25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
f*T-rF iir Atlası CfVATÇARAN Ingeborg BACHMAN/ Şiirier/ Çeviren: Danyal NACARLI • A •-" '.'•«.•t,:t Yalmzca umut büzülüp oturuyorışıkta kör olmuş' yirminci yüzyılın önemli Avusturyalı şaiıierinden Ingeborg Bachman 1926'da Klagenfurt'ta doğdu. 1945-1950 yıllan arasında Insbruck, Graz ve Viyana üniversitelerinde felsefe, psikoloji ve Alman Edebiyatı örgenimi gördü. Heidegger ve Witt- genstein üzerinde uzmanlaştı ve Heidegger'le ilgili doktora yaptı. llk şiiıierini 1948/49 yıllannda yayımla- yan Bachman 1959/60 yıllannda Frankfurt Üniversite- si'nde şiir konusunda dersler verdi. 1964'te Georg Büchner ödülü'nü aldı. 1965'ten sonra Roma'da ya- şamaya başladı ve birçok yabancı ülkeye yolculuklar yaptı. Şiirdışında roman, öykü deneme ve oyun türle- rinde de eserler verdi. 1973'te Roma'daki evinde çıkan biryangında ağıryaralanarak öldü. Erken öğle Sessiz sessiz yeşeriyor açılışı yapılmış yazda ıhlamur, ışıldıyor şehirlerden çok uzaklara itilmiş donuk parlayan gündüzayı. Olmuş çoktan öğle, çoktan kımıldıyor kuyuda şua, çoktan doğruluyor kırık parçalann arasında masalkuşunun mazlum kanadı ve attığı her taşla çirkinleşen el düşüyor uyanan ekinlerin içine. Nerede karartıyorsa Almanya'nın gökyüzü dünyayı orada nefret için bir mezar yeri arıyor boynu vurulmuş meleği ve uzatıyor sana yüreklerin anahtaıiarını. Dağılıp kayboluyor tepenin üstünde bir avuç dolusu acı. Yedi yıl sonra gene aklına geliyor dururken şehir kapısındaki çeşmenin önünde, çok derinine bakrna öyle dolar yoksa gözlerin. Yedi yıl sonra ölü evinde boşaltıyor dünün cellatlan altın kadehi. Çökerdi gözlerin... öğle olmuş çoktan, küllerde bükülüyor demir, dikenin üzerinden çekilmiş bayrak, ve kayasında çok eski düşlerin durur bundan böyle çekiçle dövülmüş kartal. Yalmzca umut büzülüp oturuyor ışıkta kör olmuş. Çöz bukağısını, tut elinden götür onu yığından aşağı, koy elini gözünün üstüne umudun, yakmasın diye onu hiçbir gölge! Nerede karartıyorsa Almanya'nın gökyüzü dünyayı orada söyleyecek bir söz anyor bulut ve dolduruyor dağağzı- nı sessizlikle daha işitmeden onu seyrek yağmurda yaz. Dolaşıyor ülkeyi o anlatılamaz, alçak sesle söylenmiş: Öğle olmuş çoktan. Muğlak şeyler Söylemek Orfe gibi çalarım hayatın tellerinde ölümü ve dünyayla gözlerinin güzelliklerine, o, gökyüzünü yönetenlere yok muğlaktan başka bir söyleyeceğim. Unutma, senin de, ansızın, işte o sabah, ıslakken hâlâ çiyle yatağın ve uykudayken yüreğinin karanfili, unutma gördüğünü önünden akıp geçen o karanlık nehrin suyunu. Gerilmiş suskunluğun teli bir dalga kanın üzerine, kavradım, tuttum çınlayan yüreğini. Dönüştürülmüş alnındaki o kıvnm gölgeli saçlarına gecenin, C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1064 karlarla doldurmuş yüzünü kara köpükleri karanlığın. Ve sana ait olamam artık ben. Feryatlar ediyoruz ikimiz de şimdi. Ama Orfe gibi, bilirim de ölümün tarafında durduğunu hayatın, ve çivitleştirip durur beni sonsuzluğa kadar yumuk gözün. Beyaza Bürünmüs Cünler Bu günlerde huşağaçlanyla uyanıyorum ve tarıyorum başak sansı saçlarımı yana, açıyorum alnımı karşısında buzdan bir aynanın. İçine soluğum akınca topaklanıyor süt. Çok kolay köpürüyor o, sabahın bu erken saatinde. Hohladığım her yerinde camın beliriyor yine bir çocuk parmağının çizdiği bunca zaman sonra senin adlann: safla arılık! Bu günlerde sızlatmıyor şu yüreğimi unutma özgürlüğüm ve yükümlülüğü anımsamanın. Seviyorum çünkü ben. Çıldırmışçasına seviyorum ve şükrediyorum Meryem selamlarıyla. Havada, uçarken öğrenip ezberledim onları. Bu günlerde hep o albatrosu düşünüyorum, sırtında yükselip buraya, anlatılmamış ülkeye onunla indiğim. Hissediyorum ufukta, batarken parıl parıl olağanüstü kıtamı, orada, beni salıveren, bürülmüş bir kefene. Ama ben yaşıyorum ve duyuyorum onun kuğular ağıdını uzaktan. Sislerülkesl Kış olursa benim sevgilim hayvanlann arasında olur ormanın. Sabah olmadan dönmeye mecbur olduğumu bildiği için güler o dişi tilki. Nasıl da sarsılır bulutlar! Ve düşer kardan yakama hep bir kat kınlgan buz. Kış olursa benim sevgilim bir ağaç olur ağaçların arasında ve davet eder bahtın terk ettiği kargalan güzel dallarının arasına. Bilir o, karanlık çökerken rüzgânn kırağı düşmüş kaskatı gece elbisesini az kaldınp beni eve kovacağını. Kış olursa benim sevgilim aralarında olur balıkların ve onlar gibi dilsiz. Kul köleyim ben, kanatların çizerek içer'den oynattığı sulara, kıyıda durup seyrederim onun suya batıp döndüğünü, kovalayana kadar beni buz kütleleri. Ve bana yeniden çarpınca tepemde kanatlarını geren kuşun saldırı çığlığı yıkılırım düzlükte: tüylerini yolar sevgilim tavukların ve atar bana beyaz bir köprücük kemiğini. Onu alıp asanm boynuma ve uzaklaşırım oralardan, acılar dolu tüylerin arasından. Bir vefasızdır sevgilim, bilirim, süzülür o bazen yüksek tabanlarla şehre doğru, öper barlarda, kamışlan içinde bardakları sımsıkı, ağızlarından, ve aklına sözcükler gelir her bir şey için. Ama ben bilmem o dili. Gördüm sisler ülkesini. Yedim sisli yüreklerden. Hergün Artık savaş ilan edilmiyor, sadece sürdürülüyor. O akıl almaz olağan olmuş. Kahramanlar uzak duruyor savaşçılardan. Güçsüz olan itilmiş ateş hattına. Sabırdır günümüzün üniforması, madalyasıysa sefil yıldızı yüreğin üstünde duran umudun. Veriliyor o şimdi gerçekleşmezse artık hiçbir şey, susarsa yaylım ateşleri, görünmez olmuşsa düşman ve ebedi zırhın gölgesi kaplarsa gökyüzünü. Veriliyor o şimdi ordudan firar etmelere, dostun karşısında gösterilen cesarete, ifşa edilmesine uygunsuz sırlann ve hiçe saymasına bütün emirlerin. vadesi Uzatılmış zaman Daha zor günler bekliyor seni. Vadesi bir kez daha uzatılan zaman görünüyor artık yavaş yavaş ufukta. Yakında giyip bağlamalısın ayakkabılarını ve kovmalısın köpekleri geldikleri sulak çiftliklere. Soğumuş çünkü balıkların bağırsakları rüzgâıiarda. Perperişan yanıyor acı baklalann ışığı. Izler arıyor bakışın sislerde: Vadesi bir kez daha uzatılan zaman artık görünüyor yavaş yavaş ufukta. Karşıda batıp kayboluyor kumun içinde sevgilin, adam kadının dalgalanan saçlanna basmadan geçiyor, adam kadının sözünü kesiyor, adam ona susmasını emrediyor, adam onu pek ölümcül buluyor, öyle de razı ki aynlmalara, her sanlmadan sonra. Dönüp bakma arkana. Bağla ayakkabılannı. Kovala geldikleri yere köpekleri. At balıkları denize. Söndür acı baklaları. Daha zor günler bekliyor seni. Cölgeler Cüller Cölgeler Yâd bir gökyüzünün altında Gölgeler güller Gölgeler Yâd ellerin üzerinde Arasında gülleıie gölgelerin Yâd bir suyun içinde Gölgem Yabancıiaşma Artık ağaç diye göremiyorum bir tek ağacı. Yok dalların rüzgâra uzattıklan yapraklar. Meyveleri tatlı, ama sevgisiz. Doyurmuyorlar bile insanı. Ya ne olacak şimdi? Kaçıyor gözümün önünden orman, kapatıyor kulağımın dibinde ağızlannı kuşlar, olmayacak bana yatak hiçbir çimen. Doysam da vakitsiz hâlâ açım zamana. Ya ne olacak şimdi? Yanacak yine geceleri doruklarda ateşler. Koyulsam mı yola, yeniden yanaşmak için her şeye. Artık yol diye görmüyorum bir tek yolu. • SAYFA 23
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear