22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
kendiliğinden verdiğimiz o arkasındaki temel cevaplarm besler. En fenası da çok düşünceyi “doğal”dır; çevremizisaran hava gibi görünmezdir oradadır. Bunun ama böyle olduğunu bilimsel yollarlada gösterebiliriz. sanat, edebiyat daha Ama etkili bir şekilde yapar bu maske düşürme işlemini: Duvularımızyoluyla bir deneyim olarak yaşamamızı sağlar. Ama bakın Shakespeare bize hayarın oyun sahnesi olduğunu bir m uştulamıştı yıllar yıllar eı’vel. Bu anlamda Oğuz Atay’ıda anmali. İdeolojik olanın kurduğu sınırlarınısonsuzca dünyanın karakterlerdir onunkiler. Dili, yumruklayan söylemikırmak dışında edebiyatın, sanatın yapabileceği bir şey olmadığını bize anlatır. Ben dc buna inanıyorum. Sanat söylemkurmaz, kırar. Söylemkurmak her zaman iktidarın işlevi. söz açmışShakespeare ken. “Karanlıkta öyküsü imdada Bir rüvanın içindevken Fırat (ya da biz öylesamiken). hikdvede de rüvanın ya da zihinscl bir oyunun parçası. havaller içinde. asansörde karanlıklar içinde kalan Güliıı. Nedir yapmayaçalıştığınıztam olarak? Gülin in de dediği gibi oyun mu tüm bunlar? Keşke o kadar basit olsa. Keşke her şey bir kamera şakası olsa. Işıklar yansa ve tüm bunların bir sürpriz parti olduğu ortaya çıksa. Ama öyle olmaz. Hayat en can acıtıcı olanı hep en sona saklar. Rüyalar,oyunlar, masallar, hikayelerhep bu can acıtıcı olanla başa çıkabilmek için zihnimizin sarildığışeyler. Tabii orada korkularımızvardır. Bu öykünün da özelliği tek etki üzerine kurulmamış olması. Edgar AlIanPoe’dan beri ki biliyoruz öykü tek etki üzerine kurulur. bu öykünün farklı Ben bölümlerinin farklı etkiler yaratmasına çalıştım. Gerçek hayatta olduğu gibi. Bir gün yabancı biriyle bir asansörde kalırsmız o kısacık süre boyunca çok ve farklı duygu durumlarını yaşayabilirsiniz. çağımızıngüvensiz, Hele bir de mutsuz metropol insanlarından biriyseniz. Bütün gününü düşler içinde geçiren de var bir övkünüzde. köle (“Kendi Uzerine Kapanan Köle Hakkında “) Efendi anlatıcımızda kölesinin dış dünyayı bulunduğumuz yerin uzağında tutmaya çabalavan bir muhafiz sanki... Gerilim içinde bahseder efendi! Kölesinin olduğundan dış dünyayı düşünürken iç dünyasında efendileşebileceğinimi unuru yor efendi, ne dersiniz? Köle ile efendisi arasında bir diyalektik dönüşüm yaratmayaçalıştım. Elbette öncüllerini Hegel’de, Orhan Pamuk’un Beyaz Kale’sinde bir fikir. bulabileceğirniz Burada benim katkim belki de yazı yoluyla bu dönüşümünüzerine kapanmasına kendi Aslında Bevaz Kale’de dc çalışmaktı. benzer motif vardır ama o daha uzun bir metin olduğu için iki kişinin ait olduğu kültürü dc yanlarında getirdiiçin farklı bir düzeye sıçrıvor. Benim övküm çok daha basit. Hatta ortada belki de iki farklı kişi bile ‘a da her şey yazı nın. yazma ediminin sonucu mu? Labirentleşen bir ve çıkışsızbir sürece doi’rtı Öyle dc diyebiliriz tabii. Aslında çıkışsızolan, labirent gibi çevremizi kuşatan kendi hayatımızdan, bu üzerindeki acınası dünya varokışumuzdan değil. Kölesi başka bir şey bu varoluşa diklendiğimiz, olduğumuz kafa tuttuğumuz, onu değiştirdiğimiz de olmuyor değil. 0 zaman kölenin efendiye dönüştüğü ama içinde hep o köle nüvesini taşıdığı anlar vaşanır. Labirentin içinde trajik bir şekilde koşturan kölenin içinde tüm bunlara kafa tutacak bir efendinin yaşaması gibi. en nihavetiııde kölevle efendinin yerini değiştirivor ya da kahramanı yazar,yazarı kahraman o1up çıkıyor... SARAN ÇEVREMIZİ KUŞKU Küçük bir olasılığıdev bir paranovaa dönüştüren. sonra da bundan zevk alan biri çıkıyor karşımıza bir başka öykii“Kuşku“da. Aslında başlardaki soruda imlediğim gibi. bir eserlikli insan dün vası burada karşımıza çıkı;’or... Ne dersiniz? Verdiim karşı çıkar mısmız? Bu paranoyalar metropol hayatıyla gelişiyor.Artık kuşku birlikte çevremizi tek duygudur şehirde. saran Metroda sarı çizgiyigeçmemenizi söyleyenses aynı zamanda şunu da belirtir: Sahipsizçantalardan uzak durun. Bu uyarının içeriği bence çok travmatik. Sürekli olarak var, bir tehlike. Hem de en akıl dışı olasılik şekillerde bulabilir bizi. Tabii gelip korkularla örülen metropolün görünmez aldmı da ruhunu da esir alıveriyor.’ “Her ŞeyBaşa Dönüyor” diyorsunuz sona yakın öykülerden birinde. Hatta adı bu öykünün. Çok karamsar bir dünya çiziyorsunuz: “Zaman geçerken azalıyor.Büyürken küçülüyoruz. Yaşadıkçayaşavacağımız (...> azaiıyor Yalnızız.Ardımızda bıraktığımızdan başkasıyok. Nedir bu baştan kavbediş hali? Dünya üzerindeki zavallıhalimizi düşününce çok iyimserolamıyor insan. Sonu ölüm gibi korkunç bir yok oluşla biten bir hikaye bizimkisi. mutlu bir hayat da yaşasak, Harika, acılar içinde de geçirsek sahip olduğumuz sonu hiç şaşırımıyor,hep ömrün ölümle bitiyor. Bu duruma tahammül etmek gerçekten de çok zordur. Bu yüzden insanlik emeklenieye başladığı beri babasına benzer bir çağlardan güçlü yaratıcıimgesiıiesığınmış;onu her yerde gözeten, iyi bir çocuk ödüllendiren, yaramazlık olduğunda cezalandıran. Bu bir rüya yaptığında tabii. sonu belli, düzgün Başı kurgularıyla da aslında bu edebiyat korkumuzu çoğu zaman; her şeyin hafifletir bir anlamı olduğu yanilsamasını kendimize güvenimizisağlar. yaratarak Ama işte ölüm o kadar güçlü bir korku yaratıyor ki zihnimizintüm kimyası değişebiliyor,dayanma cesaretini de birinin bizi gördüğü umudundan alıyoruz,gerçek olmadığını çok derinimizden bilmemize rağmen... Bir hiç olmadığımızın kanıtı olsun istiyoruz. Cevabını alamamaktan korktuğuniuz o soruyu asla yüksek için de seslesormuvoruz: Tanrı beni göriiyor “ “Daha iyi bir baba” olma yolunda uygulanabilir önerilerin yer aldığı bu kitap, yaşama duyarlı ve kendini geliştirmek isteyen ebeveynler için vazgeçilmez bir başvuru kaynağı. Tanrı Beni Görüyor mu?! Mııraı Gü!soi’/ Cız,, Yayı,ıiarı/296 1089 .ç. CUMHURİYET KıTAP SAYI SAYFA 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle