Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
a
1
iC\J
CD
O
AYLAK BİLGİ
Tahir M. Ceylan
tahirmcey1an@gmai1.com
Sorumlulukbu yeni anlamıyla, sadece kendinin, ailenin ve ço-
cuklarının davranışlarından değil ama aynı zamanda bütön bir
topfumun davranışlarından da sorumlu olmak demektir..
Sorumluluğun Epigenetik Temeli
Sorumluluk duygusunun hem doğuştan hem sonradan kazanılmış bir ya-
pı olduğuna dair bazı gözlemlerim var. Bebeklikten itibaren aynı bakım yur-
dunda büyümöş çocukların arasından sorumluluk duygusu çok yüksek kişi-
ler çıkabildiği gibi, herkesin kanına giren madrabazlar da yetişebilmektedir.
Bunun tersi olarak tek yumurta ikizleriaynı genetiğe sahip oldukları halde her
zaman aynı sorumluluk düzeyinde olmaz. Bu durum bizi sorumluluğun te-
mellerinde hem çevrenin hem genetiğin etkili olduğunu düşündürûr.
Biliyorsunuz epigenetik, aynı gen yapısının farklı çevre koşullannda
farklı biçimde eksprese olması (örneğin aynı genetik yapıya sahip birgrup an-
nın an sütüyle beslenenlerinin kraliçe, beslenmeyenlerin işçi an olması} ve
genlerin eksprese olan bu haliyle sonraki kuşaklara geçmesi demektir ki, bu
aslında açıkça, benim yaşam tarzımın benim çocuklanmın genetiğinibelirlemesi
anlamına gelir. Yani eğer ben, diabetik genetik yapı taşımadığım halde, sü-
rekli tatlı yersem sonraki kuşaklarımda diabet ortaya çıkartabilirim.
Altrüstlerin yıllarca ancak toplum varsa sorumluluk vardırdedikleridüşünce
bugüne kadar geçerli olsa da, bizim bu bilgiyi edinmemizden sonra çökmüş
görünöyor; çünkü kişi toplumsal bir yapı kazanmasa da, sırfbu bilgiye sahip
olduğu için, sonraki kuşaklarını her anlamda iyi tutmak yolunda yüksek birso-
rumluk duygusuyla yaşayabilir. Bugün yaptığı hırsızlığın, sözgelimi açgözlü-
lük genlerini uyararak, oğlunun da hırsız olmasına heden olacağını bilen bir
babanın hırsızlık yapması sanırım kolay değildir.
Epigenetik İnsana bakışımızda ufuk genişletti. Insanın bugün yaptıklarının,
benim "ortak benlik" adını verdiğim, türümüzün bütün birikiminin enerji ve bil-
gi olarak tutulduğu havuzda toplanması ve sonraki kuşaklara ulaştırılması, yap-
tığımız hiçbir şeyin kayıtsız ve aktarımsız kalmaması nedenleriyle hepimizin
ö'nüne devasa bir sorumluluk alanı açıldığını fazlaımın olmayan bir zaman
aralığı içinde göreceğiz.
Eskiden sorumluluk duygusuyla yaptığımız eylemlerin kültürel olarak
sonraki kuşaklara aktarıldığını düşünür ve bu yöndeki birikimleri mitleştire-
rek birsö'ylence halinde kuşaktan kuşağa aktarırdık. Ama şimdi anlıyoruz ki,
meğer yaptıklanmız DNA mıza işleniyor ve sonraki nesillere aktarılıyormuş.
Bö'yle bir durumda çocuklarımızı, sadece kendimizin değil, aynı zamanda ya-
şıtlarımızın da davranışlannın insafına bırakıyoruz demektir. Yaşıtlarımızm dav-
ranışlannı düzeltemezsek, çocuklarımızın torunlarımmn da genetiğini bozul-
madan bırakamayız.
0 halde sorumluluk bu yeni anlamıyla, sadece kendinin, ailenin ve ço-
cuklarının davranışlarından değil ama aynı zamanda bütün bir toplumun dav-
ranışlarından da sorumlu olmak demektir. Aksi durumda çünkü, okyanusta bir
damla olarak kalıp, ortak benliğe sorumsuz üyelerce kazandınlmış bilgi ve ener-
ji yükünün altında ezilip gitmek mümkündür.
Dolayısıyla kocaman bir toplumda, sadece birkaç kişinin sorumlulukla ha-
reket etmesi sonraki kuşakların sorumlu halde devam etmesi için yeterli de-
ğildir. Çünkü bu durumda diğerlerinin sorumsuz yaşamlanndan gelen DNA ka-
yıtları o kadarbaskın olacaktırki, sorumluluk genlerinin ortak benliğin kocaman
havuzunda tümüyle kaybolması pek mümkündür. 0 yüzden sorumluluğun top-
luma her türlü yollaffelsefi, dini öğretiler, içgörü gelişimine yönelik eğitsel ça-
balar vb.) aşılanması insanlığın ortak çabası olmalıdır.
Fransız düşünürü Rochefoucault şöyle demişti: Bencillik kolundan tut-
masaydı, sorumluluk fazla ileriye gidemezdi. Bugün sorumluluğu insanımıza,
senin gelecek kuşakların daha iyi olacak diyerek, yani bir yerde onun ben-
cilliğini uyararak ancak verebiliyoruz. Olsun yine de, yüzyıllarca zorkoşullarda
yaşamış insanoğlunun bencilliği hoş görülebilir, yeter ki üzerine sorumluluk
duygusu koysun.
Eğerhuzuru, işleyen temelsistemle eşgüdüm içinde(senkronize) olmak di-
ye tanımlarsak, onu en çok tadacaklann sorumluluk duygusunu en yüksek oran-
da taşıyanlar olacağını söyleyebiliriz. Bunu gerçekleştirmek elbette kizordur,
bu ancak sahicilik, beraberlik ve ait hissetme duygusuyla sağlanabilir.
Insanların bugün azının bu duygulara sahip olması, onların ilelebetsorumsuz
kalacağı anlamına gelmemeli. Yüksek duygular, bilinenin aksine kolay öğre-
nilen şeylerdir. Birkere deneyen tadına varırl
UYKU
Uyku Konusunda Bilmediklerimiz
Kronik horlama sorununa, yumuşak damak ile gırtlak dokularının sertleştirildiği, uvu-
lopalatofaringoplasti adıyla bilinen bir cerrahi işlem uygulanmak suretiyle çüzütn getirilebilir.
Bir başka seçenek de, yumuşak dokunun sertleştirilmesi amacıyla damağa bir kitnyasa! en-
jekte edilmesidir. Bu işleme snoroplasti adı verilmektedir.
Bu seçeneğe bagvurmak hiç de iyi bir fikir değil: 2002 yılında Oxford Üniversitesi'nden bir
grup bilim insanı tarafından yapılan bir araştırmanın ardından geleneksel koyun sayma uygu-
lamasının uykusuzluk sorununa çözüm getirmede etkisiz olduğu sonucuna varıldı. Bu işlemde
zihinsel etkinlik öylesine sıkıcı ki, başka sorunlar ve kaygılar
kaçınılmaz olarak su yüzüne çıkıyor.
Yatak şiltelerinin ortalama ömrü 8-10 yıldır. Bu süre içinde şil-
telerde kirli bir madde oluşur. Bir araştırmaya göre, bebeklerde ani
ölüm sendromu şiltelerde barınan bakterilerle yakından ilintili.
Erişkin bir tahtakurusu bir yıl boyunca hiç beslenmeden
yaşamını sürdürebilir.
2004 yılında A.B.D'dc 35 milyonu aşkın kişiye uyku ilacı
reçetesi yazıldı. Yaşları 20-44 arasında değişen erişkinler arasında uyku ilacı kullananların
sayısının son dört yılda iki katına ulaştığı belirtiliyor.
Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından 2003 yılında yapılan bir araştırma Türkiyc'de ölüııı-
le sonuçlanan trafik kazalarının %13'ünün uykusuzluğa bağlı olarak meydana geldiğini ortaya
koyuyor.
Yeni kuşak otomobillerin kimilerinde dikkatin dağılması ya
da uyku hastırmasına karşı sürücüyü uyaran gelişkin sistemler bu-
lunuyor.
Bir milyon erijkinin altı yıl boyunca gözlendiği bir araştırma i, , T
...
geceleri 6-7 saat uyuyanlarda ölüın riskinin 8 saat uyuyanlara • •- " •"'
kıyasla daha düşük olduğunu ortaya koyuyor.
1964 yılında, Randy Gardner adında 17 yaşmdaki bir genç 264 saat 12 dakika boyunca
uyanık kalarak dünya rekoru kırdı. Ardından 15 saat uyudu. Uykuda geçirdiği bu süre rekor
kırmasına-yetmese bile kayda dcğerdi.
Avrupa Birliği ölçütlerine uyıım sağlamak amacıyla İspanya
"siesta" adıyla bilinen öğleden sonra şı-kerlcme gelencğinin
kaldırılması yönünde bir kampanya başlatmıştı.
Kısmen bu şekerlcıneleri sayesinde olsa gerck, tspanyollar
öteki Avrupalılara kıyasla geceleri ortalama 40 dakika daha az
uyuyor. İjycrlnde meydana gclcıı kuaıhııııı ı-n yüksrk JiiJeyılı* svyrctri|;i AB ülkc^i ohııı Kp;my.ı,
üretkcnliğin de en düşük olduğu üçiincü ülke konumunda.
1 lindistan'da Müslüman bir <,ift kocanın uykusunda "talak" diye mırıldanması üzerine ayrıl-
ınak zorunda bırakıldı. İslam yasalarma göre bu sözcüğün üç ke: art arda yinelenmesi sonu-
cunda boşanma gerçekleşiyor.
Uyurgezer birini uyandırmanın tehlikeli olduğu görüşü salt bir söylenceden ibaret.
Uyurgezerlerin çatıya tırmanmak ve kcndileriııe çılgın boyurra sandviçler hazırlanıak gibi i-
nanılmaz işler yaptıkları düjünülürsc, onları uyandırmak muhtemelen (,\>k daha zararsız ola-
caktır.
Balinalar ve yunuslar belli sürelerle su yüzüne çıkıp soluk almak
zorunda olduklarından, bu canltların beyinlerinin bir yarısı uyku du-
rumuna geçerken, öteki yarısı uyanık kalır.
Düş görmek, REM uykusu sırasında her 90 dakikada bir beyin s-
apından gelen elektrik akım patlamaları ilc ilintilidir. Ortalama bir
insan yaşamının altı yılı aşkın bir süresini ya da yaklaşık 136.000 saatini düş görerek geçiriyor.
Gelgelelim ki, hiç kimse neden düş gördüğümüz konusuna bir açıklama getiremiyor.
Türkiye'de 4-11 yaş arası her 100 çiKuktan 20'sinin geceleri uyurken yatağını ıslattığı be-
lirtiliyor. Bu durum tıpta "enürezis nokturna" olarak biliniyor.
Uykuya dalma korkusu ise "somnifobi" adıyla biliniyor.
Discover- Rita Urgan