Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Şekerlemede yoğun rekabet İşletmelerin; düşük maliyet ya da ucuz işçilik gibi geleneksel stratejiler kullanarak rakipleri ile rekabet etme şansı kalmadı Hülya ÇAĞLAR TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Adana İl Temsilciliği oğun rekabetin yaşandığı şekerleme sektöründe bir çok sorun bulunmaktadır. 2000’li yılların başında yaşanan kriz ile yurt içinde talepte meydana gelen hızlı daralma firmaları bir anda yurt dışına ihracat yapma arayışına itmiştir. Yeni pazarlar için yurt dışına giden firmaların ihracatı artmış aynı zamanda ana girdiler yurt dışından temin edildiği için ithalatı da artmıştır. Yurt içinde krizle beraber satın alma gücünün düşmesine paralel olarak fiyat avantajından yararlanmak adına kaliteden ödün vererek piyasaya ürün veren firmaların sektöre olumsuz etkileri olmuştur. Yurt dışına da düşük kalitede ürün göndererek tüm Türkiye’deki çikolata ve şekerleme sanayindeki firmaların ürünlerine karşı olumsuz bir imajın oluşmasına sebep olunmuştur. Günümüzde ise ihracatta düşük kurun getirmiş olduğu dezavantajlar bulunmaktadır. Bunu aşmak için firmaların farklılaşarak katma değer yaratması ve ürünlerinin tüketici tarafından kabul görmesini sağlayarak markalaşması ve buna bağlı olarak satışlarının artırılmasıyla çözülebilir. Günümüzde işletmelerin; düşük maliyet ya da ucuz işçilik gibi geleneksel stratejiler kullanarak rakipleri ile rekabet etme şansı kalmamıştır. Fiyat avantajından yararlanmak adına kaliteden ödün vererek piyasaya ürün çıkartan firmaların uzun vadede ayakta kalması pek mümkün gözükmemektedir. Türkiye’de kişi başına düşen çikolata tüketimi 1,2 kg düzeyindedir. Avrupa’da ise bu oran 8 kg civarındadır. Bu anlamda Türkiye’nin genç nüfusu da göz önüne alındığında, çikolata ve şekerleme tüketim potansiyeli çok yüksektir. Üretici firmaların; artık lüks tüketimden çıkması gereken bu potansiyeli, tüketiciye kaliteli ve doğru fiyatlı ürünleri sunarak ortaya çıkartması gerekmektedir. Dünya piyasasında da var olabilmek için modern teknolojinin yakından takip edilmesi gerekmektedir. Ancak ne yazık ki modern teknoloji için dışarıya bağımlılığımız bulunmaktadır. Sadece teknolojiyi satın alarak diğer dünya firmalarının üretmekte olduğu benzer ürünleri üretmek sektörü bir yere kadar taşıyacaktır. Burada da kalite ve maliyet ön plana çıkacak Y tır. Ürününüzün kabul görmesi, benzer ürünlerden daha kaliteli ve daha ucuz olmasına bağlı kalacaktır. Burada dünya markası olmak çok önemlidir. Şirketler aynı teknolojiyi kullanarak farklı ürünler yaratabiliyorsa büyümesini sürdürebilecek ve Türkiye pazarında ilk 3 firma içerisine girebilme ve dünya pazarında belli bir pay alma başarısına sahip olabilecektir. Firmaların markalaşma stratejilerinde sadece Türkiye için değil dünya markası olmak için de hedeflerinin bulunması çok önemlidir. Ekonomik kalkınma için; tasarım yeteneklerinin artırılması, yeni ürün ve teknolojiler geliştirilmesi işletmeler açısından adeta bir zorunluluk haline gelmiştir. Artık yeni teknoloji kullanmadan kaliteli ürün üretilemeyeceği ve markanın yaratılamayacağı işletmeciler tarafından bilinmelidir. Kaliteli bir ürün veya hizmet ile bütünleşen bir "marka"; işletmelerin sahip olabileceği en değerli varlıklardan birisi haline gelmiştir. Bu yönüyle, "markalaşma" kalite kavramı ile özdeşleştirilebilecek ya da yeni teknolojiler kullanılarak "kalite" ile birlikte irdelenmesi gereken bir konudur. Kuşkusuz, yeni teknolojiler kullanılarak kalite bilincinin artırılması, markalaşma süreçlerinin hız ve kalitesini artıracak ve markalaşmayı olabildiğince kolaylaştıracaktır. Rekabetçi pazarlarda yer bulabilmek ve üstünlük sağlayabilmek için, işletmelerin ve tüketicilerin ya şam kalitelerini artıracak şekilde "markaların etkin bir biçimde yönetilmesi" büyük bir önem kazanmıştır. Marka, kalite (gıda güvenliği) ve teknoloji etkin bir rekabet yönetiminin en önemli kavram ve araçlarıdır. Uluslararası koşullarda rekabet etme yeteneklerini artırabilmek için etkin marka, kalite ve teknoloji süreçlerinin bir bütün olarak tasarlanması ve bu süreçlerin etkili bir şekilde işletilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Toplumun her kesimi gibi, endüstriyel kuruluşlarımızı da yakından ilgilendiren ve giderek "stratejik hale gelen" bu konularda ülkemizde yeterli altyapı bulunmadığı, birbirleri ile yakından ilgisi olmasına rağmen üç konunun bir arada ele alınmadığı, tüm tarafların katıldığı platformlarda tartışılmadığı ve kamuoyu ile yeteri düzeyde paylaşılamadığı gözlemlenmektedir. Marka, kalite ve teknoloji yönetimi ile ilgili konuları tüm boyutlarıyla mercek altına almak ve tüm ilgili taraflara ışık tutacak güçlü fikir ve paylaşımların ortaya çıkarılması gerekmektedir. İlgili kamu kuruluşları ve üniversiteler bu konuyla ilgili daha çok araştırma, uygulama ve gelecekteki gelişmelerle ilgili çalışmalara hız vermeli ve tüm sektörle paylaşarak bu tecrübenin firmalarda dünya markası yaratma yolunda hızlı adımlar atılmasına vesile olunmalıdır. Kırsal yatırım desteği için süre uzatımı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın Köy Bazlı Yatırım Programlarının Desteklenmesi Yönetmeliği'nde değişiklik yapan düzenleme Resmi Gazete'de yayımlandı. 2005 yılında çıkarılan söz konusu yönetmelikte, yatırımların süresi için, "Yatırım projeleri, başvuruları kabul edilen proje sahipleri ile Bakanlık il mü A NKARA(ANKA)Kırsal alanda yapılacak yatırımların desteklenmesi çerçevesinde, uygulaması başlanmış ya da yarım kalmış projeler için uzatmaya gidildi. dürlüğü arasında hibe sözleşmesinin imzalanmasından sonra, en fazla 15 ayda, bu süre içerisinde kalmak kaydıyla proje sahiplerinin yüklenicilerle yapacağı sözleşmelerden sonra ise en fazla 12 ayda tamamlanır" hükmü bulunuyordu. Bu hükme yapılan ek ile 18 Haziran 2007 tarihine kadar hiçbir faaliyet göstermeyen projeler hariç olmak üzere, uygulamasına başlamış ancak tamamlanamamış yatırımlara ait uygulamalar, hibe sözleşmesi ve hibe protokolü imzalama tarihine bakılmaksızın 25 Aralık 2007 tarihine kadar tamamlanabilecek. 5