14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Clmcoz'un Sevglll Milena' ve Kamuran Slpalln Mllena'ya den sonra Esen Te- zelln Mllenavauek- tupter'çevlrlsl kltap- çılarda... Y eryüzü Kitaplığı celaluster@cumhuriyet.com.tr Franz Kafka'nın Milena'ya Mektuplan bu kez Esen Tezel çevirisiyle yayımlandı Mektuplat 3 da en çok geçen sözcük: Korku MHena, Kafka'yla Pragda bir kafede, ortak arkadaş çevreslnde tanışan ve onun öyküle- rtnl Cekçeve çevlrmek isteven genç blr kızdı, mektupla$malan bu veslleyie ba$ladı. SAYFA 6 I -m M" ilena 'ya Mektuplat'ı ilk / l /§ kez yülar öncc Adalet / \/M Cimcoz'un Ataç Kitab- J L V J L evi'nden çıkan çevirisin- den okumuştum. Şimdi bakıyorum: 1961 'de yayımlanmış, ertesi yıl da Türk Dil Kurumu'nun Çeviri ödülü'nü al- mış. Sanatseverler, 1950'lerin başında Türkiye'nin ilk özel sanat galerisi Maya'nın ku- rucusu olarak tanımıştı Adalet Cimcoz'u; sine- ma seyircisi ise, ünlü kadın oyunculann, Belgin Doruk'un, Türkân Şoray'ın, Filiz Akın'ın "se- s>i" olarak. Cimcoz, ağabeyi Ferdi Tayfur'la birlikte uzun yıllar dublaj sanatçılığı yapmıştı. Dönemin edebiyat dergilerini, Yeditepe'yi, Varhk'ı, Yeni Ufuklar'ı izlemiş olanlar, Cim- coz'un şiirlerine, öykülerine, kitap tanıtma ya- zılanna mutlaka rastlamışlardır; ama daha çok, Brecht'ten, Büchner'den, Traven'den, Tibor Dery'den yapüğı çevirilerle anımsarlar onu. Evet, Cimcoz'un, özellikle Kafka'nın Mile- na 'ya MeJcrupkr'ındaki, Brecht'in Sezuan'm lyi însanı'ndaki, Dery'nin Eğlentili Bir Göm- nıe Toren/ndeki büyüleyici Türkçesini hâlâ unutamadığımı söylemeliyim. Türkçeyi hem sesiyle, hem de kalemiyle aynı güzeflikte dile getirmek kaç kişiye nasip olur §u hayatta. (Bu az rasdanır sanat insanımn yaşamöyküsünü, günümüzün en iyi yazarlanndan Mine Sö- ğüt'ün kaleminden okuyabilirsiniz: Adalet Cimcoz: Bir Yaşamöyküsü Denemesi, YKY.) Cimcoz'un Milena'sı (sonradan Sevgüi Mile- na adıyla Say Yayınlan'ndan çıka), Türkçesiyle gerçekten de büyülüyordu okuyanı, ama döne- min pek çok çevirisi gibi eksikti. Kafka'nın, sevgüisi Milena'ya yazdığı mektuplardan bir derlemeydi. Milena'ya Mektuplar ı, daha sonra Kâmuran Şipal'in çevirisinden okuduk. Hermann Hes- se'nin, Rainer Maria Rilke'nin, Borchert'in, Thomas Mann'ın, Günter Grass'ın yapıtlannı dilimize kazandıran Şipal, Kafka'nın tüm ya- pıdarını Cem Yayınevi için çevirmiş, Cimcoz çevirisindeki eksikler bu çeviride giderilmişti. Şimdi yeni bir Milena çevirisi var elimizde. Esen Tezel'in Milena'ya Mektuplar çevirisi Can Yayınlan'nca yayımlandı. Türkçedeki Mi- lena'lan karşılaştırmayı, Alman dili ve edebiya- tı uzmanlanna bırakıyorum. Ama Tezel'in yeni çevirisinin, diri ve özenli çeviri olduğunu söyle- yebilirim. Belli ki, üstünde çok uğraşılmış, çok emek verilmiş. Ben, başka alanlarda olduğu •gi- bi çeviride de yanşmanın yararına inanankrda- nım. Hele böylesi temel kitaplarda, okuyucu- nun seçme olanağına sahip olması çok önemli. Yeter ki, konunun uzmanı çeviri eleştirmenleri oıtaya çıksınlar, bu tür fırsatlan kaçırmasınlar. Hiç kuşkum yok, çeviri uğraşının gelişmesine katkıda bulunmuş olacaklardır. Ben, şimdilik, bu yeni çevıriyi değerlendir- mek için, Esen Tezel'e bazı sorular yöneltmek- le yetiniyorum. -Milena'ya Mektuplar da, Kafka'nın edebiya- tını ele veren bir yan var mı? Kafka okuru, bu mektuplardan, Kafka'nın yapttlartna ılıskın ne- ler edinebilir? -Kesinlikle var; hem de bir değil, birçok yan var. Genel konuşmak gerekirse, ben zaten mektup türünün bir yazarın kurmaca yapıdan konusunda son derece "yakalayıcı" bir tür ol- duğunu, yani önemli ipuçlan taşıdığını düşü- nürüm. Çünkü kişinin imgelemi ve o imgele- min ürünleri, bireysel ve toplumsal olaylardan, tecrübelerden, ilişkilerden, ruh hallerinden ba- ğımsız düşünülemez. Yazıyla ortaya çıkanlar, bütün bu saydıklanmın hayal gücünün süzge- cinden geçmiş halidir, tortusudur bir bakıma. Aynısı, Kafka için de geçerli. Onun yapıtların- da simgesel boyutta karşımıza çıkan yabancı- laşma, yalnızlık, korku, kişisel açmazlar, bü- rokrasinin gücü, ailenin ve toplumun bireyi bir kıskaç misali hapsetmesi gibi pek çok konunun kaynağını, yani Kafka'nın hayatındaki karşılığı- nı, Milena'ya mektuplannda bulmak mümkün; yazann Yahudilikle ilgili görüşlen gibi. Bana göre bunun sebebi biraz da, Kafka'nın Mile- na'yı zihinsel ve entelektüel olarak bu konular- da yazışabileceği bir insan olarak görmesi ve ona, ömeğin Felice'ye kıyasla, fikir bazında da- ha rahat açılması. -Milena'ya Mektuplar önce 1952'de hayatta olan kimileriniindtebilecek bazı bölümler çt- karttlarak yayımlanmt}. Galiba 1986'da Alman- cada ilk kez eksiksiz basımı yapflmt}. Senin çe- virdiğin edisyonun eksiksiz oldugu söylenebilir mi? Bu edisyonun ne gibi özelUkleri var? -Evet; kitabın sonunda da belirtildiği gibi, Milena bu mektuplan Wüly Haas'a 1939 ilk- bahannda vermişti. Fakat araya giren işgaller ve Willy Haas'ın Çekoslovakya'yı terk etmek durumunda kalması nedeniyle mektuplar an- cak 1952 yıknda yayımlanabildi. Benim çevir- diğim edisyonun, Kafka'nın sayfa kenarlanna koyduğu nodar, açıklamalar, sonnodar ve son- radan yapılan kronolojik sıralamayla birlikte eksiksiz olduğu söylenebilir. Fakat şunu da be- lirtmekte yarar var ki, yazann önce yazıp sonra üstünü kalın bir biçimde çizerek Milena tara- fındaıı okunmasını engellemek istediği kelime, cümle ve bölümler elimizde mevcut değil. Willy Haas bu bölümlerin kimyasal bir yön- temle ya da röntgen yardımıyla daha sonraki bir baskıda okunur hale getirilebileceğini dü- şünüyordu; fakat bu şimdilik yapılamadı. Za- ten açıkçası, benim çevirdiğün edisyonu baskı- ya hazırlayan Jürgen Born ve Michael Mül- ler'in söyledikleri gibi ben de "bu kadar ileri gitmeye hakkımız olmadığını" düşünüyorum. Bu edisyonun önemli bir özelliği de, mek- tuplann ardından Milena'nın birkaç makalesi- ne, Kafka'nın ölümünün ardından yazdığı an- ma yazısına ve Max Brod'a mektuplanna da yer vermesi. Ben, Kafka'ya yaklaşmak ve Mile- na hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak iste- yen okur için mektuplar kadar bu ek bölümün de yararlı olacağından eminim. Özellikle Mile- na'nın Kafka'yla yaşadığı ve Max Brod'a mek- tuplannda anlarağı birkaç olay son derece il- ginç ve dikkat çekici. •Sence Kafka ile Milena arasında nastl bir ilis- ki var? -"Bu mektuplarda en çok tekrarlanan keli- me neydi?" diye düşündüğümde, cevabı hiç te- rcddüt etmeden veriyorum: Kor- ku. Kafka'nın bütün hayatına, bütün ilişkileri- ne damgasını vuran bu duygu, elbette Mile- na'yla ilişkisini de büyük ölçüde etkilemiş. Duygulann dile getirilişinde, itiraflarda hep bir kapalıhk, hep bir simgesellik, her an vazgeçme ve kaçma eğilimi var. Sanki biz de okur olarak bu mektuplan Kafka'nın zihnindeki korku perdesinin ardından okuyor ve yaşananlan, hissedilenleri o perdenin gölgesinde anlamaya çahşıyoruz. Aralanndaki ilişkinin sabit bir çizgide ilerle- mediği kesin. Başlangıçta Milena, Kafka'yla Prag'da bir kafede, ortak arkadaş çevresinde tanışan ve onun öykülerini Çekçeye çevirmek isteyen genç bir kızdı, mektuplaşmalan bu ve- sileyle başladı. Daha sonra bu ilişki bir tür kar- şılıklı hayranlığa evrildi, Kafka açısından baka- ğımızda ateşli ama umutsuz bir aşka dönüştü (çünkü Milena, Ernst Pollak'la evliydi ve Viya- na'da yaşıyordu). Bu aşkın yoğun bir biçimde dile getirildiği dönenı, bana göre mektuplann zirvesini oluşturuyor. Çünkü görünüşe bakıkr- sa Kafka bu dönemde, aşkın her türlü yan etki- sine maruz kalmış; karakterine de son derece uygun bir biçimde karşı tarafı kendinden üs- tün görme, kendini küçümseme ve ona layık bulmama gibi. -Çeviride bazı zorluklarla karşılaşttn mı? -îki zorluktan bahsedebilirim sanınm; ki bunlar aynı zamanda benim için çevirinin zevkli yanını, heyecanını da teşkil eden zorluk- lardı. Üki, yukanda bahsettiğim duygu iniş-çı- kışlan doğrultusunda metnin, yani mektupla- nn "melodik" çizgisini takip etmek ve Türkçe- ye aktarmak. Kafka'nın dili, Milena'ya hitap ediş biçimi, ona açılma düzeyi, ilk mektuplar- da farklı, bu ilişkinin aşka dönüştüğü bölüm- lerde farklı, aynı ilişkinin kesilmeye yüz tuttu- ğu kısımlarda farklı. Üsteük bu farklar birden- bire değil, yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Ben bu çeviriyi yaparken, bir yandan piyano çalan bir insan olmanın sonsuz faydasını gördüm diyebi- lirim. Mektuplann tamamını bir müzik parçası gibi değerlendirirsek, bu duygu iniş-çıkışlan da metnin crescendo ve decrescendo'lan. Piya- no'dan forte'ye ya da forte'den piyano'ya git- mek, giderken ölçüyü tutturmak, müzikte en zor, ama en zevkli deneyimdir; çünkü zaten müziğin esasını sadece notalar değil, o notala- nn çalınış biçimi ve kuvveti oluşturur. Bu mek- tuplan çevirirken de, kelimeleri nota yerine koyarak metnin müzikal haritasını kendi dilim- de çizmeye çaUştim diyebilirim. tkinci ve daha pratik bir zorluk ise tabii ki Milena'nın mektuplannın kayıp oluşuydu. Bu eksikliğin yer yer yapılan göndermelerde, bah- sedilen bir olayda, Milena bir önceki mektu- bunda yazdığı için benim için belirsiz bir söze yazılan cevapta boşluk bırakmaması için çok dikkadi ilerlemem, hiçbir anlamsal aynntıyı ka- çırmamam, sık sık dönüp daha önceki mek- tuplara bakmam, o boşluğu dolduracak ipuçla- nnı yakalamaya çalışmam gerekti. Ama dedi- ğim gibi, zaten çevirinin bağımhhk yaratan ya- ni da bu dedektiflik oyunudur benim için. • C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1036
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear