Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
rcilien başeleri e bibeknim arı tlu renide egemen olan olağandışı akıl yürütme tarzıyla düşünmesi sağlanacaktı. Sinemadakine benzer bir görsellikle ancak edebiyat yoluyla sağlanabilecek bir kavrayış zenginliğini birlikte kullanmayı hedefledim. Bunun için belirsizliği anlatmak yerine oluşturmak gerekiyordu. Okurun zihni, metni izlerken çözümsüzlükleri bizzat yaşamalı, nasıl yorumlanacağı, neye yorulacağı belli olmayan çıkmaz sokaklara girip çıkmalı, neyin gerçek neyin hayal olduğunu ayırt edememenin neden olduğu bunaltıyla karşılaşmalı, kendisini şizofreniye yakalanmış bir kişinin ruhuna ve bedenine hapsedilmiş gibi hissetmeliydi. “SAKIN KİMSEYE BELLİ ETME!” Şizofreni hastasının beyni, zihni, ? nasıl bakarsa öyle bakması, şizof edirak. ofrenizla yaoldue akıl nse biliöğree başyoruz klediiyo eyin rını ya taş çı, meitesiunlaBir ciiyor” şlamaerçekece şiyakkurgu nin . Norğiştiridiye ek şiyerlekıvrae, şlıyor. er ve yersında a şizofduğuhrah etı, bebir güçlü k, aynı ünyaya, birisi ? 1149 şeytanları, imgelerin onunla oynaması, takıntılarıyla örülü olmasına örülü kuşkusuz ama karanlık bir roman değil bu... Kendi gerçeğini haylice kabullenmiş bir genç adam Cengiz Manga. Hatta ona öyle uyarlamış ki hayatını, içi, zihni bağır bağır ama dışta annesi dışında pek kimse tanık olmuyor hezeyanlarına, mücadelesine, derdine düşlerine... İki yaşam yaşamak gibi bu hastalık anladığım, romanda zihinden yarılan bu iki boyut iki roman gibi koşut... Boyutlar bir birleşiyor bir ayrışıyor, bir rüyada, bir değil... Renkli de, kimi korkulası da, tempolu da, ivmeli de... Şizofreniye yakalanan kişi yaşadıklarını çoğu zaman çevreden gizliyor. Bazen kulağına boşluktan gelen sesler “sakın kimseye belli etme” dediği için böyle yapıyor. Kendisine kötülük yapacağını düşündüğü kişilerden ya da güçlerden gizlenmek için sessiz kaldığı, hiçbir şey yokmuş gibi davrandığı da oluyor. Bu hastalığa yakalanan kişiler, bir de zamanla, yaşadığı tuhaf olayların başkaları tarafından gerçek olarak algılanmadığını, hastalık olarak görüldüğünü kavradıkça çevreyle uyumunu bozmamak, “akıl hastası” olarak damgalanmamak, hastaneye götürülmemek gibi amaçlarla gizliyorlar kendilerini. Kahramanımız Cengiz Manga bu son grupta yer alıyor. Verilen ilaçları düzenli biçimde kullanıyor, hatta kafası karıştığında fazladan bir tablet alıp kendisini toparlamaya çalışıyor. Ama yine de neye bağlayacağını bilemediği düşünceler çıkıp geliyor kimi zaman, hayaller görüyor, boşluktan sesler duyuyor. Şizofreninin yol açtığı tuhaf dünyayı ve gerçek dünyayı aynı anda yaşıyor. Bazen hayali görüntüler projektörle yansıtılmış gibi, boşluktan gelen sesler bir yerlere gizlenmiş hoparlörlerden gelir gibi oluyor. Kimi zaman da hayalle gerçek tümüyle iç içe geçiyor, gündelik yaşam bitmek bilmez bir düşe dönüşüyor, olaylar bir düşten başka bir düşe uyanır gibi birbirine açılıyor. Evet, “renkli, korkunç, tempolu, ivmeli” bir akıntıya kapılmış gibi, doludizgin yaşanıyor böyle zamanlar. Yıllar geçtikçe bu canlılık azalıyor, kitapta “renklerin solduğu yer” olarak adlandırılan bölümde olduğu gibi, bomboş, anlamsız bir dünya algısı oluşuyor, düşünce ve hareketler yavaşlıyor. Bazılarındaysa yaşam iki durum arasında gidiş gelişlerle geçiyor. Oyunu çöz, hastalığını idrak et, böylelikle önce kontrol altında tut sonra da tedavi yolunda ivme kaydet imiyle bileşik “Size verilen dosyayı çözüp katili yakalayamazsanız hayatınızın bir bölümünü kafeste geçirmek zorunda kalacaksınız” uyarısı oyundaki adamın... Şizofreninin matriksvari boyutu gibi de duyumsanabilecek bu oyun basit, sıradan gibi görünen ama şizofreninin ta kendisi gibi absürd ve çetin ilerleyen bir inatlaşma gibi de... Oyunun zaaflarını keşfetmekle şizofreniyi alt etmeyi özdeşleştiren Cengiz Manga saf da değildi, kafesteki diğer dedektiflere katılmak istemediği de kesindi... Ama bu çağrılara aşırı duyarlı zihni istesin istemesin, biDoğu’nun ve Batı’nın kadim şehirlerinde, o şehirlerin sokaklarında linçaltınca yönetili dolaşan, odalarına girip çıkanlar arasında, kulağına boşluktan sesler yor, yönlendiriliyor gelen, hayaller gören, tuhaf fikirler ileri süren birileri hep oldu.Levent kitabına, bütün bunlara ve geçmişin derinliklerine yönelen bir du kimi örtülü kimi Mete bakışla başlıyor. apaçık… tepkiler vermeden, hatta kimi yerde Evet, Cengiz Manga saf değil. Ansıradan bir durummuş gibi yaşamaya cak zihni şizofreni tarafından işgal devam ediyor. edilmiş durumda. Bir mesaj bombardımanı altında yaşıyor. Hepimizin “YİRMİ YILDIR ŞİZOFRENİ beyninde bulunan, iç ve dış dünyadan ÜZERİNE ÇALIŞIYORUM” gelen mesajları engelleyip yalnızca “Gündelik akılla değil Şizofreni çok az bir bölümünün dikkate alınMüzesi’nin aklıyla yaklaşmalıydım. masını sağlayan filtre sistemi şizofreKendi içime bakmalı, deliliğin en denide bozuluyor. Her yandan sesler, rin yerlerinde dolanırken nasıl akıl görüntüler, tatlar, kokular sürekli yayürüttüğümü bulup çıkarmalıydım. ğıyor üstüne, alışılmadık bir akıl yüAncak biraz düşününce insanın akıllı rütme tarzıyla birleşip bir bütünlük yanıyla deli yanı arasındaki ayıklamayı oluşturuyor, düşünde başından geyapmasının hiç de kolay olmadığının çenler gündelik yaşama, gündelik yafarkına vardım” diyor Cengiz Manga. şam düşlerine karışıyor. İnternette Oyunu çöz, hastalığını idrak et, böylekarşılaştığı bilgisayar oyununun içinlikle önce kontrol altında tut sonra da de, kim ya da ne olduğunu bilmediği tedavi yolunda ivme kaydet imli “Size bir katilin peşine düşüyor, içine çekilverilen dosyayı çözüp katili yakalayadiği ölümcül bulmacayı çözebilir, kamazsanız hayatınızın bir bölümünü tili yakalayıp, aynı zamanda oyun sitekafeste geçirmek zorunda kalacaksısine egemen olan mantığın nasıl işlenız” uyarısı oyundaki adamın ayrı bir diğini anlayabilirse şizofreninin koddert onun için... Şizofreninin “matlarını da çözeceğine, bu yolla hastalıriks” boyutu gibi evrilen bu oyun şiğından kurtulacağına inanıyor. zofreninin ta kendisi gibi absürd ve Bütün bu olaylar boyunca, söylediçetin ilerleyen bir inatlaşma gibi üsteğiniz gibi, “çağrılara aşırı duyarlı zihni lik kaçarı da yok… Talimli olduğunu istesin istemesin, bilinçaltınca yönetilsandığı hastalığa karşı, onunla baş etdiği” oyunun önüne serdiği maceramek adına yeni yöntemler geliştirmek nın derinliklerine doğru sürüklendiği sandığından daha sancılı ama bırakaortada. mıyor da… Takıyor elinde değil... DiÖte yandan, olan biteni şizofreniye yor ki “Asıl amaç buydu; beni şizofreyakalanmış bir gencin oynadığı bilgininin dibine kadar batırıp sonra çısayar oyunu olarak görmek de, her şekarmak, böylece yeniden yaratmak isyi hastalıklı zihnin oynadığı bir oyun tiyorlardı. Kendimi bir bütün halinde olarak kabullenmek de mümkün. Dayukarı çıkarmak tek kurtuluşumdu. ha önemlisi, bunlardan hangisinin (...) Başarabilirsem gündüzlerimle birgerçek olduğu bir türlü anlaşılamıyor. likte gecelerimi, hayatla birlikte düşleNeyse ki ve ne yazık ki, bu mantıkla rimi de hastalığın elinden alacak, yedüşünen birisi için hem canlı hem ölü niden özgür ve mutlu bir adam olaolmak, aynı anda iki farklı yerde ve caktım. Başaramazsam düşlerim de elzamanda bulunmak bile olanaklı. Doden gidecekti” diyor sonra… Bu labilayısıyla, bazı şaşkınlıklar yaşasa da, rentleri ustaca kaleme almanızı, yıllara çok fazla büyütmeden, hemen uyum dayanan çalışmalarınızdan esinlendisağlıyor, en akıl almaz olayları büyük 23 ğinizi söylemek yanlış olmaz sanırım. O çalışmalarınızdan ve kitaba sağladıkları esinden bahseder misiniz? Kitaptaki labirentleri kaleme alırken aslına uygun bir canlandırma yapabilmek için şizofrenide egemen olan akıl yürütme tarzı ve konuşma özellikleri konusundaki kuramsal bilgiyi yeniden gözden geçirdim. Yirmi yılı aşkın bir süredir üzerinde çalıştığım bir konu bu. Ege Üniversitesi Psikiyatri Kliniği’nde ve Dartmouth Üniversitesi’nde iki farklı ekiple Türkçe konuşan kişilerde şizofreniye eşlik eden düşünme, dil ve duygulanım tarzlarını inceledim. Romanı yazmaya başlamadan önce, bu çalışmalar için, değişik zamanlarda yapmış olduğum konuşma kayıtlarını içimden sessizce ve sonra topluluğa karşı konuşma yapar gibi yüksek sesle defalarca okuyup, şizofreniye yakalanmış gibi düşünme ve buna uygun yazma egzersizleri yaptım. İçlerinde en ilginç bulduğum bölümleri seçip, kitapta kullanacağım dili ve tanımlamaları ona göre biçimlendirdim. Bu nedenle, hastalığı yaşayan kişilerin romandaki anlatıcının zihnini tanıyacaklarını ve kendilerine yakın bulacaklarını düşünüyorum. Böyle bir oyun gerçekten olsa, tedavi adına da olsa sizce ne kadar etik ya da etik mi? Söz konusu oyunun, hastalık ve ruhsal dengeler konusunda bir tür bilinçlendirme egzersizi olduğunu, dolayısıyla şizofreni terapisinde kullanılan yöntemlerle paralellik taşıdığını söyleyebilirim. Böyle bir oyun olsaydı ve romandaki gibi internet üzerinden tüm dünyada oynanabilseydi, nasıl sonuçlar ve sorunlarla karşılaşacağımızı söylemek zor. Ancak, akıl almaz bir hızla büyüyüp çeşitlenen sanal ortamda belki çok yakında Şizofreni Müzesi benzeri bir oyun çıkacak karşımıza, kendimizi söz konusu oyunun etik olup olmadığı tartışmasının ortasında buluvereceğiz. Son olarak da bu öylesine yazılmış bir roman değil, ülküsünü de açalım lütfen… Haklısınız, bu öylesine yazılmış bir roman değil. Şizofreniyi canlandırma yoluyla yeniden ve daha derinlemesine anlamayı ve anlatmayı amaçladım öncelikle. Şizofrenide olup biteni, hastalığı yaşayanların kendilerini bulacakları ve hasta yakınlarına yabancı gelmeyecek biçimde içeriden anlatmak temel amacımdı. Şizofreni Müzesi olaya doğrudan tanık olmamış kişilerin, şizofreniye yakalanmış zihnin içine girip dünyaya oradan bakmalarına, böylece hastalığa ve hastalara karşı toplumdaki ön yargıların kırılmasına katkı sağlayabilirse en az ilki kadar önemli bir diğer amaca ulaşmış olacağımı düşünüyorum. Bu arada, hastalıkla ilgili kuramsal bilgiyi yaşanan olaylara eşlik eden bir fon olarak kullandım. Kahramanımızın, bir kitabın sayfaları arasında ya da müzede dolaşır gibi şizofreni konusundaki bilginin içinde dolaşmasını, böylece konuyla ilgilenenlere olay örgüsü arasına karışmış canlı dip notlar sağlamayı amaçladım. ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Şizofreni Müzesi/ Levent Mete/ Art Kitap/ 144 s. ŞUBAT 2012 ? SAYFA 5 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1149