27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

topladıklarını yeniden işe yarar hale getiriyor, tekrar yaratıyor. Bir anlamda “sanatçılık” yapıyorlar. Bunu yaparken bağıra çağıra şarkılar söylemeleri, ürettiklerini kesip biçer ve çakarken sesler çıkarmaları “Yeni Şehir” sakinleri için bir kâbusa dönüşüyor. İyiliksever(!) Patron Bay Plum, bu gürültüden kurtulmak için “Yeni Şehir”e plastik bir kubbe yaptırıyor. Kubbenin en büyük faydalarından biri de yağmur yağdığında şemsiye kullanmaktan kurtulmuş olmaları ve camlarının temiz kalması. İşte bu nedenle halk ona şükran duyuyor. Üstelik kuşlar da artık kafalara düşen o sevimsiz armağanlarını yollayamıyorlar. Bay Plum’ın yaşadığı gökdelenin çatısına yerleştirdiği, her türlü sesi yakalayabilen, güçlü alıcısı sayesinde konuşulan her şeyden haber aldığını halk bilmiyor elbette. Başlarının üstündeki o kubbeye itiraz eden birileri olduysa da çoğunluğun sesi soluğu çıkmıyor. Çatının yapımının ardından Giacomo’nun burnu iyice acı çekmeye başlıyor. “Yeni Şehir”de yaşayan Giacomo’nun, “Eski Şehir”de yaşayan Rocchine’ye duyduğu yakınlığa ve onu anlamasına ve önyargısızlığına tanık oluyoruz. Giacomo ve diğerlerinin bireysel gelişimlerini izlerken dünyayı duyusal deneyimlerimiz aracılığı ile nasıl tanıyabildiğimizin çok başarılı bir örneğini görüyoruz. Giacomo’nun koku duyusu aracılığı ile çevresinde olup bitenleri nasıl değerlendirdiği anlatılıyor. >> KİTAPÇI Hazırlayanlar: AYTÜL Akal, ÇİĞDEM Gündeş, MAVİSEL Yener Savaş Oyunu / Gudrun Pausewang / Çeviren: Aylin Gergin / Çizmeli Kedi Yayınları / 2015 / 144 s. / 9+ KItap Güçlü ve derin bir felsefesi olan Düşler Sirki’nin kokuları kavramlaştırmaya yol açacak kadar sağlam bir anlatımı ve kurgusu var. Başarılı çevirinin kitaba katkısı tartışılmaz. Günışığı Kitaplığı’nın, yabancı adların okunuş listesini vermeyi yeğlemesi, okuma kolaylığı getiriyor. Kitap, çocuk okuru çevresindeki kokulara, seslere ve renklere daha duyarlı olma farkındalığına çağırıyor. “Yeni Şehir”de kokular değişmiş çünkü herkes hazır gıda tüketmeye başlamış. Evlerden dışarı taşan yemek kokuları yok artık. Giacomo’nun babasının pişirdiği mis gibi ekmekler yerine “kokmayan” hazır ekmekleri tercih edenler çoğalmış. “Yeni Şehir”deki monotonluk, her şeyin kokusuna da yansıyor. Nanetti, kurguladığı karakterlerin yaşantıları aracılığı ile sosyolojik eleştiri penceresini açıyor. Keskin burunlu Giacomo’nun burnunu karıştırarak kurduğu hayaller, annesinin ve titiz öğretmeninin uyarılarıyla hep yarım kalıyor. Peki, bu uyarılar işe yarıyor mu? Hayır! Giacomo, sınıf arkadaşlarının alay konusu olsa da yetişkinler tarafından azarlansa da burnu ve hayalleri onun pusulası. Patlamış mısır kokulu Rocchine, onun çalıştığı sirkteki tuhaf kediler, “Eski Şehir”i yok etmek için Bay Plum’ın yaptığı kötücül planlar ve nicesi, bu mucizevi yolculukta anlatılırken modern dünyaya çocuk gözünden fantastik bir eleştiri getiriliyor. Popüler bakışın etkisiyle insanları içine çeken tüketim çemberine de dikkat çekiliyor. İstemediklerimizi değiştirmek için her zaman şansımız var. Duyularımız ve düşlerimiz ne güne duruyor? n Düşler Sirki / Angela Nanetti / Çeviren: Nilüfer Uğur Dalay / Günışığı Kitaplığı / 2015 / 142 s. / 9+ KOKULAR VE KENTLER Kitabın on beş öyküsünü de tek tek tanıtmak gerek aslında. Her biri ayrı tatta olan öyküler, topluca değerlendirmeye sığamayacak kadar önemli ayrıntılara ve gerçeklere göndermeler barındırıyor içinde. İnsani değerleri unutanlar, savaşın bir oyun olduğunu sananlar ve savaş çığlıkları atanlar, öyküleri okurken neye uğradıklarını şaşırabilir. Ele alınan konular, her öyküde öylesine zarif bir biçimde okura iletiliyor ki neler anlatıldığını hâlâ kavrayamayanlar için artık yapılacak bir şey kalmamış demektir. “Bir Lidere İhtiyacımız Yok” adlı öykü, tüm dünya ülkelerindeki iktidar hırslarına çok gerçekçi bir vurgu yapıyor. Eve Dönüş ise savaşın ardında bıraktığı yıkıntıları ustalıkla özetliyor. “Belki Banka Soyguncusu” başlıklı öykü, insanları kolayca yargılayıp ikinci şansı tanımayacak kadar önyargılı olanları yumuşatabilir. “WiKaDokuzSıfırBir”, tuhaf bir öykü başlığı olarak görülebilir. Ancak küçük bir çocuğa nasıl davranıldığını gözler önüne sermesi açısından tüm yetişkinlere ayna tutabilir. Okunmaya değer on beş öykü sizi bekliyor. Kulaktan kulağa oyununu bilir misiniz? Biri bir cümle başlatır, sonra o cümle kulaktan kulağa aktarılırken bambaşka bir şekle dönüşüverir. Meğer bu oyunu kuşlar da biliyormuş. Sarıasma “Kaçınca bir kez keyfin, hiçbir şey kâr etmezmiş!” der Arapbülbülü’nün kulağına. Arapbülbülü sözleri hatırladığından pek de emin değildir ama “Açınca kaz bir kez kanatlarını, kar yağmazmış!” diye aktarır Baştankara’nın kulağına. Oyun böylece kuştan kuşa devam ederken bir sürü kuş cinsiyle karşılaşır küçük okurlar. Hepsi birbirinden renkli, güzel mi güzel kuşlar. Kitabın arka kapağına yapışık bir de sürpriz var. Dayanamadık, söyleyelim: Mor bir zarfın içinde kitapta adı geçen kuşlar hakkında bilgi veren, güzel resimlerle onları tanıtan kartlar bunlar… Onlarla kendinize yeni oyunlar keşfedebilirsiniz. Peki, kulaktan kulağa oyunu ne olmuş derseniz? Kitabı okuyun deriz. n Kulaktan Kulağa / Filiz Özdem / Resimleyen: Seçil Çokan / YKY / 2015 / 32 s. / 6+ KItap 14 Ocak 2016 35
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle