19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
H er yõlõn mayõs veya haziran aylarõ, yaban yaşamõnõn fermanõnõn yazõldõğõ aylardõr. Bu aylarda önemli doğal sorumluluklarõn paylaşõlmasõ gerekirken kaç gün yaban yaşamõnõ oluşturan hayvan türlerinin avlanacağõ ve günde kaç adet avlanacağõ belirleniyor. Oysa bu aylar doğal sorumluluğun mutlaka taşõnmasõ gereken dönemdir, çünkü Çevre-Orman Bakanlõğõ Merkez Av Komisyonu’nu toplar ve o av sezonunu şekillendirici kararlar alõnõr. İşte bu bağlamda 18 Mayõs 2010 tarihinde toplanan Merkez Av Komisyonu 2009/2010 av sezonu için aldõğõ kararlarla Türkiye yaban hayatõnõ yok etmeye yönelik bir uygulamanõn önünü açmõştõr. Türkiye’nin yerli ve göçmen kuş türlerinin nüfus durumunu belirten “Red data Book” veya “Kırmızı Listeleri” hazõrlayõp ilgililerin kullanõmõna sundum. 2008 ve 2009 yõllarõ için şunu tüm açõklõğõ ile söyleyebilirim ki artõk Türkiye’de yabani kuşlarõ avlama dönemi bitmiştir. K işinin yaşamõnda en önemli duygu, güven duygusudur. Çocuklu- ğunda yeterli güveni çeşitli nedenlerle bula- mayanlar, ilerki yaşamõnda bunun acõ ve eksikliğini hep yaşayacaklardõr. Erginlik döneminde bulunduğu çev- reye, okuluna, işyerine ve devletine güvenmek ister kişi. Başõ sõkõştõğõn- da gidebileceği bir doktor ya da haksõzlõğa uğradõğõnda hakkõnõ geri verecek bir mahkeme bulabilmek ona güven ve umut verir. Unutulmama- lõdõr ki, güven duygusu korkuyla de- ğil, sevgiyle beslenir. Kendisine ve diğerlerine güvensizliğin yerleşik olduğu bir toplumun pek de sağlõk- lõ olduğu söylenemez. Her çeşit ye- niliğe kuşku ile bakan kişilerden oluşan toplum öğrenilmiş çaresizli- ğe yenik düşmüştür. Böyle bir top- lum adaletli de olamaz. Adalet ve hakkaniyet duygusu, kişinin vicdanõnõ oluşturur. Kişi baş- kalarõ ile birlikte olduğu her yerde on- lara hakkaniyetle davranõp davran- madõğõnõ irdelemek zorundadõr. Sağ- lõklõ vicdanda çoğul standartlar bu- lunmaz. Rüşvetçi vicdan çoğul stan- dart kullanõr-herkes eşittir ancak ba- zõlarõ daha eşittir. Herkesin kendini akõllõ sandõğõ ve yalnõz kendisinin akõllõ olduğunu düşündüğü toplum- larda uyum ve uzlaşma yöntemleri gelişmemiştir. Bazõ insanlar haksõz olduğunu bilse de haklõ çõkmak ça- basõndan hiç vazgeçmezler. Bu du- rumda, hakkaniyet duygusu değil, güçlü olan kazanõr sloganõ önemli rol oynar. Adamına göre kural Çevreye de bunu kolayca kabul et- tirebiliyorsa -boyun eğiliyorsa- artõk korku toplumunun temel taşlarõ dö- şenmiş demektir. Nietzsche’yi yan- lõş anlayõp, kendi kafasõnda oluştur- duğu üstün insan modeline tapõnan- lar gibi. Oysa Nietzsche başka insani yeteneklere ve fikirlere değer veri- yordu. İyinin ve kötünün ahlakõ ile soylu -elit- ve köle ahlakõ arasõnda- ki zõtlõğõn bilincindeydi. Hukukun üstünlüğü belli bir züm- renin üstünlüğü anlamõna gelmez. Hukuk bir öç alma vasõtasõ da de- ğildir. Narsisitik incinmişlik, hukuk yoluyla düzeltilemez. Hukuk; adaleti ve güveni sağla- maya çalõşõr. Bunu yaparken kişinin, düzenin, devletin yararlarõ arasõnda bir denge bulmaya çalõşõlõr. Kişi öz- gürlüklerinin haklõ nedenlerle kõsõt- lanmasõ da toplumun yararõ nedeni ile ve bu oranda olmalõdõr. Hukuk ku- rallarõ herkese eşit uzaklõkta, soyut ve objektif olmalõdõr. “Adamına göre kural” olmaz. Roma imparatorunun atõnõ senatör atamasõna ilişkin kanunu bir normdur, ancak hukuka uygun bir norm değildir. Hukukta eşitlik benzer durumda olanlar arasõndaki eşitliktir. Hiçbir kural zengine farklõ, fakire farklõ hükümler taşõmaz. Bazõ dosyalar zamanaşõmõna uğrarken bazõlarõ ye- niden açõlamaz. Siyasilere tanõnan dokunulmazlõklar, Batõ ülkelerinde olduğu gibi, “kürsü” dokunulmaz- lõğõ ile sõnõrlandõrõlmalõdõr. Başka bir deyişle, siyasi görüşle- rinden dolayõ yargõlanmamalõdõrlar. Adi suçlar için dokunulmazlõk zõr- hõndan yararlanõlmasõ da eşitlik il- kesine aykõrõdõr. Kurallarõn uygulayõcõsõ yargõçlar, tarafsõz ve bağõmsõz olmak zorun- dadõr. Herkese eşit uzaklõkta dur- malõdõr. İstisnalar kural, “kural” istisna haline dönüşmemelidir. Sav ve savunma eşit şartlarda ve aynõ dü- zeyde görevini yerine getirmelidir. İngiliz yargõçlarõnõn taktõğõ peruk onlarõn tarafsõzlõğõnõ temsil eden bir simgedir. Yargõçlar aynõ zamanda bil- gili ve donanõmlõ olmalõdõr. Bu özel- likler ancak teorik ve pratik eğitim aşamasõnda alõnacak önlemlerle ge- liştirilebilir. Batõ ülkelerinde hukuk fakülteleri ve eğitimine verilen önem gözönüne alõnarak; eğitimi kõsaltõp, ders sayõsõnõ azaltmak yerine, hukuk eğitiminin kalitesini arttõracak ön- lemler alõnmalõdõr. Sadece ulusal hukuk eğitimi vermek günümüz şart- larõnda yetersizdir. Pek çok ülkede uluslararasõ hukuk ve AB hukuku ko- nularõnda uzmanlaşan hukuk fakül- teleri bulunmaktadõr. Adaletin tarafsõz olmasõ ve hiçbir yerden emir almamasõ yanõnda, gü- venilir olmasõ da gerekir. Hukukta tü- müyle haklõ ya da tümüyle haksõz so- nuçlara varmak güç olsa da, kişiye hakkõnõ zamanõnda, yeterince teslim eden bir adalet güvenilir adalettir. “Geç gelen adalet adalet değil- dir” sözü boşuna söylenmemiştir. Avrupa İnsan Haklarõ Mahkemesi makul sürede sonuçlanmayan dava- lar için Türkiye’den gelen pek çok başvuruyu, iç hukuk yollarõnõn tü- ketilmesini beklemeden, incelene- bilir, bulmuştur. Bazõlarõnda ise iç hu- kukta başvurulacak bir mahkeme bulunmadõğõ gerekçesiyle dinlene- bilirlik kararõ vermiştir. Önerimiz; mahkemelerdeki dosya sayõsõ ve konusu üzerine yapõlacak kapsamlõ bir çalõşmadan sonra, her konu için değişik olabilecek çözüm yollarõ getirmektir. Bazõ konularda sigorta sistemini devreye sokmak, uyuşmazlõklarõn arabuluculuk, dostane çözüm veya uzlaşma yolu ile çözülmesi için ya- põlan kanun tasarõsõ çalõşmalarõnõ hõzlandõrmak, bazõ ceza davalarõnda kendi hakkõnõ almaya yönelik (öç, kan davasõ, töre cinayeti gibi) dav- ranõşlar konusunda sosyolojik araş- tõrmalar sonucu elde edilecek verilere göre, halkõ aydõnlatacak ciddi bir eği- tim faaliyetine girişilmesi bu yol- lardan bazõlarõdõr. Sonuç olarak ada- lete her alanda güvenin sağlanmasõ için, konusunda uzman kişilerce bi- limsel verilere dayalõ bir uğraşa der- hal başlanmasõ faydalõ olacaktõr. Unutulmamalõdõr ki “adalet bir gün herkese lazım olur”. Bu reformun önkoşulu ise yargõç güvencesinin ve bağõmsõzlõğõnõn ortadan kaldõrõl- masõ değil, tam anlamõyla yeniden te- sisinin sağlanmasõdõr. CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 4 HAZİRAN 2010 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER PENCERE Üçkâğıt Eskiden mahalle köşelerinde şemsiye üzerine üçkâğıt açan açıkgözler vardı: - Bul karayı, al parayı!.. Aymazlığa düşüp de açıkgözün kumpasına girdin mi ütülmekten kurtulamazdın. “Mürteci-bölücü-mandacı ortaklığı” bugün ilginç bir üçkâğıt açıyor: “- Cumhuriyet mi, demokrasi mi?..” Birkaç gün önce iyi niyetinden kuşku duymadığım bir tanıdık bu soruyu bana yöneltti. Şaşırdım: - Ne demek bu?.. Yanıtladı: - Bildiğin gibi her cumhuriyet demokrasi değildir, ama Avrupa’da çoğu krallık demokrasidir. Türkiye’de ikisinden birini yeğlemek zorunda kalırsan hangisini seçersin: Cumhuriyeti mi, demokrasiyi mi?.. Cumhuriyet ile demokrasi birbirine zıt iki kavram değil, özdeştir. Cumhuriyet adını taşıyan çoğu ülkede demokrasi olmadığı doğrudur; ama devletlerin adlarına bakarak bir kural ya da kuram çıkarmak doğru değildir. Kuzey Kore’nin resmi adı nedir?.. “Kuzey Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti!..” Peki, Kuzey Kore demokrasi mi?.. Değil!.. Cumhuriyet mi?.. Kuşkulu!.. Kim İl Sung’un oğlu babasının yerine iktidara oturtuldu, değil mi!.. Eskiden ‘Habeşistan’ dediğimiz ülkede kurulu devletin resmi adı: “Sosyalist Etyopya!..” Diktatör Hüseyin Saddam’ın başında bulunduğu devletin resmi adı: “Irak Demokratik Cumhuriyeti!..” Sen şimdi Bağdat’ta yaşayan bir Iraklıdan seçim yapmasını istersen ne olacak: - Demokrasi mi, cumhuriyet mi?.. Iraklı: - İkisinin de adı var, sanı yok bizde... Dominik Cumhuriyeti, Danimarka Krallığı, Cibuti Cumhuriyeti, Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı, İran İslam Cumhuriyeti, Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti ne anlamlar taşıyorlar?.. Sözcüklerle gargara yaparak kavram karmaşası yaratmak bir üçkâğıttır; kişinin adı Zeki’dir, kendisi aptal olur; Sakine Hanım’ın ille serin kanlı olması mı gerek?.. İngiltere’de ve Suudi Arabistan’da devletin başında kral oturuyor; birisi demokrasiyle yönetiliyor, öteki şeriatçılığı yaşam biçimine dönüştürüyor. İran İslam Cumhuriyeti’nde yaşayan kişi, çağdaş uygarlığın anladığı ölçülerle ‘yurttaş’ değil, bir ümmetin üyesi sayılmıyor mu?.. Sorumuz neydi: “- Cumhuriyet mi, demokrasi mi?..” Yanıt: - Elinin körü!.. Türkiye tarihinde büyük demokratik atılım, 23 Nisan 1920’de açılan Büyük Millet Meclisi’nde. “Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur” ilkesinin benimsenmesiyle başladı; 1923 Cumhuriyeti’yle “milli demokratik devrim” hayata geçirildi. Cumhuriyet ile demokrasi özdeştir; “Cumhuriyet mi, demokrasi mi” sorusu yanlıştır. Doğrusu şudur: - Demokrasi mi, diktatörlük mü?.. - Cumhuriyet mi, padişahlık mı?.. (12. 04. 1998 tarihli yazısıdır) Yaban Yaşamõ Can Çekişiyor... Adalete Güvenmek... Adalete her alanda güvenin sağlanmasõ için, konusunda uzman kişilerce bilimsel verilere dayalõ bir uğraşa derhal başlanmasõ faydalõ olacaktõr. Unutulmamalõdõr ki “adalet bir gün herkese lazõm olur”. Bu reformun önkoşulu ise yargõç güvencesinin ve bağõmsõzlõğõnõn ortadan kaldõrõlmasõ değil, tam anlamõyla yeniden tesisinin sağlanmasõdõr. Prof. Dr. Işıl ÖZKAN Prof. Dr. İlhami KİZİROĞLU * Çünkü onlarõn nüfusu son yirmi yõlda üzülerek belirtmek gerekir ki yarõ yarõya inmiş, hatta bazõ türlerde tükenmeye ramak kalmõştõr. Bu nedenle artõk avlanma yerine, bu kuş türlerinin korunma dönemi başlamõştõr. 4915 sayõlõ Kara Avcõlõğõ Kanunu’nu inceleyecek olursak, av hayvanõ kavramõ altõnda avlanan, korunan ve Bakanlõkça belirlenen listede yer alan hayvanlar anlaşõlmakta ve bu hayvan türleri de EK- II ve EK-III gibi listelerde verilmektedir. Korunan hayvan denince de Bakanlõk ve Merkez Av Komisyonu’nca avõ yasaklanan av ve yaban hayvanlarõnõ, yani EK-I ve EK-II’de verilen türleri kapsar. 2008-2009 yõllarõ için MAK kararlarõ çerçevesinde EK-II ve EK-III’te verilen, yani avlanabilir olan bazõ hayvan türlerinin şu andaki nüfusunu verirsek, işin acõklõ boyutu ortaya çõkar. Örneğin Türkiye genelinde tüm keklik türlerinin soyu tükenme tehlikesi altõndadõr, mutlaka korunmalarõ gerekir; çünkü nüfuslarõ populasyon oluşturamaz duruma inmiştir. Eğer av yapõlõrsa keklik diye kuş türleri kalmayacaktõr. Bõldõrcõn için de aynõ durum söz konusudur. Hele göçmen olan üveyik, yok olmaya ramak kalmõştõr. Bu türlerin bu yõlki toplantõ ile artõrõlan günlük limitlerde avlanmalarõ demek, seneye avlanacak hayvan kalmayacağõ anlamõna gelecektir. Efendim bunlarõn bazõ bölgelerde avlanma izni yoktur gibi bir gerekçeye sõğõnmak da gerçeği görmezden gelme anlamõna gelir. Avlanabilme veya avlanamamalarõ bazõ bölgelerle sõnõrlõ olsa da bu türlerin günlük limitlerinin arttõrõlmasõ ve avlanma gününün üç günden dörde çõkarõlmasõ tam bir faciaya yol açacaktõr. Çünkü adõ geçen türler yok olacaktõr. Üveyik, gökçe güvercin, keklik türleri ve bazõ ördek türleri koruma altõna alõnacakken (örneğin karaördek, altõngöz, karatavuk, çulluk, sakarca kazõ -küçük-) bir günde avlanacak sayõlarõnõn arttõrõlmasõ onlarõn yok olmalarõ demektir. Ayrõca kõlkuyruk, yeşilbaş, bozördek, fiyu, kõrik, Macar ördeği, tepeli patka, karabaş patka, elmabaş patka, çõkrõkçõn gibi türlerin günlük limitlerinin mutlaka bir adede indirilmesi gerekmektedir. Sayõn Bakan Prof. Dr. Veysel Eroğlu’dan ivedilikle bu uygulamalara izin vermemesini ve yeni bir değerlendirme yaptõrõlmasõnõn sağlamasõnõ; avlanma günü sayõsõnõ en fazla ikiye (mümkünse bire) ve avlanma limitlerini de (o da sadece bazõ geleneksel av ördek türlerini kapsayacak şekilde) mutlaka bir adetle sõnõrlandõrmasõnõ umuyorum. Gelecek kuşaklara karşõ hepimizin doğal varlõklarõ koruma kollama sorumluluğunu, Sayõn Bakanõmõzõn da taşõdõğõnõ biliyorum… Onun bu önerimizi dikkate alacağõnõ umuyor, büyük bir katliamõn yaşanmadan önlemesini hassaten rica ediyorum. * Hacettepe Üniversitesi, Çevre Eğitimi, Kuş Araştõrmalarõ ve Halkalama Merkezi Müdürü
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle