19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KİTAPLARA RENKLİ DOKUNUŞ Yurtdışındaki yayıncılarda her edebiyat türü için ayrı editörlerin görev aldığını öteden beri duyardık. Editörlük kavramı son yıllarda bizim dilimize de yerleştiği gibi, kitapların künyelerinde de yer buldu. Sahi, kimdir editör? Yazan yazar, yayımlayan da yayıncıyken, editörlerin işi ne? Sorduk, anlattılar. Konuğumuz, Çizmeli Kedi Yayınları’nın Editörü, Nurgül Ateş. ? Aytül AKAL ditörlük nereden geldi aklınıza? Bir ideal miydi? Yayıncılıkla tanışmam şiire olan sevgime dayanıyor. Şiir üzerine öyle ahkâm keserdim ki, şimdi düşününce gülümsüyorum hallerime... Bu ahkâmlarım beni Adam Sanat dergisiyle tanıştırdı ve mesleğe ilk adımlarımı atmamı sağladı. Sevdim bu mesleği. Her gün yeni bir şey öğrendim, öğreniyorum; dile, edebiyata, insana dair. Bir gün babam eve çağırdı, “Dön artık!” dedi. “Seviyorum mesleğimi, dönmem” dedim. “Bir gün yayınevleri üstü çalışmak istiyorum. Yani yazarlarım olacak ve hangi yayınevine bağlı olurlarsa olsunlar editörleri ben olacağım” dedim. “Nedir bunun olasılığı?” diye sordu. Belki gençlikten, belki matematik bilmediğim için, “Binde bir!” dedim. Ben bunu derken hayli yılgındım oysa. Babam iç çekti, “Denemeye değer!” dedi. Hâlâ minnetle anarım o konuşmayı. Hayatımın ilmiklerindendir. Dildeki etkinliğinizi nerede kazandınız? Konuşmayan bir çocuktum. Üçüncü sınıfta neredeyse hiç konuşmayınca öğretmenim eve şikâyete geldi. Babam baktı ki ben kendi kendime derse katılamayacağım, bana özel dersler aldırmaya başladı. İki yıl boyunca haftada iki gün aldığım Türkçe dersleri benim anadilime sevgiyle bağlanmamı sağladı. Geri kalanı şiirdendir. Türkçenin büyük şairleriyle de o yıllarda tanıştım. Şimdi şaşarım, öğretmenler çocuklara şu kadar sayfalık kitap okuyun deyince. Ben o incecik şiir kitaplarını nasıl bir bağlılıkla okudum... Niteliği ölçen tartının ayarı şaşınca, nicelikten medet umulması ne hazin... Yazarlık atölyeleri gibi editörlük atölyeleri de var mı? Gülümsettiniz beni... Kim verecek orada dersleri? Editörlük yalnızca dil bilmek olsaydı... Size gelen metinlerde değişiklik ya da düzeltme istediğinizde yazarların tepkisi ne olur? Önerilerinizi uygulamak yerine dosyasını alıp giden oldu mu hiç? Editör yazarın gerisinde olduğunu aklından çıkarmadığı sürece önemli bir sorun çıkmayacaktır. Siz önerilerde bulunur ve nedenlerinizi açıklarsınız, yazar önerilerinizi haklı bulur veya bulmaz... Konuşmalar metin üzerinden olduğu, yazar da editör de bunu alınganlık vesilesi yapmadığı sürece süreç sıkıntısız ilerleyecektir. Hiç akıldan çıkarılmaması gereken nokta: aslolan metindir ve metin yazarına aittir. Bu nedenle müdahale noktaları hassastır diye düşünüyorum. Önerilerde uzlaşılmadığında yazar dosyasını alabileceği gibi E yayınevi de iznini rica edip geri çekilebilir. Dediğim gibi, bunlara alınganlıkla yaklaşmamak gerekir. Yayıncı, bünyesinde çeşitli Nurgül Ateş, 1977, Edirne sebeplerle o yazarı barındırmaEdirne Anadolu Öğretmen ma kararı alabilir. Lisesi ve Trakya Üniversitesi Siz önerdiniz, düzeltti ama ol Klasik Arkeoloji Bölümü memadı, tekrar uyardınız düzeltti, ol zunudur. Eski Yunanca ve Latince uzmanı Sema Sandalcı madı... Kaç kez gider gelir bir dosya yazarla aranızda? Yayımla gözetiminde çalışmalar yaptı. Amatör olarak tiyatroyla ilgimaktan sonradan vazgeçtiğiniz lendi. Çocuklar için yazdığı ve dosya olur mu? çevirdiği öykü kitapları yayım Eğer bir metin o kadar çok landı. Birgün Kitap ekinde müdahaleye ihtiyaç duyuyorsa, “Sırça Köşk” adlı köşesinde zaten temel bir sorun var demekçocuk kitapları üzerine yazıtir: bir edebiyatçı ile değil bir yayor. İstanbul’da, kedisi Güneş ile birlikte yaşıyor. zar ile çalışıyorsunuzdur. Bu durumda editör bir terzi vazifesi görür. Yazık ki ve belki de iyi ki... Çevirilerde, kitabın orijinalini de okuyor musunuz? Çeviri kitaplar üzerinde editoryal çalışma yaparken en zorlandığınız konular... Redaksiyon için çalıştığımız kişiler var. Bazen çevirmenin veya redaktörün çalışmalarına göz atarken, hayranlık duyduğum veya şaşkınlıkla bunu nasıl düşünememiş dediğim oluyor. Dilin yaşadığı unutulunca ortaya takur tukur bir metin çıkıyor. Bu yalnızca çevirinin değil, telif eserlerin de sorunu. Sizce bir editör her alanda editörlük yapabilir mi? Ya da şiir editörü, öykü editörü gibi ayrımlar mı olmalı? Hatta çeviri editörlüğü ile telif dosya üzerinde çalışmak da çok farklı değil mi? İşte yine gülümsedim... Ben, dergi kapandıktan sonra, şiir editörüyüm diye bir iki kapı çaldım, çıt çıkmadı. Türk edebiyatı ağırlıklı yayınlar yapan bir yayınevinde çalıştım. Oradan ayrılınca yine bir iki kapı çaldım, çıt yok. Yayınevleri hoş karşılamıyordu böyle ayrımları. Bunu dile de getirdiler. Editörleri her işi yapabilmeliydi. Onlar her şeyi bilen insanlar istiyorlardı. Nitekim onların yazarları da her alanda eserler veriyordu. Kaç insan var sadece şair kalmayı başarabilmiş? Kaç kişi sadece öyküde ısrarcı olabilmiş? Sorarım size: Yazarların hem öykü hem şiir hem roman yazıp üstüne bir de çocuk yayıncılığına atıldığı bir ortamda, editörlere sen nasıl her şeyden anlıyorsun demek haksızlık değil mi? Önünüze gelen bir dosyanın, başka bir kitaptan ayarsız esinlenme ya da alıntıyla dolu olup olmadığını nasıl belirliyorsunuz? Diyelim ki esinlenilen orijinal kitabı okumadınız, bilmiyorsunuz... İşte bunu yaşadım. Bu bana bir yerden tanıdık geliyor diyorum, bir yerden... Sonra buldum. 44 sayfalık bir metnin 13 sayfası bir kitaptan alıntıydı. Alıntı kısmını çıkarıp sayfa düzeni yapıp yazarına yolladım. Bakalım ne diyecek dedim. “Güzel olmuş!” dedi sadece. Yine de insanlara potansiyel hırsız, potansiyel arsız gözüyle bakmayı yakışıksız buluyorum. Ah bir de, hayli güldüğüm bir nokta: Bazen yayınevine dosya gelir, noterden onaylanmış. O dosya asla okunmaz. Hangi noter o metnin size ait olduğunu onaylayacak bilgi, birikim ve kudrete sahiptir? İyi bir editör olmanın sizce olmazsa olmaz üç ölçütü... Ölçüt deyince sayacaklarım yine ahkâm kesmek olacak. Lakin ben bu işe başlayalı dokuz yıl oluyor; ahkâmın arkasına saklanmamayı bari öğrenmiş sayayım kendimi izninizle. Hayat kurtaracak üç özellik diye sorarsanız ama: Sağlam bir mide, geniş bir hoşgörü, argoya hâkim bir içses... Bir kitabın ilgi çekeceğine veya tutmayacağına nasıl karar veriyorsunuz? Öyle bir algım yok. Ben pek az editöre nasip olan bir lüksü yaşıyorum. Elbette yayınevleri satış garantili kitaplar da yayımlamak isterler, sırtınızı bir sermayeye yaslamıyorsanız o çarkın dönmesi gerekir. Ama o çarkı döndürürken seçilen projelerde bir seviyeyi tutturmayı başarıyorsanız, işiniz size huzur veriyor. İşinizde karşılaştığınız zorluklardan birkaçı... Mesleğin zorluklarından çok, iletişimde pek başarılı olamamanın sorunlarını yaşıyorum. Kendi sırça köşkümde yaşıyorum, bu bir lüks, bir şans; fakat aynı zamanda bir risk. Dışarının mikrobuna bağışıklık kazanmayıp hassas bir bünyeyle büyür gibiyim. Ülkemizde editörlük kurumu hangi aşamada? Sizce yeterli mi? Çok önemli editörlere çıraklık yaptım. Editörlük bazen bir edebiyatçının altın makası olmayı gerektiriyor, bazen edebi lezzetten nasibini almamış bir yazarın çeşnicibaşısı... Egoların bunca şişkin olduğu bir çağda, editör geride durmayı başarabilir mi? Bir yazar kendisini bir editöre emanet edebilir mi? Yeterliliği veya yetersizliği salt meslekte veya insanlarda değil, yaşananlarda da aramak gerek... Necatigil’den: Çok çiğ çağ. Kendi özel zevkiniz için de okumaya zaman ayırabiliyor musunuz? Hem de nasıl... Vapurda, evde, uyumadan önce, uyanır uyanmaz... Hatta çok sevdiysem işyerinde... Sevgide kusurluyum açıkçası. Nâzım Hikmet’in dizelerinden hareketle, sevince çok severim, sevmeyince hiç yokmuş gibi çıkar aklımdan... En çok hangi kitabın editörü siz olmak isterdiniz? Küstahlığımı yeterince törpüleyemedim, belki bundandır: birkaç kitap var, sevdiğim ve editörü ben olsam çok daha iyi sonuçlar çıkardı dediğim. ? KONUK HARFLER İlknur Büyümek İstemiyor ? Oğuz TÜMBAŞ inniler, masallar, söylenceler, bilmeceler… Çocuk dünyasında buluşan söyleyişler, dinletiler, ezgiler, dillendirmeler… Sözlü anlatımın çocuk dağarcığıyla ilk buluşmalarıdır bunlar. Öykü, roman, şiir, bilimkurgu yapıtlarıyla daha varsıl artık çocuk yazını. Görselliği, sunumu, içeriğiyle de çocuk yazınına kazandırılan kitaplar, çekim merkezi oluşturuyor çocuk okurlarda. Çocukların tinsel gereksinimlerini karşılamak, onlara güven vermek, sosyal ve duygusal gelişimlerini desteklemek, kuşkusuz bir yazar sorumluluğu gerektirir. Çocuklara şiirlerle ulaşan kitap sayısında son yıllarda artış olduğunu gözlemliyoruz. Sevindirici, umut verici gelişmeler bunlar. Şairlerin çocuklara şiirleriyle ulaşmaları, iletişim kurmaları, şiiri sevdirmelerini önemsiyorum. Dili, anlatımı, dünya görüşü, bakış açısıyla “şair çocuk”ları ilgiyle izliyorum. Şairler de çocuk olduklarını açığa vururlar çoğu kez. Şiirlerindeki sıcaklıktan, anmalardan duyumsarız şairlerin içinden eksik ol(a)mayan o çocuğu. Aslında güzeldir o çocuk; şairin duruluğunu, doğallığını, aydınlığını yansıtır. İçlerindeki o çocukla buluştuklarında kırlardan, kuşlardan, çiçeklerden, sevgiden, ince duyarlıktan sesler yansıtırlar. Atila Er de şiirlerinde çocukluğun ve çocukçalığın sevimliliğini, yaramazlığını, heyecanını duyumsatan bir “şair çocuk”tur… Çocuklarla buluşmaktan, çocuk diliyle konuşmaktan büyük tat alır. Şiirlerinde de bu sıcaklığı, içtenliği, sevecenliği görmek olası. Yeni çıkan “İlknur Büyümek İstemiyor” (*) da onlardan birisi. Üretken bir şair ve yazar Atila Er. Şiir, öykü, inceleme, anı deneme, antoloji alanında 19 kitap yayımladı bugüne dek. Bunlara 4 çocuk kitabı daha ekleyince, 23’ü buldu kitap sayısı: Buğra Diye Biri, Moranka ( masal), Sınıf Arka N Barış Can Sarı14 yaşMersin Ziraat Odası İÖO Merhaba kitap kurtları, Kate Mcmullan’ın yazdığı Ejderha Avcıları Okulu serisinin 12. kitabı olan Sir Herbert Zindantaşı’nın Hayaleti adlı kitabını yorumlamak için bu yazıyı yazıyorum. Öncelikle bu kitabı okumaktan büyük zevk duydum. Neden diye sorarsanız kitabı okurken olayı yaşı[email protected] muş gibi oluyorsunuz. Evet, sizi fazla sıkmadan (*) İlknur Büyümek İstemiyor, Çocuk şiir kitabın konusundan bahsedeyim. Olay hikâyenin kahramanlarından olan Erica’nın garip sesler leri, Atila Er, Babıâli Kitaplığı, Eylül 2011 duymasıyla başlıyor ve üç kafadar Erica’nın zorlamasıyla o garip seslerin kaynağını araştırmaya Mavisel Yener Ata Cad. Defne Sok. No: 1 D: 1 Balçovaİzmir www.maviselyener.com [email protected] gidiyorlar. Sesin kaynağı olan hayaletle karşılaşı24 ? 23 ŞUBAT 2012 daşlarım ve İlknur Büyümek İstemiyor. Evet, İlknur neden büyümek istemiyor? “Hiç büyümesem kızar mı Allah” diye sorarken, içindeki endişeyi seziyoruz. O yüzden kafası da karışık İlknur’un. Atila Er, İlknur’un duyarlığıyla, duygularıyla hayata bakıyor. Onun dünyasına giriyor, onun dilini kullanıyor, onun görmek istediklerini algılıyor. Sevgiyle yaklaşıyor çocuk arkadaşlara. İnsanları, evleri, doğayı, mevsimleri, şairleri… Çocuk gözüyle yorumluyor. Çocukların merak ettiklerini, soruyla öğrenme isteklerini bildiği için sorulmuş ve yanıtı verilmiş bilmeceleri de var Atila Er’in. Şiiriyle buluşturduğu ve “ben kimim” diyerek sorduğu 12 bilmece yer almış kitapta. Birini paylaşalım bakalım, siz okurken ne yanıt vereceksiniz? “Hep kalbinizdeydim/ Çoğu kez görmediniz/ En yakın kardeşimdi barış/ Onu da savaşlara verdiniz/ Çığlıkları hâlâ kulaklarımda/ Yaraları kanayan çocukların/ Filistin nereye düşer amca,/ Irak nereye?../ Oysa ben tam da içinizdeyim/ Bilin bakalım ben kimim?” Yanıtını buldunuz mu bu bilmecenin? Şair de sabırsız, yanıtını veriyor bekletmeden : “Sevgi…” Er, şiirlerini dolambaçlı yollardan değil doğrudan iletiyor çocuklara; yormuyor onları. Çocukları eğlendirmeye, güldürmeye, düşündürmeye, onlarla oyun oynar gibi, aile içinde, sokakta, doğal ortamlarda dolaştırmaya özen göstermiş, güncel konuları seçmiş. Ancak yanıt alamadığı soruları da olmuş. Örneğin şükür sözcüğünün bir aile içinde sıklıkla kullanılmasını ironiyle yorumlamış: “Düşünüyorum da/ Şükür, hepimizin adını/ Tutabilir mi aklında?” Hepimizin özlediği, gerçekleşmesini istediği barışı, kardeşliği de kendine özgü biçimde yorumlamış: “Yine dalaşıyoruz kardeşimle/ Onun adı: BARIŞ/ Benim adım: SAVAŞ/ Nasıl yaşayacağız birlikte /Kardeş kardeş”. “İlknur Büyümek İstemiyor”la Atila Er, çocuk diline varsıllık katıyor, onların düş gücünü kışkırtıyor, duygu yoğunluğunu renklendiriyor. Çocukların beğeniyle okuyacağını sanıyorum bu kitabı. ? CUMHURİYET ÇOCUKLARINDAN MEKTUPLAR ? Hazırlayan: Mavisel YENER İpek Çakıroğlu 10 yaşODTÜ GVO Ankara Okulları Ben Bale Okulu Serisi’ni okudum, arkadaşlarıma öneririm. Bu kitabı, Aurora Marsotto yazmış ve Beyaz Balina Yayınları tarafından basılmış. Ben en çok 3. kitabını sevdim. Çünkü; ben 6 yıldır bale yapıyorum, balede o kitaptaki konuları öğreniyoruz. Ben kitaptan kendimi alamadım. Bana bale derslerinde yardımcı oldu. Herkesin bu tür, sevdiği kitapları okuması dileğiyle... Ufuk Ulusoy Balıkesir11 yaşNihat Tansoy İÖO. Merhaba, kitap okumayı seven bütün arkadaşlarım. Size okuduğum ve çok beğendiğim bir kitaptan söz edeceğim. Adı Neşeli Boyacı olan bu kitapta yoksul bir aile var; çocukları 5. sınıfa gidiyor. Çocuk eve katkı yapabilmek için boyacı olmak istiyor ve maceralar yaşıyor. Ben en çok çocuk ve Bekir’i sevdim. Öyküde beni çok düşündüren yer, çocuğun boyacı olunca okulu bırakması. Bence bırakmaması gerekirdi, aklıma yatmayan yer burası. Bu kitabı okursanız okula gitmemenin ne kadar yanlış olduğunu anlarsınız. Kitabın yazarı Gülten Dayıoğlu, yayınevi Altın Kitaplar Gelincik dizisi. Tüm arkadaşlarıma bu kitabı okumalarını tavsiye ederim. yorlar. Korkuyla da olsa hayaletle konuşuyorlar. Hayalet başından geçenleri anlatınca hayaletin EAO’ya gelme sebebini ve sesi neden çıkardığını anlıyorlar. Sesin sebebi EAO müdürü Mordred’in Hertbert’in altınlarını çalması ve Herbert’in yıllar sonra çalınmış hazinesini geri almak istemesiymiş. Eğer Mordred altınlarını geri vermezse okulu yok edecekmiş. Öğrenciler Mordred’in ne kadar cimri olduğunu biliyorlar ama okulu kurtarmak için ona yalvarıyorlar ve Herbert okulun bazı yerlerini yıkmaya başlıyor. Tabii bunu gören müdür Mordred altınları vermek zorunda kalıyor ve Sir Herbert Zindantaşı altınlarını alıp okulu terk ediyor. Bu macerayı daha geniş bir şekilde okumak istiyorsanız bu maceraya siz de katılın. Ayşenur Senem TurakMersin Ziraat Odası İÖO Merhaba, size anlatmak istediğim kitabın adı Uçtu Uçtu Ali Uçtu; yazarı Muzaffer İzgü, kitabın yayınevi ise Bilgi Yayınevi. Ali, akıllı, iyi birisi; anne özlemi çeken bir çocuk. Ali’nin annesi ve babası, çalışmak için Almanya’ya gider. Ali, babaannesi ile birlikte yaşar. Ancak Ali mutsuzdur; çünkü annesi ve babasını çok özlemektedir. Onlara kavuşacağı günü sabırsızlıkla bekler. Bir gün kırlara giden Ali, özlemle kuşlara bakar. Kuşlar gibi uçup ailesine gideceğini düşünerek kayadan atlar. Gözlerini açtığında hastanededir. Kitap benim çok hoşuma gitti. Sıcacık bir öykü.? Çocuklar ve gençler, siz de bize yazar mısınız? Okuduğunuz kitapta en çok hangi karakteri sevdiniz? Neden? Öyküde sizi en çok düşündüren bölüm neresiydi? Neden? Öyküde size alışılmadık gelen, aklınıza yatmayan yerler var mı? Neden? Mektubunuzda kitabın özetini yazmayın, olur mu? Biz, anlatılanlar hakkında sizin ne düşündüğünüzü çok merak ediyoruz. Mektup yazarak bize ulaşmak isteyenler için mektup adresimiz: Mavisel Yener Ata Cad. Defne Sok. No:1 D1 Balçova, İzmir Elektronik posta göndererek bize ulaşmak isteyenler için iki adresimiz var: [email protected] [email protected] Anımsatma: * Mektubunuzda adresinizi, telefonunuzu, yaşınızı, okuduğunuz kitabın adını, yazarını ve yayınevini belirtmeyi unutmayın. Size bir sürprizimiz olacak! SAYFA CUMHURİYET KİTAP SAYI 1149
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle