28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 4 NİSAN 2010 PAZAR 6 HABERLER BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Uzlaşı Aranmak Zorunda İstanbul Barosu’nun 132. kuruluş yõldönümü kutlama töreninde HSYK Başkanvekili Özbek protesto edildi ‘Keşke bugünleri yaşamasaydık’ İstanbul Haber Servisi - İs- tanbul Barosu’nun 132. kuruluş yõldönümü kutlama töreninde “Mahmut Esat Bozkurt Hu- kuk Ödülü” verilen Hâkimler ve Savcõlar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Kadir Özbek’in konuşmasõ sõrasõnda bir grup avukat protesto göste- risi yaptõ. “Baro kimin”, “Hâ- kim sendromuna son”, “Önce avukata saygı”, “Silivri’den önce biz” yazõlõ dövizler açan protestocu avukatlar ve gösteriyi engellemek isteyen avukatlar arasõnda gerginlik yaşandõ. Özbek, “Keşke bugünleri yaşamasaydık, Türk yargısı, Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti bugünkü sıkıntı içinde olmasaydı da bu onur ve ödü- lü HSYK Başkanvekili’ne ver- me gereği duyulmasaydı” di- ye konuştu. İstanbul Barosu tarafõndan 132. Kuruluş Yõldönümü ve Avukatlar Günü nedeniyle İs- tanbul Üniversitesi (İÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Cemil Birsel Konferans Salonu’nda tören düzenlendi. Törene, HSYK Baş- kanvekili Özbek, HSYK üyesi Ali Suat Ertosun, İstanbul Cumhuriyet Başsavcõsõ Aykut Cengiz Engin, İstanbul Barosu Başkanõ Muammer Aydın ve baro üyesi avukatlar katõldõ. Başkan Aydõn, 6 yõldõr verilen Mahmut Esat Bozkurt Hukuk Ödülü’ne bu yõl değer görülen HSYK Başkanvekili Özbek’i kür- süye davet etti. Özbek konuşmasõna başladõ- ğõ sõrada salonda bulunan yak- laşõk otuz avukat, dövizleri aça- rak, Özbek’e ödül verilmesine tepki gösterdi. Protesto sõrasõn- da gergin anlar yaşanõrken pro- testocu avukatlar salon dõşõna çõktõ. Protestocu avukatlar Fen- Edebiyat Fakültesi binasõ önün- de toplanarak basõn açõklamasõ yaptõ. Açõklamayõ yapan avukat Şule Recepoğlu, baro yöneti- minin avukatlara danõşmadan siyasi partilerin merkez komite- leri gibi kararlar almasõndan ra- hatsõz olduklarõnõ belirterek, “Baronun ırkçı ve ayrımcı söylemleriyle maruf eski ada- let bakanlarından Mahmut Esat Bozkurt adına hukuk ödülleri dağıtması kesinlikle kabul edi- lemez. ‘Öz Türk olmayanlarõn Türk vatanõnda bir hakkõ vardõr; o da Türklere hizmetçi olmaktõr, köle olmaktõr’ sözlerinin sahi- bi Bozkurt adına hukuk ödü- lü verilmesi bu ülkede yaşayan milyonlarca Kürt’e, Laza, Çer- keze, Boşnak’a, Ermeniye, Ar- navut’a, Arap’a, Romana ha- karet ve aşağılamadır” dedi. Avukat Recepoğlu, HSYK Baş- kanvekili Kadir Özbek’e ödül vermekle Stockholm Sendro- mu’na düştüğünü savundu. Protesto karşõsõnda sakinliğini koruyan ve göstericiler çõktõktan sonra konuşan Özbek, üzüntü duyduğunu söyledi. Ödülü al- maktan büyük onur duyduğunu belirten Özbek, “Keşke bugün- leri yaşamasaydık, Türk yar- gısı, Türkiye Cumhuriyeti hu- kuk devleti bugünkü sıkıntı içinde olmasaydı da bu onur ve ödülü HSYK Başkanvekili’ne verme gereği duyulmasaydı” dedi. Ödülün, HSYK’nin seçim- le gelen 19 üyesinin de ödülü ol- duğunu vurgulayan Özbek, “Za- man zaman hak etmediğimiz biçimde kişisel nitelikte sayıla- bilecek saldırılara ve hakaret- lere uğradık. Bunların hepsini izlememiş olabilirsiniz ancak bi- ze ‘5 kişicik’ diyenlerin televiz- yon ekranlarında alkışlandığı- nı gördük. Oysaki biz ‘5 kişicik’ değildik, biz 12 bin hâkim ve savcıyız. Türk yargısının çağdaş çizgisinin değiştirilmek isten- diği, Cumhuriyetimizin temel il- keleriyle oynandığı günümüz- de HSYK olarak yargı ve Cum- huriyetin korunması adına her- kesin bulunduğu noktada üze- rine düşeni azami biçimde yap- ması bilinciyle bizler de üzeri- mize düşeni yapacağız. Bize güvenebilirsiniz” diye konuştu. Ümitsiz değilim Özbek, zaman zaman siyaset yapmakla suçlandõklarõna dik- kat çekerek, “Hem döveceksi- niz hem bağıracaksınız. Oy- sa biz savunma yapıyorduk. Hukuk devletinde yargı ba- ğımsızlığının ortadan kaldı- rılmasına yönelik yapabile- ceğimiz şeyleri imkânımız ol- duğu ölçüde kamuoyuyla paylaşmaya çalışıyoruz. Bu noktadan itibaren ben fazla ümitsiz değilim. Önce- likle TBMM’deki aklıselim milletvekillerimize güveniyo- rum. Eğer bu beklediğimiz sonuç gerçekleşmeyecekse gü- veneceğimiz bir yer kalıyor, halkımız... Çünkü halkımız ordusunu sevdiği kadar yar- gısını da sevmektedir. Ordu- suyla gurur duyan, yargısına güvenir” ifadelerini kullandõ. İstanbul Barosu Başkanõ Muammer Aydõn anayasa değişikliği teklifinin bütün erklerin siyasi iktidarda toplanmasõnõ amaçladõ- ğõnõ vurgulayarak, “Türkiye’de yargı bağımsızlığını daha da güçlendirme yönünde öncelikli ve zorunlu yapılması gere- ken köklü reformlara gereksinim varken, siyasal iktidarın yargıyı tam bir kuşatma altına almak, memur bir kurum yaratmak istemesi demokrasi tarihimiz ve hukukun üstün- lüğü ilkesi açısından kaygı verici duruma gelmiştir. Katı- lımcı ve çoğulcu bir süreç içinde gelişmeyen, temel bir uz- laşmaya dayanmayan ve milli iradeyi yansıtmayan bir ana- yasa değişikliğinin bütün olarak halk oyuna sunulmasının, özünde yöntem olarak 12 Eylül Anayasası’nın hazırlanma ve kabul süreci felsefesinden hiçbir farkı yoktur” dedi. BARO BAŞKANI AYDIN: AMAÇLARI MEMUR BİR KURUM YARATMAK İstanbul Barosu’nun 132. kuruluş yıldönümü kutlama töreninin ardından meslekte 25. yılını tamamlayan avukatlara plaketleri verildi. (Fotoğraf: HÜLYA KESKİN) Anayasa değişikliği taslağının kabulü halinde, siyasetin yargıyı nasıl bir “ve- sayet” altına alacağının, artık körlerin bile göreceği kadar açık seçikliği kar- şısında, bazı di- yor ki: “AKP aslında Anayasa Mahkeme- si’nin partiyi kapatmasına karşı önlem alıyor. Taslakta yargı ile ilgili yapılmak istenen değişikliklerin aslı-özü budur...” İkna edildiniz mi? Bu yorumları okuyunca insanın “in- saf ki el insaf” diyesi geliyor! Her şeyi çok çok iyi kavrayıp da, ama yargı üzerindeki anayasal deği- şikliklerin sistematiğini, bu sistemati- ğin mantığını, bütüncüllüğünü, siya- setin kesin vasiliğini, güdücülüğünü, çok değil üç beş yıl sonraki yargının “hali pür melâl”ini görmemek için, doğrusu üç maymunları bile oyna- mak yetmez! O zaman, iktidar, tek maddelik bir anayasa değişikliği ile partilerin ka- patılmasında Meclis’in onayını isterdi! Bu nasıl bir “kapatmaya karşı garan- ti” operasyonudur ki, sonucu, bütün hukuk sisteminin AKP’leşmesini ön- görüyor! Ve yargı operasyonu, bu açıdan, hoşgörülebilir kılınmaya çalı- şılıyor? Kimisi de yazıyor ki, “tasarıdaki olumlu maddeleri görmezlikten ge- lenler, salt yargı üzerindeki değişiklik- lere kilitlenmiş durumdalar, tarafsız bir gözle bakamıyorlar... Örneğin me- murlara toplusözleşme yapma hakkı veriliyor... Çocuklar ile ilgili madde var...” Şüphesiz! Ama, iktidarın, üstelik bir paket halinde dayattığı anayasa de- ğişikliklerinin özünü, sadece ve sa- dece, yargı üzerinde siyasal vesayet kurmak isteği oluşturuyor! Allahaşkına dürüst olsun herkes! Anayasa ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) maddelerindeki değişiklikler, ortalıkta “bağımsız”, ama hadi biz de üstelik gönülden vur- gulayalım ve “tarafsız”, kurumlar mı oluşturacak? Üstelik empati yapalım ve diyelim ki, “bugünkü yüksek yargıyı ve HSYK’yi bulmuyorsunuz; peki, iktida- rın değişikliklerinin olacağının ölçütleri veya güvencesi nedir?” Tarafsızlık üzerinde en çok duran ve yazan Taha Akyol, konuyu bu açıdan da gündeme getirebilmeli! Ayrıca, Avrupa hukuku ve siyaseti- nin, anayasal değişiklikler üzerinde ge- niş bir mutabakat aranması konu- sunda ilkesel düşüncelere sahip ol- duğunu biliyoruz... a) Bu düşünce, demokratik değil mi? b) İktidar partisinin, Meclis’teki çoğunluğuna güvenerek, yargının tümünü ilgilendiren, neredeyse yeni bir anayasal yargı sistemi yaratacak kadar çok temel bir konuda, tek ba- şına bir operasyona kalkışması, de- mokratik olabilir mi? Başbakan’ın, “bu değişikliklerin al- tına elimizi değil bedenimizi koyduk”, siyasi kararlılığını, gelecek ve istikrar açısından, derin kaygı ile karşılamak gerekmiyor mu? Türkiye’nin bütününü etkileyecek, karıştıracak, bölecek, siyasette uz- laşma ve mutabakatı tamamen orta- dan kaldıracak, siyasal istikrarsızlığı uç noktalara götürecek bir durumla kar- şı karşıya Türkiye! Bırakınız bir zamanların Marksist ve bugünün AKP’lilerini; onların geçmiş- te olduğu gibi bugün de sürdürdükleri “ya herro ya merro”luklarını, uç nok- talardaki genel tutumlarını... Onlar “bazı eleştirilecek yönleri ola- bilir belki, ama değişikliklerin yapılması, yapılmamasından iyidir” diye destek vermek zorunluluğu görebilir... Öyle ki dün bazı demokratik itirazlar belirten bir bildiriye, boş bulunarak koydukları imzalarını, hemen geri de çekecek ka- dar yüzsüz davranabilirler! Ama b De savu- cuları, köşelerinde sık dile getirdikleri ilkesel düşüncelerden vazgeçmemeli. Bu ülke, bizim, hepimizin... Büyük siyasal yarılmalar yaratacak bu tür tek yanlı büyük değişiklikleri eleştirmeye ve yaratacağı tehlikelere dikkat çek- meye öncelik vermek gerekir! Ülkemizin insanının daha mutlu ya- şaması için, refah ve zenginlik için, da- ha çok demokrasi için, bu ülke, top- yekûn ne zaman çalışacak!? Anayasa değişikliklerinde yargıya ilişkin öneriler, eleştirdiğimiz demok- rasi karşıtı, totalitarist eğilimleri uç nok- talara tırmandıracak bütünlüğe sahiptir. İktidarın, medya, basın özgürlüğü, 8 yıldır hiç şaşırmadan sürdürdüğü her şeyi ele geçirme ve iktidarlaştırma po- litikası, bu değişikliklerle en uç nok- talara tırmanacaktır. Yargı değişikliklerinde geniş bir uz- laşı aranmalıdır! [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle