19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
POLITIK BILIM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org:hagoker&ttma11.com Yürürlüğe konan biyogüvenliğin mi yoksa biyogüven- sizliğin mi yasası? BiyogüvenlikYasası'na Dair (3) Biyogüvenlik Yasası'nın, 'GDO ürünlerinin dayandığı bilimsel ve tek- nolojik araştırmaları başkalan yapacak, bu ürünleri başkaları üretecek, Türkiye de bunları hap ithal eden bir ülke konumunda olacak' kabulüyle hazırlandığına işaret etmiştim. Bizde de çok geniş birkesimin GDO örün- lerine kuşkuyla baktığı; bu ürönlerin ithali bir yana, Türkiye'de üretilme- lerini de ıstemediği biliniyor. Dolayısıyla, aynı kesimin, bu ürünlere yolu açan bilimsel ve teknolojik araştırmalara da peksıcak bakmadığı yine bi- linen bir gerçek... Ancak konugelip ülke olarakbu alandakiaraştırmalardan vazgeçmek noktasına dayandığmda, iş değişiyor. Daha önce yazmıştım; ama tekrar etmenin tamzamanı... Avnıpa Komisyonu'nca tarımsalgıda sanayileri ko- nusunda yaptırılan bir araştırmanın sonuç raporunda (Dovvney, L, 2005, "Agri-FoodIndustries & RuralEconomies/Competitiveness& Sustainability /the KeyRole ofKnovvtedge", Directorate GenaralofResearch, European Commission.) şöyle deniyordu: "Avrupa Birliği'nin, kendigıda sanayiinin uzun dönemdeki rekabeîüs- tûnlûğû için, biyoteknolojiye ve yaşam bilimlerindeki diğerilerlemelere da- yalı teknolojilere yatırım yapması yaşamsal önemdedir. Özellikle ABD, Avustralya, YeniZelanda, Brezilya, Hindistan ve Çin'de, bu teknolojilerin geliştirilmesi amacıyla yapılan yatırımlann büyüklüğü, uluslararası reka- beti Avrupa'nın baş meselesi haline getirmiştir." Burada altı önemle çizilen, "biyoteknolojiye ve yaşam bilimlerindeki diğer ilerlemelere dayalı teknolojilere" yatınmı, sayılan alanlarda 'araş- tırma yapmaya', 'yeni bilgiler üretmeye' yatırım olarak anlamak gerekir. Çünkü hemen sonra, Rapor'da, şu uyarı yeralıyor: "Avrupa biyoteknolo- ji araştırmalanna yatırım yapmazsa, Avrupa gıda sanayii, sayılan ülkelerle rekabet edememek bir yana, iht'ıyacı olan ama cahiliolduğu birteknolo- jiyi ithaletmek durumunda kalacaktır." "Cahiliolduğu teknolojiyiithal etmek..." Demek ki, biyoteknoloji ve ya- şam bilimlerindeki diğerilerlemelere dayalı teknoloji alanlarında yeterin- ce araştsrma yapmayan bir ülke, bir gün gelecek, neyi ithal ettiğinin bile farkına varamayacakl Gerek ülkemiz gerekse GDO ürünlerine kategorik olarak karşı çıkanlar açısından kaydetmeye değer bir uyan... Aynı raporda, biyoteknolojidekigelişmelerin toplumda yarattığıriskal- gılamalannı giderebilmek için de söz konusu araştırmaların gerekli oldu- ğu vurgulanıyor. Kabul etmek gerekir ki, bu risk algılamaları çoğu kez bi- limsel bir temele dayanmayabilir ve gereksiz yere, biyoteknolojiden sağ- lanacak toplumsal yararın önü kesilebilir. Bu konuda söylenen şu: "Kamuoyunun biyoteknoloji ile ilgili risk algılamaları konusunda uğ- raşılması gereken güncel mesele riskler değil, biyoteknoloji ve diğer, hız- lı değişen teknolojilere eşlik eden belirsizliklerdir. Bu belirsizliklerin gi- derilmesinde finansmanı kamu kaynaklanndan karşılanan araştırmalar- dan elde edilen bilgiler anahtar görevigörür. Bu gö'rev, üniversitelerin ve devletin araştırma enstitülerinin biyoteknolojide oynayabileceği merkezi rolü çok açık birbiçimde gözler önüne sermektedir. Ûniversiteler ve dev- letin araştırma enstitülerince üstlenilen stratejik araştırma programlaniçin gerekli finansmanın kamu tarafından sağlanması belirsizliklerle uğraşmanın en etkin yoludur. Söz konusu rolün gerekleri özelşirketler ya da bu türşir- ketlerin finansmanına dayanan araştırmalarla sağlanamaz." Bütün bunlar dikkate alındığında, Biyogüvenlik Yasası'na dairsöyle- nebilecek son söz şudur: Bilim, teknoloji ve sanayiüretiminde iddialı olan bütün ülkelerde GDO ürünlerinin geliştirilmesi ya da yenilerinin ortaya konması için yapılan araştırmalar aralıksız sürmektedir. Önemli olan, konuyla ilgili belirsiz- likleri ve varsa riskleri ortadan kaldırmaya yönelik araştırmalara gere- ken ağırlığın verilmesidir. Bunun yolu, dikkatinizi çekerim, Avrupa'nın gelişmiş kapitalistülkeleri için hazırlanmış bir raporda ortaya konuyor: "Ûniversiteler ve devletin araşürma enstitülerince üstlenilecek strate- jik araştırma programlan..." Biyogüvenlik mi anyorsunuz? Önce bilimden vazgeçmeyin ve kamu- nun bilimsel araştırmalardaki rolünü iyi kavrayın. Bunu yapamıyorsanız, yürüriüğe koyduğunuz yasa biyogûvensizliğin yasası olur... TURKIYE-ARGE Ülkemizde ARGE Merkezi sayısı 56 oldu Ama Türkiye, henüz ileri teknoloji üretiminde en fakir ülkelerden biri.. E ricsson'un İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maslak Yerleşkesi'ndcki açtıjjı ve 194 mühendi- sin çalışacağı ARGE Merkezi ile, geçen yıl çı- kartılan ARGE teşvik yasasından yararlanan küresel şir- ket sayısı 56'yı buldu. ARGE yatırımlarının ıniktan isc 450 milyon dolar olarak gerçekleşti. Teknokentlerle bir- likte ARGE faaliyeti yapan jirketlerin sayısı ise 1000'i aştı. Dünya gazetesinden tbrahim Ekinci'nin haherine göre, ARGE ve Teknoloji Geliştirme Merkezlerin üre- tilerek başvurusu yapılan / tasdik edilen patentlerin sa- yısı 297. Bu merkezlerde toplam 11.359 kişi çalışıyor, bunlann 9.018'i ARÜE elemanı, Bugüne kadar 6039 proje bitirildi ve 3484 proje üzerinde çalışılıyor, bura- lardan 540 milyon dolarlık ihracar gerçekleştirildi. ARGE merkezi kuran şirketler arasında Huawei, General Electric, General Mobile, Pfizer, BSA Ev alet- leri Alcatel Lucent, Microsoft, Nortel teletaş, Deva, Mercedes, Ericsson, Siemens de var. Ericsson'un Türkiye Genel Müdürü özgür Tohumcu, açılış cörenindc, Türkiye'de teknoloji ala- nında eğitimi destcklcmek için projeler yaprıklannı be- lirtti. ARGE laboratuvarlannda IPTV ve Mobil TV ça- lışmalarına ilişkin altyapı ve en yeni IMS çekirdek şe- bekesi var. Ulaştırma Bakanı Binali Yıkhrun, Ericsson'un 120 yıl önce Dolmabahı^e Sarayı'na ilk santrali kurdu- ğunu anımsattı ve dünyada son 30 yıl içerisinde bilim ve teknolojide entegrasyon dönemine girildiğini belirtti: "Amerika'da altı bin, Avrupa Birliği ülkelerinde ise iki bin teknopark var. Türkiye'de ise teknopark sayısı bu- gün 40'a yükseldi. Türkiye'nin ARGE harcamaları 2OO9'dabinde8'eyükseldi." Klinik Araştırmalar Pazarı büyüyon Ülkemizde 20 ilaç şirketi klinik araştırmalar yapıyor. Geyen yıl 46 mil- yon dolarlık yatırım yapıldı. Dünyada ilaç araştırmala- rı pazarı ise 90 milyar dolar! Sanofi-Aventis medikal direktörü Edibe Taylan'a göre, Türkiye yılda 1 milyar doları çekebilir. Sanofı Aventis klinik araştırmalara ge- çen yıl 11 milyon dolarlık yatırım yaptı. Şirketin bu amaçJa kurduğu eğitim programı "Akademika" ile eği- tilcn doktorlar bütün dünyada gevcrli "İyi Klinik Uygulamalar Sertifikası" alıyor. Şimdi Birleşik Arap Emirliğinde 600 hekim eğitilecek. Dünyada ARGE laboratuvarlannda 9 bin 200 ye- ni molekül üzerinde çalışılıyor. Ama klinik araştırma ve ruhsat aşamasında olanların sayısı ise şimdilik 2700. 596'sı kanser, 73'ü artrit, 71'i HIV, 6O'ı diyabet ve 57'si Alzheimcrla ilgili ilaçlar. İlac; sektöründc toplam ciro- nun yüzde 18.7'si ARGE harcamalarına gidiyor. Verilen bilgilerc görc, hastalıklara iyi gelebilecek bir molekül kcşfetmek i(,in 10 bin molekülle yola cıkılıyor, klinik araştırmalar safhasına sadece 5 molekül gelebiliyor. TEKNOLOJİ FAKİRİYİZ Öte yandan Ankara Ticaret Odası'nın araştırma- sına göre, Türkiye'nin her yıl verdiği dış ticaret açığı- nın yüzde 98'i teknoloji fakiri olmamızdan kaynakla- nıyor. Yıllardır savunduğumuz bu görüş giderek daha yay- gın ^Kvrelerde kabul gördü. İleri teknoloji ürünlerini it- hal ediyoruz! 2009'da ise ihraç ettiğimiz ileri teknolo- ji ürünü hacıni, sadece 3.1 milyar dolar... Bir otobüs sa- tıyoruz, karşılığında ise 1 kilo kalp pili alabiliyoruz! Sinan Aygül, ATO Başkanı, "Artık yapısal hale gelen cari iş- lem acığını ancak ileri teknoloji ürün üretimine geçe- rek yok edebiliriz" dedi. ATÖ araştırmasına göre, geyın yıl 102.1 milyar do- larlık ihraca içinde, ileri teknoolji ürünü payı 3.1 mil- yar dolar. Bunlar hava taşıtları.uzay araçları aksam ve parçaları, cczacılık ürünleri; ofis, muhasebe v ebilgi iş- lemc makineleri; radyo televizyon ve haberleşme tec- hizat ve cihazlan; tıbbi aletler, hassas optik aletler ve saatler. Buna karşılık, yine 2009 yılında ise 15.5 milyar dolarlık ileri teknoloji ithalatı yapmışız. Bu, toplam 140.8 milyar dolarlık ithalat içinde, yüzde H'lik bir pay oluş- turuyor. 38.7 milyar dolarlık 2009 dış ticaret açığının yüz- de 32'sini, 12.4 milyar dolarlık kısmı ile, ileri teknolo- ji ürünü dış ticaret açığı oluşturdu. 432 ton demir karşılığında 1 ton ilaç alıyoruz. 2612 TİR cimento karşılığında 1 T1R bilgisayar alıyoruz! 7 kilo domates tohunu ithalatına 1 TIR domates ödüyo- ruz. Kocaeli'nde kök hücrelerinden insülin hücresi üretildi A raştırma Kocaeli Üniversitesi Kök Hücre ve GenTedavileri Ardşrırma-UygulamiJ Merkezi (KÖGEM) Müdürü Prof. I>. Eıdal Karaöı ön- derliğindeki ekip tarafından gerı,x;kleştirildi. TÜBİTAK'ın desteğiyle yürürülen çalışmanın ge- lecckte insüline bağımlı jeker hastalığının tedavisin- de uygulanabilecek. Dr. Erdal Karaöz, Tip 1 diyabe- tin, vücudun bakteri, virüs gibi vücuda yabancı orga- nizmalarla savaşmak üzere programlanmış bağışıklık sistemi lıütrelerinin, herhangi bir nedenden dolayı in- sülin üreten hücreleri yabancı olarak algılayıp öldür- mesi sonucu ortaya çıkan bir sağlık sorunu olduğunu anlattı. Tip 1 diyahetliler yaşamlannı dışandan insülin alarak devam ettirebiliyor. Modern tıbbın mevcut ola- naklarıyla total pankreas nakli dışında Tip 1 diyabe- tin kesin tedavisi mumkün değil. Karaöz, Türkiye'de ilk kez ve dünyada az sayıda la- boratuvarın başarabildiği pankreas adacıklarından kök hücre elde etmcyi başardıklarını ve bir süre ön- ce "Cytotherapy" dergisinde yayımlanan çalışmaları- İ nın bu alanda litcratüre önemli katkılar sağladığını bildirdi. Bu hücreler üzerinde yaptıkları ay- rıntılı moleküler düzeydeki ça- lışmalar ile yok ilginç ve yeni bil- gilere ulaştıklarını a<,ıkladı. Karaöz'e göre, bu kök hüc- relerinin şeker hastalığının ortaya (.ıkmasında önem- li rolleri olabilir. Yaklaşık iki yıl sürtn (,-alışma sürcsince 13 araş- tırnuıcı çalıştı ve çılışma verilfrinin bir kısmı üc; ulus- lararası dergide yayımlandı. Karaöz, beş ayrı makale- nin de yayımlanmak üzere olduğunu bildirdi. Dünyada halen 44 merkezde diyabet hastalarına kadavradan adacık nakli yapılıyor. Ancak nakledilen adacıklarda önemli hücresel kayıpların oluşması ne- deniyle bir süre sonra bu hücreler işlevlerini tamamen yitirebiliyor. Bu kapsamda yürütülen başka bir (.alış- ınadan da söz eden Karaöz, kök hücrelerden, insülin salgılayan hücreleri içeren pankreatik adacıkların canlılığını uzun süreli korumayı da dünyada ilk kez de- nedikleri yöntemle başardıklarını bildirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle