19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Q HAPİSHANEVE ÇUKUROVA Burada, Türkiye'deki roman tartış- malarının önemli bölünıünü işgâl eden ve mutlaka değinmemiz gereken bir başka konu daha var. Orhan Kemal bir köy ro- mancısı değil. Romanlarına konu ettiği de doğrudan köy değildir. Onun eserle- rindeki köylülük kapitalizmle, kentle, pa- zarla tanışmış köylülerin değişen hayat yolculuklandır. Köy değişmcktedir ve de- vasa bir köylü nüfus büyük kentlcrin ucuz emek pazanna doğru büyük biz hızla ak- maktadır. Bu akışta muazzam sımfsal, kültürel karşılaşmalar yaşanır. Orhan Ke- mal bu karşdaşrna olgusunu, kırsal top- lumsal yapının çözülmesini kende ve ken- tliyle çelişkilerini bütün insani çıplaklığıy- lakavrar ve anlatır. Bereketli Topraklar Üzerinde, Gurbet Kuşlan bu büyük kav- rayışın romanlandır. Diğer taraftan kendisinin de yolunun geçtiği hapishaneler bu memleket gerçeği- nin en önemli yanlanndan biridir. Pek çok romanmda yolu hapishaneye düşen karakterlere rastlanır atna 72. Koğuş aya- nnda bir eserin edebiyatımızdaki müstes- na yerinin hakkını teslinı etmek gerekir. Toplumsal tarihimizin acı gerçeklerinden birisi olan "mahsus mahal" Orhan Ke- mal'in küçük ama edebi değeri çok büyük olan 72.KoğuşundA şiirsel bir anlauma kavuşur. Yolu tiyatrodan geçen her kentin ya da her oyuncunun mutlaka bir şekilde karşılaştığı bu eser, demir parmakhklann dünyasını büyük bir ustalıkla anlatır. Ger- çekçiliginin nasıl işlediğinin en iyi görüle- bileceği eserlerinden biridir 72.Koğuş. Mehmet Raşit'i "Orhan Kemal" yapan, uğruna hapisler yamğı Nâzım Hikmct'le buluşmasının da mekânıdır mahpushane. Edebiyatınm, yazarlığının, ondaki sanatçı cevherinin keşfedildiği yerdir. Çukurova, her daim Orhan Kemal'in romanlannda ayn bir yere sahip. Onun Adana ve Çukurova'ya dair yazdıklan, us- ta bir edebiyatçının olduğu kadar bir sos- yal bilimcinin titizliği ve gözlenıciliğiyle dolu. Makineleşmc, göç, ırgatlar, kadın- lar, çocuklar, ağalar, cehalet, ihanet, aşk, sömürü, tutku ve insana dair bilumum ilişkiler, onun Çukurova konulu romanla- rında kendine ycr bulur. Kapitalist pazara eklemlenen, köylünün ucuz emek olarak çırçır ve dokuma fabrika önlerinde düşük ücretli bir iş için kuyruklar beklediği, sıt- manın, sıcağın ve pamuğun diyandır Çu- kurova ve o, değişmeye başlayan Çukuro- va'yı Muzaffer Bey'le, Topal Eskiri'yle, Güllü'yle, Muhsin Usta'yla anlatır bizlere. Değişen ekonominin nasıl yeni insan tip- leri yarattığını karakterleriyle ölümsüzleş- tirir. Çukurova'nın ilk dönemlerde köylü nüfusun ilk durağı olduğunu, belli bir merhaleden sonra Adana'nın ve Çukuro- va'nın bu kitleye yetmediğini, dar geldiği- ni, en nihayetinde îstanbul'a aküğını gö- rür. Zira büyük toprak sahipliğinin son ceberut temsilcisi Muzaffer Bey'in bile çöküşü ve dönüşümü engelleyemeyeceği- ni, artık uçsuz bucak arazilerin, korkunç gürültülerle çalışan fabrikalann yeni sahip ve ortaklannm varhğını, kültürel çelişkile- ri anlaor bİ2e Vukuat Var dan, Kanh Topraklara kadarki seride. Dahası, yeni dönemin farkhlığını, eski ve zaman dışı bir karakterle ölümsÜ2İeştirir: "Murtaza." Adana'ya, Çukurova'ya yeni gelmiş bir göçmen olsa da Murtaza, "ideal bir yurt- taş" yaratma gayretinin trajikomik ve bir o kadar da korkunç sonucudur. Türk edebiyatında tip yaıarmanın eksikliğinin büyük bölümünü Murtaza doldurur. Dü- düğü, üniforması, sorgulanamaz amirleri ve emirleri, yasaklan, otoriteye sorgusuz sualsiz teslimiyetiyle sokakta can bulan bir karakterdir. Çok rahat rastlanabilecek, her an karşılaşılan canlı biridir o. Orhan Kemal için karakterler bütün dar tanımlamalanndan sıynlarak, sınıfsal ve insan nitelikleriyle toplumda var olur. Dolayısıyla hiçbir ctnik ya da dini özelliğe yaslanan anlatım yoktur onun romanla- rında. Karakter, Türk, Kürt, Rum, Erme- ni, Yahudi olarak var olur ama bunun üzerinden bir dünya yaratmaz Orhan Ke- mal; bunun yerine çok daha güçlü olan hümanizmiyle karakterlerin smıfsal ve in- sani aidiyetlerinin her şeyin üstünde oldu- ğunu özellikle belirtir. Onunki son derece kozmopolit bir dünyadır. Karakterleri belirleyen yaşadık- lan sosyal koşulların nesnel güçleridir. ls- tanbul, Beyrut, Adana ya da başka bir yerde, karakterlerin dünyası umudu bir dünyadır. Bütün yokluk ve yoksulluğuna rağnıen ünıitli ve iyimserdir. Tıpkı onun çocuk karakterleri gibi. Yaşanılan bütün olumsuz koşullara rağmen insan soyunun mutlu ve umudu geleceği konusunda iyimserdir Orhan Kemal. Burada Orhan Kemal'in yazarlığı anla- tılırken değinilmesi gereken başka bir özelliği daha vardır. O da, eserlerindeki diyaloglann başarısı ve kurgulanışındaki ustalıktır. Karakterler sayfalarca konuşru- rulur ama tek bir cümle bile onlann dün- yasının dışındanmış izlenimi uyandırmaz, okuyucuyu sıkmaz, eğreti durmaz. Onla- nn konuşmalanna, sofralanna, evlerine, kızgınlıklanna ortak oluyormuşuz hissi uyandıracak kadar başarılı diyaloglan bu- lunur. Oysa edebiyann imkânlanyla be- timlemenin zorluğunu herkes kabul eder fakat kurgulanan dünyada diyaloglann karakterlerin ağzındaki duruşu yazann başansmın en önemli noktalanndan birini oluşturur. Sayfalar süren başanlı diyaloglann Türk edebiyatındaki en başanlı örnekleri olduğunu söylemek mümkün. Dili, duy- guyu ve dünyayı çok iyi bilir Orhan Ke- mal. Anlatnğı hiçbir olayın, karakterin ya da dünyanın yabancısı, basit dıştan anlatı- cısı gibi durmaz. Kitaplannı okurkaı, bir hakükat ve samimiyet hissine kapılırsınız. Aramızdan aynhşmm üzerinden kırk yıl geçti. Kültürün, edebiyann ve sanatın çok değişimler geçirdiği bu sürede bugün hâlâ Orhan Kemal'i okuyup, konuşup onun yazdıklan üzerine araştırmalar yapabili- yorsak bu onun ne derece büyük bir ede- biyatçı olduğunun da göstergesi. Bugün Orhan KemaTin yazdıklan edebiyat dün- yasında, televizyonda, tiyatroda güncelli- ğini koruyor ve bundan sonra da koruya- caksa, pek tabii bu onun büyük bir edebi- yatçı olmasıyla ne kadar ilgiliyse, onun unutulmaması için insanüstü bir çaba sarf eden başta Işık Oğütçü ve Orhan Kemal Kültür Merkezi'nin katkılanyla da ilgili- dir. Daha çok okunması ve anlaşılması ge- rekiyor Orhan Kemal'in. Bunu pek çok yazar ve edebiyatçıdan daha ziyade hak ediyor. Bu hakkın teslimini sağlayacak olan onu gelecek kuşaklara taşıyacak olan biz okuyuculanz hiç kuşkusuz. • 2010 • r-î HİDAYET KARAKU5 ŞEYTANMİNARELERİ Hidayet Karakuş, bu romanmda Türk anlatı geleneğinden beslenerek yeni bir anlatım biçimi deniyor ve aşkla yoğrulmuş bir yuvanın 2 Temmuz 1993'teki Sivas kıyımının yangın ateşiyle yanıp küle dönüşmesine tanıklık ediyor. E o u Z3 _ C E Z5 U Q_ i c<Cumhuriyet Kitapları KİTAP OKUDUĞUNUZU BİLİYORUZ C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 5 9 SAYFA 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle