Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 4 HAZİRAN 2010 CUMA
20 KÜLTÜR
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Thomas Hurndall İçin
Bir Ağıt…
Evde çalışma odamda, masamın karşısındaki
duvarda genç bir İngilizin resmi ve altında not
defterinden birkaç satır asılı. Şunlar yazılmış not
defterine: “Bu hayattan ne bekliyorum? Sadece sizi
mutlu eden şeyler, yeterli değildir. Güdülerimizi
tatmin eden şeyler, yalnızca içimizdeki hayvanı
doyurur. Ama ben kendimle gurur duymak
istiyorum. Yani, daha fazlasını istiyorum. Kendi
yüzüme bakabilmek ve ölürken yapmadığım
şeylerden dolayı ağlamayı değil, fakat yapmış
olduğum şeylerden dolayı gülümseyebilmeyi
istiyorum…”
Bu satırları yazan Thomas Hurndall, 2004
Ocak’ından beri yaşamıyor. 2003 Nisan’ında,
Uluslararası Dayanışma Hareketi’nin (ISM) gönüllü
üyesi olarak geldiği Gazze şeridinde, İsrailli
askerlerin yağdırdıkları kurşunlardan korunmak
için aslında güvenli olmayan bir yere sığınmak
zorunda kalan, ikisi erkek biri kız, üç küçük Filistinli
çocuğu kurtarmak için harekete geçen ‘Tom’, kız
çocuğunu getirdikten sonra kalanları da kurtarmak
üzere geri döndü. Ancak tam bu sırada İsrail
ordusundan bir keskin nişancı (sniper) tarafından
başından vuruldu. Londra’ya getirilen Tom, bitkisel
hayattan kurtulamadı ve 13 Ocak 2004 tarihinde
öldü. Öldüğünde, 22 yaşındaydı.
Thomas Hurndall, İngiltere’de fotoğrafçılık ve
gazetecilik öğrenimi görüyordu. Üniversitesinden
bir süre izin alarak, İsrail işgali altındaki bölgede
yaşayan Filistinli sivil halkın içler acısı durumunu
belgelemek ve gerektiğinde onlara yardım
edebilmek için Gazze’ye gelmişti. Vurulduğunda,
sırtında ISM, yani ‘sivil’ bir kuruluş üyesi olduğunu
gösteren, fosforlu ve turuncu renkteki ceketi vardı.
Bu nedenle, silahlı biriyle karıştıralabilmesi
imkânsızdı.
Olayın görgü tanığı olan bir kadın meslektaşı,
Tom’un neden biraz beklemek yerine kurşun
yağmurunun altına geri döndüğü yolundaki bir
soruya, şu cevabı verdi: “Tom, böyleydi işte…
Yardıma muhtaç insanları gördüğünde
dayanamazdı! O gün de öyle oldu… Tom, böyleydi
işte!” Bu yazıyı yazdığım akşam, masamın başına
oturmazdan önce CNBC-e kanalında, Ridley
Scott’un yönettiği “Black Hawk Dawn” adlı filmi
izledim. Doksanlı yılların başında Somali’de
olanların anlatıldığı filmin sonlarına doğru, teğmeni
canlandıran oyuncu Eric Bana, çatışmaların
ortasında başkalarını kurtarmak için neden kendi
hayatını hiçe saydığını soran arkadaşına şu cevabı
verir: “Savaş böyledir işte… ‘yanındaki’ önemlidir
senin için… savaş, budur… savaşı bilmeyen,
anlamaz bunu!”
Peki, Thomas Hurndall’ı, henüz yirmili yaşlarının
başındaki o hayat dolu genci, bambaşka iklimlerin
çocukları için kendini kurşun yağmuru altına
atmaya ne zorlamış olabilir? Bunun için o
‘kahramanlık’ denilen, zamanımızda epey
yıpranmış ve tartışılır hale gelmiş olan kavramı
kullanmak istemiyorum. Ayrıca öyle bir anda
‘Tom’un kahraman olma tutkusuyla harekete
geçtiğine de hiç inanmıyorum. Bence, daha yirmi
bir yaşında iken, “Ölürken, yapmadığım şeylerden
dolayı ağlamayı değil, fakat yapmış olduğum
şeylerden dolayı gülümseyebilmeyi istiyorum…”
diyebilmiş olan o delikanlının, iki küçük çocuğu
kurtarmak için yola çıkarken, tek bir tutkusu vardı:
İnsan’a yakışır bir insan olabilmek!
Thomas Hurndall, insanlığın tarihi boyunca
insanoğlunun yüz akı sayılmış ne varsa hepsini
sırtlanıp ölüm yoluna çıktı. Ve bunu yapmakla
geçerli politikalar, geçerli ahlak ölçütleri, geçerli
insan ölçütleri adına ne varsa, hepsini kocaman ve
iğrenç bir yalana, kendi kısacık hayatını da
sıcaklığı ve parıltısı belki ancak güneşle
yarışabilecek bir şiire dönüştürdü!
Not: Bu yazıyı birkaç yıl önce, Thomas Hurndall
cinayetini ilk öğrendiğimde yazmıştım. Şimdi,
yıllardır varlığını iğrenç bir ‘öldürme kültürü’nü
sürdürerek ayakta tutmak peşindeki İsrail devletinin
son cinayetlerinin ardından, bu dünyada İsrail’e
inat, ‘Tom’ gibilerinin de varolabildiğini bir kez
daha vurgulamak için aynen alıntılıyorum.
acem20@hotmail.com
kultur@cumhuriyet.com.tr
D
ünyanõn çağdaş dans mabetlerinden bi-
ri olan Londra’daki Sadler’s Wells Ti-
yatrosu’nda, bundan iki yõl önce “Sut-
ra” adlõ temsil ilk kez gösterildiğinde, anõmsõ-
yorum yer yerinden oynamõştõ. O gün bugün, Av-
rupa’nõn tüm anlõ şanlõ festivallerini dolaşan eser,
2009’da Avrupa’nõn önde gelen “Balet-Tanz”
dergisi tarafõndan yõlõn olayõ seçildi. İstanbul
Uluslararasõ Tiyatro Festivali’nde verdikleri iki
temsille İstanbul izleyicisini de büyüledi.
KÜLTÜRLER BULUŞMASI
Olayõn mimarõ yönetmen ve koreograf Sidi
Larbi Cherkaoui Belçikalõ anne, Faslõ babadan
doğma. Dans geçmişinde Martha Graham ve
Jose Limon ile “çağdaşlık” konusunda aydõn-
lanmak var… Alain Platel’in yanõnda uzman-
lõk var… Ustalara hayranlõk ve etkilenme var: Pi-
na Bausch’dan (sahnedeki insan ilişkileri);
Trisha Brown’dan (hareket ve anatomi); Wil-
liam Forsythe’dan (matematiksel yapõ)…
Olayõn tasarõmcõsõ, Turner Ödülü sahibi İngi-
liz heykeltõraş Antony Gormley.
Müziği besteleyen Polonyalõ Symon Brzos-
ka.
Dansçõlar: Çin’in Henan eyaletinde, (kökleri
Hint rahiplere uzanan) Shaolin Budist Tapõna-
ğõ’nda yaşayan, Kung Fu, gölge boksu ve Tay-
Çi gibi dövüş ve savunma sanatlarõnda uzman 17
keşiş…
Bu farklõ kültürlerin buluşmasõndan ortaya çõ-
kan “Sutra”, geleneksel olanla çağdaş yaklaşõ-
mõ buluşturuyordu. Devinim ve tasarõm ile mü-
ziği; ayinle gösteriyi; Doğu ile Batõ’yõ buluştu-
ruyordu. Ama ayni zamanda ironik ve mizahi ba-
kõşla klişeleri yõkõyor ve sahnede farklõ bir ger-
çeklik yaratõyordu.
Sidi Larbi de oyun boyunca sahnede. Çocuk
keşişi izleyerek ötekilerin arasõna giriyor, ço-
cuktan öğreniyor, Batõlõ bir gözlemci gibi izli-
yor, keşişlerden biri olmaya çalõşõyor, etki-tep-
ki, kaçma-kovalamaca, av-avcõ, yalnõzlõk-kala-
balõk; ötekileştirme, kavga-dayanõşma, gerçek-
lik-düşsellik, doğa-doğa dõşõlõk arasõnda nice çe-
lişkiler ve uyum arayõşõ arasõnda “oyuna” katõ-
lõyor.
DENGE USTALIĞI
Antony Gormley’in tasarladõğõ doğal
açõk renk ahşap, 20 kadar kutu insan bo-
yunda. Sanki kapaksõz birer tabut… Keşişler
onlarõn içinde yaşõyor, ölüyor, yeniden
doğuyor, rahip kõlõklarõnõ çõkarõp kentli
çalõşanlara dönüşüyor. Ama o kutular ay-
nõ zamanda bir araya gelip dağ, tapõnak, sa-
ray oluyor; ayrõlõp sütun oluyor, yan yana
sõralanõp sõnõr oluyor, üst üste binip yüksek
duvar oluyor. Kutular sadece işlevsel değil,
sahnenin estetiğini de oluşturuyor! Keşiş-
ler kutularõn içinde dõşõnda, üstünde, altõn-
da… Kimi zaman onlar da sanki hareket
eden heykeller…
O her an yeniden yaratõlan, var edilen, yeniden
şekillendirilen ve anlamlandõrõlan sahnede beni
en çok etkileyen şunlardõ: Sonsuz bir denge us-
talõğõ… Çarpõcõ bir risk alma cesareti… İçsel din-
ginlikle dõşavurulan enerjinin birlikteliği, bü-
tünlüğü… Kõsacasõ ruh ve bedenin bütünlüğü…
VOZNESENSKİ:
ARTIK O BİR GEZEGEN
Daha dün gibi gözümün önünde: Tarık Akan,
Ali Özgentürk, o ve ben İstanbul’da Pera Pa-
las’ta derin sohbetlere dalmõşõz… Ali ve Tarõk
daha çok Nâzım Hikmet’le ilgili anõlarõnõ an-
latsõn istiyorlar, benim aklõmda fikrimde ise onun
en sevdiğim şiir kitabõ “Oza” (Ada Yayõnlarõ)…
O Rus edebiyatõnõn çok ünlü, çok sevilen, ama
aynõ zamanda yönetimlere en kafa tutan (Sov-
yet döneminde bir türlü Komünist Partiye üye ol-
mayan) en cesur şairlerinden biri Andrey Voz-
nesenski…
1994 yõlõndaydõ. Uluslararasõ Birinci Nâzõm
Hikmet Şiir Yarõşmasõ jürisi olarak İstanbul’a gel-
mişti. Nâzõm Hikmet Vakfõ’nõn o yõlki şiir ödü-
lü Adonis’e verilecekti.
Rus şiirine yeni bir soluk getiren, dilde araş-
tõrmalara giren, sokak diliyle felsefi düşünceyi
buluşturan, aşkõ sevgiyi eşsiz bir biçimde yücelten
Andrey Voznesenski’nin 60’lõ yõllarda kendi ül-
kesinde “sakıncalı” sayõlõp, kitlelere yüksek ses-
le şiir okumasõnõn yasaklandõğõ olmuştu… An-
cak İstanbul’daki konuşmalarõmõzda, Sovyet
sistemine değil, sosyalizmi yozlaştõran karşõ-
devrimcilere ateş püskürdüğünü “eskiden politik
sansür vardı ama şimdi daha beteri, ekono-
mik sansür var” deyişini unutmuyorum…
Nâzõm’la Pasternak’õn evinde tanõşmasõnõ an-
latmõştõ: Kadehler Nâzõm için tokuşturulurken
Pasternak’õn Nâzõm’õ “Devrimin ateşi”, “dev-
rimin güneşi” diye övgülerinden Nâzõm’õn ne
denli sõkõldõğõnõ onun kulağõna eğilip “kadeh ko-
nuşmasını bıraksa da şair olarak konuşsa” di-
ye fõsõldayõşõnõ… O çok soğuk geceye, Nâ-
zõm’õn atletinin içine gazete sarõp sokağa çõ-
kõşõnõ… Sonraki günlerde sõk sõk buluşmala-
rõnõ… Vera’ya olan aşkõnõ ona açtõğõnda,
“Kalbinin sesini dinle Nâzım” deyişini…
O gece beni kõrmayõp hem “Goya”, hem
“Oza”dan bölümleri gürül gürül akan bir ses-
le Rusça okumuştu… Dün gazetemizde oku-
dum 77’sinde aramõzdan ayrõldõğõnõ. Artõk o
kitaplarda, anõlarda, fotoğraflarda yaşõyor. Bir
de adõ verilen gezegende. Işõk içinde kalsõn…
zeynep@zeyneporal.com
faks: 0212.257 16 50
Farklõ kültürleri, dans ve tasarõmõ buluşturan ‘Sutra’:
Ruhvebedeninuyumu...
CELÂL ÜSTER
T
opkapõ Sarayõ Müzesi ile Kremlin Sa-
rayõ Müzesi’nin İstanbul ve Mosko-
va’da karşõlõklõ birer sergi gerçekleştir-
meleri, iyi düşünülmüş bir projeydi. İki müzenin
yayõmladõğõ kataloglar da sergilere eşlik ediyordu.
Ancak Topkapõ Sarayõ tarafõnõn hazõrladõğõ
“Kremlin Sarayı Hazineleri Topkapı Sara-
yı’nda” sergisi kataloğunun Türkçe ve İngiliz-
ce basõlmasõna karşõlõk, Kremlin tarafõnca ha-
zõrlanan “Topkapı Sarayı’ndan Osmanlı Sul-
tanlarının Hazineleri” sergisi kataloğunun yal-
nõzca Rusça basõlmõş olmasõ ciddi bir eksiklik-
ti. Böylesi bir eksiklik, kataloğu yerel sõnõrlara
hapsediyor, uluslararasõ kullanõma kapatõyordu.
Oysa kataloğun, Rusça bilmeyen sanat tarihçi-
lerine olduğu kadar, sergiyi gezecek çeşitli ulus-
lardan sanat ve tarih meraklõlarõna da açõk olmasõ
gerekmez miydi?
MOSKOVA’DA 30 BİR TÜRK
Moskova Kremlin’i, gerek Moskovalõlar ve baş-
ka kentlerden Ruslarõn, gerek yabancõ turistlerin,
özellikle de Japonlarõn sürekli ziyaret ettikleri bir
mekân. Serginin çok fazla izleyici çekeceği
açõk. Ama Moskova’da 30 bine yakõn Türk’ün bu-
lunduğu söyleniyor. Çok merak ediyorum: Bu 30
bin Türk’ten kaçõ Topkapõ Sarayõ Müzesi’ni gez-
miştir? Ya da kaçõ, Moskova’da 15 Ağustos’a ka-
dar açõk kalacak olan bu sergiyi gezecek?
Bu arada, Topkapõ sergisinin açõlõşõ dolayõsõyla
Gorkova Parkõ ve Kremlin’de düzenlenen Meh-
teran Bölüğü gösterisine değinmeden geçeme-
yeceğim. Kuşkusuz, 16. ve 17. yüzyõllar ağõrlõklõ
bir Topkapõ Sarayõ sergisine bir Mehteran din-
letisinin eşlik etmesi, ilk ağõzda akla gelebilecek
seçeneklerden biri.
ALIŞILMIŞ BİR SEÇİM
Bir zamanlar yalnõzca Osmanlõ ordusuna cesaret
ve coşku veren, düşman askerlerinin yüreğine kor-
ku salmakla kalmayan, aynõ zamanda cüluslar-
da, kõlõç alaylarõnda, zafer müjdesi geldiğinde,
arife divanlarõnda, şehzade ve sultanlarõn do-
ğum ve sünnet düğünlerinde çalan Mehterin,
Moskova’nõn Gorki Parkõ’nda nevbet vurma-
sõ, ilk bakõşta çok yadõrganmayabilir.
Ne var ki, Osmanlõ sultanlarõnõn bugün artõk
birer sanat yapõtõ olarak gördüğümüz “hazi-
nelerinin” sunulduğu bir sergiye, alõşõlmõşõn dõ-
şõnda bir müzik dinletisi de eşlik edebilirdi, di-
ye düşünüyorum.
Örnekse, Rus romantizminin son büyük
bestecisi Rahmaninov’un piyano için tüm
yapõtlarõnõn kaydõnõ gerçekleştirmiş olan İdil
Biret geliyor aklõma. Bugün dünyanõn en
önemli piyano virtüözlerinden biri kabul edilen
Biret, Moskova’da bir Rahmaninov konseri ver-
seydi fena mõ olurdu?
‘GÖNÜL VERDİM BİR CİVANE’
Sonra, bileceksiniz, Sultan III. Selim Mev-
leviydi. İlhamî mahlasõyla şiirler yazmakla
kalmamõş, dinsel ve dindõşõ, sözlü ve sözsüz pek
çok beste de yapmõş, yenilikçi tutumu bu ya-
põtlarõna da yansõmõştõ. Yanõlmõyorsam, 60
kadar bestesi günümüze ulaşmõştõr.
Biret’ten bir Rahmaninov dinletisinin yanõ sõ-
ra III. Selim’in, “Bir pürcefa hoş dilberdir” bu-
selik şarkõsõ ile “Gönül verdim bir civane” hüz-
zam şarkõsõnõn da seslendirileceği bir konser ben-
ce hiç de fena olmazdõ.
Mehteran Bölüğü gösterisi ile Biret ve III. Se-
lim konserleri arasõndaki tercih, yalnõzca bir büt-
çe sorunu mudur, yoksa bir düşünüş ve yaklaşõm
farkõ sorunu mu?
BİTTİ
Mehteran tek seçenek miydi?
Moskova’daki ‘Topkapõ’ sergisine Kremlin ve Gorki Parkõ’nda mehter müziği eşlik etti
Kremlin Sarayõ Müzesi’ndeki sergi
için Osmanlõ sultanlarõnõn
hazineleriyle birlikte bir de Mehteran
Bölüğü götürüldü. Böyle bir sergi
için, Türkiye’den çağdaş bir İdil Biret
konseri ya da III. Selim’in bestelerinin
seslendirildiği bir konser daha iyi bir
seçim olmaz mõydõ?
Mehteran, “Ceddin Dede” marşıyla
girdiği Kremlin Sarayı’nda “Hücum”
marşını da seslendirdi.
Annie Lennox BM’nin
iyi niyet elçisi
Kültür Servisi - 1980’li yõllarda
Eurythmics topluluğuyla şöhrete
ulaşan, İskoçyalõ ünlü rock müzik
şarkõcõsõ Annie Lennox (55), Güney
Afrika’daki AIDS sorununa dair
farkõndalõğõ arttõrmak için yaptõğõ
çalõşmalarõndan dolayõ, Birleşmiş
Milletler HIV/AIDS ile mücadele
programõnõn (UNAIDS) iyi niyet
elçisi oldu. Şarkõcõ, yaptõğõ
açõklamada, kadõn haklarõnõn
iyieştirilmesi gerektiğini söyleyip bu
konudaki eksikliklerden
kaynaklanan ikinci sõnõf vatandaş
statülerinin AIDS’e yakalanma
riskini arttõrdõğõna dikkat çekti.
Monet ve Picasso
rekor kırabilir
Kültür Servisi - Ünlü Fransõz
izlenimci ressam Monet’nin suyun
üzerinde yüzen nilüferleri resmettiği
1906 tarihli bir tablosu ile
Picasso’nun mavi döneminden bir
çalõşma haziran sonunda
Christie’s’in Londra’da
düzenleyeceği müzayedede, 30 - 40
milyon poundluk bir fiyat
aralõğõndan satõşa sunulacak. 164-
231 milyon poundluk bir fiyat
aralõğõnda yeni sahibini bulmasõ
beklenen yapõtlardan herhangi biri
eğer bu rakama ulaşabilirse,
Giacometti’nin 104.3 milyon dolarla
“Londra’da satõlmõş en pahalõ sanat
yapõtõ” olma rekorunu elinde
bulunduran bronz heykelinin bu
sõfatõnõ elinden alacak.
kitap-lık’ta Beat şiiri
Kültür Servisi - Yapõ Kredi Yayõnlarõ’nõn
aylõk edebiyat dergisi kitap-lõk’õn Haziran
sayõsõnõn dosya konusu: Beat şiiri. Şenol
Erdoğan, Kerem Koç, Fiona Paton, Musa
Yõlmaz, Will Self ve Joe Ambrose’un
katkõlarõyla hazõrlanan dosyada, Beat akõmõnõn
ortaya çõkõşõ, amacõ ve etkisi, belli başlõ
temsilcileri, önemli yapõtlarõ, ABD dõşõndaki
yansõmalarõ ve uzantõlarõ ayrõntõlõ bir biçimde
işleniyor. Dergide ayrõca denemeleriyle Faruk
Duman, şiirleriyle Haydar Ergülen, Abdulkadir
Budak, Sait Maden, Anita Sezgener ve Baki
Ayhan T. yer alõyor.
Zeynep Oral ve Andrey Voznesenski.
Sutra
İstiklâl, istikbal, hürriyet, her şey adaletle kâimdir
Mustafa Kemal Atatürk
Açık Oturum
HUKUK DEVLETİ
VE
YARGI BAĞIMSIZLIĞI
Konuşmacı
Doç.Dr. Ümit KOCASAKAL
Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi
Tarih: 05 Haziran 2010 Cumartesi – Saat: 13.00 Yer : AKM Perge Salonu
Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne katkõlarõ nedeniyle teşekkür ederiz
Destek Verenler:
ANTALYA ULUSAL GÜÇLER BİRLİĞİ PLATFORMU- Alevi Dernekleri
Ant. Şb. - ANSAN - Antalya Tabip Odasõ – BİZDER- Cumhuriyet Kadõnlarõ
Der. - Ç.Y.D.D. – BİRLEŞİK KAMU-İŞ – BİRLEŞİK BÜRO-İŞ - EĞİTİM-İŞ
- Hekim Yazarlar Birliği - Kõbrõs Türk Kül. Der. – Muharip Gaziler Der. -
Mülkiyeliler Birliği Ant. Şb.- TEMAD - Tür. İşçi Emeklileri Der.- Tüm
Emekliler Der. - Türk-İş - Türk Kadõnlar Bir. - Türk Sağlõk Der. - Türk Üniv.
Kad. Der. Ant. Konyaaltõ Şb. - Türkiye Gençlik Birliği (TGB)- Ulusal Kanal
Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Der.
İletişim: 0242 243 33 54 / 0505 884 68 54
ANTALYA ADD - CUMOK ÇAĞRISI
4 HAZİRAN 2010 Saat 19.30’da
YAZ BULUŞMASINDA
AKP’nin KORKULU RÜYASI
Sayın Tunceli CHP Milletvekili
KAMER GENÇ
ile buluşuyoruz.
Şiir, müzik, saydam gösterisi eşliğinde
düzenlediğimiz yemeğe
toplumsal kurtuluş mücadelemizde
yeni bir soluk almak için
katılmaya çağırıyoruz.
Lütfen yer ayırtınız.
SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ
Tarih: 4 HAZİRAN 2010 CUMA Saat 19.30
Yer: ADEN OTELİ
Vapur İskelesi Karşısı - KADIKÖY
İletişim:
0555 967 24 97 - 0536 817 18 52
0532 404 39 52 - 0532 556 65 12 - 0536 739 02 29
CUMOK İSTANBUL ÇAĞRISI
www.cumokistanbul.org