19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
PAZARI 4NİSAN2010/SAYI1254 •DENİZ ÜLKÜTEKİN |; •... "Kim ki O" bir müzik grupu için alışılmadık bir isim. Bir şar- •kı Içİn ortaya atılan soru cümlesi zamanla grubun ismi olarak •benimsenmiş. Aricak bu ismi henüz duymadıysanız bile iler- Jde sıklıkla duyacağınız kesin. •,..Ortaokulda başlayan arkadaşlığınız müzjglnlzl nasıl etkile- Jdl? J Bema Göl: Müzigimizin ortaya çıkmasındaki en büyük etken Jsskl arkadaş olmamız. Birçok şeyi birbirimize anlatmaya ça- Jışmadan müzik üretebiliyoruz ve bu büyük bir avantaj. Ancak, Jşimdi anlıyoruz ki, bir müzik grubunda, en az o müzigin ken- idlsi kadar ciddi mesai isteyen birçok iş var. Müziğe bakışımız îise sanınm neredeyse hiç değişmedi. Hayatımızın merkezin- tdeydi, hâlâ da öyle. JpİSkln Sanaç: Bize kimliğimizj yeren "müzik" ve beraber bü- îyümüş olmamız. Bünlar 'Kim ki O'nun ortaya çıkış sürecini an- •lamlı kılıyor. • - Rlot Glri gruplanndan etkllendlginizl söylüyorsunuz. O dö- •nem Blklnl Kill gibi gruplar sizln İçin ne Ifade ediyordu? î. Ş. Göl: Yaşıtlarımızın birçoğu muhtemelen Bikini Kill'i Âmerikan gençlik filmi falan zannediyordu herhalde. Dinleyen- Berna Göl ve Ekin Sanaç'ın iki kişilik ordusu "Kim kl O" müzik endüstrisinden uzak bir grup ama şarkılan ABD'nin önemli radyosu NPR'ye kadar ulaşmış. lerin hepsinin adına konıışmamalıyım, bizim için özgürlük an- lamına geliyordu. Ben kendi adıma kız olmamda bir problem olmadıgını, punk seven bir insanın duygusal olmasında bir sa- kınca olmadıgını Bikini Kill sayesinde düşünmeye başladım. E Sanaç: Riot Girl gruplanndan etkilendigimiz için neredeyse dışlandığımız bir çevrede büyüdük, o yüzden yaşıtlanmız adı- na konuşmamız güç. Ama benim için Riot Girl gruplarını keş- fetmek, kendimi özgürce ifade edebilecegim bir bakış açısı ge- liştirebilmem anlamına geliyordu. - llk konseriniz arkadaşınızın düğününde gerçekleşmiş. Sonrasında bariarda sık konser verdinlz mi? E. Sanaç: Bant dergisinin kurucuları Aylin Güngör ve Hakan Dedeoğlu'nun düğünüydü. Düğün derken, Aylin ve Hakan sah- nesi olan bir mekânı o gece için kapatmışlardı ve açık bir sah- neydi, isteyenler gece boyunca çıkıp çalabilecekti. B. Göl: Daha sadece bir şarkımız varken, bir ay içinde şar- kı sayısını üçe çıkardık ve çıkıp çalmayı başardık. önce birkaç ismi olan mekân, ardından bir sushi restoranı, sonra Teknik Üniversite'nin avlusu derken arttı konserler. - Jens Lekman'la tanısmanız nasıl gerçeMeştl? E Sanaç: Bir gün Jens Lekman'dan CD'lerimizden edinmek istediğine dair bir e-posta aldık ve böylece tanıştık. Müzigimizi bir arkadaşının blogundan dinlemiş ve çok beğenmiş. Sonra Avrupa turnesinin bir kısmı için ön grubu olmak isteyip iste- meyeceğimizi sordu. Sahiden de bize her konuda destek ol- du ve tumedeki dört konserinde ön grup olarak Lekman'a eş- lik ettik. - Blrilkte NPR'ye konuk oldugunuz dogru mu? E Sanaç: Lekman Amerika tumesindeyken NPR'de All Songs Considered programına konuk oldu ve sevdiği birkaç grubun parçalannı çaldı. Biz de bu gruplardan biriydik. - önümüzdekl yıllarda kariyerinlzl yurtdışında mı yurtlçlnde ml devam etUrmek istiyorBunuz? E Sanaç: Kariyerimizi ne sekllde ya da nerede devam ettirmek istediğimize dair kararlar alıp, bunlar üzerine hiç kafa yorma- dık. Herhangi bir plak şirketine bir kez bile kayrtlarımızı yolla- mamış olmamız bu konuda iyi fikir verebilir. - Istanbul'da sizl besleyen btr müzik ortamı, yaptklannı dlrv ledlglniz "biz daha lyteinl yapmalıyız" dedlglnlz gruplarvar mı? B. Göl: istanbul'daki müzik ortamı beni kişisel olarak pek bes- lemiyor. Zaten ancak son birkaç yılda özgün müzik üretimi art- tı. Malesef geleneksel olanların dışında çok da müzik temeli olmayan bir yerdeyiz. Her röportajda istanbul'un yeni müzik sah- nesinden bahsediyoruz -sanki o bütün bir varlık olmak zo- rundaymış gibi- ya da kim daha iyi gibi bir önceliğimiz oluyor. Kimse arkasına yaslanıp, yargılamadan ortaya çıkanlanları de- ğeriendirmeye, hatta onlann tadını çıkarmaya öncelik vermiyor. E. Sanaç: Açıkçası bizim kendi yaptığımız müzigin fazla- sıyla içine girmiş olmamız, bizi aynı zamanda içindeymişiz gi- bi gözüktüğümüz ortamdan soyutlayan bir unsur. Kim ki O'yu hiç başka gruplaıia ortak değerlendiren bir düşünce yapım olmadı. • TAKSÎ1 I R S A T L A R L A D O L U MBE DIZI Baharla birlikte aşka geldiler ve evi yenilemeye karar verdiler. 100 TL ve üzeri tutardaki ev alışverişlerinde +6 taksit kazandılar! Siz de 30 Nisan'a kadar beyaz eşya, mobilya, halı, perde, züccaciye, klima, kombi, ev tekstili ve dekorasyonuyla seramik, banyo ve mutfak eşyası sektörlerinde yeralan, kampanyaya dabil Maximum üye işyerlerinde yapacağınız alışverişlerinizde +6 taksit kazanabilirsiniz. maKımuAyrıntılı bilgi: maximum.com.tr Kampanya. Maxlmum Kart sahiplerinin 1-30 Nisan 2010 tarihleri arasında, kampanyaya dahil Maximum anlaşmalı üye ışyerlerindeki Maximum ozellıkli POS cihazlarından yapacaklan 100 TL ve üzeri tutardaki 2-6 taksitli alışverişlerde geçerlldir Kampanyadan Uaximiles'la da yararlanılabılir MaxiPuan kullanılarak ya da Maximum Fırsat'la yapılan işlemler, internetten yapılan alışverişler ve şirket kredi kartı kullanılarak yapılan alışverişler kampanyaya dahil dejjildir. Kampanya kapsamında azami vade 12 aydır. Bellrtilen sektörlerde yer alan Maximum üye işyerlerinde daha avantajlı bir kampanya uygulanması halinde, müşteri lehine olan kampanya geçerli olacaktır. -f- fi ATAOL BEHRAMOÖLU Paris yağmuru üstüne çeşitlemeler r-\ aris yağmuru üstüne Paris'i görmeden çok önce, Orta Anadolu \ kentindeki lise öğrenciliğimde yazmıştım. "Gerçeksiz Yaşam" adlı şiirimde Seine Nehri'ne kirli bir yağmur yağdırıyordum. O dize büyük olasılıkla, Attilâ llhan'ın o yıllarda tutkuyla, şimdi de yine çok severek okuduğum şiirlerinin esintisiyledir. Yıllar sonra Paris'i gördüğümde özellikle Seine Nehri benctedüş. •• < kırıklığı yaratmıştı. Şairlerin kendilerini atarak yaşamlanna son verdiklerl efsane nehir, pısırık pısınk akan bu karanlık su muydu? Nâzım Hikmet bile "Saman Sarısı"nda "Sen ırmağı"nı, üstünde genç bir kadının uyuduğu bir ay dilimine benzetiyor. Ama o, o sırada âşıktı. Dino'ların Saint Michel'deki evlerinin penceresinden, evin yakınındaki otelden, sevdigi kadınla birlikte Seine'e bakmıştı. 70'lerde Dino'lan ben de Seine kıyısındaki evlerinde tanımıştım. Nâzım'ın o evden, oralardan, benim sözünü ettiglm 70'li yıllardan olsa olsa en çok on yıl önce geçmiş olduğunu düşünmek, şimdi bana baş döndürücü geliyor... Insan tarihe tanıklık ederken bunun farkına varmıyor... Ya da tarihin içinde yaşarken... Ama ben bu yazıya Paris yağmurundan söz etmek için başlamıştım... Seine Nehri ya da ırmağı beni düş kınklıgına uğratmış olsa da Paris'in yagmurla ilişkisi içimde hep sürmüştür. Şiirlerimde de... 1980'lerdeki sürgün yıllanmın tanığı olan "Paris Şiirleri"min bazılarında içime inatla işleyen bir yağmur vardır. Yalnızlık ve yagmur... "Paristi" adlı şiirim ise, özellikle son dizeleriyle, gençlige, Paris'e ve yagmuruna bir veda şiiridir. PartsU, geoenln, hüznün Paris'i Yagmurun ve gençllğln Tesekkûrieresirgedigin Ve sundugun her sey İçin Paris ve yagmuru bu vedalaşmadan sonra da yasamımdan eksik olmadı. Rus şairi Joseph Brodski'nin sürgünde ölümünü yagmurlu bir Paris gününde Saint Michel'de bir kafe'de okuduğum Le Monde'dan öğrenmiştim. Oracıkta yazdığım Cumartesi yazıma bu ölümün hüznü ve Paris yağmuru sinmiştir. Bir başka Paris yolculuğunda, yine yagmurlu bir Paris gününde ve yine bir kafe'de, bu kez N. Fazıl'ın (o anda Paris yagmuruyla özdeşleştirdiğim) "Bu Yağmur"u üstüne yazdığımı anımsıyorum. Paris yağmurundan söz eden şiirler herhalde ciltler dolusu bir seçki oluşturur. Bulgar şairi Veselin Hançev'in şiiri bunlardan biridir. Seine üstündeki köprülerden birine sevgilisinin resmini yapan sokak ressamının mutluluğu çok sürmemiş, gelip geçenln attığı paralann çıkardığı seslere ansızın başlayan Paris yağmurunun tıpırtılan karışmıştır. Boyalar (belki de yitirilmiş bir sevginin simgeleri gibi) eriyip giderierken ressamın gözyaşları da yagmurla karışarak akmıştır... Paris yağmurunun ne zaman başlayıp ne zaman sona ereceği belli olmaz. Attilâ ilhan'ın "La Donna e Mobili"sinde Bulvar Sebastapol'de yağmur başlarken Belleville taraflannda güneş açar. Sonradan bu caddenin ve semtin birbirinden pek de uzak olmadıklannı gördüğümde şiire sevgim eksilmese de Attilâ llhan'ın abarttıgını düşünmüştüm... Fakat Paris yağmurunu tanıdıktan sonra şairin doğruyu söylediğini anladım. Tıpkı, Paris Kitap Fuan'nın konuğu olarak geldiğim ve bu yazıyı yazmakta olduğum bu Paris gününde olduğu gibi... Hiçbir zaman hiçbir yerde yagmurun ve güneşin, mavi göğün ve karanlık bulutlann bu kadar kısa sürede birbirlerini izledlklerine tanık olmadım. Ama Paris ve yağmuru böyledir. Büyüsü de belki buradadır... Hüznün ve mutluluğun sürekli yer değiştirmesinde... • [email protected] •i
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle