26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
DÖNDÜKTEN sonra durmak bilmeyen kalemtıraşlardan Hasan Cemal “Türkiye kabuk değiştiriyor. Buna değişim süreci de diyebiliriz” diye yazmış ve “Ergenekon”u aşınca Türkiye’nin aşa, işe, demokrasiye ve hukuka kavuşacağını buyurmuş. Böyle bir kehanette bulunmasının nedeni ise Deniz Yarbay Ali Tatar’ın intiharına bağlamış tecrübeli fırıldak Hasan: “Komutanların önce ‘kod adı Kafes’ gibi cuntalaşma faaliyetlerini açığa çıkarmaları gerekir. Gazete manşetlerine oturan Yarbay Ali Tatar’ın neden ölümü seçtiğini yerli yerine oturtmaları gerekir.” Bir insan, insanlıktan nasibini bu kadar mı alamaz! Hukukun en temel ilkelerinden birini bu kadar mı ayaklar altına alabilir. ‘Kafes’ iddiasının sahibi, komutanlar mı ki varlığı Ahmet Altan’dan menkul cuntalaşma faaliyetlerini açığa çıkartsınlar ve Yarbay Tatar’ın intiharını yerli yerine oturtsunlar. Allah kimseyi Hasan gibi yoldan çıkarmasın! Merhum Yarbay Ali Tatar’ın eşi Nilüfer Tatar haykırıyor, duruyor musun Hasan: “Savcı Süleyman Pehlivan, adını hiç silmeyeceğim. Kocamın katili sensin. Rahat nefes alıyor musun?” Ya sen Hasan, aynaya bakabiliyor musun! İ. GÜRŞEN KAFKAS 79 yıl önce, 23 Aralık 1930’da Menemen’de karanlık düşünceler aydınlığa başkaldırdı. 1923’te Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu. Halk, Cumhuriyetle birlikte özgür, birey ve vatandaş olmuştu. Artık kul, köle, maraba değildi. Vatandaş, ulus bilincinin, özgür yaşam kavramlarının tadına varmaya başlamıştı. Egemenlik milletindi. Cumhuriyet devrimleri ülkenin ve halkın yenileşme ve gelişmesinin vazgeçilmez yol çizgisi olmuştu. Atatürk’ün ilke ve devrimi özgür yaşama, kazanma ve üretmeye yol açmıştı. Şeriat, tarikat ve cemaatler, körelen dini çıkarlarının karanlığına vatandaşı sürüklüyordu. Dini çıkarlar yok olmuştu. Dinin mistik değerlerini kullanarak halkı sömürmeye çalışıyorlardı. Devrimlerde öncelik eğitime verilmişti. Halk, şeriatın baskısından aydınlanarak kurtulabilecekti. Çünkü; şeriat tarikatı; tarikat marifeti; marifet de hakikatleri çağrıştırıyordu. Marifet (hüner) dini kullanma yöntemleri, çıkar sağlamak; hakikat de gerçeklerin dışavurumudur. Kılık-kıyafet, şapka, harf- yeni alfabe ile halkın sosyalleşmesi; tekke ve medreselerin kapatılması ile yenileşmeye çalışılıyordu. Millet mektepleriyle toplumun aydınlığına koşuluyordu. Değişimler gelişmeyi, gelişmeler de değişimi getiriyordu. Şeriat, hilafet, saltanat kaldırılmıştı. Kul olma dönemi yerine, birey olma tutkusu vatandaşı özgürlüğe ulaştırıyordu. Yeniye, yeniliğe, ilke ve devrime karşı direnenler, başkaldıranlar oldu. 1925’te Şeyh Sait isyanı ülkeyi epey uğraştıran dini ve etnik ayrışım başkaldırısıydı. 23 Aralık 1930’da Menemen’de sabahın erken saatlerinde dördü silahlı, altı kişi tekbir sesleriyle belediye meydanında halkı toplayarak isyana teşvik etti. Gözlerini kan bürümüştü. “Biz şeriat ordusuyuz” diye bağırıyorlardı. Çember sakallı, sarıklı, cübbeli giysileriyle Atatürk devrimine meydan okuyorlardı. Derviş Mehmet adlı liderleri kendini Mehdi olarak tanıtıyordu. 60-70 bin kişilik “hilafet ordusunun” geleceğini, katılmayanların kılıçtan geçirileceğini haykırıyorlardı. Derviş Mehmet, Müftü Camii’nden aldığı yeşil bayrak altında halkı topluyor, tekbir sesleriyle: “Şapka giyen kâfirdir, şeriat geri gelecek, bize kurşun işlemez” diye bağırıyorlardı. Halk korku ve şaşkınlık içindeydi. Menemen’deki alay komutanlığı asteğmen Kubilay’ı bir manga askerle olay yerine gönderdi. Kubilay, Girit kökenli biriydi ve öğretmenken askerlik görevini yapıyordu. Sevgi, anlayış ve hoşgörü dolu Kubilay, silahlarında eğitim mermisi olan askerlerine beklemelerini söyledi. Kendisi isyancılara doğru ilerledi, “Teslim olun, bu yaptıklarınız doğru değildir” dedi. İsyanı bastırmak için süngü takarak bekleyen bir manga asker korkutmak ve caydırmak amacıyla havaya ateş açtı. Yobazlar ateşle karşılık verdiler. Kubilay yaralandı, yere düştü, yine de ayağa kalktı ve ilerledi. Kubilay yine yere düştü. Halk korkarak kaçıştı. Derviş Mehmet ve yandaşları, Kubilay’ı yakaladı, diri diri başını, çantalarında taşıdıkları kör bıçak ve testereyle gövdesinden ayırdılar. Tekbir getirerek kanını içtiler. Kesik başını yeşil bayrağın sopasına bağladılar. Zafer kazanmış gibi nara atıyorlardı. “Şeriat isteriz, şapka giyen kâfirdir” diye haykırıyorlardı. “Ey ahali!.. Din elden gidiyor, şeriat isteriz, hilafet isteriz” diye bağırarak sokakları dolaşıyor, taraftar topluyorlardı. Mahalle bekçisi Hasan onlara tepki gösterdi, onu da şehit ettiler. Bekçi Şevki duruma el koymak istedi o da şehit oldu. “Bize kurşun işlemez” diyorlardı bu gözü dönmüşler. Menemen’de sıkıyönetim ilan edildi. Divan-Harp kuruldu. Başkanlığına General Mustafa Muğlalı getirildi. Menemen olayı üç şehit almıştı. Onlar için dikilen anıta: “İnandılar, dövüştüler, bıraktıkları emanetin bekçileriyiz” diye yazıldı. Divan-ı Harp mahkemesinde on sekiz günlük sorgu sonrası 40 sorumsuz, 27 beraat, 41 kişiye çeşitli cezalar ve 36 kişiye idam cezası verildi. İdamlar Kubilay’ın şehit edildiği yerde gerçekleştirildi. Ne yazık ki onlar da amaçları için çocukları ileri sürmüşlerdi. Birçok çocuk bu olayda yargılandı, hüküm giydi. Atatürk, Menemen olaylarından ötürü çok üzüldüğünü belirtmişti. Halkın iyi niyetinin dini çıkarcılarca dün olduğu gibi bugün de kullanıldığını, “cemaat, tarikat, ticaret” üçlüsünün çıkar uğruna halkı yönlendirdiği gerçeğini bugün de üzüntüyle izliyoruz. Devrim şehidimiz Kubilay’ı ve diğer devrim şehitlerimizi saygıyla anıyorum. CMYB C M Y B DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Son Aşama Başladı!.. Menemen Karanlığında Şehit Kubilay KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com 24 ARALIK 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 15 Öcalan’a yeni duvar kâğıdı: Bebek desenli! Yangın Tarık Emre: “Deniz Fenerciler, İstanbul itfaiyesini işletecekmiş. Paraya para dememek için İstanbul’u yangın yerine çevirecekler!” Damat Mustafa Alan: “Cemil Çiçek damadını ihbar etmişti. Duyan var mı soruşturma açıldığını!” Baklava Hüseyin Erdoğan: “Çocuklar; polisi taşlarsanız korkmayın, çarşıdan baklava çalarsanız yandınız!” Recm Mete Apak: “Patrik korkmasın, bizde çarmıh yoktur, recm ederiz alimallah!” YağmurDeniz Aynaya bakabiliyor musun Hasan! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” ALLEM ettik, kallem ettik, cihan padişahı Fatih Sultan Mehmet’in fedaisi Kara Murat’ın 17. kuşaktan torunu ve civan padişahı Fatih Sultan Recep’in gizli polisi Ak Murat’ı bulduk. Civan padişahının biricik yardımcısı ve serbülenti Bülent Arınç’a yönelik suikast girişimini çözen Ak Murat, girişimin bütün açılımlarını ve ayrıntılarını korkusuzca açıkladı: “Serbülent Abi, bizim için sultanımızın yarısı gibidir. Onun kılına zarar gelmesini istemeyiz. O gün tesadüf bu ya kılları, tüyleri, yünleri kontrol ediyorduk ki ihbar geldi. Serbülent Abi’nin evinin bulunduğu caddede iki otomobil gidip geliyormuş. Hayırsever muhbir, otomobillerin plakalarını almış bize bildirdi. Biz de birkaç gün sonra otomobillerden birinin bulunduğu yere intikal ettik. Burası Serbülent Abi’nin evinin önüymüş. Otomobilin önünü kestik. İçeride sivil elbiseli bir albayla bir binbaşı varmış. Biz onların subay olduğunu bilmiyoruz tabii. Neyse binbaşı bizi görünce elindeki kâğıdı yemeye başlamasın mı? Meğer Serbünet Abi’nin ev adresini yazdığı kâğıdı imha etmek istemiş. Bunlar, büyük büyükbabam Kara Murat’ın filmlerini izlememişler; ulan insan iki satır adresi ezberler be, demeye kalmadı, kalktık karakola gittik. Sorgu sualden sonra, evvel Allah mahkemeye çıkartıp tutuklatacağız fakat karakola başka bir albay gelip bizim subayları alıp götürdü. N’olacak subay dayanışması işte, sorguları başka bir yerde yapmışlar, başka bir mahkemede serbest bıraktırmışlar. Valla ben, Kara Murat filmleriyle, hikâyeleriyle büyüdüm; böyle hikâye görmedim. Neyse, sonunda suikast girişimini Serbülent Abi’ye bildirelim, gönlüne su serpelim istedik. Ayrıca zatına yönelik bir suikast sultanımızın yarısını hedef almış sayılır. Fakat Serbülent Abi’nin açık ev adresi yoktu. Biz de kalktık otomobilin önünü kestiğimiz yere gittik. Yandaki markete sorduk; kasiyer kız ‘Tam karşınızdaki pembe apartmanının beşinci katı’ demesin mi? Evet, suikast deliline gelirsek. Elimizde kapı gibi delil var hem de ıslak, hatta sırılsıklam! Niye gülüyorsunuz? Binbaşının çiğneyip yutmak istediği adres kâğıdını Adliyelik Tıp Kurumu’na gönderdik; rapor gelince görüşürüz!” Suikast SESSİZ SEDASIZ (!) HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Kişinin telefonu- nun dinlenmesin- den duyduğu kor- ku. 2/ Erzurum’un bir ilçesi... Bir no- ta. 3/ Kaz Dağõ’nõn antik dönemlerdeki adõ... Alõşverişte satõn alõnan mala ödenen karşõlõğõn malõn değerinden çok fazla olmasõ. 4/ Olaylarõn birbiri ar- dõnca sõrayla yazõl- dõğõ tarih. 5/ Eski dilde su... Kulak iltihabõ. 6/ Malezya halkõna özgü bir tür öldürücü delilik... Ki- lime benzer, renkli ve motifli uzun yolluk. 7/ İn- ternet sözcüğünün kõsal- tõlmõşõ... Görülen bir şeyi ya da benzerini edinme isteği. 8/ Beddua... Yap- ma, etme. 9/ Bir göz ren- gi... Türlü bitkilerin yaprak ve kabuklarõyla kokulandõrõl- mõş acõmtõrak bir içki. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hastalõk derecesinde alõşveriş yapma saplantõsõ. 2/ “Yi- ğidin başõna bir iş gelirse/ Onu --- ellere açõcõ olma” (Ka- racaoğlan)... İşçi. 3/ Bir işletmenin ani batõşõ... Yolcu evi. 4/ Kemiklerin yuvarlak ucu... Satrançta özel bir hareket... Sodyum elementinin simgesi. 5/ Tahtadan parçalarõ uç uca takõlõ üflemeli bir çalgõ... Dolma yapmak için hazõr- lanan karõşõm. 6/ Kendi kendine cinsel doyum sağlama. 7/ “Çok hoş” anlamõnda kullanõlan argo sözcük. 8/ Gördek balõğõna verilen bir başka ad... Kirliliği gösteren iz. 9/ Tar- la sõnõrõ... Ürdün’ün para birimi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 H A Y A S T A N A L A R A Ş A L N A P A E K T İ E Y A L E T O K N Y I L A N Y D E K A M A R A E R K Z İ R A K A L I N M E F E R A Ğ Ç İ R 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com Bu yazıya çuvaldızı kendime batırarak başlamak istiyorum… -Yanıldım!.. Geçen hafta yazdığım “Kürt Parlamentosu” başlıklı yazımda Reşadiye’de şehit edilen evlatlarımızın, birçok kentte yaratılan “kalkışma havasının” DTP’nin kapatılması için bizzat PKK tarafından sahneye konduğunu yazdım. Tamamen doğruydu!.. DTP’lileri TBMM’yi terk etmesi, sine-i millet kararının ise 2007’de Diyarbakır’da kurulan Demokratik Toplum Kongresi’ni (DTK), bir Kürt Parlamentosu olarak çalıştırmaya yönelik olduğunu, böylece “son aşama”nın fiili olarak hayata geçirilmiş olduğunu yazdım. İşte bu noktada yanıldım!.. Peki, verdiğim bilgiler, üzerine yaptığım yorumlar yanlış mıydı?.. Hayır, tam aksine tamamen doğruydu!.. Peki, bilgiler, yorumlar doğruysa ben nasıl yanıldım?.. Gelin o sürece birlikte göz atalım: DTP’nin kapatılmasının hemen ardından, İmralı’daki mahkûmdan “dünyanın sonu değil. Yeni bir yol bulunur” açıklaması geldikten iki gün sonra eski DTP milletvekilleri kamuoyunun önüne “Sine-i Millet” sloganıyla çıktılar. Mikrofonu kime uzatsanız “artık TBMM’ye dönüş yok” lafından başka bir şey duymuyordunuz. Öyle ki; Meclis’e istifa dilekçelerini verecekleri gün bile belliydi. İşte tam bu sırada The Taraf gazetesinde “Kürt Parlamentosu’na doğru” başlıklı bir yazı çıktı. Kandil, yani PKK dağ kadrosunun lideri de kesin talimat vermiş, “artık DTK bünyesinde çalışıp, bir Kürt Parlamentosu yaratacaksınız” demişti. Abdullah Öcalan ise bu süreci sessiz kalarak yalnızca izleyerek geçirdi. Öncelikle tabanda ve diğer Kürt örgütlerinde Meclis’ten çekilmenin getirdiği rahatsızlığı ölçüp biçti. AKP başta olmak üzere siyasi çevrelerde, “DTP’liler Meclis’e dönmeli” çağrılarını değerlendirdi. Bu aşamada TBMM’yi boş bırakmanın özellikle kendisi açısından çok tehlikeli olacağına, toplumda böylesine bir algı yaratılmışken neredeyse kendi adını taşıyan bir partinin “her şeyi o yönetiyor” yargısını pekiştireceğine karar verdi. Sonra da verdiği açık talimatla bir taşla birden çok kuşu vurmayı başardı: - Öncelikle “en büyük irade benim” mesajını hiç su götürmeyecek biçimde hem Kandil’e, hem de DTP’lilere vermiş oldu. - Ahmet Türk’e, medya ordusu karşısında “Sayın Öcalan’da Meclis’e dönmemizi doğru buluyor” dedirtti. Böylece TBMM’de “Öcalan Partisi” tescillenmiş oldu!.. - DTP mutlaka Meclis’e dönmelidir diyen siyasi çevreleri paralize etti!. Utanç verici biçimde, ne diyeceklerini, ne yapacaklarını şaşırdılar.. - DTK, yani Kürt Parlamentosu ise zaten Diyarbakır’da işlevini sürdürüyor. Ne zaman istenirse aktif hale getirilebilir!.. Benim yanılgım ise; İmralı’daki mahkûmun ne denli keskin dönüşler yapabileceğini, “benden sonra tufan” şiarıyla nasıl özdeşleşmiş olduğunu gözden kaçırmış olmak!.. Ama siz de şunu hiç gözden kaçırmayın: -TBMM’de Öcalan Partisi ile birlikte “Son Aşama” başlamıştır!.. Bir Yurtsevere Mektup (XL) Sevgili kardeşim Balbay, kırkıncı mektubumu simgeleyen Romen rakamlarını yan yana koyarken bir sigara yaktım ve senin dün köşende yayımlanan“ ‘An’ların Zamanda Yolculuğu” başlıklı yazını bir kez daha okudum. Bir gün 86 bin 400 saniye diye yazmışsın... Senden, yurtseverlerden çalınan saniyelerin toplamını hesaplamaya çalıştım… Sonra vazgeçtim… Bir gün mutlaka diyerek… Biz yine bildiğin gibi haksızlıklarla, insan aklına hakaret eden senaryolarla, yanaşmalarla uğraşmaya devam ediyoruz.. Bir yanda kış günü üzerine su sıkılan itfaiye işçileri, diğer yanda biber gazı-cop kokteyliyle yerlerde sürüklenen Tekel işçileri, bir diğer yanda ise itfaiye-İDO ihalelerini cebine koyan Zekeriya Karamangiller!.. Haa bir de en büyük Türk büyüklerinden Bülent Arınç’a suikast iddiası var.. Çok dehşetli bi şey, suikastçılar serbest bırakıldı, üstelik krokiyi yedikten sonra!.. Seni ve tüm yurtseverleri, dışarıdaki milyonlar adına bir yurtseverin olanca gücü, kararlılığı ve öfkesiyle kucaklıyorum, sevgili kardeşim. e-posta: umitzileli@gmail.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear