25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

T 1 TEMMUZ CUMA ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇ L NG RLER BD’yi sevmem. Lise yıllarımdan bu yana ABD karşıtı olmuşumdur. Ancak Amerikalılarla bir alıp veremediğim yok. Aslına bakılırsa bu bölgede Hollywood romantik komedilerinde gördüğümüz sarışın, uzun boylu, mavi gözlü Amerikalı da pek yok. ABD bu bölgeyi (Kaliforniya) Meksika ile savaşarak ele geçirmiş. Nasıl olmuşsa bir değerbilirlik göstermiş, yer adlarını değiştirmemiş. Bu bölgede Los Angeles’tan San Francisco’ya kadar yer adlarının çoğu İspanyolca: San Luis Obispo, Atascadero, Santa Margarita, Paso Robles… Kızılderililere karşı öyle bir değerbilirlik göstermemiş ama. Korunmuş Kızılderili adları da varmış; ama tek tük. Neredeyse iki aydır buradayım. İlk torunumun doğumunda bulunmak, sonrasında da ilk aylarda bebeğe ve annesine yardımcı olmak için geldim. Gezmeye, çevreyi görmeye ayıracak zamanı pek bulamadım. Bugün başka bir kasabaya, dünürlerimizin yaşadığı Lake Isabella’ya gidiyoruz. Okyanustan uzaklaştıkça doğa sararıyor; daha içerlerde çöl denebilecek kadar çorak bir doğa görecekmişiz. Şimdilik yeşil. Badem ağaçlarından oluşan korular var sağda solda; ama en çok bağ gördük. Bu bölge şarabıyla çok ünlü. Göz alabildiğine uzanan bağlar, daha çok, şaraplık üzüm bağları olmalı. Ama ne kadar bakımlılar. Düzgün sıralar halinde dikilen asmalar, aralarından geçen tellerle askıya alınmış; altları koyu bir gölge. John Steinbeck buralıymış. Steinbeck’in memleketi, Atascadero ile San Francisco’nun arasında bulunan Salinas. Oralara kadar gitmeyecekmişiz; ama az önce geçtiğimiz Bakersfield kasabası, “Gazap Üzümleri” romanında anlatılan ailenin gelip durduğu portakal ağaçlı bölgenin ta kendisiymiş. Daha sonra da yol üstü dinlenme tesisinin bulunduğu bir benzin istasyonundan geçtik. James Dean’in 1955’te öldüğü yerde yapılan bir tesis bu. Bunca yıl sonra bile James Dean’in anısı canlı tutuluyor. Onun fotoğraflarına, Marilyn Monreo’nunkiler de eklenince gün yirmi dört saat, dolup dolup boşalan bir yer olmuş burası. 5 TEMMUZ SALI Dün ABD’nin kurtuluş günüydü; ama bizim bulunduğumuz kasabada havai fişek gösterileri cumartesi gecesi yapıldı. Önceki yıllarda çeşitli yerlerden atıldığında tehlikeli olduğu gözlendiği A için gölün üzerindeki bir adacıktan atıldı havai fişekler. Kasabaya adını veren Lake İsabella, 1950’li yıllarda insan eliyle yapılmış, çok büyük bir göl. Çevresinde hep küçük küçük kasabalar. Gölde balık tutuluyor, su sporları yapılıyor, yüzülüyor. Amerikalının yüzmek için gireceği deniz yok. Pasifik Okyanusu, adının söylediği kadar “pasif” değil. Yazın en civcivli zamanında bile okyanusa girmek yürek ister. Zaten okyanus kıyısına gittiğinizde serinlemek ne, üşüyorsunuz, suya girmek aklınıza bile gelmiyor. Yüzme isteğini göllerde, akarsularda gideriyor Amerikalı. Göllere çok iyi bakıyorlar. Her kasabanın yakınında, her an ulaşılabilecek birkaç tane göl var. Tatil günlerinde göl kıyıları piknik alanı oluyor. Lake İsabella’yı besleyen ırmakta her çeşit su sporu yapılıyor; ama su kimi yerde o kadar şiddetli akıyor ki ölümlere yol açabiliyor. Bugünkü yerel gazetede üç günlük tatil süresinde üç kişinin öldüğü, bir kişinin de kaybolduğu haberi vardı. 8 TEMMUZ CUMA Ayşegül Doğan: “…oğluma bebekliğinden beri kitap okurum, anadilini düzgün öğrenmenin, kelimelerini seçerek cümle kurmanın ve de konuşmanın öneminden sürekli bahsederim.” diyen bir anne. İlk kez, birinci sınıfa giden yedi yaşındaki oğlunun ağzından duyduğu, deyim olup olmadığına karar veremediği söyleyişi bir arkadaşının ağzından da duyunca bana yazmaya karar vermiş. Yanılmıyorsam bu söze eşlik eden bir de işaret var. Sağ elin ayasıyla yumruk biçimine getirilmiş sol ele hızlıca vurularak, hatta “Aha! Ahanda!” gibi küçük ve garip bir çığlık eklenerek söyleniyor: “Bu da sana kapak olsun.” Nasıl, nereden, kimden çıktığı konusunda hiç bilgim yok. Yasaklanması gereken (!), ayıplanacak bir kullanım sayılmasa da küçük bir çocuğun dilinde ürkütücü duracağı kesin. Argo bir söyleyiş, ama küfür değil. Birileri de böyle anlatmak istiyorlarsa duygularını bırakınız anlatsınlar. Deyim olup olmadığına gelince… “Kapak olmak” ya da “Birine kapak olmak” diye yakında deyim sözlüklerine girebilir. 11 TEMMUZ PAZARTESİ Tatil sürüyor, değil mi? O zaman Altay Çokaktaş’ın benimle paylaştığı haberi ben de okurlarımla paylaşayım: “Çocuk dostu Ahmet Özdikenli ‘Tatil Kitabı’ demiş, kitap sözcüğünü çarpı işareti ile yasaklamış. Alt satıra ‘defteri’ yazmış; olmuş ‘Tatil Defte ri’. Anne babalara çok kısa bir sunu ile çocuklara tatil kitabı yerine tatil defteri gerekliliğini ifade etmiş. Defter sahibi küçük dostlarına da ders tekrarı kitabı yerine, tatildeki gözlemlerini, etkinlikleri, hatta hayal ettiklerini kalemle ifade etmeleri için iyi tatiller demiş. On bir yaşında, tatil defteri olan bir dostunun defterinden yazı resim üç örnek ile defteri sonlamış. ‘Senin sayfan başlıyor’ diyerek 40 boş, çizgisiz defter yaprağı ile küçük dostlarını baş başa bırakmış. Doğrusu bu kadar yüreklendirilmeyi görünce çocuk olmak istedim.” demiş Çokaktaş. Ben de hem Ahmet Özdikenli’yi kutlamak hem de çocuklarına tatil kitabı yerine tatil defteri almak isteyen ana babalara haber vermek istedim. 14 TEMMUZ PERŞEMBE Kendilerinden özür dilerim. “Kızlar ve Babaları” kitabının yazarları arasındaki Türkçe konulu yazışmayı bu sayfalara aktardım. Çünkü bir derdim var. Gençlerin Osmanlıcaya yönelmesine, o yapay dili yeniden canlandırmaya çalışmasına çok üzülüyorum. Bu yönelimde, bence Arapça ve Farsçadan gelmiş; ama hâlâ kullanımda olan bütün sözcüklere karşı çıkan görüşün önemli bir payı var. Büyük olasılıkla bu yasakçı tutum, gençleri eski dile özendiriyor. Şu gerçeği unutmamak gerek: Türkçenin yönünü, ben yaştakilerin öz Türkçe diye direnmesi belirlemez; gençlerin benimseyeceği tutum belirler. Şu anda en büyük tehdit İngilizceden geliyor. Öyleyse savaşımda bu alana öncelik verilmesi gerekmez mi? Eski sözcükler, kıyıya çekildi; oysa İngilizce, yazım kurallarından, noktalama uygulamalarına, yapısından söylenişine kadar her alanda tehdit ediyor Türkçeyi. Bir gözlemimi daha açıklayayım: Kullanmamaya çalıştığımız Arapça Farsça kökenli sözcüklerin yerine Türkçesi gelmiyor. O boşluğa İngilizce Fransızca yerleşiyor. “Mükemmel, harikulade, harika, şahane, fevkalade…” sözcüklerinin yerini “çok güzel” doldurmadı. Ne oldu? Üstelik İngilizcede böyle bir kullanım olmadığı halde “süper” geldi. Bir TV reklamındaki çocuğa “süpır” dedirtildiğini bile duymadık mı? “Sözcük” demedi, “kelime” dedi diye kimseyi dışlamaya kalkmayalım. Sonra bir sözcüğe saplanıp kalıyoruz. Aziz Özkan yazmıştı. “‘Yoğun’ kelimesini kullana kullana ‘sık, sıklıkla, çok’ gibi sözcükleri unuttuk. ‘Yoğun trafik, yoğun çalışma, yoğunum, yoğun musun, yoğunuz, yoğun gündem...’ Biz böyle yapa yapa birçok kelimeyi sözlükten atıyoruz farkında olmadan. Dili basitleştirelim derken, fakirleştiriyoruz.” Dili olabildiğince güçlendirmeye çalışalım ve öncelikle İngilizce karşısında yenik düşmesini önlemeye çalışalım. Benim diyeceğim de budur. [email protected] [email protected] BULMACA Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Şiir ve Dil adlı şiir inceleme kitabının çıktığı yayınevinin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı kitaptan bir alıntı ve şairin adı ortaya çıkacaktır. 11 C 21 F 1 D 2 B 3 H 4 E 5 D 6 J 7 H 8 F 9 I 10 F Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU 12 J 13 J 14 D 15 J 16 D 17 G 18 C 19 F 20 B H. “Defne ...” (R. L. Stavenson’ın ünlü romanı). 22 K 23 H 24 J 25 C 26 F 27 E 28 D 29 D 30 K 7 79 47 3 23 31 I 32 A 33 I 34 G 35 D 36 D 37 J 38 G 39 K 40 B I. Mahalli, yerel. 41 I 42 I 43 D 44 D 45 K 46 C 47 H 48 A 49 J 50 K 41 33 31 42 9 80 56 D 51 C 52 C 53 B 54 F 55 G 56 I 57 G 58 C 59 E 60 D 61 J. Etik Üzerine Dersler, Pratik Usun Eleştirisi adlı kitapları da olan felsefeci. 62 J 63 C 64 J 65 J 66 F 67 E 68 D 69 C 70 A 71 D 64 37 81 62 65 75 13 6 Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “Nuran ...” (senaryo yazarı yalnız ünsüz harflerini yazacaksınız). 72 D 73 C 74 A 75 J 76 G 77 B 78 D 79 H 80 I 81 J 12 49 24 15 K. “... Kazancakis” (Zorba adlı romanın yaratıcısı.) 70 74 48 32 B. Şevket Süreyya Aydemir’in İkinci Adam yapıtını yazdığı devlet adamı. D. İkinci Meşrutiyet’in ilanı için dağa çıkan Hürriyet Kahramanı (Ece Ayhan’ın şiirini de anımsayın!) F. Bir geminin su yüzünden yukarı kalan bölümü. 39 30 50 45 22 1118. sayının çözümü: A. KRAL ÜBÜ, B. ALPAY, C. DADALOĞLU D. İGAPO, E. ROBER, F. AYVA SARI, G. YÜZÜMDEKİ KUYU, H. DÜRRENMATT, I. EYTİŞİM, J. MK, K. İMBİK, L. RİPLEY. Şiir: “Yaprak düşüyor, / Kalbimi tutuyorum. / Eylül bir kadın? / Yüzümde / Sokaklar / Veremediğim papatyalar gibi...” 28 21 66 19 10 8 54 14 16 43 28 71 35 44 20 2 77 53 40 C. “Ah, kimselerin vakti yok / Durup ince şeyleri anlamaya” diyen şair. 5 1 72 60 78 68 E. Yemek pişiren kimse. 29 36 61 G. Musul, Halep ve Bağdat bölgelerinde yaygın bulunan, Tanrı’nın iyiliği, Şeytanın kötülüğü temsil ettiğine, Tanrı ile Şeytan arasında sürekli bir tartışma olduğuna inanan ve Şeytan’ı yücelten bir İslam mezhebi. 51 52 46 63 18 11 78 58 25 69 4 59 67 27 34 55 76 38 17 57 28 CUMHURİYET K TAP SAYI 1119 TEMMUZ 2011 SAYFA 31
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle