19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4NİSAN2010/SAYM254 PAZAR 13 Romanların Cemil İpekçi'si M urat Divandiler, narm diğer Kobra Murat, Roman Açılımı toplantısındaki defilesiyle yine göz önündeydi. Biz de yolumuzu Balat'a düşürdük, hikâyesini dinledik. Kobra Murat'ın dedeleri Osmanlı'da saray düğünlerini düzenlermiş. Divandiler de zaten padişah huzuru anlamına gelirmiş. Çocukluğundan beri çalışmış, didinmiş, bugünlere gelmiş. Kobra Murat anlattı, biz yazdık... Şimdi sizi onunla başbaşa bırakalım... llkokulda devamlı kostümlü kız resimleri yapardım. Bir gün ögretmen dedi ki "Kim yapıyor bu resimleri?" "Ben" dedim. Birinci sınıfa gidiyordum, hatta ben iriyim diye altı yaşında yazdırmışlar beni okula. Hoca inanmadı resimleri benim yaptığıma, kulağımı çekti, yalan söylüyorum diye. Sonra hocanın gözü önünde yaptım resimleri, üzüldü, ağladı haksızlık ettim, diye. Elimden tuttu eve götürdü, kapıyı çaldı annemle babam çizgili pijamalarla esas duruşa geçti. Hoca aglayarak dedi ki "Bu çocuğu okutun." Ama maddi sıkıntı yaşıyorduk o dönem çok, babam beni okutamadı, köfteci dükkânı gibi bir yer açtı. Ben orada şarkı söylüyorum kendi kendime, beste yapabiliyorum o yaşımda, resim yapıyorum, ama aşçı yamağı olmak zorundayım. Sonra ben orada enerjimi atamıyorum diye boyna yemege vurdum kendimi biliyor musun? O yüzden böyle şişman oldum, yakışıyor gerçi bana. 11 yaşıma geldiğimde babam bir mont atölyesi açtı. Ben makinenin başına geçer geçmez bir montu bir kerede bitirdim. Ceplik kumaşlar alırdık kiloyla, o kumaşların içinden basma parçaları falan çıkardı. O kumaşlardan kız kardeşime minik elbiseler, anneme etekler yapardım, annem de beni hep onore ederdi, "Aman benim paşa oğlum, karısına don dikse bile aç kalmaz bakar" derdi. Ben de daha çok heveslenirdim. Ünlü firmaların kumaş artıkları çöpe atılır, onlara fire denir. Alırdım onları eklerdim bükerdim bir kıyafet çıkarırdım ki sen bunu bir ay üstünde çalışsan bile yapamazsın. Allah vergisi bir yetenek bu. Yıllar böyle geçti... Askere gittim. Askerdeyken annem öldü, 36 yaşındaydı. Annem öldükten sonra babam kendini içkiye verdi, paralar içkiye, kumara gitti. Tabii kardeşlerime ben sahip çıkmak zorunda kaldım. Babam tekrar evlendi. Askerdeyken o bunalımı nasıl atlatacagımı bilemedim. Annem ölmüş, konuşacak kimse yok. Seda'nın (Sayan) programı vardı televizyonda, erata inerdim sabahın • köründe, kimse yokken, uyuyamazdım annem ölmüş diye. Açardım Seda'yı seyrederdim, rahatlardım, görevimin başına dönerdim. Bana psikolojik terapi yaptı televizyondan. Yıllar sonra Seda'yı ilk gördüğümde elim ayağım nasıl boşaldı biliyor musun? Ben naçizane 8-10 elbise diktim Seda'ya, programına götürdüm. O da tenezzül edip Allah razı olsun, "Bu çöpleri niye getirdi bana?" demedi, onun elbiselerinin yanında benimkiler çöptür, bir baktım, pulları orasına burasına batmasına ragmen onu sırtına takıp beni onore etti. Ben senelerce onun elbiselerini taklit ettim, dükkâna astım. Kızım derdim, Seda Sayan'ın kostümünü göster ablaya. Kadın da böyle "Aaaa, Seda Sayan giymiş bunu bak" derdi. Ben de bozuntuya vermezdim. Ama Allah bana işte Seda Sayan'a kostüm dikmeyi nasip etti. NEREDEN BULDUN, ÇALDIN Ml? Neyse... Askerden geldim, birikimim yok. Üç kardeş aynı evde yaşıyorduk, ben gündüz bir yerde konfeksiyonda makinecilik yapıyordum, akşamları da evde bir şeyler üretmem gerekiyordu. Aklıma şey geldi, bu hanlardaki kumaş kırpıntılarını toplayayım, çuvallara basayım, kimse beni görmeden arka sokaklardan taşıyayım. Çünkü ben saltanatlı bir ailenin çocuguyum. Görürlerse beni "Ayy nolmuş bunlara, Hani bunlar Divandiler'di, Osmanlı soyundandı, çöpleri taşıyorlar" falan denmesin diye arka sokaklardan taşıdım. Çöp olanlan sobada yakıyordum, küçük parçaları da ekleyip çocuk montları yapıyordum, takıyordum elime, magaza magaza dolaşıp "Abi bakın böyie montlar var, alır mısınız?" diyordum. "Sen bunları nereden buldun?" diyordu adam bana, azarlıyordu. Yarısı kahverengi montun, yarısı gri, kolları lacivert mesela... Ama çocuk montu işte, garnitürlü... O zaman dedi ki "Bir beden büyüğünü dik, bir beden küçüğünü dik inanayım sana." ELİF TOKBAY Neyse, adama kendimi ispatlayana kadar işte... Diktim, sattım adama, adam mankene giydirmiş, kapının önüne koymuş, o montu çalmışlar biliyor musun? Bir de LCvV'nin sahibi geçiyormuş kapıdan böyle mersedesiyle. Bu montları demiş, hangi firmadan alıyorsunuz. Adam da firma mirma degil abi, demiş, Murat diye bir çocuktan. Adam benimle tanışmak, Amerika'daki firmasının başına stilist yapmak istedi. Daha yeni evliyim, kanm hamile, üç yaşında kardeşim var, yol bilmem, dil bilmem, "Larc"ın bile ne oldugunu bilmem. Ben Allah vergisi bir yetenekle bunları dikiyorum, dedim, senin malını kesip dikemem. Bunu kabul etmiyorum ama bu seneler sonra kendi markam haline gelmeme yanyor görüyor musun... Ben Romanların şu an en büyük markasıyım. Bir kadın buraya gururla gelir, bir de ben onun dügününe gidip bir göbek attım mı o düğüne damgasını 10 numara bir şekilde vurur. Ben dükkânımı nasıl açtım biliyor musun? Mont kaban dikmek için kendime bir dükkân aldım. Fakat bu dükkânı satın alınca benim kumaş almaya sermayem kalmadı. Cama yazdım, yırtık, sökük dikilir, fermuar takılır... Geçinmem lazım. Neyse paça kıvırıyordum, fermuar falan dikiyordum. Bir yaşlı kadın geldi elinde bir parça kumaşla. "Murat'ım" dedi, "Bana bir namaz elbisesi diker misin?" "Abla, ben sana nasıl namaz elbisesi dikeceğim. Ben montçuyum" "Ananın canına degsin Murat. N'olur" dedi. Ben kadına bir tane namaz elbisesi diktim. Görenler çıldırmış, eline parçayı alan dükkâna geliyor. Dükkan huzur evi gibi oldu. Neyse ben o yaşlı kadınlara diktim elbiseleri, bu sefer bunları çocukları getirdiler. Buna bir şalvar dik, üstüne bir bluz dik, kafasına bir bandaj dik... Hadi onlara dikerken sünnetler, düğünlere, sanatçılara... Ben oldum Kobra Murat. O zamanlar Hint kostümleri çok istediler benden. Şahmaran, Hint kostümü falan dediler bana. Bir gün kızın biri geldi, "Aman Kobra abi bak orada kobra kostümü var, versene onu bana" dedi. "Kim Kobra abi kızım..." "Ee sen... Hint, kobra kostümleri dikiyorsun ya" dedi. Roman zihniyeti işte. Ondan duyanlar devam ettirdi, bütün semtlere de yayıldı. Kaldı adımız Kobra diye. Geliyorlar burada kobranın dükkânını soruyorlar, kimse tabii ki bilmiyor, ben de bu sefer kapıya Kobra diye yazdım ki adres bulunsun. Hatta arkadaşlarım baştan dalga geçiyordu ben yoldan geçerken "tıssss" falan yapıyorlardı. Cemil Ipekçi'yi Roman camiası çok sever. Cemil Ipekçi'yi bütün insanlar çok büyük usta olarak görüyoriar ya, sen de bizim Cemil ipekçimizsin diyorlar bana bu yüzden. Dükkânda sadece beş bin kostüm var, hepsini ben diktim. Hiç benden başka diken yok. özlem Hanım var elemanım, bütün kahrımı çeker. Ben dükkânda Erol Taş, düğünlerde bir melek gibiyimdir, ama dükkândaki disipline çok önem veririm. Yedi seneden beri özlem'le, Elif'le, Kader Abla'yla çalıştık. Mesela bende asimetrik hastalıgı var. Bir malın şalı bile yamuk iğnelense özlem n'aptın paçavraya çevirdin malı, derim, Düzeltsene onu. O da benim huyumu almıştır, hemen düzeltir. Tarkan'a kıyafet yapmak isterim. Çünkü ben Romanların Tarkanı'yım billyorsun, di mi? Romanların arasında bana Romanların Tarkan'ı, Romanlann Cemil İpekçi'si, bi de Kobra Murat derler. Üç lakabım var, bakalım kaça çıkacak. Gelecek planlanm... Fransa'dan çok ünlü modacı gelecek. Paris'te defile yapacağım. Kalk sen yaşlı bir kadına namaz elbisesi dik, sonra git Paris'te defile yap... ROMANLAR GÖKKUŞAĞIDIR Amcalanm falan hep okumuş kariyerli, kültür sahibi, çevresi çok degişik insanlar. Ben Roman olduğumu açıklayınca - soyadı agacına girdin mi internetten bütün sülale çıkıyor, işte birisi şu mezunu birisi bu mezunu bilmem ne. Birisi kim? Romanların Kobrası- bu onlara ters geldi. Dediler ki "Sen niye Roman oldugunu açıkladın? Şimdi blzi kız alırken kız verirken hakir görecekler". Ben de dedim ki aslını inkâr edenler şöyle böyledir. Sen Romansın. Ondan sonra beş seneden beri konuşmuyoruz kendisiyle. Sonracıgıma, Roman açılımı falan filan... En büyük Roman dernekleriyle beraber devamlı faaliyette olan bir insanım, Romanların da tek modacısıyım. Sahne alıyoruz çeşitli mekânlarda. Ekip halinde defile düzenlemeye karar verdik. Hem ben sahne alırım, solistliğim gözükür. Hem de halkın bana sempatisi halkı coşturur, diye. Zaten kendimi övmek gibi olmasın ama en büyük alkışı orada ben aldım. Ben Romanlan gökkuşağı olarak görüyorum, hepsinde ayn bir renk var. Bir Romanla konuşurken bile hep gülersin. Çünkü çok tatlıdır, çok dogaldır. Kalbindeki neyse, agzındaki de odur. Çünkü bizim içimizde pislik yok ki. Bazı insanlar bir kelimeyi konuşurken böyle "eee, ııı, ooo, uuu" bilmem ne yapar. Çünkü içinden geçirir, acaba ne desem? Bizde öyle bir şey yok. Onun için biraz patavatsızızdır. Roman mahallesinde Roman modaevi burası arkadaş. Buraya birileri girdigi zaman Roman çocukları hemen kapıya gelir, camı çalarlar müşteriler onlara bahşiş versin diye. Benim açılımdan bekledigim ne biliyor musun? O çocukların kapıda bahşiş toplamak için beklemesini Istemiyorum, o çocukların önlükleriyle kurdeleleriyle okula gitmesini istiyorum... • [email protected] YENI ORÜNLER « " • ' • : • Mor Çatı'ya mor kalem Uni-ball, Mor Çatı Kadın Sıgınma Vakfı ile yeni bir sosyal sorumluluk projesini hayata geçiriyor. Nisan ayı boyunca alacagınız her mor renkli Uni-Ball Signo Erasable kalemle siz de şiddete maruz kalan, ekonomik sıkıntı çeken kadınlara yardım edebilirsiniz. Uni-Ball, her mor renkli Uni-Ball Signo Erasable kalem gelirinin yüzde 50'sini Mor Çatı'ya bağışlayacak. Kurabiye kaçamağı Carte d'Or, Carte d'Or Passion'a yepyeni ve sıra dışı bir lezzet daha kazandırdı: Kurabiye Kaçamağı. Dudaklar pariasın Golden Rose'un "Ultra Rich Color Lipstick" serisi makyajına önem veren kadınlara yepyeni bir seçenek sunuyor. Hem dudaklan nemlendiren hem kolay sürülen rujlar yogun renk veriyor. Seride metalik, mat ve ışıltılı 65 degişik renk seçenegi bulunuyor. Golden Rose'un bu yeni ruj serisi, gündüz ve gece kullanılabilecek çeşitlilikte. I Saçlara özel bakım Hayashi, yeni serisi "System Hinoki" ile zayıf saçlara güç veriyor ve saç derisi için saglıklı bakım önerileri sunuyor. Hayashi'nin zayıf saçlara özel bakım serisi System Hinoki; şampuan, krem, kuvvetlendirici ve "g* tonik olmak üzere toplam 4 özel üründen oluşuyor. Ter emici yapraklar Fresh'n Soft, terleme sorununa pratik bir çözüm getirerek hem saglıklı hem de pratik kullanımıyla "Fresh&Dry" ter emici yapraklan geliştirdi. Vücut anatomisine uygun yapısıyla koltuk altı teriemesini kıyafetlerden uzak tutan ince yapılı bir ürün. Kıyafetinizin kol altına temas eden iç kısmına yapıştınlarak kullanılıyor. ithaki Yayınları Uluslararası çok satan polisiyelerden David Hunter serisinin ilk kitabı ölümün Kimyası'nı yayınladı. Simon Beckett'in yazdıgı kitapta, yaşadıgı olaylardan sonra meslegini bırakıp bir köyde doktorluk yapan adli tıp uzmanı David Hunter'ın olayları çözmek zorunda kalışı anlatılıyor. Serinin diger iki kitabı da önümüzdeki aylarda yayımlanacak. i
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle