19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
r Nur Behramoğlu ile 'Dicle Sen Söyle1 'Bir mesaj verme amacım yok' Nur Sağla- mer'in köken- lerinden, hat- ta ailesinin memleketi Di- yarbakır'da yaşadıkların- dan birebir esinlenen ro- manı Dicle sen Söyle raflar- da. "Töre", "hırs", "intikam", "haset"; adına ne denirse densin insanın insana zul- müdür bu romanın konusu Bitiren öfkenin, dinmeyen acının ve sonunda aklıseli- mi seçebilen bir yaralı yüre- ğin ve evlatları birer birer öldürülen acılı bir babanın öbür evlatlarını kurtarmak uğruna verdiği savaşımın öyküsüdür. Toprağını, ülke- sini, devletini seven Ali Ağa'nın ve ailesinin inanıl- maz öyküsüdür. Elbette Dicle'nin de. Romanın koşu- tunda Dicle bir metafor ola- rak hep yanıbaşımızda akı- yor köpük köpük... Konuşu- yor kahramanlarla, sağdu- yu oluyor, vîcdan oluyor, sabır oluyor. Derken göç... Ikinci memleket Bakırköy... Artık uzaktaki toprağına hep selam, hep selam! Ki- tapta bir sığınak gibi oldu- ğu imlenen Bakırköy yakın- uzak tarihi anlatımlarla da sunuluyor bir yandan. Sağ- lamer ile Dicle Sen Söyle ro- manını konustuk. O Gamze AKDEMİR A ilenizin m, sesi, usu f \ kitabmız... O savaşı- aa / I ma, o yüreğe, o köke JL JLadaîı... Anlatır mısı- nız o duygu yoğunluğunu ve kita- bı yazma sürecini ve her şeyin na- sıl başladığını? Kökler, yaşanmışlık her zaman çok önemli bir yer tuttu hayatım- da. Bakırköy'deki evimizde sık sık I '• I akrabalar topla- nır, eskileri ko- nuşurlardı. Bu konuşmalar bağlama eşliğin- de uzun hava- larla, türkülerle beslenirdi. Öy- lesine içime iş- lemişti ki sanki her anlatılanı ben bire bir ya- şamışım gibi hissediyordum. llkokul sıralannda bu duygularımı şiirlerimde yaşatryordum. Yıllar geçtikçe ülkemin bugünkü hali- nin nedenini o günlerde aramaya başla- dım. "Nerde yanhş yapılmştı? Bizler bugünleri neden yaşıyoruz?" sorularına cevap aradım. Anlatdanları kayda alma- ya başladım. Ses kayıtlarının yanında yazılı, resimli belgeler toplamaya başla- dım. Kafamın içinde yazdım sürekli. Sonrada kâğıda döktünı duygularımı. Kitabımın hazırlannıasında eşimden, ai- lemden çok destek gördüm. Yayınılan- ma aşamasına gelene kadar da SABEV Başkanı Ilhan Tomanbay'ın çok büyük desteğini gördüm. "HERKES PAY ÇIKARSIN İSTEDİM" - Dicle bir metafor olarak hep yanı başınızda akıyor köpük köpük... Dicle sağduyu, Dicle \ncdan, akhselim... - Evet. Dicle, bölge insanınm yaşa- mında çok önemli bir yer tutuyor. Dicle her şeye tanıklık etmiş. Hep sevmiş in- sanları, insanlarda onu. Sevinçlerini, dertlerini hep ona anlatmışlar. Dicle'nin dili olsa neler, neler anlatır diye düşü- nürdüm her zaman. Sonra dedim ki kendi kendime, bu olanları Dicle anlat- sın. Dicle'nin dilinden, gözünden anla- tayım olanları. Dicle tarafsızdır çünkü Dicle tamamen doğal, saf, sevgi dolu, sabırlı ve vicdan sahibidir. - Ne ailenizi ne de sizin kaleminizi bi- lemiyoryaşananlar... Hırs, intikam, acı soluksuz bırakıyor sıkhkla... Ktlpayı ya- şamak, sağ kalma azmi, evlatlarını birer birer yitiren bir Ali Ağa'nm sağduyusu, derdi, düşü... Çağının, döneminin ileri- sinde düşünen bir adam Ali Ağa, sevgi- yi yitirmiyor hiç, kini koymuyor yüreği- ne... O iradeyi, o sabrı açmak adına so- ruyorum nasıl olabiliyor bu? Bu bağ- lamda kitabm mesajı nasıl iiade edUmeh en net? - Ali Ağa şunun bilincinde: Hırs, inti- kam duygularından kimseye hayır gel- mez. Sonu yok çünkü bu duyguların. Ali Ağa insanını, toprağını, ülkesini, devletini seven bir insan. Savaştığı ko- nu, cehalet ve yobazlık. Bu topraklarda öylesine bilgeler var ki. Okul görmemiş, köyünden hiç çıkmamış ama yüreği, beyni apaydın insanlar yaşıyor. Bir tek örnek vermek isterim. Üniversite yılla- rımda köye gittiğimde, ninemden şalvar ve tülbent istemiştim giymek için. Ken- dimi daha bir oralı hissetmek istiyor- dum. Birde Kürtçe öğrenmiştim kendi- me yetecek kadar. Niııem yalvarmama rağmen baııa ne şalvar verdi ne de tül- bent. Kaşlarını çatıp bana dedi ki: Sen okumuş, yazmışsın. Sen niye bize ben- zemeye çalışıyorsun, biz sana benzeme- Iiyiz. Işte böyle Dicle'nin insanı. Benim de kalemimin bunca yaşananlara rağ- men bileylenmenıesi, aynı duygularla yetişmiş ve onlan örnek almış olmam- dan kaynaklanıyor. Kitabımda "bir me- saj" vermek değil amacım. Herkes ken- dine pay çıkartsın istedim, herkes so- rumlu bugün yaşananlardan. Politikacı- ların, paraya, iktidara tapanlann oyunu- na geh'yor insanlar. Çok çirkin, çok acı- masız bir oyun oynanıyor bu topraklar- da. Oyunun en önemli sahnesi Köy Enstitülerini kapatmaktı. İnsanlar aç ve cahil bırakıldı. Herkesin Ali Ağa gibi direnmesi mümkün değil. O bölgenin normal vatandaşının ağzından bir tek şey duyarsınız. "Bu ay yıldızlı bayrak hepimizin bayrağı." Bu duygular yok edilmeye çalışılıyor. Fazla zamanımız yok. Senaristler her gece aktörleri yeni- leyerek oyunu sahneliyorlar. Dekor bi- zim, oyuncular bizim. Biz kendi senar- yomuzu sevgiyle, kardeşlikle yazmahyız ki kimsenin rol yapmasına gerek kahna- dan oldukları gibi yaşasınlar hayatı. Bu biz değiliz. - Fonda dönemin siyasi olayları, bi- reyler üzerindeki dolaylı ya da dolaysız etkileri, yakın tarihin zorlu gerçekleri deyansıyor satırlara... Cumhuriyet yan- sıyor, Atatürkyansıyor... Güçlendiri- yor... Açarmısınız bu duyguyu? - 194O'lı yılları yaşarken insanlar 1880'li yıllann izleri devam ediyor. Kı- rımdan, Balkanlardan göçlerin izi Ata- türk Cumhuriyetinin yenilikleriyle birle- şiyor. Bu dalgalanmalann ardından in- sanlar tekrar bir yerlere göçmek değil, topraklanna kök salmak istiyor. Atatürk hangi etnik kökene sahip olunursa olunsun herkesin önderi. Köydeki, ma- halledeki, şehirdeki herkes Türkiye Cumhuriyeti'ne sahip çıkıyor. Ata- türk'ün ulus anlayışı benimsenmiş. Kur- tuluşun, kalkmmanın, özgürlüğün ko- runması daha da gelişmesinin, devrim- lerin sürekliliğine bağlı olduğu bilinci hâkim insanlarda. Bu nedenle siyaseti, öğrenci olaylarını sıkı sıkıya takip edi- yorlar. Bakırköy'de hıdreÜcz kutlamala- rındaki dileklerde görülüyor bütün bunlar. 60'larda, 70'lerde tek yüreklilik hâkim. Duygular ortak yaşanıyor ve bu durum insanları daha güçlü, sevgi dolu yapıyor. "BİR SIĞINAK CİBİ BAKIRKÖY" - tkinci memleket de Bakırköy... llk yerleşme artık uzaktaki toprağına hep selam, hep selam! Kitapta da Bakırköy yakın-uzak tarihi anlatımlarla sunulu- yor. - Bakırköy bence Türkiyemizin geç- mişinde ve bugününde çok önemli bir ilçe. Bunu aktarnıaya çalıştım. Bunca yaşanan özleme karşin Bakırköy sevgiy- le sarıyor yaralarını herkesin. Bir sığınak gibi Bakırköy. Her kökenden insan yer- lisiyle, göçle geleniyle sımsıkı sahip çıkı- yor Bakırköy'e dolayısıyla Türkiye'ye. Özünü kaybetmeden yenileri de bünye- sinde banndırnjayı biliyordu Bakırköy- lü. 80'lerden itibaren çoğu yerde oldu- ğu gibi kendine, özüne yabancılaşma ve bir Avrupa, Amerika özentisi başlatıldı şimdilerde de Arap özentisi ve ardından ahlak, duygu erozyonu başladı. Kimlik- sizleşme insanlan bunalıma soktu. 80 öncesi toplumsal gelişimden konuşur- ken bugün kişisel gelişim diümizden düşmüyor. - Yeni tasarûaruuzı sorarak bitirelim söyleşimizi? - 2004'ten bu yana Antalya'da Hava- Su Köy isimli bir tesis kurduk ve işleti- yoruz. Bu ismi koyarken her tarafı dol- duran başka dillerdeki tabelaların sa- hiplerine örnek olmak istedik. Türkçe- mize sahip çıkılnıası için çeşitli turizm toplantılannda konuşmalar yapıyorum. Burası Türkiye ve dilimize sahip çıkma- dıkça kimUksiz bir işletmeyi kimseler ciddiye almaz. Sömürge ülkelerde bu kadar özenti olduğunu sanmıyorum. Gelen yabancı konuklara Türkçe öğre- tiyoruz HavaSu Köy'de. Biz başka bir ülkeye gidince elimizde sözlük onların düınden su, yemek istiyoruz. Onlar da ülkemizde bizim dilimizden konuşsun- lar. Neden lngilizce? Düşünebüiyor musunuz? Türkî Cumhuriyetler'den ge- lenler bile bizimle îngüizce konuşmaya çalışıyorlar. tsyan ediyorum bu duruma. Bende küçük bir defter ve kalem veri- yorum ellerine ve yazdınyorum. Onla- rın lngilizce sözlerini hemen Türkçeye çeviriyorum ve tekrar ettirip, yazdınyo- rum. Temel konuşmalan ikinci gün Türkçe yapmaya başlıyor Ingiliz, Fran- sız, lspanyol ya da hangi ülkenin insa- nıysa. Bundan da çok mutlu oluyor. Türkçe konuşmak onlara daha fazla Türkiye'de olduklannı hissettiriyor. Ha- vaSu Köy mutfağmda sadece bizim ye- meklerimizi yapıyorum. Yabancı takli- di, özentisi değil de sanatı, mutfağı, Türkçesi, insanıyla bize has bir turizmin oluşması için uğraşryorum. "Yaratıcı- hk" üzerine sunumlarımı da çoğaltmak istiyorum. Çünkü insanlann "tek boyut- luluk"tan kurtulması gerek, "çok bo- yutlu" insanlann mutlu olması daha ko- lay. Bu sunumlarımı resim sergilerimle birlikte yapıyorum üniversitelerde, der- neklerde, meslek guruplarında. Sunum sonunda, dinleyicilerimden "bize üçün- cü bir göz verdiniz" sözünü duymak be- ni çok yüreklendiriyor. Demek ki mut- suzluklan muüuluğa çevirmek için hiç- bir zaman geç değü. • gamzeakdemiı@cumhuriyeLcom.tr Dicle Sen Söyle/ Nur Sağlamer/SA- BEV Yayınları/210 s. SAYFA C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1059
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle