Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
"Sıvı altın" akıyor, biz bakıyoruz… İbrahim YETKİN (Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı) ıvı altın" olarak adlandırılacak kadar değerli bir ürün olan zeytin, Akdeniz ülkelerinin sembolü; çünkü zeytin ağacı kadar "Akdenizsever" başka ağaç yok. Bu denizin kıyılarındaki zeytin ağaçları iç bölgelerdekine göre kimi zaman on kat fazla ürün veriyor. Dünyada 37 ülkede ekonomik anlamda zeytin üretimi yapılıyor. Toplam 9,8 milyon hektar olan dünya zeytin üretim alanlarının yüzde 95’i Akdeniz bölgesinde yer alıyor. Yaklaşık 13 milyon ton olan dünya zeytin üretiminin yüzde 86’sı halen Akdeniz ülkelerinde gerçekleşiyor. Türkiye ise, en büyük Akdeniz ülkesi olduğu halde, denize biraz sırt döndüğünden olsa gerek, zeytine gereken önemi vermemiş. Bu nedenle yüzde 5’lik payla zeytin üreten Akdeniz ülkeleri arasında beşinci sırada yer alıyor. Yıllardır, keserek, üzerlerine siteler kurarak, ilkel toplama yöntemleriyle filizlerini kırarak imha ettiğimiz zeytin ağacı, yediği tüm darbelere rağmen direnmeye devam ediyor. Zaten direnç, zeytin ağacının en büyük özelliği. Tek istediği taş, toprak ve güneş… En şiddetli yaz sıcaklarında bile yağışa ihtiyaç duymuyor. Akdeniz’in en eski sakinlerinden biri. İtalya’nın Livorno kenti yakınlarında bulunan bir zeytin ağacı kalıntısı fosilinin tarihi 20 milyon yıl öncesine kadar uzanıyor. Zeytin ağacı, insan eliyle yetiştirilmeye M.Ö. beşinci yüzyılda başlanıyor. M.Ö. 1500 yılına geldiğimizde Girit’ten başlayıp, tüm Ege ve Akdeniz kıyılarına yayılarak Filistin’e kadar uzanan bölgede, zeytin en büyük zenginlik kaynağına dönüşüyor. Efsaneye göre, pey “S gamber ve kral olan Davut zeytin ağaçlarının korunması için özel bir muhafız birliği kuruyor. Tutankamon’un mezarında zeytin taneleri bulunuyor. Helenler, bir zeytin ağacı keseni ölüme ya da sürgüne mahkum ediyorlar. Zeytin ağacı, aynı zamanda bolluk, zafer ve barışın da simgesi. Tanrısal figürler kadar, savaşlarda zafere ulaşan komutanların ya da olimpiyatlarda derece kazanan atletlerin başlarını da süslüyor. Zeytinyağı, yalnızca bir besin maddesi olarak değil, sağlığa yararlı özellikleriyle tıbbi bir madde ve kültür üzerindeki etkisiyle de dikkat çekiyor. Zeytin ve zeytinyağının çeşitli ot ve çiçeklerle karıştırılmasıyla elde edilen şifalı karışımlar Akdeniz yöresi geleneksel tıbbının ana maddeleri olarak biliniyor. A, D ve K vitaminlerinin vücut tarafından özümlenmesini kolaylaştıran zeytinyağı, aynı zamanda kolay hazmedilmesiyle ünlü. Karaciğer ve bağırsaklar üzerinde yararlı etkileri olan bu yağ, aynı zamanda vücudumuzun oluşturamadığı bir takım asitleri ihtiva ediyor. Yaşlanmayı geciktirdiği için de "ebedi gençlik"i simgeliyor. Zeytinyağının, aspirinle aynı özellikleri taşıdığı da geçtiğimiz günlerde saptanmış bulunuyor. Nature dergisinde yer alan habere göre, Philadelphia’daki Monell laboratuarında yapılan deneylerle, zeytinde yoğun olarak bulunan oleocanthal adlı maddenin antienflamatuar etkisi kanıtlanıyor. Enflamasyonun kalp hastalıkları ve kanserle yakın ilişkisi var. Aspirin antienflamatuar ilaçların en ünlüsü. Hal böyle iken bir türlü "kebap ağırlıklı" beslenme alışkanlıklarımızı "zeytinyağı ağırlıklı" bir diyete dönüştüremiyoruz. Yunanistan’da kişi başına zeytinyağı tüketimi 21 kilogram iken Türkiye’de bu rakam 1 kg… Komşumuz Suriye’de bile yıllık tüketimin kişi başına 12 kg olduğu düşünülürse, "kebap" ile "zeytinyağı"nı bir araya getirmekte Suriye kadar bile başarılı olamadığımız anlaşılıyor. Günümüzde dünya zeytin üretiminin yüzde 75’i AB üyesi üç Akdeniz ülkesi İspanya (yüzde 33), İtalya (yüzde 23), Yunanistan (yüzde 19) tarafından üretiliyor. AB, aynı zamanda dünya zeytin ihracatının yüzde 54’ünü gerçekleştiriyor. Zeytinyağı ihracatında Türkiye yüzde 10’luk payla dördüncü sırada yer alıyor. Ancak ihracatımızın yüzde 80’den fazlası "dökme". Yani zeytinyağını markasız olarak ihraç ediyoruz. En büyük müşterimiz olan İtalya ise, bu zeytinyağını markaladığı şişeye koyup iki katı kârla dünyaya pazarlıyor. Son yıllarda bu gidişe "dur" demeye çalışan üreticilerin sayısında bir artış olması bu ürüne gönül verenleri umutlandırıyor. Özellikle TARİŞ Zeytinyağı Birliği’nin bu yöndeki çabaları, yalnızca katıldığı yarışmalarda aldığı derecelerle değil, kazandığı ticari başarılarla da ödüllendiriliyor. Sofralık zeytin üretiminde ise durumumuz biraz daha iyi. Bu alanda, yüzde 14’lük payımızla dünya ikincisiyiz. Özellikle sofralık siyah zeytin alanında "başa güreşiyoruz". Aslında "zeytin" denildiğinde her alanda başa güreşmemek için hiçbir sebep yok. Yeter ki, arazi yapısına uygun zeytini seçmeyi, geleneksel toprak işleme ve zeytin toplama yöntemlerini bir kenara bırakıp bilimsel üretimin gereklerini yerine getirmeyi, zeytin sineği, halkalı leke gibi hastalıklarla mücadele etmeyi bilelim. Tabii bir de bizi yönetenlerin, IMF politikalarını bir kenara bırakıp zeytinyağına verilen desteği rekabet ettiğimiz ülkelerdeki düzeye getirmeleri ve dünya rekorları kıran girdi fiyatlarını biraz aşağı çekmeleri gerekiyor. Bilmem fazla şey mi istiyoruz? 9. Tarım Fuarı ilgi çekti Emre ÇALIŞKAN NKARA Agrotech 2005 9. Uluslararası Tarım Fuarı 14 Eylül tarihleri arasında Ankara Altınpark Expo Center Fuar Alanı’nda gerçekleşti. Türkiye ve Ortadoğu’nun en büyük tarım fuarı olan Agrotech’in her geçen yıl gördüğü ilgi artıyor. Katılımcıların son teknoloji ürünleri karşılaştırmalı olarak gördüğü fuarda, organizatörler dahil herkes fuar alanının darlığından ötürü dert yanıyor. Cumhuriyet, başkentte gerçekleşen Agrotech 2005 9. Uluslararası Tarım Fuarı’nın nabzını tuttu. İşte katılımcıların fuar hakkında yaptığı yorumlar şöyle: Feridun Aydoğan: (Erkunt TraktörSatış Sonrası Hizmet Müdürü) Çiftçinin fuara ve bize karşı olan ilgili son derece iyi. Yerli tasarım olduğumuz ve ürünümüzün patenti bize ait olduğu için tercih ediliyoruz. Yakıt bizim sektörde çok önemlidir. Çiftçiye en ucuza yakıt maliyeti ile ürün sunmaya çalışır tüm firmalar. Böyle fuarlar sayesinde çiftçiler tüm modelleri görme olanağı yakalıyor. Biz de fuardan oldukça memnunuz, beklediğimizin üzerinde ilgi gördük. Güven Sökmenkan: (John DeereBölge Satış Müdürü) Fuar alanı yer olarak ihtiyacımızı karşılayacak bir durumda değil. Sergilediğimiz ekipler oldukça büyük. Geniş ve rahat mekanlara ihtiyacımız var. Biz ,büyük firma olduğumuz için gerekli ücreti ödeyerek yer sorununu çözdük. Buna karşın küçük firmalar mağdur oluyor. Biz trak A tör satıyoruz. Örneğin müşterimiz diğer firmadan pulluk alıyor. Bu anlamda küçük firmaların mağduriyeti bizi de etkiliyor. Fuarın daha iyi bir mekanda yapılması gerekir. Raşit Orhan: (Alara Tarım ÜrünleriFidan Satış Uzman Yardımcısı) Fuarın ilk günü çok güzeldi. Fakat diğer günler aynı yoğunluğu göremedik. Fuarda sergilediğimiz erikler çalınıyor. Biz şirket olarak tüm büyük fuarlara katılıyoruz. Ankara Fuarı’nın bazı eksikleri olmasına karşın iyi görünüyor. En önemlisi ise tüm kesimlerin ulaşabilmesi... Murat Baloğlu: (İlgün TarımPazarlama Müdürü) İnek, koyun sağma makineleri satıyoruz. Son iki yıldır fuara katılıyoruz. Gördüğümüz ilgiden memnunuz. Fuar sayesinde yeni bayiler buluyoruz. Böylelikle her geçen gün fuarlar sayesinde gelişiyor ve büyüyoruz. Abdurrahman Bilki: (Bala Tarım İşletmeleriYönetici) Yenilikleri görmek istiyoruz. Onun için fuarlara katılıyoruz. Buradaki son teknoloji alet ve ekipmanları görüyo ruz. Her sene ürünler giderek zenginleşiyor. Bizim buradaki durumumuz biraz daha meslek icabı. Fakat fuarlar sayesinde ufkumuz genişliyor. Sedat Peker: (New Holland Türk Traktör Ankara Bayii) Katılımdan ve gördüğümüz ilgiden oldukça memnunuz. Biz 6 yıldır bu fuara katılıyoruz. Fuarda sıcak satışlar gerçekleştirdik. Ben birçok fuarı geziyorum. Ama Ankara fuarı çok farklı. Geçen sene fuarı 40 bin kişi gezmişti. Geçen sene 206 firma katılmışken bu yıl 400 civarında firma katılıyor. Bu fuarın giderek önemi artıyor. Başkent bir tarım fuarcılığı alanında bir cazibe merkezi haline geliyor. Bu fuara yurdun dört bir yanından firmalar ve çiftçiler katılıyor. Okan Çam: (İnfo Fuarcılık AŞ. Yönetim Kurulu Başkanı) Biz 9 yıldır bu fuarı düzenliyoruz. 9 sene önce bu fuara sadece 16 firma katılmıştı. İlk başlarda ‘Ankara memur kenti, burada fuar olmaz’ demişlerdi. Şu an ise Ortadoğu’nun en büyük fuarı. Şu an 400 civarında firma katılıyor. Geçen yılki ziyaretçi sayısını iki günde yakaladık. Çok büyüyen tarım sektöründe daralmaya ve çiftçinin sıkıntısına karşı teknolojik ürünlerin sergilenmesi fuara olan katılımı arttırıyor. Fuarda yabancı firmaların temsilcileri de gözlemci olarak yer alıyor. Böylece her geçen yıl fuara katılan firmalar artıyor. Bu da fuarın uluslararası bir vizyon kazanmasını sağlıyor. Tüm bunlara karşın büyüyen bu fuar Altınpark’a sığmıyor. Ankara’ya artık büyük bir fuar alanı yapılmalı. Altınpark’ta çok büyük zorluklarla karşılaşıyoruz. Bundan 10 sene önce tarlalarda fuarlar yapılıyordu. Çok iyi bir noktaya geldik, ama bunu da geliştirmek durumundayız. 19