15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ann leckIe’den “adalet” Bir ben vardır bende, benden içeri IRMAK ERTUNAHOWISON [email protected] Ann Leckie’nin romanı “Adalet”, yapay zekâ ve insan arasındaki ilişki gibi bilimkurguda çok işlenmiş bir konuya yepyeni bir soluk getiriyor. Hikâyenin temelindeki aynılık farklılık, topluluk bireysellik ikilikleri yapay zekâ temasını zenginleştiriyor. nn Leckie’nin basıldığı 2014 yılında bilimkurgu dalında verilen tüm önemli edebiyat ödüllerini toplayan ilk romanı Adalet, Türkçeye çevrildi. Roman, her sene bilimkurgunun en iyilerinin yarıştığı Hugo, Nebula, Arthur C. Clarke ödüllerinin üçünü de toplayarak bir ilki gerçekleştirdi. Daha önceden ismi duyulmamış Leckie’nin bu büyük başarısı, bilimkurguda erkek egemenliğinin tartışıldığı bir zamanda belki de türün gelecekte çizeceği yöne işaret ediyor. Aslında romanın gözle görünür feminist bir derdi yok. Fakat Leckie, biçimsel bir darbeyle romanını toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizliğin aşıldığı bir düzleme oturtuyor. Romanın evrenindeki hâkim ırk Radchaai, kadın ve erkeği belirten “she” ve “he” zamirlerini kullanmıyor. Başkahraman Adalet (ya da Breq) her bir karakterden “she” olarak bahsediyor. Ayrıca evrendeki farklı ırkların cinsiyetlerini de ayrıştıracak belirleyici özellikler yok, kadınlar ve erkekler aynı şekilde giyinip süsleniyor. Yine de tüm bunlardan Radchai’ın ilerici bir toplum olduğu sonucu çıkmasın; evrende hâkimiyet kurmuş bu ırk, aslında tam anlamıyla emperyalist ve sömürgeci bir toplum. Leckie, karakterlerin cinsiyetlerini belirsiz kılarak aslında iki şey yapmış oluyor: Hem karakterlerin cinsiyetlerini okuyucunun keyfine bırakıyor hem de olası cinsel ilişki ihtimallerini açık bırakarak romanı bir anlamda “queerleştiriyor.” Ne karakterler kadınerkek ne de romanın başkahramanı olan anlatıcımız insanmakine ikiliğine sığıyor. Elbette tek başına böyle bir yenilik bir romanı ilgi çekici kılmaya yetmez. Zaten Leckie de sırtını buna yaslamadan oldukça heyecanlı bir kurgu meydana getiriyor. Roman aslında, her şeyi sömürgeleştiren ve giderek tüm evreni kapsamaya başlayan süper bir gücün içinde farklılıkların ve bireyselliğin var olma ihtimalini sorguluyor. Evrende egemenlik kuran toplum olan Radchaai, genişledikçe içine farklı kültürlerin âdetlerini, inançlarını ve tan A Başkahramanımız Breq, Adalet isimli uzay gemisinin son kalan “bağıl” bedeni. Romanın kurgusundaki en ilgi çekici kısım belki de ana karakterin bir uzay gemisi olması. Yapay zekâ olan uzay gemileri, bağıllara, yanı dondurulmuş ve gerektiğinde kullanılmaya hazır insan bedenlerine yüklenerek bir organizma gibi çalışıyor. Gemilerin insan kaptanları ile yapay zekâsı arasında da organik bir ilişki var. Gemiler, kaptanların çeşitli eklentilerle güçlenen bedenlerine her türlü bilgiyi anında aktarabiliyor. Anaander Minaai, Adalet isimli uzay gemisini yok ederken, gemi tüm bilincini Breq isimli bir bağıla aktarıyor ve sonunda pek çok bedene yayılmış bilinci tek bir bedende hapis kalıyor. Adalet gemisi sahip olduğu tek bedenle Anaander Minaai içindeki gizli çatışmayı ifşa edecek ve bu esnada da kendi kişisel öcünü alacak bir kahramana dönüşüyor. Kanımca romanın aslında en güçlü biçimsel özelliği de Adalet gemisinin Tanrısal anlatıcı konumu ile Breq’in kısıtlı üçüncü tekil şahıs anlatıcı konumu arasında kurduğu geçişler. Leckie bu iki tür anlatıcı sayesinde hem Adalet’in her şeyi gören bir konumdan alelade dünyevi bir konuma mahkum kalışının altını çiziyor hem de kurgudaki esrarı pekiştiriyor. YAPAY ZEKÂNIN BİR İLERİ ADIMI Romanın bu karmaşık yapısı, okuru bir yandan zorluyor bir yandan da içine çekiyor. Yapay zekâ, bağıllar ve kaptanlar arasındaki ilişkiyi bir bulmaca gibi çözmeye çalışırken bir yandan da Minaai içindeki gizli çatışmayı öğreniyoruz. Her şey zihnimizde yerli yerine oturduğunda ise artık romanı bırakamayacak kadar kurgusuna kapılmış oluyoruz. Ann Leckie’nin en büyük başarılarından biri bu çok katmanlı olay örgüsünü ve onun altında yatan fikirleri birbirine yedirmiş olması. Leckie, yapay zekâ ve insan arasındaki ilişki gibi bilim kurguda çok işlenmiş bir konuya yepyeni bir soluk getiriyor. Hikâyenin temelindeki aynılıkfarklılık, toplulukbireysellik ikilikleri yapay zekâ temasını zenginleştiriyor. Roman bize sosyal değişimin ancak bütündeki farklılaşmalarla mümkün olduğunu ve yekpare hiçbir gücün kendi içinde farklılaşmadan büyüyemeyeceğini hatırlatıyor. Leckie, bu romanıyla aldığı tüm ödülleri fazlasıyla hak etmiş ama ne yazık ki üçlemenin diğer iki kitabı için aynı şeyi söylemek zor. Yine de Radch evreni o kadar ilgi çekici ki okurlar bu uzay operasının devamını da dört gözle bekleyecektir. n Adalet/ Ann Leckie/ Çeviren: Yaprak Onur/ İthaki Yayınları/ 408 s. rılarını da katıyor. Fakat tüm bunlar, bir potada eriyen farklılıklar; günün sonunda Radchaai kendi kültürünün üstünlüğüne inanıyor, egemenliğini de bu varsayımın üzerine kuruyor. ADALET ADINDA BİR UZAY GEMİSİ Radchaai’in hükümdarı ise çok bedenli bir yapay zekâ olan Anaander Minaai. Tüm karmaşa Anaander Minaai’nin benliğinin kendi içinde bölünmesiyle başlıyor ki bunu okuyucu ve kahra manımız Breq romanın ortalarında keşfediyor. İmparatorluğun hükümdarının içindeki bir kısım genişlemeye ve fetihlere son vermek isterken diğer kısım emperyalist statükoyu korumak istiyor. Anaander Minaai’in çatallaşıp ayrışan benlikleri birbirleriyle gizli bir mücadeleye giriyor. Bu öyle bir mücadele ki ayrışan benlikler bile tam anlamıyla neyin içinde olduklarının farkında değil. Tüm ırklar, askerler ve yapay zekâ olan uzay gemileri bu mücadelenin içinde farkında olmadan birer piyona dönüşüyor. 8 14 Ocak 2016 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle