top-
lum adaletli de olamaz.
Adalet ve hakkaniyet duygusu,
kişinin vicdanõnõ oluşturur. Kişi baş-
kalarõ ile birlikte olduğu her yerde on-
lara hakkaniyetle davranõp davran-
madõğõnõ irdelemek zorundadõr. Sağ-
lõklõ vicdanda çoğul standartlar bu-
lunmaz. Rüşvetçi vicdan çoğul stan-
dart kullanõr-herkes eşittir ancak ba-
zõlarõ daha eşittir. Herkesin kendini
akõllõ sandõğõ ve yalnõz kendisinin
akõllõ olduğunu düşündüğü toplum-
larda uyum ve uzlaşma yöntemleri
gelişmemiştir. Bazõ insanlar haksõz
olduğunu bilse de haklõ çõkmak ça-
basõndan hiç vazgeçmezler. Bu du-
rumda, hakkaniyet duygusu değil,
güçlü olan kazanõr sloganõ önemli rol
oynar.
Adamına göre kural
Çevreye de bunu kolayca kabul et-
tirebiliyorsa -boyun eğiliyorsa- artõk
korku toplumunun temel taşlarõ dö-
şenmiş demektir. Nietzsche’yi yan-
lõş anlayõp, kendi kafasõnda oluştur-
duğu üstün insan modeline tapõnan-
lar gibi. Oysa Nietzsche başka insani
yeteneklere ve fikirlere değer veri-
yordu. İyinin ve kötünün ahlakõ ile
soylu -elit- ve köle ahlakõ arasõnda-
ki zõtlõğõn bilincindeydi.
Hukukun üstünlüğü belli bir züm-
renin üstünlüğü anlamõna gelmez.
Hukuk bir öç alma vasõtasõ da de-
ğildir. Narsisitik incinmişlik, hukuk
yoluyla düzeltilemez.
Hukuk; adaleti ve güveni sağla-
maya çalõşõr. Bunu yaparken kişinin,
düzenin, devletin yararlarõ arasõnda
bir denge bulmaya çalõşõlõr. Kişi öz-
gürlüklerinin haklõ nedenlerle kõsõt-
lanmasõ da toplumun yararõ nedeni ile
ve bu oranda olmalõdõr. Hukuk ku-
rallarõ herkese eşit uzaklõkta, soyut ve
objektif olmalõdõr. “Adamına göre
kural” olmaz. Roma imparatorunun
atõnõ senatör atamasõna ilişkin kanunu
bir normdur, ancak hukuka uygun bir
norm değildir.
Hukukta eşitlik benzer durumda
olanlar arasõndaki eşitliktir. Hiçbir
kural zengine farklõ, fakire farklõ
hükümler taşõmaz. Bazõ dosyalar
zamanaşõmõna uğrarken bazõlarõ ye-
niden açõlamaz. Siyasilere tanõnan
dokunulmazlõklar, Batõ ülkelerinde
olduğu gibi, “kürsü” dokunulmaz-
lõğõ ile sõnõrlandõrõlmalõdõr.
Başka bir deyişle, siyasi görüşle-
rinden dolayõ yargõlanmamalõdõrlar.
Adi suçlar için dokunulmazlõk zõr-
hõndan yararlanõlmasõ da eşitlik il-
kesine aykõrõdõr.
Kurallarõn uygulayõcõsõ yargõçlar,
tarafsõz ve bağõmsõz olmak zorun-
dadõr. Herkese eşit uzaklõkta dur-
malõdõr. İstisnalar kural, “kural”
istisna haline dönüşmemelidir. Sav
ve savunma eşit şartlarda ve aynõ dü-
zeyde görevini yerine getirmelidir.
İngiliz yargõçlarõnõn taktõğõ peruk
onlarõn tarafsõzlõğõnõ temsil eden bir
simgedir. Yargõçlar aynõ zamanda bil-
gili ve donanõmlõ olmalõdõr. Bu özel-
likler ancak teorik ve pratik eğitim
aşamasõnda alõnacak önlemlerle ge-
liştirilebilir. Batõ ülkelerinde hukuk
fakülteleri ve eğitimine verilen önem
gözönüne alõnarak; eğitimi kõsaltõp,
ders sayõsõnõ azaltmak yerine, hukuk
eğitiminin kalitesini arttõracak ön-
lemler alõnmalõdõr. Sadece ulusal
hukuk eğitimi vermek günümüz şart-
larõnda yetersizdir. Pek çok ülkede
uluslararasõ hukuk ve AB hukuku ko-
nularõnda uzmanlaşan hukuk fakül-
teleri bulunmaktadõr.
Adaletin tarafsõz olmasõ ve hiçbir
yerden emir almamasõ yanõnda, gü-
venilir olmasõ da gerekir. Hukukta tü-
müyle haklõ ya da tümüyle haksõz so-
nuçlara varmak güç olsa da, kişiye
hakkõnõ zamanõnda, yeterince teslim
eden bir adalet güvenilir adalettir.
“Geç gelen adalet adalet değil-
dir” sözü boşuna söylenmemiştir.
Avrupa İnsan Haklarõ Mahkemesi
makul sürede sonuçlanmayan dava-
lar için Türkiye’den gelen pek çok
başvuruyu, iç hukuk yollarõnõn tü-
ketilmesini beklemeden, incelene-
bilir, bulmuştur. Bazõlarõnda ise iç hu-
kukta başvurulacak bir mahkeme
bulunmadõğõ gerekçesiyle dinlene-
bilirlik kararõ vermiştir.
Önerimiz; mahkemelerdeki dosya
sayõsõ ve konusu üzerine yapõlacak
kapsamlõ bir çalõşmadan sonra, her
konu için değişik olabilecek çözüm
yollarõ getirmektir.
Bazõ konularda sigorta sistemini
devreye sokmak, uyuşmazlõklarõn
arabuluculuk, dostane çözüm veya
uzlaşma yolu ile çözülmesi için ya-
põlan kanun tasarõsõ çalõşmalarõnõ
hõzlandõrmak, bazõ ceza davalarõnda
kendi hakkõnõ almaya yönelik (öç,
kan davasõ, töre cinayeti gibi) dav-
ranõşlar konusunda sosyolojik araş-
tõrmalar sonucu elde edilecek verilere
göre, halkõ aydõnlatacak ciddi bir eği-
tim faaliyetine girişilmesi bu yol-
lardan bazõlarõdõr. Sonuç olarak ada-
lete her alanda güvenin sağlanmasõ
için, konusunda uzman kişilerce bi-
limsel verilere dayalõ bir uğraşa der-
hal başlanmasõ faydalõ olacaktõr.
Unutulmamalõdõr ki “adalet bir gün
herkese lazım olur”. Bu reformun
önkoşulu ise yargõç güvencesinin
ve bağõmsõzlõğõnõn ortadan kaldõrõl-
masõ değil, tam anlamõyla yeniden te-
sisinin sağlanmasõdõr.
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 4 HAZİRAN 2010 CUMA
2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
PENCERE
Üçkâğıt
Eskiden mahalle köşelerinde şemsiye
üzerine üçkâğıt açan açıkgözler vardı:
- Bul karayı, al parayı!..
Aymazlığa düşüp de açıkgözün kumpasına
girdin mi ütülmekten kurtulamazdın.
“Mürteci-bölücü-mandacı ortaklığı” bugün
ilginç bir üçkâğıt açıyor:
“- Cumhuriyet mi, demokrasi mi?..”
Birkaç gün önce iyi niyetinden kuşku
duymadığım bir tanıdık bu soruyu bana
yöneltti.
Şaşırdım:
- Ne demek bu?..
Yanıtladı:
- Bildiğin gibi her cumhuriyet demokrasi
değildir, ama Avrupa’da çoğu krallık
demokrasidir. Türkiye’de ikisinden birini
yeğlemek zorunda kalırsan hangisini seçersin:
Cumhuriyeti mi, demokrasiyi mi?..
Cumhuriyet ile demokrasi birbirine zıt iki
kavram değil, özdeştir. Cumhuriyet adını
taşıyan çoğu ülkede demokrasi olmadığı
doğrudur; ama devletlerin adlarına bakarak bir
kural ya da kuram çıkarmak doğru değildir.
Kuzey Kore’nin resmi adı nedir?..
“Kuzey Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti!..”
Peki, Kuzey Kore demokrasi mi?.. Değil!..
Cumhuriyet mi?.. Kuşkulu!.. Kim İl Sung’un
oğlu babasının yerine iktidara oturtuldu, değil
mi!..
Eskiden ‘Habeşistan’ dediğimiz ülkede
kurulu devletin resmi adı: “Sosyalist
Etyopya!..”
Diktatör Hüseyin Saddam’ın başında
bulunduğu devletin resmi adı:
“Irak Demokratik Cumhuriyeti!..”
Sen şimdi Bağdat’ta yaşayan bir Iraklıdan
seçim yapmasını istersen ne olacak:
- Demokrasi mi, cumhuriyet mi?..
Iraklı:
- İkisinin de adı var, sanı yok bizde...
Dominik Cumhuriyeti, Danimarka Krallığı,
Cibuti Cumhuriyeti, Büyük Britanya ve Kuzey
İrlanda Birleşik Krallığı, İran İslam Cumhuriyeti,
Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti ne
anlamlar taşıyorlar?..
Sözcüklerle gargara yaparak kavram
karmaşası yaratmak bir üçkâğıttır; kişinin adı
Zeki’dir, kendisi aptal olur; Sakine Hanım’ın ille
serin kanlı olması mı gerek?..
İngiltere’de ve Suudi Arabistan’da devletin
başında kral oturuyor; birisi demokrasiyle
yönetiliyor, öteki şeriatçılığı yaşam biçimine
dönüştürüyor. İran İslam Cumhuriyeti’nde
yaşayan kişi, çağdaş uygarlığın anladığı
ölçülerle ‘yurttaş’ değil, bir ümmetin üyesi
sayılmıyor mu?..
Sorumuz neydi:
“- Cumhuriyet mi, demokrasi mi?..”
Yanıt:
- Elinin körü!..
Türkiye tarihinde büyük demokratik atılım,
23 Nisan 1920’de açılan Büyük Millet
Meclisi’nde. “Egemenlik kayıtsız şartsız
ulusundur” ilkesinin benimsenmesiyle başladı;
1923 Cumhuriyeti’yle “milli demokratik devrim”
hayata geçirildi.
Cumhuriyet ile demokrasi özdeştir;
“Cumhuriyet mi, demokrasi mi” sorusu
yanlıştır.
Doğrusu şudur:
- Demokrasi mi, diktatörlük mü?..
- Cumhuriyet mi, padişahlık mı?..
(12. 04. 1998 tarihli yazısıdır)
Yaban Yaşamõ Can Çekişiyor...
Adalete Güvenmek...
Adalete her alanda güvenin sağlanmasõ için, konusunda uzman kişilerce bilimsel verilere dayalõ
bir uğraşa derhal başlanmasõ faydalõ olacaktõr. Unutulmamalõdõr ki “adalet bir gün herkese
lazõm olur”. Bu reformun önkoşulu ise yargõç güvencesinin ve bağõmsõzlõğõnõn ortadan
kaldõrõlmasõ değil, tam anlamõyla yeniden tesisinin sağlanmasõdõr.
Prof. Dr. Işıl ÖZKAN
Prof. Dr. İlhami KİZİROĞLU *
Çünkü onlarõn nüfusu son yirmi yõlda
üzülerek belirtmek gerekir ki yarõ yarõya
inmiş, hatta bazõ türlerde tükenmeye
ramak kalmõştõr. Bu nedenle artõk
avlanma yerine, bu kuş türlerinin
korunma dönemi başlamõştõr.
4915 sayõlõ Kara Avcõlõğõ Kanunu’nu
inceleyecek olursak, av hayvanõ kavramõ
altõnda avlanan, korunan ve Bakanlõkça
belirlenen listede yer alan hayvanlar
anlaşõlmakta ve bu hayvan türleri de EK-
II ve EK-III gibi listelerde verilmektedir.
Korunan hayvan denince de Bakanlõk ve
Merkez Av Komisyonu’nca avõ
yasaklanan av ve yaban hayvanlarõnõ,
yani EK-I ve EK-II’de verilen türleri
kapsar. 2008-2009 yõllarõ için MAK
kararlarõ çerçevesinde EK-II ve EK-III’te
verilen, yani avlanabilir olan bazõ hayvan
türlerinin şu andaki nüfusunu verirsek,
işin acõklõ boyutu ortaya çõkar.
Örneğin Türkiye genelinde tüm keklik
türlerinin soyu tükenme tehlikesi
altõndadõr, mutlaka korunmalarõ gerekir;
çünkü nüfuslarõ populasyon oluşturamaz
duruma inmiştir.
Eğer av yapõlõrsa keklik diye kuş türleri
kalmayacaktõr. Bõldõrcõn için de aynõ
durum söz konusudur. Hele göçmen olan
üveyik, yok olmaya ramak kalmõştõr.
Bu türlerin bu yõlki toplantõ ile artõrõlan
günlük limitlerde avlanmalarõ demek,
seneye avlanacak hayvan kalmayacağõ
anlamõna gelecektir.
Efendim bunlarõn bazõ bölgelerde
avlanma izni yoktur gibi bir gerekçeye
sõğõnmak da gerçeği görmezden gelme
anlamõna gelir.
Avlanabilme veya avlanamamalarõ bazõ
bölgelerle sõnõrlõ olsa da bu türlerin
günlük limitlerinin arttõrõlmasõ ve
avlanma gününün üç günden dörde
çõkarõlmasõ tam bir faciaya yol açacaktõr.
Çünkü adõ geçen türler yok olacaktõr.
Üveyik, gökçe güvercin, keklik türleri ve
bazõ ördek türleri koruma altõna
alõnacakken (örneğin karaördek, altõngöz,
karatavuk, çulluk, sakarca kazõ -küçük-)
bir günde avlanacak sayõlarõnõn
arttõrõlmasõ onlarõn yok olmalarõ
demektir.
Ayrõca kõlkuyruk, yeşilbaş, bozördek,
fiyu, kõrik, Macar ördeği, tepeli patka,
karabaş patka, elmabaş patka, çõkrõkçõn
gibi türlerin günlük limitlerinin mutlaka
bir adede indirilmesi gerekmektedir.
Sayõn Bakan Prof. Dr. Veysel
Eroğlu’dan ivedilikle bu uygulamalara
izin vermemesini ve yeni bir
değerlendirme yaptõrõlmasõnõn
sağlamasõnõ; avlanma günü sayõsõnõ en
fazla ikiye (mümkünse bire) ve avlanma
limitlerini de (o da sadece bazõ
geleneksel av ördek türlerini kapsayacak
şekilde) mutlaka bir adetle
sõnõrlandõrmasõnõ umuyorum.
Gelecek kuşaklara karşõ hepimizin
doğal varlõklarõ koruma kollama
sorumluluğunu, Sayõn Bakanõmõzõn da
taşõdõğõnõ biliyorum…
Onun bu önerimizi dikkate alacağõnõ
umuyor, büyük bir katliamõn yaşanmadan
önlemesini hassaten rica ediyorum.
* Hacettepe Üniversitesi, Çevre Eğitimi,
Kuş Araştõrmalarõ ve Halkalama Merkezi
Müdürü