Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
hapishanemiz! Küresel yaşam tarzı seçeceklerimizin listesini önceden hafıza kartımıza işliyor, biz de sözüm ona özgür seçimler yapıyoruz. Bunun neresi özgürlük? Ne yiyeceğimizden ne giyeceğimize ve ne yapacağımıza kadar her şey, beynimize bir virüs gibi gizlice yüklenen dış programlar tarafından belirlenmiş oluyor. Yani bizler, başkalarının programladığı sanal bir yaşamı sürdürüyormuş gibi yapıyoruz. Aslında yaşadığımız bizim hayatımız değil, bizim kimliğimizi ve kişiliğimizi silen, ne olduğu belirsiz dış dünyanın bitmek bilmeyen istekleri... Hastanelerdeki yoğunluk... C S TRATEJİ 17 kuyruğu ile oynayan kedi gibi sonuçlarla uğraştığımız izah edilmelidir. Ulusal TV kanalları, üniversiteler, ticaret odaları, sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri bu projede bir araya gelmeli ve ülkemizin sağlıklı yaşam yolunu açmalıdır. Bu ülke çökerse kimse ayakta kalamaz. Binlerce bilim adamı ve aydınımız, biraz da hastalık üreten bataklığı kurutmak için kafa yormalıdır. Hastalıklı toplum ve devlet yapısı çökerken, yapılan bilim ve zihin faaliyetinin ne işe yaradığı sorgulanmalıdır. Bu yaşamsal konuda bir akademi veya enstitünün neden bulunmadığı, toplumun küresel mehdilere niçin teslim edildiği ve bilimsel sefaletimizin boyutları açıklanmalıdır. Kendi yaşamsal sorunlarımızı çözmeye yönelik bilimsel araştırmalar ve kongreler yapmayı ne zaman akıl edeceğiz? Kendi sorunlarımızın çözümü için dışarıdan bilim adamları mı ithal edeceğiz? Böyle mi çağ atlanıyor? Bilimsel çözümleri ortaya koymak bize düşmez mi? Nerede bizim bilim ordumuz? Önümüzdeki 10 yıl içinde, evlerde, yollarda, işyerlerinde, hatta statlarda ani ölümlerle sarsılacağımızı söylemek için âlim olmaya gerek yoktur. Kalp damar hastalıkları ve kanserden ölümler sanki bir katliamı andıracaktır. Kıt kaynaklarımızı kendi ulusumuz için, kendi aydın ve bilim adamlarımızın ışığında daha akıllıca kullanarak, çıkış yolunu bulmak zorundayız. Türk milletinin yaşam tarzını sinsice değiştiren, sağlık ve niteliklerini bozan küresel yaşam tarzına, Atatürk’ün başlattığı ‘Ulusal Sağlık ve Yaşam Tarzı’ projesiyle karşı koymalıyız. Atatürk’ün düzenlediği Milli İktisat Kongresini örnek alan ‘Ulusal Yaşam Tarzı Kongresi’ni mutlaka başarmalıyız. Ülkemiz için şimdiye kadar hep konuştuk, önerilerde bulunduk. Fakat bu düşünceler, bilimsel bir kongrede ele alınıp çözümlere ve yol haritasına dönüşmedi, yaşam tarzımıza yansımadı. Bu yaşamsal sorunu, politik çerez yapmadan çözecek toplum önderleri aranıyor. Her çeşit hastalığı, ya bilimin sükuneti içinde ele alıp bilimsel çözümler ve çıkış yolları ortaya koyacağız, ya da sorunları kördüğüm haline getiren akıl dışı, cahil çözümler peşinde koşacağız. Hangisini seçelim? Sizlerin öncülüğünde yapılacak ‘ULUSAL YAŞAM KONGRESİ’ sağlık ve yaşamımızın kilitlendiği şifreyi çözecektir. Başarımız, zihinsel işgalden arta kalan ulusal beyin gücümüzün göstergesi olacaktır. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün 27 Ocak 1923’te dediği gibi "KENDİ GELECEĞİMİZE KENDİMİZ SAHİP ÇIKMALIYIZ!"endi ÖNLEYİCİ YAKLAŞIM Yaşam tarzı nedeniyle gizli bir ‘soykırım’ yaşanıyor. Sigara, alkol, gazlı içecekler, yağlı yiyecekler, hareketsiz yaşam sonucu tamamen hasta bir topluma yol alınıyor. Bilim’i asıl işlevine döndürüp, Atatürk’ün dediği gibi, ‘kendi geleceğimize kendimiz sahip çıkmalıyız’. tabii ki çare değil. Uygarca yaşamak için sağlık ve özgürlüğümüzü feda etmek veya küresel yel değirmenlerine saldırmak ta gerekmiyor. Nasıl yaşayacağımıza kadar her ayrıntıyı zihnimize yükleyen bu kötü kaderi değiştirmek için hastalıklı yaşam tarzını masaya yatıran ve bilimin sükuneti içinde çözümler arayan bir kongreye ihtiyaç duyuyoruz. Hastalık üreten akvaryumun temizlenmesi ve sağlıklı yaşama geçişin yol haritasının çizilmesi amacıyla, ortak akıl ve bilimin çözümler ürettiği ‘Ulusal ve Uluslararası Yaşam Tarzı Kongresi’ düzenlenmelidir. Atatürk'ün Milli iktisat kongresini örnek alan bu proje, Türkiye için tek çıkış yoludur. İçinde yaşadığımız akvaryumu kirleten kaynakları ve bunları temizleyen akıllı filtreleri bir bir ortaya koymalıyız. Toplumu hasta eden sorunları ve çözüm yollarını ortaya koyan bilimsel paneller yapmalıyız. Sağlık ve yaşamımızı kilitleyen şifreyi çözecek bu projeye, üniversitelerden sivil toplum kuruluşlarına kadar pek çok kurum katılmalıdır. Çünkü bu proje, katkısı olan üniversite ve bilim kuruluşlarını ön plana çıkarır, saygınlık kazandırırken, ehil kadroların ortaya çıkmasını sağlar ve onları toplum önderliğine taşır. Bu kongre de bilim adamları, aydınlar, uzmanlar; yaşam tarzını kirleten kaynakları, çevre ve sağlık savaşını, zihinsel işgali ve bilinçaltı aldatmayı anlatmalıdır. Sihirli gıdalarla oyalanan bu toplumun trafik, asansör ve koltuktan oluşan Bermuda şeytan üçgeninde geçen esareti ve nasıl özgür olacağı açıklanmalıdır. Hindistan’da kolanın neden yasaklandığını, hamburger ve gazlı içeceklerin sağlığı nasıl bozduğunu, bir kalçası yüz kilo gelen yaşam tarzı kurbanlarını, genetik yapısı değiştirilen gıdalarla ilgisini, alkolü, sigarayı, bizi bağımlı yapan her şeyi, alınacak önlemleri, çözüm yollarını… madde madde ortaya koymalıdır. Sigara içiminin son 20 yılda yüzde 80 artması sonucu sigara içimi ve kalpten ölümlerde olimpiyat şampiyonu oluşumuz, her yıl 108 bin kişi erken yaşta sigaradan ölürken kapalı alanlarda bile sigara içmeyi neden hala önleyemediğimiz açıklanmalıdır. Sadece sigaraalkol ve zararlarına her yıl harcanan 30 milyar doların, sağlığa harcanan parayı kat kat geçme çelişkisi ve arka planı incelenmelidir. Kendini hasta etmek için kıt kaynakları akıl dışı kullanan fakat sağlığa gelince yeterli kaynak bulamayan bu toplumun yaşam tarzı enine boyuna tartışılmalıdır. Hastalık üreten yaşam tarzının nedenlerini yok etmek gerekirken, niçin hala Bilim; nendensonuç ilişkisi kurmaya çalışarak gelişir. Neden? Çünkü, sonuçları düzeltmenin yolu nedenleri yok etmekten geçer. Günümüz dünyasında ise herkes sonuçlarla uğraşıyor. Çünkü sonuçlarla uğraşmak karlı bir iştir; altın yumurtlayan trilyon dolarlık dev bir sektördür. Hastalık üreten yaşam tarzının nedenlerini ortadan kaldırmak ise, altın yumurtlayan tavuğu kesmektir. Hastalık üreten yaşam tarzının doğal sonucu olan hasta sayısındaki patlama, trilyon dolarlık sektörünün can damarıdır. Bu verimli kaynağın değerlendirilmesi için ne gerekiyorsa yapılır, hiçbir fedakarlıktan kaçınılmaz. Bu sonuçlara yol açan hastalık üreten yaşam tarzı ise dikkate alınmaz. Halbuki hipertansiyon bir sonuçtur, şişmanlık, şeker ve kalp hastalığı sonuçtur. Bu sonuçlara yol açan nedenler, risk faktörleri nasıl önlenir? Neden önlenemiyor? Esas sorun bu! Asıl Da Vinci’nin şifresi bu! Yüksek tansiyonlu hasta sayısı 15 milyon oldu. Sırada bekleyen aday adayları ise 21 milyon. Biz ise, her 12 kişiden sadece birini tedavi edebiliyoruz. Diğerleri ise riskli yaşantısını sürdürüyor. Ne olacak bu hastaların hali? Eldeki olanaklar sınırlı. Bu sınırlı olanaklarla sınırsız istekleri karşılamak ve her yerden mantar gibi biten hastaları tedavi etmek olanaklı değil. Sivrisinek üreten bataklığı kurutmak, hastalık üreten sağlıksız yaşam tarzını düzeltmek yerine cibinlik, sprey dağıtmak sorunu çözer mi? Çok daha ucuz olan hastalıkları önleme ve sağlığı koruma akıl, mantık ve bilimin gereği iken unutulmuş bulunuyor. Gündem fındık fıstıkla işgal ediliyor. Sağlık mehdilerimiz şimdi de inciri keşfettiler. Sağlık bilinci vermek yerine sihirli(!) gıdalarla toplum büyüleniyor. Bu televole yaklaşımı yüzünden toplum felakete sürükleniyor ama göremiyoruz. ULUSAL YAŞAM TARZI KONGRESİ Yaşam tarzını insanın kendisinin belirleme hakkı aslında bütün özgürlük ve bağımsızlık savaşlarının temelidir. Bu savaş çağımızda, algı ve yaşam tarzını kilitleyen bir akıl oyununa dönüşmüş bulunuyor. Bizleri esir alan, kötü alışkanlıklara bağımlı kılan bu şifreyi nasıl çözebiliriz? Dış dünyanın dayatmalarına teslim olmadan modern dünyanın nimetlerinden nasıl yararlanabiliriz? Küresel yaşam tarzının konforlu kucağından sağlıklı yaşama geçiş, bu zihinsel şifreyi çözmeden olanaklı değildir. Modern yaşamın kolaylık ve yararlarını inkar ederek Aborjin’lerin ilkel yaşam tarzına dönmek Kaynaklar 1 Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayy kitap 6. Baskı, 2006 2 TÜRKİYE METABOLİK SENDROM SIKLIĞI ARAŞTIRMASI Oğuz A ve ark. www.abdiibrahim.com.tr/haberler/ppt/MetsarSunum28022005.ppt – 3 Türk hipertansiyon prevalans çalışması. Türk hipertansiyon ve böbrek hastalıkları derneği. 2005 s: 69 4 Onat, A.:Türk erişkinlerde kalp sağlığı. TEKHARF. Logos yayıncılık, 2003 5 Duran E.:Kalp ve damar cerrahisi. Sönmez B.:Koroner arter hastalıkları cerrahi tedavisi. Cilt II, Sayfa 1344. 1. Baskı Çapa Tıp Kitabevi, Ulus matbaacılık. İstanbul, 2005.