Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Meyvecilikte çağdaş yöntemler gelişiyor Doç. Dr. Semih ÇAĞLAR (K.Maraş Sütçü İmam Üniversitesi Ziraat Fakültesi) A sya ve Avrupa kıtaları arasında bir köprü oluşturan ve üç yanı denizlerle çevrili olan ülkemizde meyvecilik kültürü tarihin çok eski dönemlerine kadar uzanmaktadır. Anadolu’da yapılan kazılar bundan 45 bin yıl önce incir, zeytin, nar, keçiboynuzu, üzüm, ceviz, kestane, ayva, antepfıstığı, badem, elma ve armut gibi önemli meyvelerin bu topraklarda yetiştiğini göstermiştir. Yabani olarak yetişen ve meyvelerinden yararlandığımız alıç, kuşburnu, böğürtlen, karayemiş, iğde, melengiç, mahlep vb. daha bir çok meyve türü de ülkemizde doğal olarak yetişmektedir. Ülkemizde eskiden üzüm ve meyve yetiştirilen alanlara genel olarak bağ denilmekteydi. Hala da Anadolu’nun bazı yerlerinde meyve bahçelerine bağ adı verilmektedir. Bahçe deyimi ise (bağçeküçük bağ) eskiden Türk evlerinin önündeki küçük alanlar için kullanılmakta iken günümüzde daha çok ticari meyve yetiştirilen alanlar için kullanılmaktadır. Yazın serinletici ve iştah açıcı özelliğiyle taze meyveler sevilerek yenirken, badem, ceviz vb. kuru meyveler ile kayısı, dut vb. kurutulmuş meyveler de kış gecelerinde ailelerin vazgeçilmez çerezleri olarak tüketilmektedir. Meyveler ayrıca meyve suyu, konserve, reçel, marmelat, pekmez olarak da günlük yaşamımızda yer almaktadır.. Cumhuriyetin kurulmasından hemen sonra ülkemizde meyve yetiştiriciliği bilimsel ve teknik temellere dayanarak gelişmesini sürdürmeye başlamıştır. Bir çok meyve türünde artan üretim miktarına paralel olarak kişi başına düşen meyve miktarı da artmıştır. 19301940’lı yıllara kadar çeşitli meyveler ve özellikle de bazı subtropik meyveler (muz, portakal, limon ve mandarin gibi) ülkemizin bir çok bölgesinde satın alınamayacak kadar pahalı iken, bugün hemen her yerde bol mik tarda ve ucuz fiyatla bulunmaktadır. Türkiye günümüzde her yıl 12 milyon ton dolayında meyve üretimiyle hem ülke içi gereksinimini karşılamakta hem de dış satım yapmaktadır. Türkiye sahip olduğu çeşitli iklim farklılıkları nedeniyle elmadan antepfıstığına, muzdan fındığa kadar her ülkeye nasip olmayan meyve türlerini yetişirebilmektedir. Bu yüzden, Türkiye meyve yetiştiriciliği bakımından kendine yeterli sayılan ender ülkelerden biri olarak kabul edilmektedir. Günümüzde meyve bahçelerinin işletilmesinde modern yöntemler kullanılmaktadır. Ticari meyve yetiştiriciliğinde gübreleme, ilaçlama, budama vb. bakım işleri düzenli olarak yapılmaktadır. Özellikle turunçgil, kiraz ve çilek tarımında uygulanan teknikler meyvecilikte ileri ülkelerle yarışacak düzeye gelmiştir. Öteki meyve türlerinde de modern yetiştirme teknikleri uygulanmaya başlanmıştır. Örneğin, elma üretimi için son yıllarda bodur ağaçlarla sık dikim bahçeler kurulmaya başlanmıştır. Ülkemiz, mevcut meyve yetiştiriciliğine ek olarak önemli bir meyvecilik potansiyeline de sahiptir. 1990’lı yıllardan itibaren yeraltı sularının kullanılmaya başlamasıyla birlikte İç Anadolu Bölgemizde ticari meyvecilik gelişmeye başlamıştır. Yine, Güneydoğu Anadolu Bölgemizde sulama olanaklarına paralel olarak önemli bir meyvecilik potansiyeli doğmuştur. Ayrıca, önceleri, taze tüketime yönelik meyve bahçeleri pazarlama kolaylığı yüzünden daha çok büyük kentler ve ana ulaşım yollarının yakınında kurulurdu. Ancak günümüzde ulaşımın yaygınlaşmasıyla birlikte pazarsızlık yüzünden değerlendirilemeyen ve meyveciliğe uygun arazilerin de üretime girmeye başladığı görülmektedir. Ülkemizde değişik meyve türlerine ait çok sayıda meyve çeşidi bulunmaktadır. Örneğin ülkemizdeki elma çeşidi sayısı 500’ün üzerindedir. Gerek yurt dışından getirilen çeşitlerle gerekse yurt içinde yapılan ıslah çalışmalarıyla mevcut meyve çeşitlerinin sayısı giderek artmaktadır. Meyve bahçesi kuran bilinçli üreticiler pazar tarafından beğenilen kaliteli ve verimli çeşitleri ye tiştirmektedir. 1980’li yılların ortasından itibaren çiftçiler meyve yetiştiriciliğine ciddi bir şekilde yönelmeye başlamıştır. Bunda meyveciliğin, tarımın kazançlı bir dalı olduğunun anlaşılmasının payı büyüktür. 2000’li yıllardan itibaren tarım dışı mesleklerden de kişilerin meyve bahçesi kurmaya heves ettikleri dikkat çekmektedir. Mevcut meyve bahçelerinin önemli bir bölümünün arazi büyüklüğü ekonomik ölçülerde değildir. Meyve bahçelerinin "kapama" olarak kurulmasına önem verilmelidir. Yani, 510 dekarlık bahçeler yerine 50100 dekar ya da daha büyük alanlarda ve az sayıda türden ve standart çeşitlerden bahçeler kurulmalıdır. Meyve bahçelerinin kapama olarak kurulması üreticimizin rekabet gücünü arttıracaktır. Yetiştirilecek meyve çeşitlerinin dış pazarın da istekleri dikkate alınarak seçilmesi durumunda dış satım olanakları gelişecektir. Bu amaçla sadece dış pazara yönelik bahçelerin kurulması da düşünülebilir. Ülkemizde meyve fidanı üretimi artık daha çok özel sektör tarafından gerçekleştirilmektedir. Çeşitli bölgelerde büyük fidanlıklar ya da fidan üretim kooperatifleri bulunmakla birlikte, sertifikalı ve kaliteli fidanlar yeteri kadar üretilmemektedir. Bu arada bir çok küçük özel fidancı da standart dışı fidan üretmektedir. Ülkemizin sahip olduğu bol güneşlenme bir çok Avrupa ülkesinde yetişmeyecek kalitede meyveler üretilmesine olanak vermektedir. Modern meyvecilikte kaliteli meyve üretimi esas olmakla birlikte, son yıllarda "iyi tarım uygulamaları" çerçevesinde çevreye dost bir şekilde meyve üretmek de büyük önem kazanmıştır. "İyi tarım uygulamaları" yakın gelecekteki meyve ticaretinde kaliteyi belirleyecek ve uluslararası rekabette etkili olacak önemli bir konudur. Tarım işçileri yevmiyelerinin yüzde 10’unu elciye veriyor ADANA (A.A) İşverene karşı işçi, işçilere karşı işveren adına ilişki kurarak tarımda emeğin arztalep dengesini sağlayan ''elci'' (tarım aracısı) geleneği sürüyor, ancak bu işle uğraşanlar işçi getirme için harcadıkları maliyetleri bile karşılayamamaktan yakınıyor. Her yıl 150 bini aşkın tarım işçisinin geldiği Çukurova'da, tarım aracıları genellikle ''elci'', ''dayıbaşı'', ''çavuş'', ''elcibaşı'', ''boladur'', ''dragoman'', ''kahya'', ''başkan'' ya da ''başçıl'' olarak adlandırılıyor. Tarım aracıları, tarımsal işlerin yoğunlaştığı mevsimlerde işverene karşı işçi, işçilere karşı işveren adına ilişki kurarak tarımda emeğin arztalep dengesini sağlamaya çalışıyor. Aracılar, çoğu kez para sıkıntısı çekenlere kış aylarında borç para vererek, onları yaz aylarındaki tarımsal işler için kendine bağlıyor ve zamanı geldiğinde verdiği borcu paranın faizi ile birlikte alıyor. Bu özellikleri nedeniyle elciler, tarım işçilerinin bir nevi bankası görevini de üstleniyor. Bir aracı ile anlaşan işveren, mevsimi geldiğinde işçi sıkıntısını çekmemeyi garantiliyor. Ayrıca, çalışma koşuları ve ücret konusunda da aracı sayesinde yüzlerce işçi ile ayrı ayrı ilişki kurup, anlaşma yapmak zorunda kalmıyor. Diğer yandan aracılar, kendi yardımları ile çoğu zaman işveren adına üretimi, yapılan işleri denetleme yoluna da gidiyor. İşveren açısından olduğu kadar işçi açısından da aracının büyük önemi var. İşçiler, çalışma süresince nakit gereksinimini çoğu kez bu aracılardan avans olarak alıyor. Hastalanan işçinin geri gönderilmesi veya ailesi ile görüşme sağlaması yine aracılarla sağlanıyor. Hastaları çoğu kez aracılar hastaneye götürüyor. İşçilerin, aracılardan aldıkları para ve hizmet kadar borç defteri de kabarıyor. karşılıyor. Çoğunlukla tarla kenarına kurulan ilkel çadırlarda yaşayan tarım işçileri, gün boyu çalışarak kazandıkları 1015 YTL'nin, yüzde 10'unu elcilik bedeli olarak elciye ödüyor. Çukurova'ya en fazla işçi getiren elcilerden Süleyman Akbırak, pamuk para etmeyince ağa, ağa kazanmayınca da kendilerinin kazanamadığını belirterek, ''Elcilik işi de artık eskisi gibi yüzümüzü güldürmüyor'' dedi. Akbırak, 20 yılı aşkın süredir elcilik yaptığını, bu işin kolay olmadığını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Hastasından, su ihtiyacına kadar işçinin her şeyini biz karşılıyoruz. Memleketlerinden onları eşyalarıyla getirebilmek için kamyon kiralıyoruz, dönüşleri ise yine bize ait. İşçiler sadece aldıkları yevmiyeleri biliyorlar. Ağa para ödeyinceye kadar işçilerin avansını biz dağıtıyoruz. Şu anda getirdiğim yüzlerce işçinin büyük bölümü daha geçen kıştan bana borçlu. Şimdi çalışıp bu borcu ödüyorlar.'' Elci Akbırak, elcilikten kazandığı para kendilerini mutlu etmemesine rağmen başka yapacak işleri olmadığı için bunu sürdürmek zorunda olduğunu sözlerine ekledi. Hepsi elciye borçlu Pamuk hasadının devam ettiği Çukurova'da bugünlerde hasat sezonunun en yoğun işçi trafiği yaşanıyor. Çoğunluğu Şanlıurfa, Adıyaman, Diyarbakır ve Mardin'den gelen tarım işçileri, sabahın erken saatlerinden itibaren çadırlarından çıkıp genci, yaşlısı, erkeği, kadını ve çocuğuyla pamuk tarlalarının yolunu tutuyor. İşçiler, 40 dereceyi bulan kavurucu sıcak altında gün boyu çalışırken elcileri de onların başında adeta nöbet tutuyor. İşi aksatanı, birbirleriyle konuşarak zaman harcayanları, pamuğu kirli toplayanları uyaran elciler, işçilerin su ihtiyaçlarını da tankerlerle 30