18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 Turgut A. KARABEKİR [email protected] ski çağların Atinalıları, istediklerini elde etmenin doğal hakları olduğuna inandılar ve fetih peşinde koşmaktan huzur içinde yaşayamadılar. Derin izler bırakan Romalılar da başka ülkeleri zapt ettikçe, demokratik kurallarının temel ilkelerini yozlaştırdılar. İngilizler, İrlanda ve İskoçya topraklarına göz diktikleri zaman, onları gelişmemiş, hayvancılık ve balıkçılıkla uğraşan zorlu, hain, yoksulluk içinde kıvranan, ıslah edilmesi gereken topluluklar olarak kabul etmişlerdi. Topraklarını almakla onlara uygarlık götürerek iyilik yapmış olacaklarını söylerlerdi. Atinalılardan on beş yüzyıl sonra, Avrupalılar Yenidünyayı istilaya başladıklarında, kıtanın yerlisi olan Kızılderilileri de hayvandan farklı görmediler. Avrupa adet ve yaşamını öğrenmelerini bekleyip, gerçekleşmediğinde, suçun onlarda olduğuna kendilerini inandırıp, sorumluluğu hasır altı etmek yolunu seçtiler. Tarih boyu hiç değişmeyen ihtirasın, Amerikalıların öngörü ve öz yargıyı bastırarak, bütün bir kıtanın halkını nasıl yok ettiklerini, öz ilkelerini çiğnediklerini anımsamak, Büyük Ortadoğu Planı’nın uygulamalarını değerlendirmek bakımından büyük önem taşıyor. Geçmişi ve günceliyle Ortadoğu’daki çatışmanın temel nedeni: C S TRATEJİ dışında, düzenli savaş nedir bilmezlerdi, Bir taraftan insanlık, adalet ve cumhuriyet kuralları, diğer taraftan genişlemeye olan iştah, Washington, Adam Smith, Hamilton, Jefferson, Franklin gibi zamanın aydın liderlerini çelişkiler içinde bıraktı. Yapılan anlaşmalar daima Kızılderililerin topraklarını yitirmesine neden olurdu. Aradan birkaç yıl geçince kolonistler Kızılderililere bırakılmış yerlere tecavüz ederler ve yeniden anlaşma yapılır, her seferinde Kızılderililer yeni kayıplara uğrarlardı. Uzun yıllar bu çelişkiye şerefli bir bahane bulmaya çalışan liderlerden George Washington, "Siz ve biz aynı topraklarda doğduk, beraber yaşayabilmeliyiz, bizim yöntemlerimiz daha medenidir ve gelişmeye açıktır, siz bizim gibi olun" derken, çok zaman söylediklerine kendileri bile inanmadılar. E Batının ‘bencil gözü’ Amerikalı liderlerden George Washington’un, Kızılderililere yönelik ‘Siz ve biz aynı topraklarda doğduk, beraber yaşayabilmeliyiz, bizim yöntemlerimiz GÜNÜMÜZÜ ANIMSATAN daha medenidir ve gelişmeye açıktır, siz TARİH daha fazlayı isteme hırsı, bizim gibi olun’ yaklaşımı günümüzde İnsanoğlunun bin yedi yüz yıl evvelki Atina’nın tutumu, aynen devam etti. Amerikanın büyümesi Ortadoğu’yu anımsatıyor. olayları on sekizinci yüzyılın nedeniyle ülkenin geleceği ticarete bağlı olduğu halde, ne kaynaklarını koruyacak ne de ürünlerini Avrupa pazarlarına gönderecek olanağa sahiptiler. Bağımsızlık ihtilallerini gerçekleştiren Amerikalılar, savaşın insan yaşamında normal ve kaçınılmaz olduğunu savundular. Aynı zamanda da, ticaretin ülkeleri birbirine yaklaştırarak çatışmaları azaltacağını söylediler. Diğer yandan da dinin yayılmasını uygarlığın yayılmasının ön koşulu olarak gördüler. Yeni ülkenin en büyük gücü fertlerinin asilik derecesine varan hürlükte olmaları, hiçbir bağlılık zorunlulukları olmamasıydı. Amerika Birleşik Devletleri Anayasası da; Bağımsızlık, Özgürlük, Eşitlik, Din’e inanç, ve Ticaret üzerine kuruldu. Her on yılda ikiye, üçe katlanan nüfusla ülkenin genişlemesinin devamlılığı Kızılderililerin ellerinden topraklarını almaya bağlıydı. Kızılderililer mülkiyete gerek görmeyen, kendilerine göre derin bir filozofileri, örf ve adetleri olan sulhçu kavimlerdi. Yöreyi kendi yaşamlarına yetecek kadar kullanmakla yetinerek, avcılık ve balıkçılıkla geçinirler, kalıcı bir mesken kurmaz, aralarındaki bölge kavgalarının medeniyetler çatışmasıydı diyebiliriz. John Quıncy Adams göre, "Kızılderililerin topraklarda hak iddiaları Amerika’nın Büyük Planı’na aykırıydı!" Bu Büyük Plan mefhumu hiç şüphesiz bize Ortadoğu’yu anımsatıyor. Kolonistler genişlemek yolunda, kuzeydeki İngilizlerin elindeki toprakları almak için güneydeki Fransızlarla anlaştılar, güneydeki toprakları almak için kuzeydeki İngilizlerle anlaştılar. Ve yavaş yavaş bütün Kuzey Amerika’yı ele geçirmeye başladılar. Fakat bu da yeterli değildi, büyüdükçe artan ürünlerini satabilmek için dış pazarlara erişmek gerekiyordu. Okyanusa donanmalarıyla hakim olan Fransa, İngiltere ve İspanya’yı birbirlerine düşürerek, zaman zaman taraf değiştirerek, asrın sonlarına kadar onların himayesini sağlayabildiler. Anlaşmalara kısıtlılık getiren şartları çok zaman ihlal ettiler. Avrupa’daki savaşlarda yıpranan Fransa, Güney Florida ve Luisianna’yı satmaya mecbur oldu. Kuzeyde, Fransa ile Avrupa’da savaşta olan İngiltere, kanlı çatışmalardan sonra, Kanada’daki yerleri hariç diğer bölgelerinden çekildi. İspanya savaşı kaybedince Güney Batı’daki topraklarından çekilmek zorunda kaldı. Birliğin nüfusu, olanakları ve gücü artarken komşularının zayıflamaları, kolonistlerin kendi donanmalarını oluşturmalarına fırsat verdi. 19. yüzyılda Amerikan Donanması okyanusta etkin olmaya başladı. Akdeniz’e uzanınca, Osmanlı Donanması’nın yüzyıllardır süren egemenliğine barbarlık dediler. Ticaretlerini istedikleri şekilde Ortadoğu’ya da ulaştırmanın doğal hakları olduğunu savundular. Jefferson’un, "Şimdiye kadar ticaret, savaşların nedenini değiştirmekten başka bir şey yapmış mıdır" sözünü anımsamakta yarar var. İki asır sonra buna küreselleşme adı verilecek ve ABD sitili ekonomi bütün dünyayı saracaktı. Quincy Adams, "Özgürlük güçtür" demişti. AMERİKA’NIN TARİHİ Avrupa’daki, (monarşi) tekerklik, asilzadeler sömürüsü, zulüm, ve din baskısından kaçan göçmenler, Kuzey Amerika’nın doğu sahillerinde tutunmayı başardılar. Gelenlerin çoğu Anglesakson püritanlardan oluşmuşsa da, içlerinde her seviyeden kimseler de vardı. Kısa zamanda yeni dünyanın bolluklarına ve sağlayacağı olanaklara hayran kaldılar. Kendilerine yardım eden, hatta açlıktan kurtaran, ev sahibi Kızılderililerin yerlerini alarak büyümek yolunu tuttular. 1660’da sayıları 75.000’e varmışken 1760’da 1.6 milyona erişti. Sayı artıkça yeni topraklara olan ihtiyaçları da büyüdü. Kuzey Amerika on sekizinci yüzyıl başlarında, doğuda bugün Amerikalı dediğimiz Kolonistler, kuzeyde İngilizler ve Fransızlar, güney doğuda ve Missisippi vadisinde Fransızlar ve İspanyollar, güney batıda da, İspanyollar tarafından işgal edilmeye ABD’de hayatta kalan başlamıştı. Göçmenler son Kızılderililer... (Kolonistler) kalıcı olunca kendilerine ülke kurmak çabasında girdiler. Avrupalılar ise gasp ettikleri yerleri müstemleke olarak yönetip, kendilerine okyanusların ötesindeki barbar toplulukları uygarlaştıran ajan olarak baktılar. O zamanlar Avrupa’da da büyük güç olan, İngiltere, Fransa ve İspanya, yeni kıtada da etkindi. Kolonisteler henüz gelişmekte olduğundan her bakımdan bu büyük ülkelerin himayesine muhtaçtılar. Yeni topraklara olan ihtiyaçları, toprakların sahibi güçlerle işbirliği yapmalarını güçleştirmekteydi. Kaynakların bolluğu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle