Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
30 TEMMUZ 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 9
İ
slam ordularõ İran’õ fethettiğinde
burada eski ve güçlü Sasani İmpa-
ratorluğu vardõ. Bu imparatorluğun
bürokrasisi Abbasi halifelerinin hiz-
metine girdi. İslam dünyasõna sonradan
katõlmõş topluluklar Araplar tarafõndan
“Mevali” olarak adlandõrõldõ ve kav-
miyetçilik güdülerek dõşlandõ. İranlõlar,
İslam öncesi geçmişini ve kültürel bağ-
larõnõ her dönemde korumayõ başardõ.
Ancak İslam kültürünü de reddetmedi.
Abbasi hanedanlõğõ döneminde özel-
likle Bağdat, Yemen ve Mõsõr’da Şiili-
ğin çeşitli kollarõ ilk oluşum evresini ya-
şõyordu. Daha sonra İran’õn resmi mez-
hebi olacak “On İkinci İmam (İsnaa-
şeriyye)” topluluğunun doğuş yeri Bağ-
dat’tõ. Dokuzuncu ve onuncu yüzyõllarda
Şiilik İslam coğrafyasõnõn birçok yerinde
iktidara geldi.
Buveyhiler, Karmatiler, Hamdaniler
Şiiliğin o dönemdeki önemli kollarõn-
dandõ. Buveyhiler, Bağdat’taki Şia’nõn
imamiye koluna destek verdiler. Fati-
miler Kuzey Afrika’dan Horasan, Af-
ganistan ve Maveraünnehir’e kadar
ulaşan İsmaililerin destekçileriydi.
Onuncu ve onbirinci yüzyõlda Bağdat,
Şii-Sünni çatõşmasõnõn odağõ haline
gelmişti.
Bu dönemde Bağdat Şiiliğinin derle-
nip toparlanmasõ ve Şia’nõn İsmaili ko-
lunun İslam coğrafyasõnda yayõlmasõ,
Sünniliğin de kurumsallaşmasõnõ tetik-
ledi. Sünni ekol içindeki Hanefilik,
Irak’tan sonra Batõ İran ve Maveraün-
nehir bölgesinde de yerleşti. Hanbeli
mezhebi, Şiilik gibi Bağdat kökenli ol-
masõna karşõn Kuzey Irak ve Suriye’ye
yayõldõ.
Ancak İran’õn önemli şehirlerinde de
taraftarlarõ vardõ. Başlangõçta Mõsõr’da
gelişen Şafiilik, daha sonra Suriye,
Bağdat, Batõ İran ve Maveraünnehir
bölgesine kadar ulaştõ. Malikilik ise Mõ-
sõr ve Kuzey Afrika’da kendine bir alan
buldu.
SÜNNİ NÜFUZ
VE İTTİFAKI
Bu tablo gösteriyor ki İran’õn Batõ böl-
geleri ile doğuda Horasan ve Mavera-
ünnehir bölgesinde Sünniliğin üç kolu
da faaldi. Özellikle Nişabur, Sünni
mezheplerin nüfuz mücadelelerinin ol-
duğu bir merkez halini almõştõ.
Selçuklular, 1055’te fethettikleri
İran’da Şiiliği bastõrmak için Sünni
mezheplerle ittifak kurdular.
İran’da o döneme kadar bir tehdit un-
suru olmamasõna karşõn Selçuklularõn
Şiiliğe karşõ amansõz muhalefetini Ira
M. Lapidus,“Sünni bir dayanışma
duygusu yaratma ve gerçek İslam adı-
na Selçuklu devletlerinin meşruiyetini
arttırma konusunda kuvvetli baskı al-
tındaydı” şeklinde yorumluyor ve özel-
likle ünlü Selçuklu veziri Nizamül-
mülk’ün devletin dini politikasõnõ oluş-
turma sürecini şöyle anlatõyor:
“1063’te vezir Nizamülmülk, dev-
let desteği altında Şia’nın Fatımi ve İs-
maili kollarının iddialarına karşı ge-
niş bir Sünni cephe oluşturacaktı. Ay-
nı zamanda Nizamülmülk, muhte-
melen Sünni akım üzerinde devlet de-
netimini de hedeflemiş başlıca fıkhi ve
itikadi mezhepleri kitleler üzerinde-
ki siyasi nüfuz için araç olarak düşün-
müştür. Nizamülmülk zamanından
itibaren, Sünni dinsel faaliyetlere
devlet desteği, Selçukluların sürekli si-
yasetinin bir parçası haline gelmiştir.
Nizamülmülk, Sünni din kurumları-
nın himaye ve desteklenişiyle meş-
ruiyet ve istikrar arayan bir devlet po-
litikasını başlatmış oluyordu.”
(İslam Toplumlarõ Tarihi. Cilt 1. Ira
M. Lapidus)
Ş
eyh Safiyiyüddin’in torunlarõndan Şeyh Hay-
dar’õn ortanca oğlu Şah İsmail, on beş yaşõnda
oturduğu şeyhlik postunda dedesi Şeyh Cü-
neyt’in başlattõğõ devletleşme politikasõnõ sürdürdü. Ya-
ni hem şeyh hem de hükümdarlõğõ bir koltuğa sõğdõr-
dõ. Zaten İran coğrafyasõnda din ve krallõk birbirinden
ayrõlmaz bir gelenekti. Sasani döneminden kalan, “Din
ile krallık iki kardeştirler ve ikisi de birbirinden vaz-
geçemez” ilkesi bir kez daha tekerrür ediyordu.
Şah İsmail, 1501’de Tebriz’i işgal ederek Kõzõlbaş
Türkmen Safevi devletini kurdu. On yõl içinde bugünkü
İran’õn sõnõrlarõna ulaştõ. Türkiye Cumhuriyeti Cum-
hurbaşkanlõğõ forsundaki Türk devletleri arasõnda
gösterilmese de resmi dili Türkçe olan, hanedanõ
Türk olan Safevi devletinin kurucu unsuru, Anado-
lu’dan göç eden Kõzõlbaş Türkmen oymaklarõydõ.
TÜRKMENLERİN İNANÇLARI
Dini açõdan “Mürşit” olarak kabul ettikleri Şah İs-
mail’e destek vermek ve onun hükümranlõğõ altõnda ya-
şamak isteyen Anadolu Kõzõlbaşlarõ katar katar göç yo-
luna dizilip Tebriz’in yolunu tutuyordu. Anadolu’nun
Kõzõlbaş bölgeleri neredeyse boşalõyordu. Ustacalu,
Şamlu, Tekelü, Zülkadir, Kaçar, Afşar ve Türkmen gi-
bi büyük Türk oymaklarõnõn yanõnda Varsak, Çepni,
Arapgirli, Turgutlu, Bozcalu, Acirlu, Hõnõslõ, Çemiş-
kezekli, Karmanlõ, Sadlu, Baharlu, İspirlü ve Bayburtlu
gibi küçük oymaklar Anadolu’dan Tebriz’e göçen oy-
maklardan bazõlarõydõ.
Kemalpaşazade, Anadolu’dan Tebriz’e olan göçü
şu dizelerle anlatõyor:
“Türkler terk ittiler diyarların
Yok bahaya sattılar davarların.”
Ignaz Goldziher, Kõzõlbaş Türkmenlerin inançlarõnõ
şöyle tanõmlõyordu:
“ Anlaşıldığına göre, medresenin tesiri dışında ka-
lan köylü ve göçebelerin mühim bir kısmı sathi bir
İslamiyet’in görünüşü altında Orta Asya’dan ge-
tirdikleri eski dini inanç ve telakkilerini devam et-
tiriyorlardı. Onların dini hayatlarında ‘dede’ un-
vanlı şahıslar hâkimdi. Safevi devleti kurulduktan
sonra da bu dedeler, İran’a gelen Moğolların Kam
ve Şamanları gibi, hanedan nezdinde de ehemmi-
yet kazanmışlardır. Şah İsmail ve Tahmasb’ın
oğullarından her birinin lalası olduğu gibi dedesi
de vardı.”
A
nadolulu Kõzõlbaşlar, Safevi devletinin
kuruluşunda harçlarõ olduğundan kõ-
sa sürede devletin askeri ve idari gü-
cünü eline geçirdi.
Oymak reislikleri şeklinde örgütlenen Kõzõl-
baş Türkmenler, sahip olduklarõ geniş topraklar
ve askeri güç nedeniyle, Safevi devletinin elit
kesimini oluşturdu.
Oymak reisleri, resmi konumlarõ nedeniyle pi-
yade tahsisatlarõ, vergi gelirleri ve Anado-
lu’dan gelen yardõmlarõ kontrol ederek eko-
nomik gücü de ellerine geçirmişlerdi. Ancak
önemli bir güç haline gelmeleri yerel halktan
tüccar, köylü, kabile ve dini gruplarõn tepki-
sini çekiyordu.
İran’õn iç bölgelerinde Türkmenlerle yerel ka-
bileler arasõnda çatõşmalar yaşanõyordu. Es-
tereban, Gilan, Mazandaran, Azerbaycan ve
Afganistan’da yerel kabileler Kõzõlbaş Türk-
menlere karşõ isyan başlattõlar.
Yerel hanedanlõklar üzerinde merkezi bir
otorite kuramayan şah, ordusunun da hâkimi
olan Kõzõlbaş Türkmenlerin güç odağõ haline
gelmesinden endişe duyuyordu.
‘SAHİP ZAMAN MEHDİ’
Kõzõlbaş Türkmenler, “Mürşid” olarak
gördükleri Şah İsmail’e büyük bir aşkla bağ-
lõydõlar. Şah İsmail, kendisine duyulan bu bağ-
lõlõk ve on beş yaşõnda tahta geçmesine kar-
şõlõk on yõl içinde devletinin sõnõrlarõnõ Di-
yarbakõr’dan Semerkant’a, Erivan’dan Bağ-
dat’a kadar uzanan geniş bir coğrafyaya ulaş-
tõrmasõnõn verdiği özgüvenle kendisini yedinci
imam Musa Kazım’õn soyuna bağladõ ve bek-
lenen “Gizli İmam Mehdi” olarak ilan etti.
Şiilikte olduğu gibi Kõzõlbaş inancõnda da güç-
lü bir şekilde var olan Mehdi kültü, İsmail’i
ilahlaştõrdõ.
Anadolu’daki müritleri de dahil Kõzõlbaş Al-
eviler, İsmail’in On İki İmam’õn soyundan ge-
len “Seyyid” muhtemelen de “Sahip Zaman
Mehdi” olduğuna inanmõştõ. Bu inanõşõ Pir
Sultan Abdal’a ait olduğu iddia olunan
(Asım Bezirci ve Sebahattin Eyüboğlu,
Pir Sultan’a ait olduğundan şüpheli) yandaki
şiirde de görmek mümkün:
MEHDİLİĞİ
SORGULANIYOR
Ancak Çaldõran Savaşõ’nda Yavuz Se-
lim’e yenilmesi onun “Mehdi”liğinin sor-
gulanmasõna yol açtõ.
Öyle ya İsmail gerçekten beklenen
“Mehdi” olsa Osmanlõ’ya yenilir miy-
di hiç?
Ancak Çaldõran’dan önce başlattõ-
ğõ ordu komutanlõklarõna yerli kabi-
le reislerini atamayõ, tahtõnõ devret-
tiği oğlu Tahmasb da sürdürünce
Kõzõlbaş Türkmenlerin ordudaki
gücü törpülendi.
Safevilerin Çaldõran’da ateşli si-
lahlara ve düzenli bir orduya sahip
olan Osmanlõ’ya yenilmesi, Kõzõlbaş
devletinde de yapõsõnõ kökünden değiş-
tirecek bazõ reformlarõ dayattõ.
İran’daki Sünni
mezheplerin nüfuzu
Selçuklu ittifakõyla
daha da
belirginleşirken Şia
da İslam
coğrafyasõnõn birçok yerinde
iktidara geliyordu.
Anadolu Türkleri’nin
kurduğu devlet
P
rof. Dr. Faruk Sümer’e göre
Kõzõlbaşlõk İran’a Anado-
lu’dan giden Türkmenler ara-
cõlõğõyla gitti. Ancak Sümer, bu gö-
rüşü öne sürdüğü “Safevi Devleti-
nin Kuruluşu ve Gelişmesinde
Anadolu Türklerinin Rolü” adlõ
eserinde kendisiyle çelişecek şu
bilgileri veriyordu:
“Esasen onlar Kızılbaş sözünü
bizzat kendilerini ifade etmek
için iftiharla kullanmışlar, dev-
letlerini de (devleti-i Kõzõlbaş), hü-
kümdarlarını (padişah-õ Kõzõlbaş)
ve ülkelerini de (ülke-i Kõzõlbaş) di-
ye tanımlıyordu. Başlıca vasfı Şii-
lik olan ve İran’ı içine alan bu
âlem, varlığını, bilindiği gibi, za-
manımıza kadar devam ettirmiş-
tir. Bu konunun en dikkate değer
tarafı, Şiiliğin İran’a Anadolu’dan
getirilmiş olmasıdır. Şiiliği İran’a
getiren unsur da Safevi devletini
kuran ve Kızılbaş adı ile anılan
Anadolu Türkleridir. Anadolulu
Türklerin Safevi devletini kur-
maları ve bu unsurun zor kulla-
narak Şiiliği İran’ın rakipsiz bir
mezhebi haline getirmesi bugüne
kadar ilim âlemince layıkıyla an-
laşılamamış bir konudur.
Şeyh Cüneyd ve Şeyh Haydar za-
manında, yani XV. yüzyılın ikin-
ci yarısında İran’daki halkın ço-
ğunluğu Sünni mezhebine salik
idi. İsmail, buyruğundaki Anado-
lu Kızılbaş Türkleri ile kan ve ateş
saçarak bu Kızılbaş Türklerinin
Şiilik anlayışını İran’daki Sünni
halka kabul ettirdi. Bilhassa Şah
İsmail devrinde bu Şiilik İranlı-
ların anladığı Şiilikten birçok ba-
kımlardan farklı idi.”
Bugün “Alevi” diye isimlendir-
diğimiz Kõzõlbaşla-
rõn inancõnda elbette Şiilerle ortak
motifler var. Özellikle İmamiye
Şiiliğinde görülen On İki İmam ve
Ali’ye bağlõlõk, İmam Mehdi inan-
cõ gibi motifler Alevilik ve Şiilikte
ortak inanç öğeleridir. Ancak Kõ-
zõlbaşlarõn On İki İmam’a ve İmam
Mehdi’ye yükledikleri misyon
Şia’dakinden çok farklõdõr. Bunun
dõşõnda Kõzõlbaşlarõn inancõnõn temel
direğini oluşturan “Enel-Hakk”
kavramõnõ, Şii inancõnda görmek
mümkün değildir. İslamõn beş şar-
tõnõ eksiksiz yerine getiren ve buna
bir de imamet şartõnõ ekleyerek al-
tõya çõkaran Şiiler ile bu şartlardan
namaz, ramazan orucu ve hac fari-
zasõna itibar etmeyen Kõzõlbaşlarõn
aynõ inanca mensup olduğu söyle-
nebilir mi?
Faruk Sümer’in ve bazõ Batõlõ
araştõrmacõlarõn bu iddiasõ, şu soru-
lara yanõt vermekten uzaktõr.
? Anadolu Türkmenleri madem
Şii idi, o zaman kendilerini niye Şia
değil de Kõzõlbaş olarak adlandõrõ-
yordu? Şah İsmail’in babasõ Şah
Haydar’õn askeri gücünü oluşturan
Kõzõlbaşlar on iki dilimli kõzõl börk
giydiği için Kõzõlbaş diye adlandõ-
rõlõrken Şiiler neden bu isimle ta-
nõnmadõlar?
?Kõzõlbaş Türkmen oymaklarõ ne-
den Şah Abbas’õn “Mürşidlik”
görevini icra etmeyeceğini açõkla-
yõnca saray önünde büyük bir gös-
teri düzenleyip, “Söyle imdi Şah,
bizim Mürşidimiz kim olacak” di-
ye bağõrmõşlardõ? Alevilikte bulunan
“Rehber-Pir-Mürşid” makamlarõ
Şiilikte var mõ?
? Şah Abbas’õn kendilerine yüz
çevirip Şii Farslarõ ordu ve bürok-
raside üst düzey görevlere getirme-
siyle büyük bir kõsmõ Anadolu’ya
geri dönen bu Türkmen oymaklarõ,
neden Şiiliği Anadolu’da yeşert-
mediler de bildiğimiz Aleviliği bu-
güne kadar getirdiler?
- Anadolu’da Şiilik madem bu ka-
dar yaygõndõ da neden günümüze sa-
dece Iğdõr ve Tuzluca bölgesi dõşõnda
Anadolu’da Şii var mõ?
? Türkmenler Şii idiyseler, bu-
gün İran’da Şah İsmail’e bağlõ-
lõklarõnõ hâlâ sürdüren soyca
Türkmen olan “Ehl-i Haklar”õn
Anadolu Aleviliğine çok ben-
zeyen bir inanca sahip olmala-
rõnõ nasõl açõklayacağõz?
- Sümer, yine aynõ adlõ ese-
rinde Kõzõlbaşlarõn, “Dede”
adõ verilen din büyükleri ol-
duğunu belirtiyor. Şiilerde
“Mürşid- Kamil” ve “De-
de”lik kurumu var mõ?
? Anadolu Kõzõlbaşlarõ daha
önceden “Mürşid”lik makamõ
olarak gördükleri Erdebil’i, İran Şii-
leştikten sonra neden boşlayõp Ana-
dolu’da kendi içinde bir hiyerarşi
oluşturup bu makamõ da kendi iç-
lerindeki bir ocağa verdiler?
İlerleyen dönemde İran’õn resmi mezhebi olacak ‘On İkinci İmam (İsnaaşeriyye)’ topluluğunun doğuş yeri Bağdat’tõ
Şiilik İran’a nasõl geldi
YARIN:
Şiilik’te ulemanın konumu
Şah İsmail tarafõndan Tebriz’in işgaliyle
kurulan devletin tebaasõnõ Kõzõlbaş Türkmen
oymaklarõ oluşturuyordu. KEHL-BODROGİ’NİN ANLATIMIYLA
İ
lk kurulduğunda Kõzõlbaş Türkmen Devleti’nin sonradan Şiileşmesini
Kehl-Bodrogi şöyle anlatõlyor: “Sünnilik Osmanlı devletinde
güçlendikçe, eski inançlarına ve geleneklerine sadık kalanlar
sosyal ve dinsel açıdan da merkezi Osmanlı toplumundan giderek
daha fazla soyutlandılar. Aynı zamanda o döneme kadar bağlı
oldukları Safevilerin resmi Şia’ya dönüşünü icra etmeyen -daha
sonraki zamanlarda Alevi diye adlandırılan- bu insanların Safevilerle
olan ilişkisi sona erdi. Sünni ve Şia ulema tarafından aynı şekilde
dışlanılan ve Rafızi olarak değerlendirilen Aleviler 17. yüzyıldan
itibaren yalnız bölgesel olarak değil, sosyal ve dinsel bakımdan da
marjinal ve izole durumda idiler.” Türkmenler, devletlerini “Devlet-i
Kızılbaş”, hükümdarlarõnõ “Padişah-ı Kızılbaş”, ülkelerini ise “Ülke-i
Kızılbaş” olarak tanõmlarken, bu Kõzõlbaş ülkesinin hükümdarõ Şah İsmail de
Kõzõlbaşlõğõ; “Yüreği dağ olmayınca bağru kanlu la’l-tek Heç kimin haddi
yoktur kim Kızılbaş olmağa” gibi dizeleriyle yüceltiyordu.
Kızılbaş Türkmen Safevi
Devleti’nin dönüşümü
Şahİsmail
Şah,‘mürşid’olarakgörülüyor
Rehberim Ali’nin devri yürüye
Ali kim olduğun bilinmelidir
Alay alay gelen gaziler ile
İmamların öcü alınmalıdır
Yeryüzünü kızıl taçlar bürüye
Münafık olanın bağrı eriye
Sahib-i Zaman’ın emri yürüye
Mehdi kim olduğun bilinmelidir
Pir Sultan’ın eydür ey Dede Dehmen
Kendine cevret de ondan gel heman
İstanbul şehrinde ol Sahip-Zaman
Tac ü devlet ile salınmalıdır
4