25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Ö nerilen değişiklik, anayasanõn siya- sal partiler için öngördüğü kurumsal güvence sisteminin iç mantõğõ ile çe- lişmekte; mücadeleci demokrasi anlayõşõnõ işlemez bir duruma getirmektedir. Önerinin olumlu denebilecek yanõndan başlayalõm. Henüz eylemi bulunmayan par- tinin kapatõlmasõna olanak veren kuralda de- ğişiklik yapõlmasõ doğrudur. Ancak bunun için ilgili anayasa kuralõnõn (AY m. 68/4) kaldõrõlmasõ son derece yanlõş bir yoldur. Adõ geçen kural, TBB 2007 Anayasa Öneri- si’nde yer aldõğõ biçimde değiştirilmelidir: “Bir siyasal partinin tüzüğü, programı ve bunlara eşdeğerdeki düzenlemelerinin bi- rinci fıkra hükümlerine aykırılığı duru- munda, o partinin kapatılması, kanunun daha önce makul bir süre ile sınırlı ola- rak öngöreceği bir uyarı yöntemini dü- zenlemiş olmasına bağlıdır.” Aksi takdirde tüzük ve programõnda “laikliğin kaldırıl- masını, yerine şeriat düzeninin yerleştiril- mesini” veya “proletarya diktatörlüğü- nün tesisini” ya da “ülkenin bölünmesini” uzak amaç olarak öngören partilerin kurul- masõ önlenemez. En büyük sorun odak tanımındaki belirsizlik Değişiklik gerekçesinde, odak haline gel- me nedeniyle siyasi partilerin kapatõlmasõna ilişkin maddi unsurlarda herhangi bir deği- şikliğin yapõlmadõğõ belirtilmektedir. Asõl reform sõfatõnõ hak edecek değişiklik bu alanda yapõlmalõydõ. Çünkü parti kapatma rejiminde en büyük sorun, odak tanõmõndaki yetersizliktir. Eylemi olan parti, herhangi bir aykõrõlõk halinde değil, ancak bu eylem- lerin parti yasaklarõnõn koruduğu değerler için tehdit ve tehlike teşkil etmesi halinde yasaklanabilmelidir. Bu ölçüt, odak tanõmõnõ çok daha belirgin kõlmaktadõr. Bu iki düzeltme, anayasadaki parti yasak- larõnõ Venedik Kriterleri’yle daha uyumlu bir duruma getirmek için yeterlidir. Ama asõl reformun, Siyasi Partiler Kanunu’nda yapõl- masõ gerekir. Bu kanunda anayasadaki ya- saklarõn kapsamõnõ aşan düzenlemeler, halen de yürürlüktedir. Özellikle azõnlõk yaratma başlõklõ 81. madde, partilerin Diyanet İşleri Başkanlõğõ’nõn genel idare içinde yer almasõ- na aykõrõ amaç güdemeyeceğine ilişkin 89. madde, “komünist” adõ altõnda siyasal parti kurulamayacağõna ilişkin 96/3. madde bu ni- teliktedir. Siyasi Partiler Kanunu’nun bu tür hükümlerinde reform yapmadan, bunlarõn içeriğini anayasayla uyumlu hale getirme- den, anayasa değişikliğinden söz etmek ve üstelik bunu yasaklama rejimine ve odak öl- çütüne hiç dokunmadan yapmak, samimi bir yaklaşõm olarak değerlendirilemez. Parti yasağı kavramıyla çelişkili Temelli kapatõlan bir partinin bir başka ad altõnda kurulamayacağõna ilişkin kuralõn (AY m. 69/8) yürürlükten kaldõrõlmasõ ise parti yasağõ kavramõyla açõk bir çelişkidir. Bir partinin kapatõlmasõ haklõ ise onun başka bir adla yeniden kurulmasõnõ önlemek, yasa- ğõn mantõksal gereğidir. Federal Almanya’da da kapatõlmõş partilerin yedek organizasyonu niteliğindeki parti ve örgütler yasaklanmõştõr (Parteiengesetz Paragraf 33). Anayasanõn anõlan kuralõnda belirsizlik olduğu düşünülü- yorsa, kapatõlan bir partinin devamõna ilişkin yasağõ, TBB’nin önerdiği biçimde “eylemi, söylemi veya örgütsel yapısıyla özünde, kapatılan bir siyasal partinin devamı” bi- çiminde somutlaştõrmak mümkündür. AKP önerisinin asıl sorunu Ama AKP önerisinin asõl sorunu, anaya- sa’nõn öngördüğü parti yasaklarõna aykõrõ ey- lemlerin odağõ olan bir partiyi adeta doku- nulmaz bir zõrhõn içine alan bir değişiklik getirmiş olmasõdõr. Buna göre, parti yasakla- rõna dayalõ olarak dava açõlmasõ, TBMM’de grubu bulunan siyasal partilerin beşer millet- vekili ile temsil edileceği özel bir komisyo- nun üçte iki çoğunlukla vereceği izne bağlõ kõlõnmakta ve komisyonun bu konuda vere- ceği karar da yargõ denetimi dõşõnda tutul- maktadõr. Bu düzenleme, anayasanõn doku- nulmaz nitelikteki kurallarõnõn korunmasõnõ, siyasal parti etkinliği yönünden işlemez hale getirecektir. Dava yolunun istisnai olarak işletilebilme- si ise ancak korunan değerler açõsõndan de- mokratik rejim için zaten önemli bir tehdit ya da tehlike oluşturmasõ söz konusu olma- yan marjinal partilere karşõ gerçekleşecek ve bu yönde alõnacak komisyon kararõ da dava- nõn yargõsal yönünü gölgeleyecek bir siyasal bir karar niteliğini taşõyacaktõr. Demokratik rejim için gerek güç ve yapõlarõyla ve gerek- se eylemleriyle gerçekten tehdit ve tehlike teşkil edecek partiler ise önerilen yeni siste- min korumasõ altõna girecektir. SAYFA CUMHURİYET 16 NİSAN 2010 CUMA 14 DİZİ CMYB C M Y B AKP’nin siyasi partilere ilişkin değişiklik önerisi anayasanõn siyasi partiler için öngördüğü kurumsal güvence sistemiyle bağdaşmõyor Anayasanõn mantõğõyla çelişiyor Siyasi Partiler Kanunu’nda reform yapmadan, bunların içeriğini anayasayla uyumlu hale getirmeden, anayasa değişikliğinden söz etmek ve üstelik bunu yasaklama rejimine ve odak ölçütüne hiç dokunmadan yapmak, samimi bir yaklaşım olarak değerlendirilemez. AKP önerisinin asıl sorunu, anayasa’nın öngördüğü parti yasaklarına aykırı eylemlerin odağı olan bir partiyi adeta dokunulmaz bir zırhın içine alan bir değişiklik getirmiş olmasıdır. Dava açılması, TBMM’deki partilerin iznine bağlı kılınmakta ve bu karar da yargı denetimi dışında tutulmaktadır. A KP’nin bu düzenlemeyi kendisini korumak için hazõrladõğõ söylemi, getirilen sistemin çağrõştõrdõğõ ilk izlenimdir. Ancak kanaatimce bu düzen- lemede dõşarõdan gelen talepler de belir- leyici rol oynamõştõr. “Kürt açılımı” olarak başlayõp, sonradan “Demokratik açılım” adõnõ alan girişim ilk ortaya atõl- dõğõnda, Carnegie Uluslararasõ Barõş Vakfõ’nõn (Carnegie Endowment) üst dü- zey uzmanlarõndan Prof. Henri Barkey, “Kürt açılımı önünde en büyük engel Anayasa Mahkemesi’dir” açõklamasõn- da bulunmuş ve Hürriyet gazetesi yazar- larõndan Mehmet Y. Yılmaz Amerikalõ profesörün bu açõklamasõnõ “ABD’den atılmış bir işaret fişeği” olarak nitelen- dirmiştir. (Bkz. 14 ve 28 Ağustos 2009 tarihli Hürriyet.) Nitekim Amerikalõ profesör, kendi sa- vunduğu politika açõsõndan haklõ çõkmõş ve Anayasa Mahkemesi, 11.12.2009 ta- rih ve E. 2007/1 (parti kapatma) ve K. 2009/4 sayõlõ kararõyla Kürt açõlõmõnõn önemli unsuru olarak görülen DTP’yi kapatmõştõr. Bu kararõ okuyanlar, kararda Venedik Kriterleri’nin şiddet unsuru yö- nünden herhangi bir aykõrõlõk bulamaz- lar. Kararda parti ileri gelenlerinin ayrõ bir ulusun varlõğõndan söz eden, terör ör- gütü ve liderini Kürt ulusunun lideri ola- rak gören, terör örgütünü öven, örgütün şiddet kullanmasõnõ haklõ bulan konuşma ve eylemleri bir bir sergilenmekte, do- laysõz kanõtlarla ve mahkeme kararlarõy- la ortaya koyulmaktadõr. Ama bu yeterli değildir. Dõşarõdan da- yatõlan “Kürt açılımı” girişimi, bu nite- likteki bir partinin bile kapatõlmasõnõ is- tememektedir. Hiç kuşku yok ki AKP’nin önerdiği değişiklik daha önce yürürlükte olsaydõ, DTP için dava açõl- masõ mümkün olamazdõ. “Kürt açılımı” demokratik anayasal düzenimiz çerçevesinde elbette ki destek görmelidir. Ama AKP önerisindeki bi- çim ve içeriği ile siyasal partilerle ilgili değişikliği, yukarõda somut olarak gös- terdiğimiz sonuçlarõ bakõmõndan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasõ’nõn değişmez il- keleriyle bağdaştõrmak olanaksõzdõr. S on olarak siyasal partilerin mali denetimi konusunda yapõlmak istenen bir başka de- ğişikliğe de işaret etmek gerekir. 1961 ve 1982 anayasalarõnda Anayasa Mahkemesi’nin yetkisine verilmiş bulunan siyasi partilerin mali denetimi, AKP’nin anayasa değişikliği önerisin- de Sayõştay’a bõrakõlmaktadõr. Gerekçede, Ana- yasa Mahkemesi’nin mali denetim sõrasõnda Sa- yõştay’dan destek almasõ, sanki bu denetimi ger- çekte Sayõştay yapõyormuş da ona bõrakõlmasõ formaliteymiş gibi bir anlayõş yansõtõlmaktadõr. Anayasa Mahkemesi’nin Sayõştay’dan yardõm almasõ, bir çeşit danõşma niteliği taşõr. Sonuçta kesin kararõ verecek olan Sayõştay değil, Anaya- sa Mahkemesi’dir. Ayrõca gerekçede denetimin Sayõştay’ca yapõlmasõ yönünde sanki mutabakat varmõş gibi bir ifade kullanõlmasõ da gerçeği yansõtmamaktadõr. Bugüne kadar yapõlmõş kap- samlõ anayasa çalõşmalarõnõn hiçbirinde bu yön- de bir öneri yer almamõştõr. Ne TÜSİAD, ne TOBB tarafõndan çeşitli bilim adamlarõna hazõr- latõlan anayasa önerilerinde böyle bir öneri göre- bilirsiniz. Zafer Üskül’ün 1992 yõlõnda hazõrla- dõğõ “Geniş Tabanlı Bir Uzlaşma Arayışı İçin Karşılaştırmalı Anayasa Taslağı”nda da böyle bir hüküm yoktur. Anayasa Mahkemesi’nin ken- di görev alanõyla ilgili olarak 2003 yõlõ sonunda hazõrladõğõ önerilerde de böyle bir talep yer al- mamõştõr. Bu kurala yer veren tek taslak, Ergun Özbudun ve arkadaşlarõnõn AKP için hazõrladõk- larõ taslaktõr. Yani sözü edilen mutabakat, kendi görevlendirdiği kişilerle olan mutabakattõr. Siyasal partilerin mali denetiminin Sayõştay’õn mutlak yetkisine bõrakõlmasõ, siyasal partilerin niteliğini kavrayamayan bir anlayõşõ yansõtõr. Si- yasal partiler, tüm kamusal işlevlerine rağmen iktisadi güç odaklarõndan, yabancõ devlet ve ku- ruluşlardan bağõmsõz olmalarõ ne kadar gereki- yorsa, devletten de bağõmsõz olmalarõ en az o ka- dar gerekli olan kuruluşlardõr. Aksi görüşün mantõki sonucu devlet partisidir. TOBB’un önerisi Bu anlamda Sayõştay’õn yargõ kuruluşu olarak görülmesi de son derece yanlõştõr. TBB önerisin- de Sayõştay’a yargõ kuruluşlarõ arasõnda değil, 1961 Anayasasõ’nda olduğu gibi İktisadi ve Mali Hükümler bölümünde yer verilmiş ve bunun ge- rekçesi şöyle açõklanmõştõr: “1961 Anayasasõ Sa- yõştay’õ yargõ bölümüne koymamõş, “iktisadi ve mali hükümler” başlõğõ altõnda düzenlemiştir. Bunun nedeni Sayõştay’õn yargõ organõ niteliği taşõmamasõdõr. 1982 Anayasasõ’nõn Sayõştay’a yargõ bölümü içinde yer vermesi de yanõltõcõdõr. Nitekim Anayasa Mahkemesi de 1991 yõlõnda verdiği bir kararda Sayõştay’õn sorumlularõn he- sap ve işlemlerini kesin hükme bağlamasõnõ ve buna karşõ karar düzeltme isteminde bulunulabil- mesini “yargõnõn temeli olan sav savunma ve ka- rar sürecine aykõrõ” bulmuştur. Anayasa Mahke- mesi’ne göre, “bu tür başvuru yollarõ uyuşmazlõ- ğõn temel çözüm yolu olan ve taraflarõn varlõğõna dayanan ‘dava’ gibi değerlendirilemez.” Mahke- me sonuçta Sayõştay’õ bir yargõ organõ olarak görmemekte, aleyhine hiçbir yargõ organõna baş- vurulamamasõnõn anayasadan kaynaklandõğõnõ belirterek Sayõştay’õ “kendine özgü” bir anayasa kurumu olarak nitelemektedir. Esasen yürürlük- teki anayasanõn 160. maddesinin üçüncü fõkra- sõnda yer alan “Vergi ve benzeri mali yükümlü- lükler ve ödevler hakkõnda Danõştay ve Sayõştay kararlarõ arasõndaki uyuşmazlõklarda Danõştay kararlarõ esas alõnõr” şeklindeki kural da Anaya- sa Mahkemesi kararõnõ doğrular niteliktedir. Sa- yõştay’la ilgili olarak 1982 Anayasasõ ile oluştu- rulan bu yapay konumda õsrar etmek anlamsõz- dõr. Bu nedenle Sayõştay 1961 Anayasasõ’nda ol- duğu gibi gerçek niteliğine uygun olarak “Mali ve Ekonomik Hükümler” bölümünde yer almalõ ve kesin kararlarõ da idari işlem niteliğine uygun olarak Danõştay’ca denetlenmelidir.” Partilerin mali denetiminin parti özgürlüğü ba- kõmõndan son derece önemli sonuçlarõ vardõr. Bu nedenle kuruluş ve kökenleri itibarõyla özel hu- kuka dahil olan ve anayasanõn kendilerine tanõdõ- ğõ kamusal işlevlere rağmen, çok partili yaşam ilkesinin bir gereği olarak devletten bağõmsõz ol- malarõ gereken siyasal partileri, TBMM adõna genel ve katma bütçeli dairelerin gelir ve gider- leriyle mallarõnõ denetlemekle görevli kõlõnmõş; kararlarõ yargõ denetimine tabi olmayan bir orga- na denetletmenin, parti özgürlüğüne ve güvence- sine aykõrõ sonuçlar vereceği kuşkusuzdur. AKP’nin anayasa değişikliği önerisinde bu tabloyu tamamlayan bir başka düzenleme, anayasanõn 69. maddesinin altõncõ fõkrasõnõn sonuna “Meclis çalışmalarında- ki oy ve sözler, Meclis’te ileri sü- rülen düşünceler ile idarenin eylem ve işlemleri, odaklaşma- nın tespitinde gözetilemez” ku- ralõnõn eklenmiş olmasõdõr. Bu değişiklik gerçekleşirse, parti üye- lerinin ve/veya ileri gelenlerinin Meclis içinde ya da merkezi ya da yerel yönetim hizmetleri sõrasõnda işleyecekleri parti yasağõ kapsa- mõndaki eylemleri partiyi bağla- mayacaktõr. Oysa bu alanlar par- ti yasaklarõna aykõrõ eylemlerin en etkili olarak işlendikleri alanlardõr. Bunlarõn Meclis içinde işlenenle- ri, zaten hiçbir cezai sorumluluk getirmemektedir. Parti yasaklarõ- nõn serbestçe ihlal edilebilmesi için, bundan daha uygun bir hu- kuksal ortam yaratõlamazdõ. Bu şartlar altõnda laiklik ilkesini, yu- karõdaki kanallarõ kullanarak açõk- ça çiğneyen bir partiyi bu eylem- lerden sorumlu tutmak mümkün olamayacaktõr. Aynõ şey devletin ülkesi ve ulusuyla bölünmez bü- tünlüğüne açõkça aykõrõ eylemler için de geçerlidir. Öte yandan ge- tirilen sistem, bu ilkeleri koruma- nõn güvencesi olan yargõ düzeni- ni, önemli bir kapsamda işlevsiz bõrakmaktadõr. Yargõ organõnõn siyasal iktidarõn etki alanõna terk edilen bir düzende, ülke ve ulus bütünlüğünü, laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti ilkesini ko- rumak mümkün değildir. Dõş talepler belirleyici rol oynadõ ANAYASANIN 69. MADDESİNİN ALTINCI FIKRASINDAKİ DEĞİŞİKLİK Siyasal partiler alanõnda ge- tirildiği ileri sürülen özgürlük, parti yasaklarõyla korunan de- ğerleri tahrip özgürlüğüdür. Bu girişimi, anayasanõn siya- sal partiler için öngördüğü re- jimin iç mantõğõ ile bağdaştõr- mak olanaksõzdõr. Oysa Yargõtay Cumhuriyet Başsavcõsõ’nõn siyasal parti- lerin kapatõlmasõ için doğrudan dava açmasõ, demokratik reji- min işleyişi açõsõndan yete- rince güvenceli görülmüyorsa bunu anayasal sistem içinde kalarak da çözmek mümkün- dür. Siyasi Partiler Kanu- nu’nun 99. maddesinde Yar- gõtay ceza daireleri başkanla- rõndan oluşan bir kurul oluş- turulmuştur. Bu kurulun gö- revi, Bakanlar Kurulu’nun ka- rarõ üzerine Adalet Bakanõ’nõn veya yasada aranan koşullara sahip bir siyasal partinin, bel- li bir partinin kapatõlmasõ için cumhuriyet başsavcõlõğõna baş- vurmasõ ve bu başvurunun reddedilmesi halinde, yapõla- cak itirazlarõ incelemektir. İş- te bu kurulun görev ve yetki alanõ genişletilerek, aleyhine Yargõtay Başsavcõlõğõ’nca re- sen açõlan partiye kurul nez- dinde itiraz hakkõ tanõnabilir. Bunun için gerekirse, açõklõk sağlamak üzere anayasa de- ğişikliğine de gidilebilir. Ama yargõya güveni olmayanlar hukuksal prosedür yerine, sis- temi tahrip edecek keyfi siya- sal çözümleri tercih eder. DAVA AÇILAN PARTİYE KURULDA İTİRAZ HAKKI TANINABİLİRDİ Partilerin mali denetiminin Sayıştay’a verilmesi yanlış Anayasa Mahkemesi, geçen aralık ayında “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak ha- line geldiği” gerekçesiyle DTP’nin kapatılmasına oybirliğiyle karar vermişti. Ahmet Türk de dahil 37 kişiye 5 yıl siyaset yasağı getirilmişti. S Ü R E C E K AKP hükümetinin ‘Kürt Açı- lımı’nın ardından, terörist ba- şı Öcalan’ın talimatıyla 2009 yılının Ekim ayında Kandil ve Mahmur kamplarından seçi- len 34 PKK’linin konvoy ha- linde Habur’a giriş yapması tartışma yaratmıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle