22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Levent Mete’den ‘Şizofreni Müzesi’ ‘Şizofreniyi içeriden anlatmayı amaçladım!’ Şizofreninin elinde kıvranan, annesiyle birlikte yaşayan ve Kemeraltı’ndaki küçük dükkânında bilgisayar tamirciliği yaparak geçinen eski tıp öğrencisi Cengiz Manga, internette dolaşırken daha önce gördüklerine benzemeyen bir oyun sitesiyle karşılaşır. Yaşadığı hastalıkla ilgili her şey Şizofreni Müzesi isimli binada toplanmıştır. Oyuna başlamayı kabul ederse, değişik biçimler altında kendini gösteren tuhaf ve olağandışı bir aklın hazırladığı bilmeceleri çözmesi, onun kurduğu tuzaklardan kurtulması gerekir. Her adımıyla müzenin ve insan ruhunun derinliklerine biraz daha gömülür, içimizdeki karanlık girdapla, dehşetle ve mucizelerle göz göze gelir. Freud’dan Brad Pitt’e beklenmedik birçok kişi bu heyecanlı serüvende ona eşlik eder. Yazarlığının koşutunda şizofreni hastalığının tanınması ve hastaların yeniden topluma kazandırılmasına ilişkin çalışmalarıyla tanınan ve halen İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kilinik şefliği de yapan Levent Mete, yeni romanı Şizofreni Müzesi‘nde, okurları interaktif bir serüven eşliğinde şizofreninin koridorlarına davet ediyor. Rengârenk, gelgitli, oylumlu, bol boyutlu ve inadına umut dolu bir serüven bu. Mete’yle Şizofreni Müzesi üzerine söyleştik. ? Gamze AKDEMİR izofreninin uzak tarihe düşülen notları, taş devrinden, papirüslere dek nice kayıtlar... İnsan ve doğası adeta şizofreniyi yaradılışın unsurlarından biri olarak ele alma, yaklaşmayla başlıyorsunuz romana... Ta baştan durumu normalleştirme ya da açık etme okura diye yorumlayabilir miyiz bunu? Şizofreni, Taş Devri’nde de bizimle birlikteydi. Mağara adamının beynini ele geçiriyor, onu çevresine yabancı bambaşka birine dönüştürüyordu. Kişinin içine kötü ruhların girdiğine inanılıyordu o zamanlar. Kabilenin büyücüsü, tuhaf davranışlar gösteren kişinin etrafında dans edip şarkı söylüyor, içine giren kötü ruhlar çıkıp gitsin diye sivri uçlu bir cisimle kafasına delikler açıyordu. Kayıtlar, Eski Mısır’da da benzeri akıl hastalarının olduğunu gösteriyor. Bedenin ve ruhun hastalıklarını anlatan papirüslerde, kan damarlarında ve bağırsaklardaki şeytanların insanın aklını ele geçirdiği iddia ediliyordu. Engizisyon’la inleyen Avrupa’da içine şeytan girdiği inancıyla yakılanların çoğu büyük ihtimalle yine aynı hastalığa yakalanmış kişilerdi. Tarih öncesinde ve tarih boyunca, Doğu’nun ve Batı’nın kadim şehirlerinde, o şehirlerin sokaklarında dolaşan, odalarına girip çıkanlar arasında, kulağına boşluktan sesler gelen, hayaller gören, tuhaf fikirler ileri süren birileri hep oldu. Kitap, bütün bunlara ve geçmişin derinliklerine yönelen bir bakışla başlıyor. Haklısınız, okuyucuya, yaradılış kadar eski bir ruh haliyle karşı karşıya olduğunu “açık ediyor” böyle yaparak. İlk sayfaları, şizofreninin uygarlığımızla yaşıt bir hastalık olduğunu, yabancı ve akıl almaz gibi görünse de, bin yıllardır bilinip tanındığını öğrenerek geçiyoruz. İkinci bölümde başlayacak olan maceraya hazırlanıyoruz bir taraftan, orada bizi neyin beklediğini az çok tahmin eder hale geliyoruz. AKIL OYUNLARI ren akıl yü nacakt Sine ancak bir kav lanmay sizliği rekiyo ken çö nasıl y belli ol çıkmal duğun duğu b ni şizo ruhuna hissetm ? na Ş Kahramanın girdiği ve her şeyin başladığı, Salvador Dali tablolarını ya da Yüzüklerin Efendisi filmine taş çıkartacak denli uçuk imgelemler, mekân tasvirleriyle bezeli o oyun sitesinin tıklayıcısını kuşatan akıl oyunları... Doktor Silvano Arieti’nin “Bir cinayet işlendi. Yardımınız gerekiyor” mesajı ve sanal dedektifliğin başlaması... Üç canı var, üç kez ölürse gerçekten ölecek! Okuru da adeta görece şizofren kılan, o dünyaya haylice yaklaştıran bir okuma... Hani bilim kurgu filmlerinde hemen oradaki evrenin mantığına haiz olunur ya, öyle... Normal, anormal kavramları yer değiştiriveriyor... Romanda da böyle bu diyebilir miyiz? Okur, ikinci bölümde giderek şizofreniyi yaşayan kişinin yerine yerleşiyor, dünyayı hastalığın elinde kıvranan birisinin gözünden görmeye, onun kulaklarından işitmeye başlıyor. Sözünü ettiğiniz uçuk imgelemler ve mekân tasvirleriyle biçimlenmiş yerlerden geçiyor, düşle gerçek arasında gidip geliyor bu nedenle. Okura şizofreniyi yaşamanın nasıl bir şey olduğunu hissettirmek için, olayları kahramanın ağzından anlatmayı tercih ettim. Böylece hastalığın yol açtığı, belirsizliklerle ve tuzaklarla dolu bir dünya algısını daha dolaysız ve güçlü biçimde vermek mümkün olacak, aynı zamanda okurun bu tekinsiz dünyaya, şizofreninin etkisi altına girmiş birisi ? şeytanl sı, takı kuşkus ğil bu. bullen Manga hayatın dışta a olmuy derdin mak gi manda iki rom birleşiy değil... tempo Şiz larını ç Bazen “sakın böyle y pacağı güçlerd ğı, hiçb da olu şiler, b olaylar olarak görüld uyumu olarak götürü lar ken Manga len ilaç yor, ha bir tab çalışıyo cağını liyor k boşluk nin yol dünyay Baze yansıtı bir yer gelir gi yalle g gündel şe dön ka bir yor. Ev ivmeli” ludizgi Yıllar tapta “ adland bombo oluşuy vaşlıyo rum ar “SAK Şiz SAYFA 4 ? 23 ŞUBAT 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1149 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle