24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
I sim, tiyatro, edebiyat... Oradaki in- * sanların kendini îstanbul'daki insan gibi hissetmesi lazım... O imkânlan yok. Ondan sonra geri kalmış diyerek istediğiniz kadar küçümseyin. - Aynı anıaç adına başka neler yapıla- bilir? - Sayılarla açıklamalar var kitapta. Şu anda 1000 tane genç müzisyen açıkta. 10 orkestra kurulur hcr biri 100'er kişi- lik. Nereyc kurulacağını da söylüyorum: îstanbul'a iki orkestra daha gerckir, bir tane karşıya, bir tane Avcılar tarafına ve Anadolu'daki şehirlcre. Bunlar gerçek- lcşti mi zaten bir sistem oluşur ben de o sistcmin bir parçası olurum. Ben her şey olmak istemiyorum. îşleyen bir sistemin parçası olup arada bir görev almak isti- yorum. Ama bir sistem kuramadık ve çok zor kurulacak bu gidişle. . Son detayma kadar açıkladım bu pro- jeleri kitabımda. Bunlar ilk benim fik- rim olmayabilir. Benden öncc de benzer şeyler düşünülmüş olabilir. Tamam, Er- tuğrul Günay benimle kavgalı. lyi bir kültür bakanı olmak istiyorsa bunları kendi düşünmeli. Belki de düşünüyor- dur. înşallah da yapılır. - Bir sanatçıîar birliğiyok Türkiye'de. Var olması bu tüjr girişimlcri duha kolay kılmaz mıydı? - Biraz kendiliğinden oluşuyor. Özcl- likle son iki yıldır, Abdullah Gül'ün eumhurbaşkanı olmasından beri öyle bir birbirimize sarılma duygusu var ki... Mıknatıs gibi birbirimize çekiliyo- ruz. Genco'yla ben mcsela yılda bir kez Nâzım Oratoryosu'nda görüşürdüm: Merhaba, merhaba. Şimdi her gün tele- fonlaşıyoruz: şunu yazalım, buraya gide- lim. Mesela Genco mütevazı bir yaşam sürcn, mütevazı bir para kazanan biri. Onun için 60 bin liralık Aydın Doğan Ödülü çok iyi para, ihtiyacı olan bir pa- ra. Alır almaz Çağdaş Yaşamı Destekle- me Derneği'ne vermesi çok önemli bir mesajdır. Diyorlar ki Fazıl Say konuşmasın, si- yaset yapmasın, kendi işini yapsın. Be- nimkisi siyaset değil, bcnimki kendi ya- şamımla ilgili kaygılar. Bunları düşün- mek veya tartışmak siyaset değil artık, sosyal faaliyet. Bu kitap siyasi bir kitap değil. - Dcniz Baykaî'a yazdığınız bir mek- tup var kitapta, daha önce internet iize- rinden dc yayımladığmız. Birkaçgün sonra BaykaJ mcktubunuzu ciddiye al- dıklannı açıklamıştı. Sizin için tatmin edici bir yanıt mıydı bu? - Cevap tatmin edici olmaz, icraat tat- min edici olur. - Bir muhalit olarak muhaleictin tav- rını nasıl buluyorsunuz? - îşte tatmin edici değil, icraat yok. Muhalefetin yapması gereken yüzde yir- mi beşin üstüne çıkmak. Yirmi beş ga- ranti, cepte. Mektupta şunu yazmıştım, kimsenin size oy verdiği yok, sana, Kı- lıçdaoğlu'na... Çok acımasızca bu var. Güneydoğu'da oyun sıfır, Doğu Anado- lu'da yüzde bir, varoşlarda hiçbir şey yapamamışsın, neden? Çözmeye ne za- man başlayacaksın? Üç sene kaldı. Bir daha yenilirse artık toparlanamaz. Bunu ne ilk ben söylüyorum ne de son. Belki bir sanatçı tek başına söyleyince artı ağırlık kazanıyor. Ama bir şeyler yapa- caklarına inanıyorum; sıfırdan daha kö- tüsü yok çünkü. KUMRU'YA MEKTUP - Kitapta kızmız Kumru 'ya yazdığınız bir mektup da var. Hakkmızdaki iddia- ları yanıtladığmız bir mcktup. Nc bu mektupta, ne de diğer yazüarda "Fazıl Saygitmek istiyor" spckülasyonuyla il- gili bir açıklamanızyok. Neden? - Kumru'ya yazdığım mektubun kalıcı olmasını istiyorum. Internette inanılmaz yerlere yayılıyor konu. Bir köşe yazarı bir pisliİc sıçratıyor, dalga dalga başkala- rı, başkaları... bir bakıyorsun senin dc iğrendiğin biri olarak gösteriliyorsun. Bunu önlemek istiyorum bir kere. Bu- gün ölsem, arkamdan kızıma, baban böyle demişti, denmesini istemiyorum. O yüzden mektup bir belge. Bundan sonra konuşmaları çok zor olur. Olay aslına dönüyor. Mesela 301. madde'yle ilgili hiçbir şey yapmadığım meselesi. Hayır, ilk imza benim. Şahiderim de var. Bununla ilgili yetmiş yazı yazıldı: Niye 301 için bir şey yapmadı... Bak- madı ki, araştırmadı ki, hiçbiri gazeteci değil ki... ilk imza benim. Ondan sonra o yetmiş yazıdan yedi yüz tane türüyor. Ikinci olarak... Böyle bir ortamda bir sanatçı dertleniyor bazen. Çoğu insanın içinden gitmek geldiğini söylediği olu- yor normal masalarda. O röportajda üç beş sanatçıyla birlikte öyle bir masada yapıldı ve o laf söylendi, evet. Ağzım- dan kaçtı demiyorum. Ben bunu söylü- yorum. Arkadaşlarımla konüştuğumuz da oluyor. Ama mücadclcsini vcren dc ben olu- yorum. Bu benim kendi iç çekişmem: Gitsem belki daha kolay bir yaşam ola- cak. Ondan sonra düşünüyorunı, hayır orada da yapamam, sıkılırım bu sefer, burada bir mücadelc veriyorum. Hepi- mizde olan bir durum bu... Türk med- yası tuhaf bir biçimde büyüttü bunu, kontrolsüz bir biçimde büyüttü. Aman gitmesin diycn de oldu, defol git, vatan haini diyen dc. İnsanın kendi içindcki soru işaretlerine bile izin yok. Burada gerçek bir faşizm var, kültürel anlamda sponsorluğunu vermeyecek, korkum var. Erivan'dan alacağım, Çankaya'dan alamayacağım çünkü adam resmen sa- vaş açmış durumda. Echo Ödülü'nü bi- le tebrik etmeyen bakana gidip de proje mi sunacağım. Çok zor bir durumda- yım, AKP bütün olarak karşımda. Bili- yor musunuz, şuna inanıyorum: Ertuğ- rul Günay bana olan muhalifliği sayc- sinde AKP'den puan kazanıyor. Düşe- bilirdi bakanlıktan ama bana yaptığı muhalefctle puan kazandı ve kaldı. - Son kabine değişiminden mi söz ediyorsunuz... - Evet. Çok söz duyduk buna dair. Tam o sıralarda işte bize çattı birkaç ke- re. Bize karşı çıkışı yerini sağlamlaştır- mak içindi sanıyorum. HEP AYNI DÖNGÜ... - Yazılarm birinde bir büyükelçisi ola- rak AB'yi uyarmışsmız. îçtenliklerine inanıyor musunuz? - Inanmıyorum, inanmadığımı da söy- lüyorum. Bizim kendi Rönesanssımıza samimi bir şekilde destek verseydi bu durumda olmazdık. AB sonuçta dünya- nın en büyük gücü... Nasıl AKP'nin ka- patılmasına karşı olup gücünü ortaya koyduysa polis-devlct için de gücünü göstcrcbilir. Bunu söylemck gerekiyor- du, o laf da yerini bulmuştur. Ben yazıh bir başvuru yapmadım büyükelçi ola- rak. Belki biraz daha ciddileşirse... Ama bu mcktup çoktan yerine ulaşmış- tır. Hiç şüpheniz olmasın, Türkiye'yle ilgili her şeyi çok iyi biliyorlar. AKP'nin amacını, Ergenekon'u, ne olduğunu, ne döndüğünü... - Olan bitende onların parmağının ol- duğunu söyleyenler de var... Fazıl Say'ın projelerlnden biri de Istanbul okullannda 1000 konser projesl. Konserier sadece klasik müzlk değil her türde olacak. bir faşizm. Her iki tarafın da uyguladı- ğı... Bu konuya değinme gcreği bile duymadım çünkü konular kolay değişi- yor bu memlekette; kolay unutuluyor, kolay değişiyor. Basbayağı siyah dediğin şeyi ertesi gün beyaza yoğunlaştır be- yazda kahyor. Bu önemli bir konu da değil. Yurtdışına gitsem Türk olmaya- cak mıyım? Almanya'ya gitsem adım Hans mı olacak? Zaten her gün gidiyo- rum(!) - Kitapta söz ettiğiniz projelerden biri de Ahdamar projesi. Bu proje şimdi ne durumdadır? - Bütün bunlar, kurumlar... Orkes- tra... Şeyh Bedreddin Destanı'da keza öyle. Bu eserler yazılma aşamasında da- ha. Bir konser tarihinin konulamaması- nın sebebi, bu adam bana orkestra - Parmağı olmalarından ziyade bunu engellemek için karşı güç oluşturmuyor- lar, bu bir haksızlık. Parmağı var, arka- dan itiyor demeyeyim ama engelleyebi- lecek bir güçken, hop bir dakika, böyle hiç giremezsin Avrupa Birliği'ne, polis- devlet vs. demedikçe... En sonunda, beş yıl sonra, antilaik oldunuz, şeriatçı oldunuz, AB'ye alamayız diyccek. Hep aynı döngü... Bir soru da ben size sorayım: Siz şu an Afganistan'a yardımcı mısınız bir Türk olarak? Hayır. Ne yapıyoruz, hiç- bir şey. Ya da Endonezya'ya yardımcı mıyız? Değiliz. Durum biraz da böyle... - Ahdamar projesine geri dönersck... - Toplumlar arası ortak bir çalışmaya dayanan, ortak bir efsaneden yola çı- kan, 100 Türk 100 Ermeni sanatçının üstleneceği bir proje. Türkiye-Ermenis- tan arasındaki meseleler için bu tür adımların atdması lazım ki biraz buzlar erisin. Bunun en iyi örneği yirmi yıl ka- dar önce Zülfü Livaneli, Sezen Aksu gi- bi isimlerin Yunanistan'la kurduğu dostluk köprüleridir. Ne kadar ilerledi ilişkiler değil mi. Avrupa Kupası maçla- rında Yunanlılar Türkleri Türkler Yu- nanlıları destekliyor. Bunu başlatan sa- natçılardı. Ermeni meselesi tabii çok farklı... Ben de bir müzisyenim, kitaplardan okuyorum. Biz yazılanlardan okuyoruz. Yazılanlar için de bir birliğe varılmasın- dan yanayız. Beş tane gerçek olamaz bir tane olur. Onda da herkes hemfikir ol- malı. O bir gerçeğe de varmak için yol- lar aramak lazım. Bunların başında da dost olmak geliyor. Belli ki kötü olaylar yaşanmış ve bumınla hesaplaşmak ge- rek. - Yoğun bir tempoda çalışıyorsunuz. Bundan birparça rahatsızsmız ama mutlusunuz da. Sanırım birbirini den- geliyor. Hep böyle mi sürccek? - Konser vcrmek benim için yaşamsal bir ihtiyaç. Elbettc hep sürecek. Ama konser sayısının yüz yirmi değil de alt- mış olduğu olacaktır beş-altı yıl sonra- dan itibaren. Çünkü (izik dayanmaz. Yüz yirmi konser... Benimle beraber çalmayan sadece benimle turneye gelen insanlar hasta oluyor. Normalin üstün- de bir durum zaten... Beste yapmaya daha çok zaman kalır diye düşünüyo- rum böylece. Son on bcş yılda çok ve- rimli bir besteci olamadım. Aslmda Bu- nunla uğraşmak istiyorum. Mcsela ope- ra yazmak istiyorum. İşte şimdi daha bi- rinci senfoniyi Îstanbul'a yazıyorum, hani derlcr ya birinciyi yaptın mı dokuz tane gelecek diye... Ona da zaman gc- rekiyor. - Müzik okulu açmayı düşündünüz mü hiç? - Benim hocalık deneyimim oldu. Bil- kent'te profesördüm iki yıl, 2004-2005. Zordu. Neden zordu? Hem bu tempo arasında öğrenciye zaman ayıracağım... Hocalık başka zanaat çünkü öğrenciyle her gün uğraşmak lazım... Ayda bir kez gideyim, yerime asistanım baksın da di- yemem. Bu fazla çağdaş ve iyi bir sistem değil. Içime sinmedi. Bir dc öğrencilcrle üç gün uğraşıyorsun sonra bir hafta on- lar gibi çalıyorsun. Arada Berlin, Paris ,konseri güme gidiyor. Tehlikeli de bir yandan. Elli yaşıma doğru belki bestccilik kursları veririm. O daha rahat çünkü hoca açısından. - Son olarak, ne zaman bir açıklama yapsanız, bir girişimde bulunsamz, Fazıl Say gündeme gelmek istiyor, dcniyor. Arkasmdan, herkes işini yapsm... Şimdi bu kitap ve dahi bu röportaj... Yine ay- nı sözleri söyleyenler olacaktır... - Bunu on yıldır söylüyorlar: Konser veriyorsun, isminin duyulmasmı istedi; televizyona çıkıyorsun, isminin duyul- masmı istedi... ne yapsam yaranamıyo- rum. Biz yaranamıyoruz, hiçbir şekilde yaranma şansımız yok, onu anladım. Mesela, Fazıl Say Echo Ödülü'nü ka- zandı, Hürriyet'in internet sitesindeki haber; altında yorum: Fazıl Say gitsin. Karşı tarafta bir IQ problemi de var. Deniz Baykaî'a mektup... Kendi istedi- ği gibi internctte yazıp çiziyor, Fazıl Say yazmasın. Bu ciddiye alınır bir şey değil. Çok ahmak bir kide güruhu var: Çöp. İnsanın bundan etkilenmemesi müm- kün değil tabii, hele benim. Ama o çöp güruhuyla da yaşanmaz. • i Yalnızhk Kederi/ Fazıl Say/ Doğan Kitap/ 188 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 1 5 S A YFA 17
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear