02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Türkülerin ölümsüz ağacı... Ali YENİAY (Yakapınar Zeytinyağları) raştırma konusu zeytinin tarihi olduğunda bilim adamları kendilerini tarihin derinliklerinde buluveriyorlar. Önlerine gelen, 3.000 yaşında zeytin ağacı ya da 39.000 yıllık zeytin yaprağı fosili olduğu zaman araştırma daha da çekici bir hal alıyor elbette. Birçok veri yıllardır üzerine efsaneler yazılan, dini ayinler düzenlenen, türküler yakılan bu meyvenin anavatanının Anadolu olduğu gösteriyor. En azından zeytin hasadının ilk Ege adalarında ve Anadolu’da yapıldığına dair somut veriler var araştırmacıların ellerinde. Kilis’in "Zeytin Yaprağı Yeşil"i, Rumeli’nin "Zeytinyağı Şişesi" ve Bursa’nın "Zeytinyağlı Yiyemem Aman"ı …gibi daha birçok anımsayamadığımız türkülerin olması; zeytinyağı üzerine bu kadar türkü yakılması boşuna değildir elbette. Su olmayan bölgelerde de rahatça yetiştirilebilen bu ölümsüz ağaç, Türkiye’deki tarım topraklarının yüzde 4’ünü kaplıyor. Buna rağmen yeterince devlet desteğinin olmaması ve her zaman sözde kalan ulusal tarım politikaları nedeniyle üretim artış oranının gittikçe yavaşlamasına neden oluyor. İlk önceleri artış hızının yüksek olduğu zeytin ve zeytinyağı üretimindeki artış son yıllarda yüzde 1’in altına düşmüş durumda. Dünyadaki zeytin ve zeytinyağı tüketiminin son yıllarda ortalama yüzde 10 arttığını göz önüne alırsak Türkiye’nin bu hıza ayak uyduramadığı ortada. Bu durumda ülkemizin kısa ve uzun vadeli önlemlere ihtiyacı olduğunu görmek zor olmasa gerek. Peki Anavatan Anadolu’da zeytin üretimi, dolayısıyla zeytinyağı üretimi ne durumda? Buna A verilecek cevap kısa olmasına rağmen altında yatan gizli sorulara verilecek yanıtlar oldukça uzun. Ülkemiz sofralık zeytin üretiminde dünyada ikinci, zeytinyağı üretiminde ise İspanya, İtalya ve Yunanistan’ın ardından dördüncü sırada yer alıyor. Ancak kısa ve uzun vadeli bazı önlemler alınmaz ise dünya sıralamasında iyi gibi görünen yerimizi yakın zamanda başka ülkelere bırakmak zorunda kalabiliriz. Örneğin, Suriye’nin son yıllarda devlet desteği ile birlikte dikilen on binlerce ağaç sayesinde, üretimde kısa sürede Türkiye’nin önüne geçeceği tahmin ediliyor. Üretimde üst sıralarda yer alan ülkemizin tüketimde aynı başarıyı gösterememesinin ise tek bir açıklaması vardır: " toplumda zeytinyağı bilincinin yerleşmemiş olması." Türkiye’de kişi başına zeytinyağı tüketimi yılda ortalama 1 kg. Oysa bu rakam Yunanistan’da kişi başına 20 kg, İtalya ve İspanya’da kişi başına 1012 kg düzeyinde. Kültürümüzle özdeşleşen bu meyveye ülkemizde gerek üretici açısından, gerekse tüketici açısından hak ettiği değer maalesef verilemiyor. Üretim hızının yavaşladığı, başka bir deyişle dünyadaki tüketim hızının gerisinde kaldığını bir yana bırakırsak zeytinyağını ne şekilde tüketeceğimiz ve pazarlayacağımız da ayrı bir araştırma konusudur. 20042005 sezonunda dünyada zeytinyağı üretimi yaklaşık olarak 2 milyon 700 bin ton, tüketimin ise 2 milyon 836 bin ton olduğu tahmin ediliyor. Bu durumda dünyada zeytinyağında talep fazlası olduğu söylenebilir. Talep fazlası fiyatların artışını beraberinde getirecektir ki Uluslararası Zeytin Konseyi de 2008 yılında dünyadaki zeytinyağı talebinin 3 milyon ton civarında olacağını tahmin etmektedir. Türkiye'deki zeytin ağacı sayısı 85 milyon adet ve üretilen zeytinyağı miktarı 200 bin ton. Son yıllarda ABD'nin zeytinyağı tüketimini büyük oranda arttırarak büyük bir pazar haline gelmesi ve yıllık tüketiminin 250 bin ton düzeyinde gerçekleşmesi, üretici ülkelerin bu ülkeye olan ilgisinin de artmasını sağlamaktadır. İtalya ve İspanya'nın diğerlerinde olduğu gibi bu pazarda da ağırlığı var. Bu ağırlı ise sadece kendi üretimleri ile elde etmemeleri konunun başka bir yönünü oluşturmaktadır. Hasat zamanında limanlarımıza gelen yüzlerce ton kapasiteye sahip gemiler aracılığı ile zeytinyağı ham olarak tanklara "dökme" olarak basılmakta ve bu ülkeler ham olarak aldıkları bu yağı kendi ülkelerinde ambalajladıktan sonra ihraç etmektedirler ve bu sayede kendi ülkelerine azımsanmayacak düzeyde katkı sağlamaktadırlar. Bundan dolayı, yapılan ihracatların "dökme" yerine katma değeri yüksek olacak ambalajlı şekilde yapılmasına önem verilmesi gerekiyor. Türkiye’deki zeytinyağı üretim hızının, dünyadaki diğer üreticilerin üretim hızından ve dünyadaki tüketim hızından az olmaması için; ilk önce devlet desteklerinin arttırılması, zeytin ağacı dikiminin özendirilmesi ve bunları yaparken de İMF programları dahilinde değil kendi ulusal programlarımız dahilinde yapılması gerekmektedir. "Asrın mucizesi" olarak haberlerde yer alan ve insan sağlığına faydaları bilimsel olarak kanıtlanmış olan zeytinyağının ülkedeki tüketimini arttırıcı desteklerde bulunması, buna ilişkin projeler geliştirmesi ve buna bağlı olarak ulusal girişimleri desteklemesi şarttır. Bunun yanında; ülkemizin GYMH’na katkı yapacak olan ulusal sermayeden yana tavır koymak ise ülkemiz açısından tüketiciye düşen en önemli görevdir. Verim düşüklüğü büyük sorun Prof. Dr. Erdoğan BARUT (Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi) T 14 ürkiye sahip olduğu coğrafi konumu ve ekolojik özellikleri dolayısıyla İspanya, İtalya, Yunanistan, Tunus gibi Akdeniz ülkeleri ile birlikte Dünya’nın önemli zeytin ve zeytinyağı üreticisi ülkelerindendir. Anadolu topraklarının zeytinin gen merkezlerinden birini oluşturması ülkemizde zeytin tarımının önemini artırmaktadır. Nitekim bugün için Türkiye’nin toplam tarım alanlarının % 2.2’si ve bağbahçe alanlarının da % 18.1’lik alanını zeytin yetiştiriciliği kaplamaktadır. Yaklaşık 100 milyon adet zeytin ağacından, ortalama 1.2 milyon ton meyve verimi elde edilmektedir. Bu üretim miktarı ile zeytin üzüm ve elmadan sonra ülkemizde en fazla yetiştirilen meyve türü nü oluşturmaktadır .. Türkiye zeytin yetiştiriciliği açısından büyük bir potansiyele sahip olmasına rağmen, meyve verimi açısından istenilen düzeye sahip değildir. Aynı durum Marmara ve dolayısıyla da Bursa Bölgesinde yetiştirilen zeytinler için geçerlidir. Ağaç başına verim miktarının 10 kg’ın biraz üzerinde olması bunu göstermektedir . Verim düşüklüğünün başlıca nedeni olarak da periyodiside adını verdiğimiz, verimde yıllara göre meydana gelen dalgalanma (bir yıl normal bir yıl az ürün alınması) oluşturmaktadır. Periyodisiteden kaynaklanan verim düşüklüğü Marmara Bölgesinin önemli siyah sofralık çeşidi olan "Gemlik" zeytin çeşidi için de en büyük sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu da üreticilerin yüksek gelir elde etmesini engellemektedir. Zeytinde gerek periyodisidenin şiddetini azaltmak ve gerekse de daha kaliteli ürün elde etmek için alınması gerekli olan önlemleri kısaca şöyle özetleyebiliriz. ¦ Zeytin yetiştiriciliği konusunda üreticilere Tarım Bakanlığı ve Üniversite tarafından yeterli bilgi aktarımının sağlanması, ¦ Bilimsel araştırmalar için gerekli kaynağın genişletilmesi, ¦ Yaşlı zeytinliklerin hızla gençleştirilmesi, ¦ Sağlıklı ve ismine doğru fidan üretiminin sağlanması ve bunun kontrolünün Tarım Bakanlığı kanalıyla sağlanması, ¦ Büyük alanlarda zeytin yetiştiriciliğinin yapılması, ¦ Dikim öncesi derin toprak profilinin incelenmesi, ¦ Hasadın doğru yapılması, ¦ Budamanın düzenli yapılması, ¦ Gübrelemenin yaprak ve toprak analizleri doğrultusunda yapılması, ¦ Yaz döneminde en az 3 sulamanın yapılması, ¦ Bilinçli ilaçlamanın yapılması, ¦ Hasat edilen meyvelerin doğru biçimde taşınmaması gerekmektedir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle