29 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Doğu Anadolu'nun temiz topraklarından temiz ürün NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Doğu Anadolu Tarımsal Üreticiler ve Besiciler Birliği Başkanı Nazmi Ilıcalı, Doğu Anadolu çiftçisi ve üreticisinin, iklim ve koşullar nedeniyle temiz kalmış topraklarda organik tarım yapmak için önemli fırsatlarla karşı karşıya olduğunu dile getirdi. Ilıcalı, bölgenin yılda 135 gün kar ve don altında kaldığını kaydederek, üründen elde edilen verimin çok düşük olduğunu söyledi. Ilıcalı ile organik tarımın Doğu Anadolu'da nasıl ve hangi koşullarda yapıldığını konuştuk... Doğu Anadolu'nun iklim özellikleri tarımı nasıl etkiliyor? Doğu Anadolu, 2 bin metre rakım yüksekliğinde ve karasal iklimin hüküm sürdüğü bir bölgedir. Bölge halkının yüzde 65'i tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Rakımın yüksek olması bölgede yapılan tarım ve hayvancılığı olumsuz yönde etkiliyor. Devlet İstatistik Enstitüsü'nün verilerine göre bölge yaklaşık 135 gün kar ve don altında kalmaktadır. Bölgesel geri kalmışlığın temelinde de bu durum hakimdir. Bu durum tarıma da, hayvancılığa da etki etmektedir. Kısacası bölgenin içinde bulunmuş olduğu coğrafi koşullar tarımda geri kalmışlığının temel etmenidir. Bu koşullarda Doğu Anadolu organik tarıma nasıl geçti? Bölgesel dengesizlik Doğu Anadolu'da yıllardan beri süregelen bir fakirlik oluşturdu. Bu fakirlik nedeniyle çiftçimiz kimyasal gübre ve kimyasal tarım ilacı kullanamamıştır. Dolayısıyla bölgenin toprağı hep temiz kalmış ve organik tarıma müsait koşullar oluşmuştur. Bir Çukurova, Doğu'nun 25 yılda kullanacağı kimyasal gübreyi sadece bir yılda tüketmektedir. Organik tarımın bu koşullarda bizim için önemi girdilerin daha düşük olmasıyla ilişkilidir. Biz organik tarıma karar verdiğimizde tam 2 bin 750 toprak sahibinin toprağından numune aldık. Alınan bu numunelerin sadece 23'ünde kimyasal maddeye rastladık. Organik tarım yapabileceğimiz alanın daha çok oluşu da bizi bu tarım türüne yöneltmiştir. İlk defa 2003 yılında organik tarım projesi yaptık. Bu proje Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Doğu Anadolu Tarımsal Araştırma Enstitüsü ve Toprak Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü ile birlikte ortak bir danışmanlık hizmeti başlattık. Aynı zamanda proje kapsamında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'ndan da destek aldık. 633 üreticiyle birlikte 2003 yı A lında sözleşmeli olarak organik tarıma başladık. Bu kapsamda Sıvas, Erzincan, Burdur, Erzurum, Iğdır, Muş, Ağrı, Kars Ardahan ve Artvin illerindeki üreticilerimizle çalışmalar yapmaktayız. Bölgenin olumsuz iklim koşulları organik tarımı nasıl etkiliyor? Bir bakıma bizi etkilemiyor. Çünkü bölge soğuk olduğu için buğdaya en büyük zararı veren süne hastalığı üründe olmaz. Ama diğer bölgelerdeki çiftçiler her yıl süneyle mücadele için milyonlarca para harcayıp, kimyasal ilaç alırlar. Sünenin önüne iklim koşullarımız yüzünden geçmemiz belki de bize bu iklimin kazandırdığı tek şey diyebiliriz. Coğrafi koşulların oluşturduğu garibanlık bizde büyük çaplı bir organik tarım imkanı doğurdu. Organik tarımda da pazar sıkıntısı yaşandı mı, çiftçi ürününü satabildi mi? Aslına bakarsanız ürünümüzü satmamız kimyasal tarıma nazaran daha kolay oldu. 2005 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı İstanbul Halk Ekmek organik ekmek çıkarma kararı almış. Bu konuda Tarım Bakanlığı'na yapılan resmi müracaat sonucu bakanlık bizi referans gösteriyor ve böylece bizim de organik tarımla birlikte kendimize ait bir pazarımız oluşuyor. Bu kapsamda 3 bin ton organik buğdayımızı İstanbul Halk Ekmek'e sattık. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu projeyle Doğu Anadolu'da bir istihdam sahası oluşturmaya çalışmaktadır. Böylece Doğu'dan gelen göçlerin bir kısmının önüne geçilmek istenmiştir. Organik tarım çiftçimize toprağında yaşama şansı verdiği gibi, çiftçinin umutsuzluğuna da çare olmuştur. Bölgede şu an hangi organik ürünler yetiştiriliyor? Ürün çeşitlerimiz arasında arpa, buğday, çavdar, nohut, mercimek fasulye, ayrıca klima bölgemiz Tortum, İspir ve Yusufeli yörelerinde elma kurusu, dut kurusu gibi ürünlerimiz mevcuttur. Bunun yanında organik yem bitkileri de yetiştiriliyor. Çiftçiler organik üretim aşamasında zorlandılar mı? Başlangıçta çok zorlandık. Eğitim seminerleri düzenledik. Hemen hemen her gün eğitmenlerimiz köy köy gezerek çiftçiye organik tarım hakkında genel bilgi aktarımı yaptılar. Hala da eğitim çalışmalarımız sürmektedir. Bir de halk sağlığını tehdit eden uygulamaları gördükçe, üreticilerimizle birlikte DAPHAN Organik AŞ adında bir şirket kurduk. Bu şirket çiftçimize organik ürün girdilerini satın almakla yükümlü. Böylece çiftçilerin bu yöndeki sıkıntıları da gideriliyor. Ayrıca şirket çitçinin ürününü alıp piyasaya satmakla sorumludur. Bu şirket herhangi bir para almaz, çiftçinin kendi şirketidir. Organik tarım açısından ne gibi sorunlarınız var? Bizim organik tarımla birlikte iki temel sıkıntımız oldu. Bunlardan en önemli sorunumuz sertifika alabilmekti. Biz bu sorunu da aşmış bulunmaktayız. Ürün alıcıları sertifikayla çalıştığı için bu imkanı sağlamamız oldukça önemlidir. Aksi taktirde ürününüz ne kadar organik olursa olsun sertifikanız olmaz ise ürün satamazsınız. İkinci sorunumuz da farklı türlerdeki bitki hastalıkları olmuştur. Organik tarım yapıyorsanız bu hastalığı yenmek için kimyevi maddeler içeren gübre ve ilaçları kullanamazsınız. Biz de bunu düşünerek bölgede ne kadar ileri yaşta çiftçimiz varsa onlarla görüştük. Geçmişte hastalıklara karşı nasıl yöntemler kullanıldığını araştırdık ve bu konuda ciddi ilerlemeler kaydettik. Halk hekiminin kimyasal ilaçlardan önce ne kullandığını öğrenerek türlü bitki hastalıklarını da yenmeyi doğal yöntemlerle başardık. Çeşitli dikenlerin kaynatılmasıyla yapılan ilaçları kullanarak türlü bitki hastalıklarıyla mücadele ettik. Bu halk hekimliğini incelediğimiz zaman şu ayrıntı da çok dikkatimizi çekti: Keten yağı ve tohumu hemen hemen her ilaçta kullanılıyor, bitkiye faydası çok fazla. Bunu gördükten sonra ilaç amaçlı yağlı keten tohumu üretmeye başladık. Anlayacağınız doğanın sorunlarına yine doğadan çözümler üreterek bulabiliriz. Bölgenin kalkınması için yalnızca organik tarım yeterli mi? Kesinlikle böyle bir düşüncemiz yok. Zaten bizim bir diğer amacımız da bölgeyi kalkındırmak için organik tarım yoluyla organik hayvancılık yapmaktır. Çünkü bölgemizin kalkınması için hayvancılığın da kendini devam ettirmesi gerekmektedir. Organik tarım yoluyla elde edeceğimiz yem bitkileriyle organik hayvan besiciliği de yapmayı gelecekte planlamaktayız ve bu konuda gerekli çalışmaları da yürütmekteyiz. Hayvanlarımızın artık ürettiği et ve sütte de kimyasal katkı maddeleri olmayacak. Zaten bu kapsamda öncelikle yonca ve korunga gibi yem bitkilerimizi sertifikaladık. Nisan ayından sonra piyasaya organik et ve sütümüzü pazarlayacağız. Bizim çabamız, bölgemizin organik tarım ve hayvancılık yeri olarak anılması yönündedir. Biz yurttaşımıza içerisinde nitrat gibi kanserojen madde içermeyen eti ve sütü sunmak istiyoruz. Çalışmalarımızda iddialıyız, organik tarım ve hayvancılıkla birlikte bölgemizin kalkınacağı inancını taşımaktayız. Levent GENCELLİ B URSA Bursa’daki Özel Emine Örnek Koleji’nde öğrenci başına 16 metrekarelik ekolojik tarım parseli ayrıldı. Yüzlerce öğrenci bu parsellerde ıspanak,marul,turp,maydanoz ve dereotu yetiştiriyor. Okul Kurucusu Emine Örnek, Köy Enstitülü öğretmenlerin görev aldığı öğretmen okulunda yetiştiğini, okul sahibi olduktan sonra kendi öğrencilerine doğayı ve doğal yaşamı tanımasına olanak sağlamak için bu uygulamayı başlattıklarını açıklıyor. Emine Örnek, "Öğrencilerimiz bilgi ve doğanın kesiştiği yerde yani okullarında yaşamı öğreniyorlar.Her öğrencimizin kendi parseli var. Yetiştirdiği sebzenin tahlilini yaptırıyor, hasat zamanı evine götürüyor. Dileyen öğrencimiz teneffüslerde parselinde kendi diktiği sebzelerle ilgilene biliyor."diye konuşuyor. Binin üzerindeki öğrencinin "Yaşadığı çevreye sahip çıkan bireyler geleceklerini de güvence altına alırlar" ilkesiyle yetiştirildiklerine dikkat çeken Emine Örnek,"Ekolojik tarım parsellerine çocuklarımız kadar velilerimiz de ilgi gösteriyor. Bu çalışmamız Türkiye’ye örnek gösterildi" diyor. Emine Örnek Koleji öğrencileri, ekolojik üretimle ilgili aşamaları, hazırladıkları raporlara aktarıyorlar.Öğrenci raporlarının satırbaşlarıyla ekolojik öykü şöyle: " Sebze tohumlarını hazırladığımız parsellerde açtığımız çizilere,tavsiye edilen zaman ve derinlikte ektik. Ekim işleminden sonra üzerlerini toprakla örterek suladık ve çimlenmelerini bekledik. Ektiğimiz tohumlar yaklaşık 2 hafta içinde çimlenmeye ve 34 hafta içinde Öğrencilere 2 16 m tarla ise toprak üzerinde ilk yapraklarını göstermeye başladılar. Ektiğimiz tohumlar sık çimlendiği için bitkilerimizin daha rahat gelişmesi amacıyla seyreltme işlemlerini yaptık.Bitkilerimizin daha rahat gelişmesi amacıyla bitkilerimizin besin maddelerine ortak olan yabancı otları zaman zaman temizledik.Bitkilerimizi hasat olgunluğuna ulaştığında toplayarak sepetlere doldurduk ve afiyetle yemek için okul mutfağımıza götürdük. Ürünleri yemek için hazırlarken ıspanak ve marullardan aldığımız örnekleri naylon torbalara koyarak nitrat analizi yaptırmak üzere Bursa Gıda Kontrol ve Merkez Araştırma Enstitüsü’ne götürdük. Tahlil sonuçları ürünlerin ekolojik koşullarda yetiştiğini ortaya koydu." 7
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear