10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 MAYIS 2010 CUMA 14 DİZİ Atatürk’ün Pembe Köşk’e olan ilgisi CMYB C M Y B İ smet Bey, ulusal sa- vaşa katõlmadan ön- ceki günlerde -27 Ağustos 1919’da- Kâzım Karabekir Paşa’ya gön- derdiği mektupta,1918’ler- de, Birinci Dünya Sava- şõ’nda mağlup olan Os- manlõ Devleti’nin içine düştüğü durumu irdeliyor, “Amerikan mandasının tek kurtuluş yolu” oldu- ğunu yazõyordu. Mektup- ta şu satõrlar dikkat çeki- yor: “… Şimdi İstanbul’da belli başlı iki cereyan vardır. Amerika, İngiliz taraftarlığı. İngiliz tara- fında Hürriyet ve İtilaf ve Türkçe İstanbul gazete- si, Adil Bey…vs. Müte- bakisi Tevfik Paşa dahil olduğu halde Amerikan muaveneti (koruculuğu) taraftarıdırlar. Evvelce Amerikalıların kabul et- mesi pek şüpheli olduğu için İngilizler sakin idiler. Halbuki tahmin hilâfına olarak Amerika’da gel- mek için temayül artmış. İstanbul’da propagan- daya başladılar. Taraf- tarlarını hükümet ile be- raber körüklüyorlar…. … Korkulur ki bütün Asya’yı ele geçirmiş olan İngilizler, yegâne kabili- yet-i harbiye ve ihtila- liyyesi olan Türkiye’yi elinde bulundurarak ta- mamen çürütüp mah- vetmek isteye- ceklerdir. Eğer Ameri- ka’nın gelmesi suya düşerse, İngilizler için bugünkü tak- sim vaziyetini tevsik etmek- ten (belgele- mekten) başka yapılacak bir iş yok gibidir ki, İngilizlere diğerleri bu hususta mua- venet edecekler (yar- dımcı olacaklar), muha- lefet etmeyeceklerdir. Eğer Anadolu’da hal- kın Amerikalıları herke- se tercih ettikleri zemi- ninde, Amerikan milleti- ne müracaat edilse pek ziyade faydası olacaktır, deniyor ki ben de tama- miyle bu kanaatteyim. Bütün memleketi par- çalamadan Amerika’nın murakabesine (deneti- mine, yönetimine) tevdi etmek (vermek) yaşaya- bilmek için yegâne ehven çare gibidir…” “Kardeşim Kâzımcı- ğım” diye başlayan ve “Duadan başka elimiz- den bir şey gelmez” diye biten mektupta şu satõrlar da okunuyor: “…Sen Erzurum’a gi- derken korkuyorum ki seni bir şeye karıştıra- caklar demiştin. Evim- den dışarı çıkmadım ve hiçbir şeye karışma- dım… …Anadolu’ya silah ve cephane giderse ben gön- derirmişim, hep ben ida- re edermişim. Adil Bey’in kanaati bu… Merhumun her bildiği böyle ise vay milletin ba- şına…” 1918 ve 1919 yõllarõnda İsmet Bey, ülkenin düştü- ğü duruma bakarak düş- man işgalinden ve Türki- ye’nin “kurtuluşundan” umudunu kesmiştir. Bu mektup İnönü’nün o tarihlerde askerlikten ay- rõlarak çiftçilik yapmayõ düşünecek kadar karamsar olduğunun kanõtõdõr. Yazõlan ve yalanlanma- yan şu öykü, İsmet Bey’in karamsarlõğõnõ yansõtõyor: “Kâzım Karabekir o çevredeki tanınmışlığın- dan da faydalanacağını, tehlike baş gösterdiği va- kit bir hareket yapabil- mek ihtimali varsa ön- derlik etmeyi düşünerek Erzurum’daki kuvvetin başına gitmek istemiştir. Karabekir’in, Ali Fuat Cebesoy ile Rauf Orbay’ın hatıralarında anlattıkla- rına göre 1918 Kası- mı’nda İsmet Bey Os- manlı Harbiye Nazırlı- ğı’nın o vakit belli başlı şahsiyetleri arasında idi. Karabekir eski arkada- şına: Beni Erzurum’a tayin ettirmeye çalışınız. Ben orada milleti aydınlatı- rım. Bir anarşi olursa Doğuda bir Türk idare- si kurarız. Orayı tehli- keden kurtardıktan son- ra batı için çalışırız, de- mişti. İsmet Bey, ‘Tehli- ke büyük. Söylediğini yap- mak imkânsõz. İkimiz de askerlikten çekilerek bir köyde çiftçilik yapalõm’ ceva- bını verir…” İsmet Bey, kuşkusuz Ata- türk’ün gördü- ğü bu mektup- tan sonra, 1920 yõlõ Ocak ayõ başlarõnda An- kara’ya geldi. (F.Rõfkõ Atay’õn yazdõ- ğõna göre) “Atatürk ka- rargâhında misafir olmuştu ve ka- rargâhta savunma hare- ketlerini bir kurmay su- bay gibi takip etmekle görevlendirilmişti. Bu Anadolu’da savunmanın tam bir gerilla niteliği taşıdığı devirdir. Şubat 1920 ortalarında Harbi- ye Nazırı Fevzi Paşa (Çakmak) İnönü’yü İs- tanbul’a istemiştir. Onun üzerine Atatürk’le ara- larında durum şöyle ele alınmıştır: Gelecek or- du savaşını hazırlamak için para ve subaya ihti- yaç vardır. İstanbul’un yardımı lazımdır. İhti- yaçları anlatmak ve ha- zırlıkları yapmak üzere İsmet Bey İstanbul’a git- melidir. Atatürk Nu- tuk’unda meseleyi böy- le anlattı idi. Ali Fuat Cebesoy bu ilk gidişinde İsmet Bey’i yanında alıkoymak için hayli çalıştığını, İsmet Bey’in ise Atatürk’ten bir teklif almadığını ile- ri sürerek geri döndüğü- nü söylüyor. Mustafa Ke- mal, Ali Fuat’ın aracılı- ğını iyi karşılamamış- tır…” Falih Rõfkõ Atay, “Ata- türk’ün ilk devirlerdeki yalnızlığını anlamak için bu gerçekleri öğrenmek lazımdır” diyor. S Ü R E C E K 1920’lerde bir köy görünümünde olan Ankara’da otel yok, yol yok, elektrik yoktu. Atatürk, İnönü’ye sadece aylõk maaşõndan önemli miktarda yardõm yapmakla kalmadõ. Özel yaşamõyla, örneğin Çankaya’daki Pembe Köşk diye anõlan bahçe içindeki konutuyla da yakõndan ilgilendi A tatürk, İnönü’ye sade- ce aylõk maaşõndan önemli miktarda yardõm yapmakla kalmadõ. Özel yaşa- mõyla, örneğin Çankaya’daki Pem- be Köşk diye anõlan bahçe içinde konutuyla da yakõndan ilgilendi. 1920’lerde Ankara bir köy gö- rünümündeydi. Otel yok, yol yok, elektrik yok! İsmet Paşa ailesini Ankara’ya getirdi. Satõn alabilecekleri bir ev aradõlar. ... Arayõşlar sonuç verdi. İsmet Paşa’ya Çankaya’daki bir bağ evi- ni gösterdiler. Birinci katta iki oda, küçük bir salon, üst katta iki sofalõ bir bağ evi. Satõn aldõ. Özden (İnönü) Toker, “Yıl 1923. Bağ evi oturulur duruma ancak 1924’te getirilebildi,” de- di. Onarõm sõrasõnda İnönü ailesi, Atatürk’ün ulusal savaş sõrasõnda bir süre konut olarak kullandõğõ is- tasyondaki binaya yerleşti... Özden Toker, “Bağ evinin Ata- türk’ün istekleri doğrultusunda bugünkü durumuna getirildiği- ni” söylüyor. Atatürk, Çankaya’daki konutu- na giderken otomobilinden ini- yor, sõk sõk bağ evini köşke çevi- ren çalõşmalarõ denetliyor. Atatürk’ün isteği üzerine birin- ci kattaki küçük salon genişletili- yor, -bugünkü camlõ bölme- bu sa- lona ekleniyor. Viyana stili möbleler, İstan- bul’da oturan Pisarki adõnda bir ustaya õsmarlanõyor. Usta sözün- de durmuyor. Ismarlanan möble- leri zamanõnda teslim etmiyor. Atatürk sinirleniyor. Büyük bir yemek masasõnõ kendi evinden getirtiyor. Salonun büyütülmesi, möbleler, enikonu büyük para. Özden Toker, dingin bir sesle: “Evet ama,” dedi, “möblelerin ve salona camlı bölme eklenme- sinin giderlerini Atatürk cebin- den ödedi.” Olasõ bir soruyu yöneltmeye hazõrlanõrken Toker, “Atatürk öyle bir insandı ki, her sözünün, her hareketinin bir amacı var- dı,” dedi. İnönü ailesinin yeni konutlarõna yerleştirilmesinden sonra anlaşõl- dõ ki, Atatürk’ün Pembe Köşk’e bu kadar ilgi göstermesi, sadece ya- kõn arkadaşõ İsmet Paşa’ya olan sevgisinden ileri gelmiyor. Bir aile ortamõnda kimi konuk- larõyla görüşmeyi, fikirlerini al- mayõ veya bir konuyu tartõşmayõ is- tediği zamanlar Pembe Köşk’e telefon ediyor; “Acaba hanımefendi (Mevhi- be Hanım) bugün 10 arkada- şımla yemeğe gelmeme müsait- ler mi?” diye soruyor. Yanõt olum- suz olursa teşekkür ediyor. Kimi zaman olumsuz yanõtõ kendi evin- den (köşkünden) getirdikleriyle karşõlõyor... Pembe Köşk’te ağõrladõğõ ko- nuklar, Atatürk’ün o gün görüş- meyi, görüşlerini almayõ istediği kişilerden oluşurdu. Yemeğe geçmeden önce ko- nuklarõyla teker teker ilgilenir, hatõrlarõnõ, ev halini sorar ve son- ra tartõşmayõ düşündüğü konuyu açardõ. Atatürk’ün Pembe Köşk’te konuk ağõrladõğõ günler, Latife Hanõm’dan boşandõğõ zamana rast- lõyor... Özden Toker’e göre İsmet Paşa, Mustafa Kemal’in evlenmesini ve evliliğinin devam etmesini hep istemişti. Boşanma haberini alõnca İsmet Paşa, “belki de yaşamında ilk kez ağladı...” “Atatürk’ün Pembe Köşk’le il- gili düşünceleri vardı” dedi Öz- den Toker. 1927 yõlõnda bir gün İsmet Pa- şa’dan evinde bir balo düzenle- mesini, devlet önde gelenleriyle Ankara’da bulunan büyükelçileri hanõmlarõyla davet etmesini istedi. Amaç, devrimseldi: Geri kalmõş, kadõn-erkek ayrõmõnõn, kaç-gö- çün yerleşik olduğu bir toplumun çağdaşlõğõ yakalamasõnõn önünü açmak! Atatürk’ün kadõna bakõşõnõ an- latõyor Toker: “Atatürk o gece gelmiş, bir reverans yapıp an- nemin elini öpmüş. Annem mos- mor kesilmiş. Mustafa Kemal’in elini öpmesini yadırgamış. Oysa Atatürk bir centilmen. Eğilmiş; Batılı, görgülü her erkeğin yap- tığı gibi elini öperek ev sahibe- sine saygısını gösteriyor...” “... Kadına çok saygılıydı Ata- türk,” dedi Özden Toker... Özden Toker: “Atatürk sık sık gelirdi Pembe Köşk’e. Bayram- larda, sair günlerde. “Ömer’in, Erdal’ın, benim yu- karı kattan aşağıya inmemizi isterdi. Çocuklarla ayrı ayrı meşgul olur, mesela, ‘Cumhuri- yet Bayramõ nedir?’ diye sorar, yanıtları dinlerdi veya şöyle so- rardı: ‘Cumhuriyet Bayramõ’nda ne yapmak istersin?’ Sanırım 1936-37 yıllarıydı. Altı yedi yaşındaydım. Ömer’le Erdal’ın sünneti. Atatürk geldi, babamla annemin yatak oda- sında yatan ağabeylerime, al- tında imzası olan birer kol saa- ti verdi. Bana da o gün aile dos- tumuz Kazõm Özalp ve eşi bir erkek bebek armağan etti. De- ri pantolonlu Tirol giysili bir bebek. Atatürk’le birlikte -benden yaşça küçük- Ülkü de gelmişti. Yukarı kattaydık. Ülkü, bebe- ği istedi. Olmaz, dedim. Ülkü, ısrar et- ti, vermedim. Aşağıya çağrıldı ve bir süre geçti, aşağıdan emir geldi, Bebeği versin! Verdim. Atatürk’ün son yılları. Yaş günümde Köşk’ten büyük bir paket geldi. Heyecanlandım. Ti- rol giysili bir erkek bebek gön- derildi sanısıyla paketi açtım. Ama... Paketten kocaman bir kız bebek çıktı...” İnönü’ye maddi yardım etmesindeki neden “... En yakınlarının bana anlattıklarına göre Atatürk: ‘İsmet’in parasõ yok. Bir kar- deşi var, zengin de ona hayrõ dokunmaz’ demişti...” (F.R. ATAY – Çankaya) Özden Toker bu kanõyõ doğrular içerikte bilgiler ver- di:. “Yardımı” şöyle yorumla- dõ: “... Bu yardımlar gösteri- yor ki Atatürk, kendinden sonra İnönü’yü, devlet baş- kanlığına hazırlıyordu...” Vatan gazetesinde 8 Ocak 2007’de yayõmlanan tam say- fa röportajda Devrim Sevi- may, Özden Toker’e soruyor: “İnönü, Atatürk ölüm dö- şeğindeyken Dolmabahçe’ye ziyaretine gitmedi, çünkü suikast tehdidi var dendi. Peki gitse, sizce gerçekten İnönü’ye suikast yapılacak mıydı?” Özden Toker: “Onu ben bilemem ama aslında baba- mın Ankara’da kalmasını Atatürk istedi. Çünkü Ata- türk’ün ölümünden sonra ne olacağı belli değildi. Evet, o Cumhurbaşkanı, ama ya ondan sonra? İstan- bul yine başkent yapılır mı, saltanat yine geri gelir mi, kaos olur mu, devrimler ya- şar mı? Bunların yanıtı yok- tu ve babam Ankara’da ka- lıp duruma hâkim olmak zorundaydı.” Ayrõlõştan sonra Atatürk’le İnönü arasõndaki ilişkilerin özel yanlarõnõ Özden To- ker’den dinledim. “İlişkiler doğrudan olma- yan yollardan devam edi- yordu,” dedi Toker. İlginç bir ayrõntõ verdi: “Pembe Köşk’ün arkasında babamın at bindiği bir ma- nej, manejin yanında da iki katlı bir bina vardı. Üst kat- ta babamın başbakan ola- rak görev yaptığı sırada özel kalem müdürlüğünü yapan Vedid Bey (Uzgören) kalıyordu. Bekârdı. Alt kat çamaşırlıktı. Vedid Bey, İnönü görevden ayrıldıktan sonra Atatürk’ün isteğiyle babamın yanında kaldı. Ve- did Bey, yemeklerde bizimle olurdu. Neşeli, şakacı bir insandı. Her geziden çocuklara ar- mağanlarla dönerdi. Bazı akşamlar mesela ye- mekteyken telefonla Vedid Bey’i Atatürk’ün çağırdığı- nı bildirirlerdi. Vedid Bey, ‘Paşa emrettiler’ der, gider, iki üç saat sonra dönerdi. Anlattığına göre, Atatürk, İnönü’nün ne yaptığını, kimlerle görüştüğünü sorar- dı. Vedid Bey Atatürk’ten haberleri İsmet İnönü’ye getirirdi. Atatürk’le İnönü arasındaki bilgi akışını Ve- did Bey sağlardı. Atatürk, bizim evde ne olup bittiğini, kimlerin gelip gittiğini öğrenirdi...” BİR YAŞAMIN DÖRT AŞAMASI... İ smet Bey’den Cumhurbaşkanõ İsmet İnönü’ye uzanan yaşam öyküsü dört aşa- mada ele alõnabilir: (1)- Halifelik ve padişahlõk döneminde İs- met Bey; karamsarlõk dönemi. (2)- Ulusal Savaş’taki ve başbakanlõktaki hizmetleriyle İsmet Paşa. (3)- 1938-1950 arasõnda cumhurbaşkanlõğõ dönemi-İkinci Dünya Savaşõ’na Türkiye’nin girmemesini sağlamasõ-demokratik yaşama ge- çişi sağlamasõ. İnönü’nün Cumhurbaşkanõ, CHP Genel Başkanõ olduğu süreç; (1945-50 arasõnda) partisel kaygõlarla Atatürk devrimlerinden, özellikle din konusunda ilk ödünlerin ve- rildiği dönem... (4)- 14 Mayõs 1950’de CHP iktidarõ yitir- mesinden sonra demokratik düzeni savunan İsmet İnönü… Mustafa Kemal Atatürk, CHP’nin 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasõnda toplanan İkin- ci Büyük Kongresi’nde okuduğu Nutuk’ta, 1919-1929 yõllarõ arasõndaki olaylarõ anla- tõrken ülkenin (özellikle Sivas Kongresi sõ- rasõnda) İngiliz veya ABD mandasõna gir- mesini isteyen gelişmeleri anlatõyor. Amerikan mandasõ isteyen kimilerinden, örneğin yazar Halide Edip Hanõm’õn, ör- neğin ulusal savaşta önemli hizmetleri geçen, İstanbul’u işgal devletlerinden tes- lim alan paşanõn, Refet Bey’in (Bele’nin), Rauf Bey’in (Orbay’õn) isimlerini veriyor. Fakat Sivas Kongresi sõrasõnda İsmet Paşa’nõn (İnönü’nün) Kazım Karabe- kir’e gönderdiği ve Amerikan mandasõ- nõ kabul etmemizi salõk veren mektu- bundan söz etmiyor. Atatürk, Nutuk’ta mandacõlarõ ve manda- yõ anlatmaya; “İstanbul’daki kadın-erkek bir takım ileri gelen kişiler de, gerçek kur- tuluşu Amerika’nın güdümünü (manda- sını) istemek ve sağlamakta görüyorlardı. Bu kanıda olanlar, düşüncelerinde çok di- rendiler, tam uygun işin, kendi görüşle- rinin desteklenmesi olduğunu tanıtlama- ya çok çalıştılar” diye başlõyor ve daha son- raki bölümlerde manda ve mandacõlarla ilgili ayrõntõlõ bilgiler veriyor. İnönü ailesi için ev arayışları sonuç veriyor, İsmet Paşa’ya Çankaya’daki bir bağ evini gösterdiler. Birinci katta iki oda, küçük bir salon, üst katta iki sofalı bir bağ evi satın aldı. Atatürk, Çankaya’daki konutuna giderken otomobilinden iniyor, sık sık bağ evini köşke çeviren çalışmaları denetliyor. Atatürk’ün isteği üzerine birinci kattaki küçük salon genişletiliyor, -bugünkü camlı bölme- bu salona ekleniyor. Kâzım Karabekir Paşa’ya mektup
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle