19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
30 ARALIK 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Mimarlar Odası ve 78’liler Derneği Ulucanlar’ın aslına uygun restore edilmediği görüşünde DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ ‘Gerçeğin izleri tamamen silindi’ Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamıyla anılan Ulucanlar Cezaevi’nin aslına uygun olarak restore edilmeden müzeye dönüştürülmesi tepki topluyor. SELDA GÜNEYSU Bu Halkın Mayası... Bir yıl daha kopup gitti hayatımızdan... Acıyla, hüzünle, özlemle, öfkeyle, hınçla dopdolu geçen koca bir yıl... Yazdığım yazılara göz gezdirdim, iyiye, güzele, umuda dair karaladığım satırlar olmuş mu diye... Bazı kitaplar ve birkaç yiğit insana dair düşünceler dışında, bir tek yazı bulamadım, ne yazık ki!.. Aslında yıllardır böyle değil miydi.. Geçen yıl, bir önceki yıl, beş yıl önce farklı mıydı sanki.. İnsanı insan yapan erdemlerin üzerini kapkara bir şal gibi örten korku, yıllardır imparatorluğunu ilan etmemiş miydi bu ülkede?.. Kapalı kapılar ardında dillendirilen şikâyetler dışında, kaç kişi toplumun üzerine sonsuz bir karanlık gibi çöken zorbalığa başkaldırabildi?.. Kaç kişi, bütün suçları bu ülkeyi, cumhuriyeti, çocuklarımızın geleceğini savunmak olan o yiğit insanları desteklemek için Silivri mahkemelerinin kapısına yığıldı?.. Hangi sivil toplum örgütü, meydanlarda acımasızca dayak yiyen gençlerin, işçilerin, emekçilerin yanında yer aldı?.. Kaç kişi, korku imparatorluğuna karşı “özgürlük” diye, “demokrasi” diye haykırdı?.. Bu sözcükleri hayâsızca sömüren, kirleten “aydın” kılıklı uşaklara karşı kim ayağa kalkabildi, yalanlarını suratlarına çarpabildi?.. Birkaç “Don Kişot” dışında, koca bir hiç!.. Yıllar böyle geçti... Korkuları büyüterek, giderek korkaklaşarak, korkaklaştıkça yok olarak 2010’u da tamamladık... Ama bu yıl farklı... Bu yıl korkunun ecele faydası yok... Bu yıl, büzülmenin, dört duvar arasında fısıldaşarak şikâyet etmenin, olmadı yok saymanın, görmezden gelmenin, hatta yaltaklanmanın(!) bile hiç faydası yok... Çünkü bu yıl, son yıl!.. Bu yılın tam ortasında, efendilerin yazdığı “büyük proje”nin geleceği olanca çıplaklığı ile ortaya çıkacak... Bu güzelim ülke daha da uşaklaşarak yeni “Galiçyalarda” piyon mu olacak, yoksa uzun zamandır unuttuğu haysiyetini yeniden kuşanarak dimdik ayağa mı kalkacak, hep birlikte göreceğiz... Ben umutluyum... En umutsuz, en “olmaz” denilen zamanlarda, en “yenilmez” bilinenlere karşı meydan okuyan bu halkın “tarihi tekrarlayacağına” inanıyorum... Daha “dün” denilecek denli yakın geçmişte “tarih yazarak” mazlum uluslara ışık olmuş bu halkın, kendi aydınlığını yaratacağına, tarihe bir kez daha damgasını vuracağına, üstelik yürekten inanıyorum... Bu halkın bir evladı olarak, bu halkın mayasına kefilim... EMİNE ERDOĞAN ANKARA Mimarlar Odası Ankara Şube yönetimi ile Ankara 78’liler Derneği yönetimi, işkencelerle, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamıyla hafızalarda yerini alan, AKP’li Altındağ Belediyesi’nce müzeye dönüştürülen Ulucanlar Cezaevi’ndeki restorasyonu “aslına uygun olmadığı” gerekçesiyle eleştiriyor. Cezaevindeki mevcut değerlerin korunmadığı, duvarlardaki yazıların bir kısmının silindiği, hatta Deniz Gezmiş’lerin idam edildiği darağacının bile boyandığı belirtiliyor. Ulucanlar Cezaevi 2006 yılında boşaltılmasıyla birlikte Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından açılan yarışma ve kampanya ile yıkılmaktan kurtulmuş ve korunmaya alınmıştı. Bir süre sonra da cezaevinde AKP’li Altındağ Belediyesi tarafından restorasyon çalışmalarına başlanmıştı. Bunun için bir proje yarışması düzenlenmişti. Ancak müzeye dönüştürülen cezaevinde projeye uyulmadığı ve tarihi izlerin silindiği belirtiliyor. Kerbela’ya özel ilgi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan’ın eşi Emine Erdoğan ile kızı Sümeyye Erdoğan, 18 bakan eşi ile birlikte, Ankara Devlet Tiyatrosu’nun (ADT) yapımı olan, gazetemiz yazarı Ayşe Emel Mesci’nin yönettiği “Kerbela” adlı oyunu izledi. Emine Erdoğan, kızı Sümeyye Erdoğan ve 18 bakan eşi ile birlikte izlediği “Kerbela” adlı oyunda gözyaşlarını tutamadı. Büyük Tiyatro’da oyunu izlemeye gelen Erdoğan’ı, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın eşi Gülten Günay ile Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin karşıladı. Oyunu izleyenler arasında Sare Davutoğlu, Zeynep Babacan, Gülten Çiçek, Semiha Yıldırım ve Beyhan Bağış da vardı. Erdoğan, oyuncuları tebrik ederek “Çok güzel bir oyun çıkarmışlar” dedi. Gazetemiz yazarı Ayşe Emel Mesci’nin yönettiği oyunun başlıca rollerini, Rengin Samurçay, Aysel Çakar Kara, Ötüken Hürmüzlü, Gül Gökçe, Alpay Ulusoy ve Erdinç Gülener paylaşıyor. Pekçok tarihi ismin tutulduğu Ulucanlar, 2006 yılında boşaltılmıştı. çok değiştirildiğini belirterek şunları kaydetti: “Yaşananların izleri silinerek müze yapılmaz. Cumhuriyetle yaşıt yapı katledilmiş.” Mimarlar Odası Ankara Şube yönetimi de restorasyon sırasında projeye uyulmadığını belirtti. Daha önce odaya bağlı mimarların cezaevinde incelemelerde bulunmak amacıyla gittikleri ancak “restorasyon tamamlanmadı, giremezsiniz” denilerek engellendikleri belirtilen açıklamada “Görülmüştür ki restorasyon süreçlerini gizli kapaklı yürüten AKP’li Altındağ Belediyesi, siyasi tarih okunmasından rahatsız olmuştur. Bu sürecin en önemli aktörlerinden olan mimarlara cezaevi kapılarını kapatmıştır” denildi. DARAĞACI GÜNAY’I RAHATSIZ ETTİ Ulucanlar Cezaevi’nde incelemelerde bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, müze uygulaması kapsamında girişe yerleştirilen darağacından rahatsız oldu. Bir gazetecinin “İbret alınması için konulmuş” demesi üzerine Günay, “Kötü şeyler yapılmışsa bütün kötü şeyleri aynen hatırlamak, yazmak olabilir. Ama benim içim karardı” dedi. “Türkiye’nin demokrasi tarihinin acılarını yaşamış insanların yüreğini özel olarak burkabilir. Bunu da sizin anlayışla karşılamanızı temenni ediyorum” diye konuşan Günay, Madımak ve Yassıada’da da Ulucanlar’daki gibi bir düzenleme yapacakları bilgisini verdi. ‘İzler yok edilmiş’ Ankara 78’liler Derneği Başkanı Hüseyin Esentürk, restorasyon sırasında cezaevindeki mevcut hücrelerin yapısının Canım İzmir’im PERİHAN ERGUN AKP’nin Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik “İzmir’den bir türlü armoni çıkmıyor, kakafoni çıkıyor” dedikten sonra orayı burnundan sümükler akan, kirli yüzlü çocuk nitelemeleri ile çizme hünerini de göstermiş. Bu çirkin tanım ancak gülümsenerek yadsınır. 8 yıllık iktidarları süresince ulusumuzu hiç alışmadığımız biçimde etnik, yöresel, inançsal, sanatsal, kültürel, örneğin Başbakan’ın ekranlardan İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif’in anıldığı ölüm gününde ekranlardan onun hiç aklımızın köşesinden geçmeyen Arnavut kökenli oluşu ve daha birçok konuda bölücü tanımlamaları yetmezcesine bir de anlaşılan kendilerine aykırı düşen bölge ve kentleri aşağılamak güdüsüne kapılmışlar. Yazık!.. 6 yaşıma bastığım günlerde 1935’in Şubat’ında babamın işi nedeniyle doğduğum yer olan İzmir’den İstanbul’a göçmüştük. Buraya ulaştığımız gün İzmir’de sadece bir kez yağışını çok şaşırarak gördüğüm kar İstanbul’u bembeyaz kaplamıştı. Yerleşme koşullarımız tam oluşamadığından ilk gece çok üşümüş olacağım ki “Anne hadi İzmir’e gidelim. Burası çok soğuk” diye ortalığı birbirine katmıştım. Bir de babamın yakın dostu olduğu için İzmir’de Yıldırım Kemal İlkokulu müdürünün kayırmasıyla yaşım tutmadığı halde okula kaydolmuştum. Birinci dönem tasdiknamesiyle o günlerde karne dönemleri 3 devreydi Kasımpaşa 9. İlkokulu’na başvurduğumuzda yaş durumum nedeniyle, gene o tarihlerde ilkokula kayıt yaşı 78’di, kaydım yapılamamıştı. İşte bu nedenlerle ve çocuksu duygularla halen oturmakta olduğum BeyoğluAynalıçeşme semtindeki akranlarım arasına karışamamış, yöreye yabancı kalmıştım... Bu gereksiz görülebilecek anılara değinmekteki amacım, hemen tüm İzmirlilerin o tatlı şirin kente olan bağlılığının bir örneği olmamdan kaynaklanmaktadır. Yazları Marmara’nın incileri Prens Adaları’nın en güzeli Burgazada’da oturuyor olmama karşın, İzmir hep içimde özlemini çektiğim bir kenttir. Bizlere Ulu Önder’imizin kutsanası armağanı olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurtuluş Savaşı sonucu oluşturulup armağan edilmesinde de İzmir’in büyük yeri vardır. Şöyle ki: 15 Mayıs 1919 günü İzmir Yunan ordularınca işgal edilmiş, 16 Mayıs 1919 günü Mustafa Kemal hemen Bandırma vapuruyla istilacıları ülkeden kovmak kararlılığıyla Anadolu’ya geçmek ve Samsun’a ulaşmak için İstanbul’dan denize açılmıştı. Dört yıla yakın TSK ile halkın birlikte savunması sonucu Kurtuluş Savaşımızın zaferiyle 9 Eylül 1922’de düşman, İzmir’den denize dökülmüştü. İşgalde şehitler veren, yuvaları darmaduman olan bu acıları tümüyle yaşayan sülalemden arta kalabilen anneannemle anacığımdan aralıksız dinlediğim o günlerin gerçek yıkımlarını canlı tarih olarak öğrenmiş bulunuyorum. Bu gerçekliklerle kişiliğimde vatan, millet ve Atatürk’e tutkumun oluşmasında İzmir’in büyük yeri vardır. Bunun için Hüseyin Çelik’in yakışıksız İzmir tanımı içimi çok acıttı. Beyinlerine saplanmış olan bu aymazlıklarla memlekete çok zarar veriyorlar. Biraz şanlı tarihimizle necip halkımızı tanısınlar; zaten çok pahalıya malolan şehitler gaziler yurdunun ve Cumhuriyetin kıymetini bilenler onlara bu toprakları bırakmazlar ve de bırakmayacaklar! Geçen hafta 23 Aralık 1930’da Nakşi Derviş Mehmet ile gerici arkadaşlarının kalkışmasıyla Devrim Şehidi ettikleri öğretmen kökenli Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay Menemen’de katledilişinin 80. yılında da Yıldıztepe’deki anıtı önünde her zamanki gibi borçluluğu bilen Egeliler, özellikle de İzmirlilerin oluşturduğu yığınlarla anıldı. Bu daima çok görkemli anmalarda da aklımın erdiği yıllarda ailemle hep bulundum. Rastlantı olarak o günlerin rahmetle andığım garnizon Komutanı Bahri Atasoy’un da yakınımız oluşu Menemen’de devrime inanmış Kubilay’ı acımasızca öldüren yobazların işgalci düşmanla aynı düzeyde olduklarını o yaşlarımda izlediklerimle de öğrenmiş oldum. Yaradan’dan yeni yılda dileğim; bizleri, ülkemin üzerine çöreklenmiş olan karabulutlardan kurtarırken, Silivri zindanında suçları kanıtlanmadan yıllardır tutuklanmış olan, cumhuriyet sevdalılarının da tez elden özgürlüklerine kavuşmalarıdır... HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Bir Yurtsevere Mektup (94) Sevgili kardeşim Balbay, 2010 yılını da bitirdik.. Yılın son mektubunu yazıyorum sana, 94. mektubumu.. Önceki gün “2011 Umut Yılı Olsun” başlıklı yazını okudum. Son paragraf, güzelim ülkemizin içinde yaşadığı karabasanı anlatıyor aslında... 2011 bence umudun, güneşli günlerin yılı olacak.. Zalimlerin, sırtını zalimlere yaslamış haysiyet düşkünü uşakların hesap yılı olacak... Yıllardır “Zulümhane”de bedel ödeyen yurtseverlerin özgür kaldığı, korku imparatorluğunun yıkıldığı bir yıl olacak... Ve ben, 31 Aralık gecesi, saat tam 24.00’te nerede olursam olayım, yüreğim sizlerle birlikte, sizlerin ve vatanın özgürlüğüne kadeh kaldıracağım. Seni ve tüm yurtseverleri, dışarıdaki milyonlar adına, bir yurtseverin tüm gücü, sıcaklığı, özlemi ve kararlılığı ile kucaklıyorum kardeşim... eposta: [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI BULMACA [email protected] SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] 1/ Sacda pişirilen yuvarlak pi 1 de. 2/ Maden 2 leri yontmada 3 kullanılan çelik araç... “Be 4 nim adım dert 5 li dolap / Su 6 yum akar yalap yalap / 7 Böyle emrey 8 lemiş / Der 9 dim vardır ini1 2 3 4 5 6 7 8 9 lerim” (Yunus Emre). 3/ Delişmen, zı 1 D E V E C İ N A pır, hayta. 4/ Mardin 2 O K A L İ P T Ü S ilinde ünlü bir ören 3 L İ R C İ A T yeri... Bir renk. 5/ 4 A M A N İ L A R Düşünce... Üye. 6/ 5 Y K AMP A L A Küçük kareler biçi 6 L A R İ S A F minde kesilmiş ha 7 I R G A T E K O mur katları arasına 8 K A R R OM B kıyma konularak ya 9 Ç İ T D İ Z İ pılan bir İtalyan yemeği. 7/ Kullanma süresi... Bir çocuğun her türlü durum ve davranışlarından sorumlu olan kimse. 8/ Rütbesiz asker... Cerahat. 9/ Dondurulmuş meyve suyundan yapılan bir tür pelte. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Sac üzerinde pişirilen bir tür ekmek. 2/ Zehir... Bir çemberin içinde kalan, düzlem parçası. 3/ “Ağaçsansarı” da denilen, postu değerli bir hayvan. 4/ Uzaklık işareti... Bazı eylemlerin yapılmasına ya da yapılmamasına yol açan içgüdüsel eğilim. 5/ Halk dilinde nisan ayına verilen ad... Radyum elementinin simgesi. 6/ Ucu halkalı cıvata.. Koyunun bilimsel adı. 7/ Telefon sözü... Herkesin gözü önünde yapılan. 8/ İslam inancına göre, şeytanın Tanrı’ya başkaldırmadan önceki adı. 9/ Kalın bükülmüş sicim... Bir nota... Sahip, malik. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle