29 Eylül 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Organik tarımın yeterince gelişememesinin en önemli nedeni: Ürünler gerçek değerine satılamıyor Doç. Dr. Nurgül TÜREMİŞ Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi anayi ve teknolojideki hızlı gelişmeler, tarımsal faaliyetlerde birim alandan maksimum ürün hedefleme, hastalık ve zararlılara kökten çözüm getirdiği sanılan sentetik kimyasalların yoğun kullanımı gibi olguların yaşadığımız doğal ortamı kirletmeye başladığı, ilk olarak 1910 yılında İngiltere’de fark edildi. Albert Howard, o yıllarda ortaya attığı organik tarım fikrini 1940 yılında yayınladığı tarımsal vasiyetname adlı eseri ile pekiştirdi. Yine bu dönemde bazı Alman, İsviçre ve Fransız asıllı bilim adamları Avrupa’da organik tarımın öncülüğünü yapmışlardı. Ancak, hızlı sanayileşme ve nüfus artışı bazı çevre sorunlarını beraberinde getirerek yirminci yüzyılın ilk yarısında duyulan endişeleri gündeme getirdi ve artan dünya nüfusunu besleyebilmek adına kalite göz ardı edilerek birim alandan fazla ürün almaya yönelik çalışmalara da hız verildi. "Yeşil Devrim" adıyla l970’li yıllarda ortaya çıkan bu durum, açlığa çözüm getirse de, insanoğlunu daha büyük çevre ve sağlık sorunlarıyla karşı karşıya bıraktı. Bu nedenle çevre sorunları konusunda bilinçli ve duyarlı bazı Avrupalı çiftçiler, çevre dostu üretim tekniklerini uygulayarak ürettikleri ürünleri yöresel pazarlarda tüketmeye başladılar. l980’li yıllardan sonra dünya ticaretinde yerini almaya başlayan organik ürünlere Avrupa Topluluğu üyeleri de öncülük yaparak 1991 yılında 2092 sayılı bitkisel ürünlerin üretimini ve pazarlamasını düzenleyen yönetmeliği yürürlüğe koydular. Ülkemizde organik tarım, 1994 yılında yurt dışından gelen ekolojik ürün talepleri ile şekillenmeye başladı. 18 Aralık 1994’de hazırlanan yönetmelik birçok eklemelerden sonra 10 Haziran 2005’te son şeklini aldı. O yıllardan itibaren arazi hazırlığından ürünün tüketiciye sunulmasına kadarki süreçte her aşamada belirli kontrollerden sonra sertifikalandırılan organik ürünler Avrupalı tüketicilerin kullanımına sunulmaya başlandı. Aradan geçen yıllara rağmen bugün ülkemizde oldukça az sayıda tüketicinin ilgi gösterdiği, az sayıdaki satış merkezlerinde bulunabilen organik ürünlerin çeşidi ne yazık ki oldukça sınırlıdır. Organik tarımın yeterince yay S gınlaşmama nedenini insanların açlıkla karşı karşıya olmalarına ve dünyada var olduğunu söyledikleri gıda yetersizliğine bağlayan çevreler, bugün bazı ülkelerdeki açlık sorununun üretim miktarındaki yetersizlikten değil, paylaşımdaki adaletsizlikten kaynaklandığını gördüler. Avrupalı çiftçiler bu konuda yıllardır faaliyet göstermelerine karşın, ülkemizde Ege bölgesinde kuru incir, kuru üzüm, Malatya’da günkurusu kayısı üretiminden sonra son yıllarda yaş meyve, sebze ve zeytinyağında da üretime geçildi. Kelkit ovasındaki organik hayvancılık faaliyetleri, Kastamonu’da bölgesel sarımsak üretimi ve bazı küçük çaplı organik tarım çiftlikleri faaliyetleri özgün örnekler olarak gösterilebilir. Adana’da marketlere gelen tüketicilerin organik ürünlere bakış açısının incelendiği bir anket çalışmasında oldukça ilginç ve aynı zamanda üzücü bir durumla karşılaşıldı. Bu çalışmada, kendinde veya ailesinde kanser rahatsızlığı olan tüketicilerin organik tarımı çok iyi tanıdıkları ve organik ürünlerin nasıl üretildiğini, neden organik ürün tüketilmesi gerektiğini çok iyi analiz ettikleri görüldü. Hatta, bu tüketicilerden bazıları bunları sormak için geç kaldığımızı, organik ürünlerin yurt dışında olduğu gibi ülkemizde de her markette bulunabilmesinin sağlanmasını istediler. Bunlar dışındaki tüketicilerin organik tarımdan habersiz olmalarının yanında neden organik ürün tüketilmesi gerektiğinin bilincinde bile olmadıkları gözlendi. Türkiye’de organik tarımın yeterince gelişememe nedenlerinden birisi ürünlerin gerçek değerine satılamaması olarak belirlendi. Çoğu zaman dışsatım amaçlı üretilen organik ürünlerdeki pazarlama sorunları nedeniyle yurt içinde geleneksel yöntemlerle üretilen ürünlerle aynı fiyattan pazara sunulmak zorunda kalınabiliyor. Ülkemizde neden ve hangi ürünler bazında, hangi bölgelerde organik üretim yapılması konusu değişik platformlarda tartışılıyor. Ancak, organik ürünler bazın da bilinçlenme konusunda gerek üreticilerimizin gerek tüketicilerimizin pek çok eksikleri olduğu bilinen bir gerçektir. Sentetik kimyasalların toksik madde içeren pestisitlerin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini düşünmek yerine, bir kısım üreticilerin ‘’acaba organik üretim yaparsam hemen zengin olur muyum’’ düşüncesiyle işe başlamasından kaynaklanan olumsuzluklar ve hayal kırıklıkları, tüketicilerin pek çoğunun ise ‘’adam sen de, sigara içen öldü de su içen ölmedi mi, organik ürünlere bu kadar para verilir mi’’ düşüncesi ile organik ürünlere önyargılı yaklaşımları, insanları, organik ürünlerde o özlenen eski tatları yakalamanın zevkinden mahrum bırakmakta ve bu durum ülkemizde organik tarımın gelişmesini baltalamaktadır. Ülkemizde sözleşmeli ya da bireysel pek çok üründe organik üretim yapılmakta, ancak ihracata gidenlerin dışındakiler yurt içinde değer bulamamaktadır. Oysa, Organik Tarım Kanunu’nda ‘’organik ürünlerin satışı ve pazarlamasının 24.06.1995 tarih ve 552 sayılı Yaş sebze ve meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri hakkında kanun hükmünde kararname hükümlerine tabi olmadığı’’ belirtilmektedir. Bu durum, gerek üretici ve gerek tüketici açısından avantaj olarak görülmelidir. Ancak, satış merkezlerinde bu kanun uygulanmamakta, bazı büyük marketler son kullanıcıya ulaşacak şekilde paketlenerek logosu yapıştırılmış olmasına rağmen bu ürünlerin halden geçmesini istemektedirler. Organik ürünlerin pazarlama sorunları içerisinde en önemli olanı belki de budur. Tüm bu sorunların yanında organik ürünlerin geleneksel ürünlere göre yüzde 300400 değil de yalnızca yüzde 2025 oranında daha yüksek fiyatla satılması içinki bu fark sertifikasyon masraflarından ve verimin düşmesinden kaynaklanmaktadırtüketiciler olarak üzerimize düşen görev, ‘’marketinizde daha fazla sayıda ve daha değişik firmaların ekolojik ürünlerini görmek istiyoruz’’ sloganını marketlerin şikayet kutularına yazıp bırakmak ve benzeri davranışlarla kamuoyu yaratmak olmalıdır. Zonguldak’ta organik tarım kampanyası Ali AYAROĞLU ZONGULDAK Zonguldak ve yöresi tam 177 yıldır kömürle iç içe yaşıyor. Madencilik kültürü bir yaşam biçimi artık. Yöre insanı bir ay madende çalışıp bir ay köylerinde oluyorlar. Son yıllarda taşkömüründe yaşanan sıkıntı tarım sektörünü ön plana çıkarttı. Özellikle organik tarım yöre insanı için bir umut. Zonguldak Valisi Yavuz Erkmen, organik tarımı desteklemek için Alaplı, Devrek ve Çaycuma ilçelerini pilot bölge olarak belirledi. Vali Erkmen, kömürün yanı sıra tersanecilik, kültür;turizm gibi alanların yanı sıra tarıma da ööncelik vereceklerini belirterek, şunları söyledi: "Organik tarım için yöremizde yoğun bir eğitim kampanyası başlattık. Çok çeşit yerine, belli ürünler üzerinde hedefe varmak düşüncesi ile Tarım Bakanlıiklim olarak da bu projeleri hayata geçirmeye çok müğı’nın genel bütçeden ayırmış olduğu pay ve özel idasait." renin katkısı ile yoğun bir çalışma içerisine girdik. Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Rektörü Toplu üretim alanları tesis etmeye başladık. Bektaş Açıkgöz de, üniversite olarak orgaBundaki amacımız ürünleri toplu olarak panik tarımın geliştirilmesi amacıyla ünizara getirmek... Bunda da başarılı olduğuversite öncülüğünde her türlü bilimsel muzu görüyoruz. Özellikle organik tarımkatkıyı üreticiye vermeye çalıştıklarına da AB projesinden yararlanarak 240 bin değinerek, "Bu yörede organik tarım Avro tutarında bir proje uyguladık. 300 yapılması o kadar zor değil,son döçiftçimizi eğitime aldık. 264 kişiye sertinemde de bu konuda önemli talep var. fika verdik. Bu sertifika alan 264 kişiye Çaycuma ve çevresi organik tarıma kendi organik tarım işletmelerini kuramüsait. Çaycuma Meslek Yüksek bilmeleri için başlatılan çalışmalar sürüOkulu’nda organik tarım programı yor. Çaycuma yöresi de hayvancılık sekbaşlatılması için YÖK’e başvuruda törü acısından önemli bir yere geldi. Köbulunduk. Bu talebimiz kabul edildiğinmürün yanına tarım ve hayvancılık sektöde yörede yaşayan insanlarımız için tüm rünü ilave etmemiz gerektiğine inanıyorum. Zonguldak Valisi bilimsel imkanlarımızı seferber edeceğiz. Bu düşünceden yola çıkarak bazı marka Yavuz Erkmen Şu anda Zonguldak İl Özel idare ile il tarım ürünleri organik üretim projesi kapsamında müdürlüğünün başlatmış olduğu projeye de her ekonomiye kazandıracağız. Organik tarım yapan türlü katkıyı veriyoruz."dedi. kişilere her türlü desteği vereceğiz. Zonguldak yöresi 12
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear