23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

VİTRİNDEKİLER Son 100 Gün / Patrick McGuinness / Çeviren: Feride Nagehan Öztürk / Habitus Kitap / 368 s. Bükreş, 1989. Yolsuzlukların, gündelik hayat ritminin sıradan bir parçası olduğu, her türlü lüksün rüşvetle elde edildiği ama sadece ekmek almak için bile yüzlerce kişilik kuyruğa girilen, çelişkilerle dolu yozlaşmış bir yaşamın şiddet yüklü anlatısı “Son 100 Gün.” Çavuşeskular’ın hegemonyasında ve emrinde her deliğe sızan Securitate’nin ablukaya aldığı, her an patlamaya hazır Romanya’nın altüst zamanlarının romanı. Grevleri yasaklayan, temel ihtiyaçları dahi bastıran devlet zor rejiminin ve eski şehrin müthiş bir talan ve inatla Stalinist legokente dönüşümünün hikâyesi... “Halkın Sarayı” adı verilen devasa yapının “her şeye rağmen” yükseldiği, kalkınma adı altındaki “geleceğe dair” masalların her geçen gün çöktüğü son yüz gün. Patrick McGuinness, eşitsizlikler içinde ve tehlikenin kıyısında yaşamların, hayal kırıklıklarının ve yozlaştırılmış ideallerin öyküsünü anlatıyor. Aradaki Nehir / Ngügi Wa Thiong’o / Çeviren: Bora Korkmaz / Ayrıntı Yayınları / 204 s. Afrika edebiyatının en önemli isimlerinden, 2014 Nobel Edebiyat Ödülü adayı Kenyalı yazar Thiong’o’nun kaleme aldığı “Aradaki Nehir”, Kenya’nın dağ köylerinde yaşayan Gikuyu insanlarının hikâyesini anlatıyor. Beyaz Adam’ın Kenya’ya yerleştiği ilk zamanlarda geçen olaylar, sömürge döneminin başlangıcına ayna tutan tarihsel bir dokuya da sahip. Beyaz yerleşimcilerle birlikte gelen çelişkilerin, iki din, iki tepe, iki farklı yaşam savaşı arasında kalan Gikuyu halkını birleştirmeye çalışan genç Waiyaki’nin öyküsünü aktaran roman, yazarın diğer eserleri gibi Kenya’nın tarihine ışık tutarken, çarpıcı ve derin bir kurgu ve dille okurda kuvvetli bir etki yaratmayı da başarıyor. Havlama / Lorrie Moore / Çeviren: Cem Alphan / Everest Yayınları / 206 s. Çağdaş Amerikan edebiyatının dikkat çekici yazarlarından Lorrie Moore, yeni öykü derlemesi “Havlama”yla tüm maharetleri sergiliyor. İkili ilişkilerin çıkmazlarını, bu ilişkilere ket vuran travmaları, güvensizlikleri, dinmeyen kaygıları ve arada bir tüm ihtişamıyla parlayan güneşi anlatan Moore, aman vermez tavrına rağmen espri duygusu ve nükteli anlatımıyla okurlara hayatı sevdirmeyi deniyor. Yakın tarihin utanç veren gerçeklerinin yaşamlara vuran gölgesini de asla gözardı etmiyor. Günler ve Geceler / Alfred Jarry / Çeviren: Işık Ergüden / Sel Yayıncılık / 144 s. Bir asker kaçağının romanı olan ve 1897’de yayımlanan “Günler ve Geceler”, Alfred Jarry’nin otoritekarşıtı ve antimilitarist tavrını ortaya koyarken yüzyıl sonu Avrupası’nın bütünlüklü bir sunumunu da içeriyor. Kitabın yayımlanmasından kısa bir süre sonra patlak verecek olan iki dünya savaşını önceleyen yol ayrımında, tektipleştirilmiş bir toplum tasarısına ve militer bir düzen takıntısıyla yeniden oluşturulmuş yerleşik yapıya, önce itkisel sonra da fiili bir karşı çıkışla direnen Jarry, estetlerin okullu ve kurumsal nüfuz taleplerinden psikometrik ölçütlere göre saflara bölünmüş steril bir Fransız idealine dek tüm açmazlarıyla ortaya seriyor dönemi. Emile / Dror Burstein / Çeviren: Oğuzhan Aydın / Dedalus Kitap / 168 s. Dror Burstein, son zamanların gözde İsrailli yazarı. Yapıtları İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca gibi dillere aktarıldı. “Emile” ise yazarın olgunluk dönemine denk gelir ve yine bu dillerde en çok okunan romanlardan birisi. “Emile”, çağdaş romanın içinden yükselen, gür sesli yapıtlardan. Burstein, anlatı tekniği açısından anakronik bir yaklaşımı benimseyen, üslubuyla kendisince farklı ve güçlü bir ses oluşturmayı başarıyor. Merkezinde, Emile’i evlat edinmiş dul bir erkeğin, Yoel’in başından geçenleri tutuyor. Yine de kitap, genel olarak Yoel’in etrafında biçimlense de diğer karakterlerin minimal hikâyelerinden gerektiği gibi besleniyor. Matisse ve Picasso / Özkan Eroğlu / Tekhne Yayınları / 102 s. Yirminci yüzyılın modern sanat algısı, Matisse ve Picasso’nun beraberce konumlandırılmasına zemin hazırlar, bu KItap nadir durum ikilinin 1906’da tanışmasıyla daha da resmî bir hal alır. Modern sanatın renk ve çizgi boyutlarına büyük bir zenginlik kazandıran Matisse ve Picasso, yirminci yüzyıldaki modern atılımların “renk” ve “çizgi” öncüleri olarak da görülür. Picasso, sanatının hiçbir zaman bir kurama bağlanmasını istemez, bu tip şeylere karşı çıkar, sanat algısının kuramlaşması konusu ise daha çok başka kimseler tarafından önerilen bir şey olur. Her iki sanatçının da hemen aynı yıllarda çıkış yapması, aslında onların en net yan yana gelme nedenidir. Özkan Eroğlu “Matisse ve Picasso”yla, öyle bilindik bir yan yanalıktan öte, “görme”, “görü” ve “durugörü” konularını iki sanatçı üzerinden ele almaya, yaptığı açıklamalarla eleştirel mekanizmayı işleterek kendine özgü bir yorum ortaya koymaya çalışıyor. Doğu Asya: Alternatif Bir Gezi Rehberi / Okan Okumuş / Kolektif Kitap / 352 s. Her bölüme görülmesi gereken yerler, ne yenir ve içilir gibi en temel bilgilere yer verdiği bir künyeyle başlayan Okan Okumuş, bölümler ilerledikçe anı ve anlatı türlerini harmanlayarak kendi yaşadığı macera dolu deneyimleri seyahat tutkunlarıyla paylaşıyor. Sushi’den ramen’e, pho’dan khao poon’a en lezzetli tatları, nerede daha iyi ve daha uygun fiyata bulabileceğinizin ipuçlarını verirken sofra kültürlerine dair can alıcı bilgileri de atlamıyor. Gezdiği her tapınağın tarihçesini bulunduğu ülkenin tarihiyle ilişkilendirerek anlatırken, sıradan gezi rehberlerinin çeşitli gerekçelerle yer vermediği alternatif adresleri de görülmesi gereken yerler listesine ekliyor. Okumuş, bir turist olarak başlayacağınız yolculukları, bir gezginin anılarına dönüştürmeyi başarıyor. Kendi seyahatlerini, bütün içtenliğiyle okuyucusuyla paylaşan Okan Okumuş, Japonya’nın tapınaklarından manga kültürüne; Vietnam ve Kamboçya’nın unuttuğumuz ya da belki de hiç bilmediğimiz korkunç tarihi gerçeklerinden, Myanmar ve Laos’un bilinmeyen pazarlarına, sofralarına yolculuk ediyor; sizi Trans Sibirya yolculuğuyla Moğolistan’ın ve Sibirya’nın nefes kesen doğal güzellikleriyle tanıştırıyor. Aristoteles ve Şiirsel Adalet / Margaret Doody / Çeviren: Belkıs Çorakçı Dişbudak / Alfa Yayınları / 440 s. MÖ 330; Sessiz Yemek gecesinde Atina, ölmüşlerinin ruhlarını yatıştırmaya çalışıyor. Stephanos ile hocası Aristoteles şaşırtıcı bir kaçırma olayını çözmeye davet ediliyor. Önde gelen bir gümüş tüccarının mirasçısı Anthia evinden kaçırılmıştır. Tek bilinen, olaya karışanların, geleneksel Kâhin’in diyarı olan Delfi yoluna yönelmiş olduğudur. Stephanos ile Aristoteles peşlerine düşer ama yol boyunca kafa karıştıran pek çok şeyle karşılaşır: Garip yabancılarla ilgili söylentiler, kılık değiştirmeler, cinayetler... Çok geçmeden, yol üstünde bir psikopat olduğu kesinleşir. Ama gizemin çözülebilmesi için Delfi’ye varmaları gerekir. Kâhin acaba katili belirleyebilecek mi? Türkiye’yi Sarsan Derin Cinayetler / Galip Uyar / Herdem Kitap / 380 s. Uğur Mumcu’nun çok güzel bir saptaması var: “Korkusuz yaşama özgürlüğü.” Maalesef bizim korkusuz yaşama özgürlüğümüz olmadı, hâlâ yok. Korkularımızla, özgürlüklerimiz arasında tercih yapmaya zorlanıyoruz. Senaryo hep aynı: “Devletin ülkesi ve milleti ile olan bütünlüğünün zarar görmemesi için” bazı insanların ortadan kaldırılması gerekiyor. Peki, bu insanlar suçlu mu? Hayır. İşte bütün mesele de bu. Katiller belli, cinayette yer alanlar belli ama katiller cezalandırılmıyor. Bırakın cezayı, aklanıp paklanıp siyaset sahnesinde yer alıyor. O gün bugündür hukuk susuyor, susmakla kalmıyor yok oluyor. Çünkü istenilen ve işletilen hukuk sistemi şudur: Gereken yerde, gereken kişilere gerektiği kadar hukuk. Üzüm ve Diğer Şeyler / Yaşar M. Taşkale / Artemis Yayınları / 374 s. Üzüm’lü ve Ryuk’lu diyaloglar, ilk ortaya çıktığı 2012’den bugüne ister istemez bir evrim geçirdi. Üzüm’ün büyüdükçe oturan karakterine uygun cümleler kurmaya başlaması, yine Ryuk’un çocuksu tavırları, bu süreçte yavaş yavaş gelişti. “Üzüm ve Diğer Şeyler” adını taşıyan kitapta, diyalogların sıralanmasıyla bu gelişimi açık seçik gözlemliyoruz. Yaşar M. Taşkale, sosyal medyada ünlenen Üzüm ve Ryuk isimli kedilerini bu kez kitapseverlerle buluşturuyor. Beden Deneyimi Psikopatolojisi / Rosine Debray, Christophe Dejours, Pierre Fedida / Çeviren: Özen Alemdar / Bağlam Yayınları / 230 s. Psikanaliz dünyasında, yıllar boyunca hastalık halinde bedende olan biten şeyler tartışmalı bir konuydu. Genel olarak somatizasyonların yaşamın iki uç döneminde sık olduğu kabul görür: Bebeklikte ve çocuklukta; daha sonra tekrar yaşlılık döneminde. Paris Psiko >> 38 14 Ocak 2016 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle