Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Emre Kongar’ın ‘Türk Toplumbilimcileri’ kitabı yeniden yayımlandı ‘Diyalektik, Marxizmle bağlantılı sayılarak suç kapsamına alınıyor’ hallemizde bilim insanlarının “yalnızlığını” aştık. Benden önceki bilim insanlarına ve çağdaşlarıma duyduğum saygı ve sevgiyi özellikle gençlere yansıtmaya, onlara destek olmaya çalıştım hayatım boyunca. Bu çalışma bunun meyvelerinden biridir. Doktora öğrencilerinizden başkaları da var yazarlar arasında. Birinci cildi doktora öğrencilerimle birlikte yazdık. Bu kitap başarı kazanınca ikinci cilt çalışmasına başladım ve meslektaşlarımdan da yardım istedim. İkinci cilde çok önemli katkılarda bulunan çok değerli meslektaşlarım var. Örneğin Muzaffer Sencer. Örneğin Ali Rıza Balaman. Ayrıca ikinci cildin benim sunuşumdan sonraki giriş yazısını değerli tarihçi Zafer Toprak yazdı. “Türkiye’de Toplumbilimin Doğuşu” adını taşıyan bu bölüm Türkiye’deki toplumsal bilimlerin tarihine gerçek bir katkıdır ve henüz aşılamamıştır. “BİLGİ ÜRETMENİN BİRİCİK YOLU POZİTİVİZM LANETLENEBİLİYOR” Türk toplumbilimindeki yöntem sorununu nasıl irdeliyorsunuz kitapta? Yöntem saptarken biraz fazla öznel mi davranılıyor, objektif olunamıyor mu? Bu bağlamda toplumbilimciler toplumsal gerçeğin peşinde koşarlarken toplumu ve gezegeni ne sıklıkta doğru okumuştur? Türkiye’de toplumsal bilimlerin eğitiminde büyük bir sorun var: Bilimsel araştırma yöntemleri ve sistematik çözümleme modelleri okutulmuyor, öğretilmiyor. Yani toplumsal bilimlerin öğrencileri, bir fizik, bir kimya, bir hukuk, bir iktisat öğrencisi gibi tutarlı bir düşünce sistemi ile topluma bakmayı öğrenmiyor. Bu ne yazık ki, ideolojik korkulardan ve bilimsel cehalettin kaynaklanıyor. Örneğin yeni ve doğruluğu kontrol edilebilir (yanlışlanabilir) bilgi üretmenin tek ve biricik yolu olan pozitivizm bazı siyasal ve ideolojik çevrelerce lanetlenebiliyor. Diyalektik düşünme yaklaşımı, Marksizmle bağlantılı sayılarak suç kapsamına alınıyor. Bütün bu saldırıların ve bu saldırıların yarattığı korkuların sonucu olarak da toplumsal bilimlerde bir yöntem, bir sistematik düşünce cehaleti ortaya çıkıyor ve bu cehalet kuşaklardan kuşaklara eğitim yoluyla aktarılıyor. 1980’deki yıkımdan sonra ortaya çıkan yeni hareketlenmede ise iki yöntem sorunu daha belirdi: Birincisi kamuoyu araştırmaları yoluyla, işin biraz bilimsellikten ayrılıp ticarileşmesi ve araştırmayı ısmarlayanın kimliğine göre bazı saptırmaların ortaya çıkmasıydı. Ama bu nispeten masum bir sorun, çünkü böyle araştırmalar derhal afişe oluyor ve kuramsal yöntem sorunu açı“Türkiye’de toplumsal bilimlerin eğitiminde büyük bir sorun var: Bilimsel araştırma yöntemleri ve sistematik çözümleme modelleri okutulmuyor, öğretilmiyor. Yani toplumsal bilimlerin öğrencileri, bir fizik, bir kimya, bir hukuk, bir iktisat öğrencisi gibi tutarlı bir düşünce sistemi ile topluma bakmayı öğrenmiyor. ” Emre Kongar’ın 1980’lerin başında ve ortasında yayımlanan, Türk Toplumbilimcileri kitabı, otuz yıl sonra güncellenerek ve tek bir cilt olarak yeniden yayımlandı. Türkiye’de toplumsal bilimlerin kurucusu sayılan Ziya Gökalp ile başlayan çalışmada, Prens Sabahattin, Hilmi Ziya Ülken, İbrahim Yasa, Niyazi Berkes, Nurettin Şazi Kösemihal, Cahit Tanyol, Cavit Orhan Tütengil, Mübeccel Belik Kıray, Mehmet Ali Şevki, Mehmet İzzet, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, İsmail Hüsrev Tökin, Mümtaz Turhan, Muzaffer Şerif Başoğlu ve Sedat Veyis Örnek inceleniyor. Çalışmada, Türkiye’de gelişimi büyük ölçüde siyasal dalgalanmalara bağlı olmuş ve AKP döneminde de olagelen toplumsal bilimlerin sancılarına, eğitim eksikliklerine, dünkü ve bugünkü sorunlarına mercek tutuluyor. Kongar’la kitabını konuştuk. ? Gamze AKDEMİR itabınızın çeşitli bölümleri o zaman doktora öğrenciniz olan araştırmacılarca yazıldı. “Onlarla övünüyorum. Zaten bu nedenle ilk baskılarda isimlerinin kapakta yer almasını şart koşmuştum” diye yazıyorsunuz. Galiba bu kitap doktora öğrencileriyle birlikte yazılan ilk ve tek örnek olmasa da en iyi örnek. Çok farklı kalemlerin aynı formatta irdeleme yapması çok zor bir iş ama arkadaşlarla bunu gerçekleştirdik. En azından kendi maSAYFA 16 ? 23 ŞUBAT K sından bir tehlike oluşturmuyordu. Bu arada Nezih Neyzi’nin ve Bülent Tanla’nın bu tür araştırmaların gelişmesindeki katkısını bilhassa anmak isterim. Elbette bu tür ilk çalışmayı basın için Nermin Abadan’ın yaptığını da kaydetmek gerek. Tam bir öncüdür kendisi, her alanda! 1980 sonrası dönemde Özal da bu tür araştırmaları teşvik ediyordu çünkü toplumun eğilimleri kendi iktidarından yanaydı. Ama iktidara gelip, bu araştırmalar muhalefetin de kullanacağı sonuçlar üretmeye başlayınca desteğini çekti. Zaten Türkiye’de toplumsal bilimlerin kaderidir bu: Siyasal iktidarlar sadece kendilerini destekleyen araştırmaların yapılmasını ister. Gerçek toplumsal gerçeklerin ortaya konulmasından hoşlanmazlar. Bu nedenle de bilimsellik iddiası taşıyan ve nesnel olan araştırmaları engellerler. Bugünlerde egemen olarak görülen ikinci sorun ise, araştırma yapıyorum adı altında, belli bir varsayımdan, yani hipotezden yoksun, sadece belli soruların sorulmasına yönelik olan ve süreçleri açıklamayan, ancak mevcut durumu, o da belli renkleri yansıtmadan, siyahbeyaz olarak saptayan araştırmalar. Bunlar nesnellik (objektiflik) bilimsellik adına, herhangi bir hipotezi sınamayı dışlayan araştırmalar. Elbette hiç yoktan iyidir ama belli bir varsayımı test etmeyen araştırmalar eksik kalır. Bir de bazı temelsiz önyargıları doğrulamak için yapılan araştırmalar var ki, onlara girmeyi hiç istemiyorum. “Tarihsel süreç içinde Türk toplumbiliminin gelişmesi büyük ölçüde siyasal dalgalanmalara bağlı olmuştur” diyorsunuz. Bu nasıl bir bağlılık ve toplumbilimcinin Türk siyasetinde önem anlamında yeri, mevkisi nedir? Neden önce, neden sonra geliyor? Doğrudan özgürlüklerle, demokra siyle ilgili bir durum bu. 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri doğrudan doğruya üniversiteleri de hedef almış ve her türlü toplumsal bilim gelişmesini engellemiştir. Örneğin YÖK böyle çabaların somut bir sonucudur. Şimdi ne yazık ki aynı durumu sivil bir yönetimde, AKP iktidarı döneminde yaşıyoruz. Politikacılar açısından bu tür araştırmalar ancak kendi iktidarlarına hizmet ettiği oranda anlamlıdır. Ama politikacıların araştırmacılara ve bilim insanlarına biraz tepeden ve çok kuşkucu olarak baktıkları da bir gerçek. Hele nesnel ve bilimsel amaçlı araştırma yapanlara hiç de iyi gözle bakmazlar çünkü çıkan sonuçların kendi aleyhlerine olması onları hem kuşkuya, hem de güvensizliğe sevk eder. Bu çerçevede, henüz Türkiye’deki politikacıların toplumsal bilim ve kamuoyu araştırmalarından, Batı ülkelerinde olduğu kadar yararlanmadıkları ve elbette fazla önem vermedikleri söylenebilir. Bu manzaranın oluşumunda, kendilerine bilim insanı diyen, çeşitli akademik unvanlar taşıyan ama ne bilime ne de kendilerine saygı duyan piyasa tiplerinin de büyük katkısı var. İğneyi kendimize çuvaldızı başkasına batıralım. İktidardan esen rüzgarlara göre yön değiştiren, iktidarın hoşuna gitmek için gerçekleri eğip büken o denli akademik unvanlı insan var ki ortada, doğrusu insanın kimi zaman politikacıları da fazla suçlamaya gönlü elvermiyor. “İKTİDAR OTORİTER YAPIYI CEZA YASALARIYLA PEKİŞTİRİYOR” Günümüz siyasası toplumbilimin ayağına nasıl kurşun sıkageldi? Toplum mühendisliğine soyunan siyasal iktidarlar ya da askeri yönetimler, kendi görüşlerinin dışındaki araştırma ve incelemeleri engelliyor ve hatta suç sayıyorlar. İşte İsmail Beşikçi’nin, Büşra Ersanlı’nın, Yalçın Küçük’ün ? ? ve ort ticisi ve dolup t sonund siyasal otoriter larıyla d Ara mi yapı Elb nemler derhal ğin gaz Nitekim sitelerin 12 Eylü Çok de ya kond kuruluş lumsal ve araşt zenin ç bu kuru ye’de to de orta pek çok müzde nün de durduğ Kita rumun lumbili toplum yadsına muştur malara erişmiş Bu bira Bira ğım mu tidar ol kamuoy bunları lerin işl nırlı gö haklı ol ki toplu hâlâ ün benim cek düz “TOP DÖN YAŞI Dön bir iç s le dikk nüz ger ve kuru ardında öncüler yan önc Elb nuda o rol oyn çalışma tek par folklor kazanıy monog mokrat ve sessi den bir din, Ne Arif Pa Keleş, O bi hoca Sosyal nim de araların ğum bu yaptığı bilimle ciddi b ba 12 M ruluyor Etütler 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1149 CUMH