Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ve daha pek çok kişinin durumları Yüksek Okulu'nun, ODTÜ'de Sosyoloortada. İşte Silivri, üniversite yöne ji Bölümü'nün kurulması bu dönüşüticisi ve öğretim üyesi olan insanlarla mün temel taşları olarak ortaya çıkıyor. dolup taşıyor. Bu yapı zaman içinde en ODTU'de Mübeccel Kıray'ın, Hacettepe'de Nusret Fişek'in Nüfus Enstitüsü çerçevesinde, Bozkurt Güvenç'in sosyal antropolojide ve benim sosyal çalışmada ciddi çabalarımız var ama onlar da 12 Mart”tan sonra durduruluyor. Sonra tekrar bir canlanma hareketi var sonunda YOK'ü yaratmıştı. Bugünkü siyasal iktidar bu birikimlerden oluşan otoriter yapıyı, geliştirerek ve ceza yasalarıyla da pekiştirerek kullanıyor. Araştırmalar sadece üniversitelerde içinde yer aldığı toplumsal bilimlerin kurucusudur. (Mehmet İzzet”i de unutmayalım elbette) Gökalp bir yandan evrensel sosyolojinin kurallarını aktarmaya, uygulamaya çalışırken Osmanlı”nın çöküş sorunlarına da çözüm yolları arıyor. Dönemin ruhu pek doğal olarak milliyetçilik çizgisinde ortaya çıkıyor ve Gökalp bu çizginin bilimsel savunucusu yatıyor. Dünya toplumsal bilimler tarihine üretim araçlarına göre belirlenen sınıf ve sınıf çatışması kavramlarını getirmiştir. Omeğin Max \)(/eber'de de sınıf kavramı vardır ama o tüketim karşısındaki konumlara göre belirlemiştir sınıfa. Beşli şema bir varsayımdır ve hâlâ kanıtlanması gerekmektedir; bu açıdan bilimsel bir bulgu niteliği taşımaz. Bir modeldir, bir sayıtlıdır (assumption). Marx'ın öngörülerinin şimdilik gerçekleşmeyecek gibi görünmesi ise hem Sovyet deneyinin yanlışlarından hem de en azından bir ölçüde bence bu öngörüleri kapitalistlerin ciddiye alıp kendilerine çekidüzen vermesinden de kaynaklanıyor. Anonim şirket yapıları, gelişen sendikal haklar, temel hak ve özgürlüklerin kurumlaşması gibi. Elbette Sovyetler Birliği'nin varlığı bütün dünyayı etkiliyordu. Çöktükten sonra, uluslararası kapitalizm daha per mi yapılıyor? Elbette hayır. Ozellikle baskı dönemlerinde araştırmalar, incelemeler derhal üniversite dışına kayıyor, ömeğin gazeteci yazarlar ön plana çıkıyor. Nitekim araştırmacı gazetecilik, üniversitelerin üzerinden buldozer gibi geçen 12 Eylül müdahalesinden sonra gelişti. Çok değerli araştırmalar ve eserler ortaya kondu. Ayrıca artık pek çok düşünce kuruluşu, sivil toplum örgütü de toplumsal ve siyasal bilimler alanında fikir ve araştırma üretiyor. Sol ve sağ yelpazenin çeşitli yerlerinde örgütlenmiş olan bu kuruluşlar hiç kuşku yok ki Türkiye'de toplumsal bilimlerin gelişmesine de ortam hazırlıyor. Ama bu konuda da pek çok araştırmacı gazetecinin günümüzde sesinin kısıldığını, bir bölümünün de Silivri”deki hücrelerde çile doldurduğunu unutmamak gerek. Kitapta toplumbilimin bugünkü durum unu irdelerken; "Günümüzde toplum bilim artık gerek eğitimde, gerek toplumsal yaşamda gerekse bilimde yadsınamaz bir yer ve işlev sahibi olmuştur. Bu nedenle de siyasal dalgalanmalara karşı daha korunmalı bir düzeye erişmiştir” ifadesini kullanıyorsunuz. Bu biraz iyimser bir ifade olmuyor mu? Biraz iyimser bir beklentiyi yansıttığım muhakkak. Bakınız başta siyasal iktidar olmak üzere bütün siyasal partiler kamuoyu araştırmaları yaptırıyor ve bunları kullanıyorlar. Toplumsal bilimlerin işlevlerini sadece üniversitelerle sınırlı görmemek gerek. Ama sorunuzun haklı olduğu bir taraf da var: Ne yazık ki toplumsal bilimlerin yumuşak karnı hâlâ üniversiteler ve buralardaki baskı oluyor. İktisadın toplumsal bilimler içindeki önemini de vurguluyor. Hars ve medeniyet ayrımı ya da maddi kültürmanevi kültür ayrımları pek doğru değildir ama o zamanki bilgilerimiz ve yaklaşımlar çerçevesinde OsmanlıTürk toplumu için çıkış arayan bir bilim insanının arayışları olarak değerlendirilebilir. Ecevit'in iktidara gelmesiyle. Ama bu da 1980 öncesi terör olaylarının üniversiteleri esir almasıyla durduruluyor ve 12 Eylül 1980'de bütünüyle yok ediliyor. 1990”lardan sonra yine yeni kıpırdanmalar ortaya çıkıyor, örneğin kamuoyu araştırmaları rağbet kazanıyor. Fakat şimdi AKP döneminde yine bir duraklama dönemi yaşanıyor. Kitapta “A tatürk, güçlü kişiliği ile İslamcı ve komünist akımları durdur İstanbul 'da bir hareketlenme yok mu? Olmaz olur mu, var, hem de çok. Orneğin Cavit Orhan Tütengil bu dönemin önde gelen araştırınacılarından ve bilim insanlarından. Biliyorsunuz, onu öldürerek elimine ettiler. Ayrıca iki çift var, çok önemli insanlar: Biri Ayda muş fakat onların çeşitlem elerine bir ölçüde izin vermişti ” diye yazıyorsun uz. Açar mısınız? Mustafa Kemal Atatürk'ün bizzat vasız davranmaya başladıve art arda krizler çıkmaya başladı. Ustelik gerek işçi haklarında, gerekse temel insan hak ve özgürlüklerinde ciddi gerilemeler yaşandı. Sömürü ve eşitsizlikler küresel anlamda o denli arttı ki, Marxsizm'in Sovyetler Birliği'nde uygulanan biçiminden farklı niteliklerde varlığını sürdürmesi ve hatta canlanması bile söz konusu olabilir. Ayrıca unutmayalım ki, Çin şu anda resmen Komünist Parti'nin resmi yönetimi altında ve gelecek on yılda dünya liderliğine oynuyor. Ama Türk toplumbilimcileri kitabımda bu tür sorunlarla doğrudan uğraşmadık. Sadece ele aldığımız nürlerin yapıtları ve düşünce sistemleri açısından gerektiğinde bu konulara girdik. 1 97 1 dan mış ve sini le çaıdi ne etimvoruz. kendisinin Türkiye Komünist Partisi'ni Celal Bayar'a kurdurduğunu, yine bizzat kendisinin camide hutbe okuduğuTurhan Yörükan çifti. Bunlar İstannu unutmayalım. Toplumu dönüştürbul'da yetişen plancılar. Ankara'ya İmar me, çağdaşlaşma, Aydınlanma yolunda ve İskân Bakanlığfna uzman olarak ge her düşünceyi kullanmak istemiş ve olaliyor ve bütün kent planlamalarında bir naklı olduğu ölçüde kullanmıştır da. sosyal araştırma yapılması şartını getiriAma genel çizgi çağdaş demokrasi olduyorlar. Böylece sosyal bilim araştınnalağu için esas olarak komünizmi ve şeriata rı adeta zorunlu bir hale geliyor ve devdayalı teokratik devleti bunlara karşı bir let ihaleleri yoluyla teşvik ediliyor. İkin tehdit olarak görmüş ve doğrudan deci çift, Oya SencerMuzaffer Sencer çifnetleyemediği oluşumları durdurmuşti. Makro düzeyde çok güzel araştırmatur. Ustelik unutmayalım, Mustafa Kemal Atatürk bir kurtarıcının karizmasılar yapıyorlar. Nitekim babamın Pertevniyal Lisesi'nden öğrencisi ve yaşdaşım na ve gücüne sahipti. olan Muzaffer lütfetti, Mehmet Ali Şev Marxizme toplumbilim açısından ki çalışmasıyla bizim Türk Toplubilimnasıl yaklaşıyor kitap? cileri kitabına da katkıda bulundu. Ne Aslında “Toplumsal Değişme Kuyazık ki bu değerli arkadaşı genç yaşınramları ve Türkiye Gerçeği” adlı kitada yitirdik. Bu vesileyle onu da anmış bımda doğrudan bir Marxizm değerlendirmesi var. MarXizm”e nasıl baktığımı olayım. Oya (Baydar) ise zaten İstanbul Universitesfnden olaylı olarak ayrılmave Marxist kuramı nasıl değerlendirdisından sonra benim de desteğimle Hağimi merak edenler bu kitaba bakabilir. Bir üçüncü cilt hazırlama tasarınız var. Hangi isimler yer alacak? Yusuf Akçura, Pertev Naili Boratav, İlhan Başgöz, Cemil Meriç, Nermin Abadan, Şerif Mardin, İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu hemen aklımda olanlar. Biri roman olmak üzere üç kitap üzerinde çalıştığınızı da biliyoruz. Birkaç ştırmaICİ Cİ benim bütün iyimserliğimi alıp götürecek düzeye erişti. İkacılaarına "TÇPLUIVİBİLIMLERİ AKP DONEMINDE DURAKLAMA .rak ınel ve YAŞİYOR" ra hiç ın so onları ;e sevk ıe'deki kakeleklan Dönemleri okurken toplumbilimin bir iç sorununa ilişkin bir vurgu özellikle dikkat çekiyor; kurumsallaşmanın henüz gerçekleşmemiş olmasını sancıları ve kurumsallaşmanın gerçekleşm esinin ardından elde edilen ivme... Bu konuda "Mustafa Kemal Atatürk'ün bizzat kendisinin TÜTKİYG Komünist Partisi'ni Celal Bayar'a kurdurduğunu, yine bizzat kendisinin camide hutbe okuduğunu unutmayalım. Toplumu dön önciıler kimlerdir ve ivmeyi asıl sağla yan öncü etkinlikler nelerdir? Elbette İstanbul Universitesi her ko :i söyında, nuda olduğu gibi bu konuda da öncü şitli e bili rol oynamıştır. İlk ciddi toplumbilimsel çalışmalar burada başlıyor. CHP'nin tek parti yönetimi sırasında özellikle folklor ve kültür çalışmaları büyük ivme kazanıyor. Behice Boran ilk toplumsal monografi örneğini veriyor. Sonra Demokrat Parti döneminde uzun bir baskı üstürme, cağdaslasma, Aydınlanma yolunda her düsünCeyi kullanmak istemis ve olanaklı olduğu ölcüde kulIanmıstır da." piyasa ;neyi tıra ñre gitmek . aka L, doğ:ıları vor. İ CEZA R" nin ıan si ve sessizlik dönemi var. 1960'larda yeniden bir canlanma yaşanıyor. Şerif Mardin, Nermin Abadan, Mübeccel Kıray, Arif Payaslıoğlu, Cevat Geray, Ruşen Keleş, Oğuz Arı, Çiğdem Kağıtçıbaşı gibi hocaların bir araya gelmesiyle Türk Sosyal Bilimler Derneği kuruluyor. Benim de genç bir akademisyen olarak aralarından bulunmaktan onur duyduğum bu grubun ortaya çıkması ve ilk Türk Toplumbilimcileri açısından doğrudan Marxizm'le ilgilenmedim. Sadece Marxizm'in de kullandığı bir yöntem olan diyalektik üzerinde durdum. Açık"ZİYA GÖKALP OSMANLITÜRK ça da yeni ve denetlenebilir bilgi etme TOPLUMU IÇIN ÇIKIŞ YOLU etmenin tek ve biricik yönteminin poziARIYORDU" tivist yöntem olduğunu, bu bilgileri ge Türkiye 'nin ilk toplum bilimcisi sayı nel bir çerçevede değerlendirmek ve yolan ve ilk toplumbilim bölümünü İstan rumlamak için de diyalektik yöntemin bul Darülfün un 'da içtimaıyat olarak gerektiğini belirttim. cettepe'ye girmiş ve 12 Mart'a kadar orada çok güzel çalışmalar yapmıştı. Daha pek çok örnek sayılabilir. ipucu rica ederek bitirelim söyleşimizi? Evet elimde iki bilimsel araştırma bir de roman çalışması var. Bilimsel alanda, önce Ortadoğu”daki sözde “Arap Baharı” üzerine bir kitap hazırlıyorum. Bu çabaya okurların isteği üzerine girdim. En geç mart sonunda yayınevine teslim et meyi düşünüyorum. İkinci projem şimdilik bana kalsın. kurduğunu okuduğumuz Ziya Gökalp 'i imler, :ırma 1 suç un 1149 ayrı bir soruda sormak isterim. Ozellikle, ulusçuluk anlayışıyla toplumbılime yaptığı İzmir Araştınnası, Türk toplum getirdiği yaklaşım; toplumbilimin, iktibilimlerinde ciddi bir dönüm noktası sat ile olan ilişkisini algılayışı ve en zayıf ciddi bir sıçramadır. Ne yazık ki bu çakaldığını imlediğiniz “hars ile “m edeniba 12 Mart 1971 müdahalesi ile durduyet ” ayrımı noktalarıyla elbette... ruluyor. Bu arada Hacettepe'de Nüfus Hiç kuşkusuz Ziya Gökalp, TürkiEtütleri Enstitüsü”nün, Sosyal Çalışma ye”de sosyolojinin ve sosyolojinin de CUMHURİYET KİTAP SAYI 1149 "MARKSIZM, FARKLI NITELİKLERDE CANLANABİLİR" Marx'ın beşli şemasına pek inanmıyorsun uz galiba.. Bence Marx'ın önemi geleceği kestirmesinden çok kapitalizmi iyi anlamasında ve toplumu çözümlemeye çalışırken kullandığı tarihsel materyalist yöntemde 23 Romana gelince içinde aşk ve entrika olan bir dönem romanı yazmayı düşünüyorum. Bazı notlarım, müsveddelerim var. Ama inanın roman yazmak, bilimsel araştırma yapmaktan veya bilimsel iddialı bir kitap yazmaktan çok daha zor. l gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Türk Toplumbilimcileri/ Emre Kongar/ Remzi Kitabevi/ 3 68 s. ŞUBAT 2012 l SAYFA 17