26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Değinmeler MUSTAFAŞERİFONARAN "N I ecip Fazıl Olayı'nı anlattı- ğım yazıma şöyle başlamıştım: "iki ozan var ki, onları yalnız şiirinin gücüyle tanımak kolay değildir. Bunlardan biri Nâzım Hikmet 1 , öbürü 'Necip Fazıldır. Bu iki ozan da şiirlerini aşan bir güçle, toplumun değişik kesimlerince benimsenmiş, bayrak haline getirilmişlerdir" (Cumhuriyet KİTAP, 9 Temmuz 2009). "Nâzım Hikmet Şiirinin Gücü" "Şiirini aşan bir güçle" sözünü biraz açmam gerekecek. Onlar iyi ozan olmasaydı "bayrak" haline getirilmelerinin, kişilikli bir ozan sayılma- larının anlamı kalmazdı. Ama okurlann çoğu onların şiir dokusundaki özelliklere bakmaz da; toplumcu savaşımdaki duruşuna, gizemci bir dünyayı yorumlamasına önem verir. Artık şiirin gücü gerilerde kalmış, inandıkları dünya görüşü doğrultusunda, onla- rın buyruğuna girmişlerdir. Nâzım Hikmet artık "Mavi Gözlü Dev", Necip Fazıl "Hazret-i Üstaf'tır. Kuşku yok ki bir ozanın şiirini değerlendirir- ken yaşama serüvenini göz ardı edemezsiniz. Hele "bayrak" haline getirilen bir ozanın yaşa- dıklarıyla şiirinin örtüşen özellikleri vardır. Gene de şiirbilimle dilbilimin verilerinden yo- la çıkıp şiirin dokusuna bakmak, şiirin özellikle- rini belirtmek, o şiiri daha iyi anlamamızı kolay- laştırabilir. Oysa şiir dili incelemesini gerektiren nitelikli çalışmalar bir ozanın gerçek önemini ortaya koyacak, kişiliğine duyduğumuz saygı şiirinin gücüyle anlam kazanacaktır. Işte böyle bir anlayışla Nâzım Hikmet'in şiiri- ne bakan Doğan Aksan, dil özelliklerinden yo- la çıkarak bütüncül bir çalışmaya girişmiştir (NAZIM HİKMET ŞİİRİNİN GÜCU, Prof. Dr. Doğan Aksan, Bilgi Yayınevi, 2009). DİL ÖZELLİKLERİ Dilbilim açısından Nâzım Hikmet şiirini irde- leyen Doğan Aksan neden dilin içinden şiire bakmak gerektiğini şöyle açıklıyor: "Şiir, her şeyi, hamuru, mayası, suyu dil olan bir yazın türü niteliğiyle dilbilimin de inceleme alanına girer. Şairler, yazarlar, düşünürler gibi dilbilimciler de dilin bütün öğelerini, bütün kul- lanımlarını, özelliklerini mercek altına alan araştırmacılar olarak bu alanda çalışmışlar, il- ginç incelemeler ortaya koymuşlardır." Ama yalnız dilbilimci olmak bir şiirin artalan- larını yorumlamaya yetmez. "Şiirbilim"e yakın- lığı olmayan, "dil duyariığı"nın gizlerini seze- meyen bir araştırmacı, şiirin yapısal gücünü yeterince ortaya koyamaz. Doğan Aksan, Yunus Emre'den günümüze doğru şiirde Türkçenin gücünü araştıran bir dilbilimci olarak, şiirin dokusuna "dil duyarlı- ğı"yla yaklaşmasını bilmiştir. "Nâzım Hikmet Şiirinin Gücü"nü inceler- ken de, savsöz yapaylığına düşmeden, çağdaş Türk şiirini etkileyen bu büyük ozanın çok yön- lü şiirini değerlendirmesinin ustası olmuştur. Anlam ile biçimin örtüşmesini dil gösterdiğine göre, dilbilimin sınırları anlambilim ile göster- gebilimi içeren bir genişlik için- de ele alınmalıdır. Nâzım Hikmet gibi usta bir ozan bile bu dil özelliklerini bil- meyebilir. O, sözcüklerdeki an- lam değişmelerini yeni imgelerle ortaya koyarken, anlatacağını et- kili kılmak için kendine özgü bir biçim kurarken şiirini geliştirme- ye bakar. Şiirin büyüsüne kapı- lan sıradan bir okur, dokusunu oluşturan söz inceliklerinin ayrı- mına varmayabilir. Sıradan okur onun savaşımcı kimliğine bak- makla yetinebilir. Oysa bir ozanın "başlıca anla- tım özellikleri, dili kullanmadan göze çarpan nitelikleri, yapıtla- rında lirizm bulunup bulunmadı- ğı, betimleme, benzetme, aktar- ma gibi anlam olayları, önemli bir öğe olarak imge, ses açısın- dan belirgin özellikler" ele alın- malıdır. Doğan Aksan, "Nâzım Hikmet Şiirinin Gücü"nü anlatırken şiirin içi ile sunuluş biçimini değerlen- diriyor. SEVİİLİŞKİSİ Bir ozanın şiiri söz konusu olunca yinelenen bir söz vardır "Kuşku yok ki ozanın ne anlattığı önemlidir. Ama nasıl anlattığı daha önemlidir." öncelikle Nâzım Hikmet bir başkaldırı ozanı- dır. Kendi dizgesi içinde sömürü düzenine, kö- tü yönetime karşı duran bir ozandır. Yurt özle- minden, sevgili, özgürlük özleminden söz açsa bile, derinlerde o karşı duruşun izi vardır. Do- ğayı anlatırken, insan sevgisini dile getirirken "içerdeki insan"ın burukluğunu duyarsınız. Nâzım Hikmet'in şiir dünyasındaki konuları kısa başlıklar halinde sıralamak yetmez. "Yansı buradaysa kalbimin yarısı Çin'dedir doktor" diyen bir ozan, kendi sorunlanyla dünya so- runlarını bir arada düşünmeyi şiirinin başlıca kaygısı saymış; "Kalbim en uzakyıldızla biriikte çarpıyor" diyecek kadar kendinin dışındaki dünyaları dü- şünmeyi alışkanlık haline getirmiştir. Yaşaması gereken en güzel yıllarını "içerde" geçiren bir ozanın sevi ilişkilerini, bedensel is- teğe özlem duysa da, "düşsel bir sevi" olarak görmek, insanın içini acıtıyor. Bir "çağdaş rü- baP'sinde bu anlayışı şöyle yorumluyor: "Sanlıp yatmak mümkün değil bende senden kalan hayale. Halbuki sen orda, şehhmde gerçekten varsın etinle kemiğinle ve balından mahrvm edildiğim kırmızı ağzın, kocaman gözlehn gerçekten var ve birâsi su gibi teslim oluşun ve beyazlığın ki dokunamıyorum bile..." Dar ömrüne yalnız düşsel sevileri mi sığdır- dı? Onun da aldattığı kadınlar olmadı mı? "Sevdiğim kadınlan deli gibi kıskandım şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile aldattım kadınlanmı konuşmadım arkasından dostlarımın." Sevi ilişkisi ayrıntıdır artık. Derinlerde hep o karşı duruşun izi vardır. Hiroşima'ya atılan atom bombası, adam öl- düren bulutlar, 'çocuklar öldürülmesin' diyen kız çocuğu, Nâzım Hikmet'in en uzak yıldızla biriikte çarpan yüreğinin şiirleridir. O şiir coğrafyasının sınırlarını tam olarak çiz- mek kolay değildir. "İMGELER ORMANI" önemli olan nasıl bir şiir diliyle bu anlama vardığıdır. Biçem özelliğini geliştirirken dile na- sıl bir ivme kazandırdığı, kurduğu imgelerle, içli bir anlatımla dile doğal, içtenlikli bir akış sağla- dığıdır. Doğan Aksan "içli anlatım" olarak nitelendi- rilen "lirizm"i şöyle tanımlıyor: "özellikle şiir dilinde lirizm, şairin güçlü ve bütünüyle kendine özgü duygularını, tutku, öz- lem ve coşkularını, zihinde oluşan imgeleri kı- sa, özlü sözlerle aktardığı yapıtların özelliğidir." Doğan Aksan içtenlik, dilin doğal akışı, yalın bir söyleyişle Nâzım Hikmet'in bu "içli anla- tım"a nasıl vardığını, kendine özgü biçemi nasıl bulduğunu anlatır. Şiirbilim çatısı altında toplasak da; şiire dilin içinden bakmanın, anlam değişimlerini, söz- cüklerin gücünü değerlendirmenin dilbilim ala- nına girdiğini, bu işin ustasının da Doğan Ak- san olduğunu unutmamak gerekir. Şiire dilin içinden bakarken şiirin iyi bilmedi- ğimiz dokusunu tanımak olanağını bulabiliriz. Ama gerçek şiiri değerlendirmek için ayrıca "beğeni" düzeyi ister. "Nâzım Hikmet Şiirinin Gücü"nü dilbilim açısından çözümlemeye çalışırken görmeyi öğrenebiliriz. Görmesini bildikten sonra o şiiri değerlendirmek daha kolay olabilir. Emin Özdemir, "Nâzım Hikmet'in şiiri bir imgeler ormanıdır" diyor. Bunlar pek alışmadı- ğımız imgelerdir. "Postalların yaşlı bir muhacir karısını düşün- mesi" imgesini Doğan Aksan şöyle açıklıyor: " 'Kuvayi Milliye'de, 31 Ağustos günü, or- dularımız Izmir'e koşarken, herzaman arka- daşlarının yerine nöbet tuttuğu için 'Deli Erzu- rumlu' diye anılan er, bir kurşunla devrilir. Can verdiği sırada, sırtüstü yatan postalları, yaşlı bir muhacir karısını düşünürler (Bu kadın, askerin, mal-mülkünü bağışladığı için kardeşleriyle mahkemelik olmasına neden olan yaşlı kadın- dır). Şairin dizeleri şöyledir": "önünde sırtüstü, yanyana yatan postallan her seferinden kocamandılar ve postallar daha bir hayli zaman seyredip güneşli gökyüzünü ihtiyar bir muhacir karısını düşündüler." Daha nice anlaşılmamış imge Nâzım Hik- met'in şiirinde şaşırtıcı bir etki bırakır. İçtenlikli bir ozandır Nâzım Hikmet. En kötü koşullarda bile umudunu diri tutacak kadar iç- tenlikli: "Ne diye yazdım sana istendiğini idamımın daha dava ilk adımında ve bir şalgam gibi koparmıyorlar kellesini adamın. Haydi bunlan boşver. Bunlar uzak bir ihtimal. Paran varsa eğer bana fanila bir don al, tuttu bacağımın siyatik ağrısı, ve unutma ki daima iyi şeyler düşünmeli bir mahpusun kansı." ŞİİR DOKUSUNUN BEŞ ÖZELLİCİ Dilin içinden yeni bir dil çıkarmak, alıştığımız benzetmelere yeni bir güç kazandırmak, halkın dilindeki gizli gömüyü bulmak, Nâzım Hikmet gibi usta bir ozanın işidir. Doğan Aksan bu alışmadığımız benzetmele- re ilgimizi çekiyor: "Ipek gibi ince bir yüz", "hiç yaşamamış gibi ölmek", "iki beyaz kuzuyu okşar gibi yün ço- raplannı okşamak", "kocaman başlı bir nalın çivisine benzeyen deli gözbebekleri", "kadın memelerinin kurutulmuş balığa benzetilmesi" belki halk ağzında yaşayan, şiire geçerken yeni bir anlam derinliği kazanan benzetmelerdir. Doğan Aksan, "Nâzım Hikmet Şiirinin Gü- cü"nü oluşturan 5 özellik üzerinde duruyor: 1. Türkiye Türkçesini bütün incelikleriyle kul- lanmış olması. 2. Zekâsından, gözlem gücünden kaynakla- nan özgün betimleme başarısı. 3. İçtenlikli, doğal, yalın anlatımıyla belirgin lirizmi yaşatması. 4. özgün görünümlere dönüştürdüğü imge gücü. 5. Çeşitli yinelemelerle dizemli (ritimli) bir bi- çem geliştirmesi. Bu dil hünerlerine kendi beğenimizi de ekler- sek "Nâzım Hikmet şiirinin gücü"nü daha iyi anlamış olacağız. Yalnızca anlama bakmak; o anlamda yayıl- macı güçlerin, yönetim erkini bırakmak isteme- yenlerin özgürlüklere engel olan, kıyıcı davra- nışlara girişen tutumuna karşı, Nâzım Hik- met'in "ozan duruşu" göstermesini bilmek yetmez. O şiirin gücünü anlamak için, Doğan Aksan gibi, Nâzım Hikmet'e dilin içinden bak- mak gerekir. O zaman "Nâzım Hikmet şiirinin gücü"nü daha iyi anlamış olacağız." Su sayfayla iletişim kumbilmek için dergilerinizi ve kitaplannızı aşağıdaki adrese gönoeriniz: Mustafa ŞeıifOnamn Hekimköy Sitasi 20. Sok, No: 8 06800 Ümitköy-Ank. Tel.: (0312) 2359111-236 23 46 SAYFA 22 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1015
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear