25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O edi Askı Şairleri”nden, Cahiliye Devri’nden yola çıkan bir roman Alberto Mussa’nın Kaf Muamması (Haziran 2011, çev. Marco Syrayama de Pinto, Kapı Yay.). “Brezilya’nın en çok ödül almış yazarlarından biri” olarak tanıtılan Alberto Mussa, kökenleri nedeniyle olsa gerek Arap edebiyatına özel bir ilgi duymuş. Arapça öğrenmiş. İslam öncesi dönemden şiirleri Portekizceye çevirmiş. Sanırım araştırmaları onu bu konuda bir roman yazmaya yöneltmiş. İslamiyetin doğuşundan önceki dönem Cahiliye Dönemi olarak biliniyor. Mussa, dönemi; “şiiri şimdiye dek hiçbir dilde ve hiçbir yüzyılda ulaşılamayan düzeye çıkaran çöl şairlerinin en görkemli zamanıdır” diye tanıtıyor. Bu devirde yazılmış şiirlerden sadece yedisi deve derilerinin üzerine çizilmiş ve halen Mekke’de bulunan Hacerü’lEsved’in üzerine asılmış ki onları yedi askı şiirleri olarak biliyoruz. Kaf Muamması’nın anlatıcısı bu şiirlerin bir sekizincisi olduğuna inandığı “Kafiye elKaf” (uyağı kaf harfi olan şiir; Kaf Dağını konu edinen şiir) adlı şiirin ve şairi El Gataş’ın Leyla’ya ulaşmak için yaptıklarının öyküsünü anlatıyor, daha doğrusu izini sürüyor. Şiiri ortaya çıkartmaya, kaleme almaya çalışıyor. Şiiri yazdığı zaman Kaf Muamması’nı da çözecektir. Ana hikâyenin paralelinde Cahiliye Dönemi’nde yaşananları, Yedi Askı şairlerinin ve şiirlerinin öykülerini okuyoruz. Arap alfabesinin 28 harfinin gizemi de ayrı bir merak konusu oluyor. Kaf Muamması postmodern tarzdaki kurgusu ve metin içinde kurulan oyunlarla okuru öyküden öyküye savurarak farklı okumalara da yönlendiriyor. Çünkü kurulan yapı oldukça karmaşık ve üst üste birçok öykü ve efsaneye dönemle ve Arap şiiri ile ilgili bilgiler ve birçok isim ekleniyor. Hem metni çeşitli biçimlerde okumak mümkün hem de metnin yaptığı göndermeleri daha iyi anlamak için yeni okumalar yapmak... Kaf Muamması’nın çevirmeni Marco Syrayama de Pinto da Brezilyalı. Arap dili ve edebiyatı bölümü mezunu. 2010’da Türkçeden Portekizceye ilk çeviri olan Dede Korkut Oğuznameleri’ni çevirmiş. Çağdaş Türk yazar ve şairlerinden de çeviriler yapıyor. Anadile çeviri yapmanın anadilden çeviri yapmaktan daha kolay SAYFA 12 28 TEMMUZ kuduğum Kitaplar MET N CELÂL Kaf Muamması “Y Nihad M. Çetin, şiir ve şair sözcüklerinin kökenlerini araştırarak işe girişiyor. Bu sözcüklerin “sezmek, sezişle bilmek” anlamına gelen “şar” kökünden geldiğini söylüyor. Bu sözcükler Farsçaya ve Türkçeye Arapçadan geçmişler. Arap şiirinin köklerinin Cahiliye döneminde olduğunu vurgulayan Çetin “Cahilliye devri şiirlerinin hayata, topluluğun müşterek duygularına sıkı sıkıya bağlı olması” nedeniyle üç yüzyıl boyunca hafızalarda yaşadığını söylüyor. Şiir Arapların ilimlerinin en büyüğü olarak hem toplumsal hafıza rolü oynamış hem de sosyal ve fen bilimlerinde geçmişten bilgi aktarımı şiirlerle yapılmış. Toplumsal hayatta şiirin de şairin de çok önemli rolleri, işlevleri var. Şiirin gelişmesinde yılın belli günlerinde yapılan panayırlarda yapılan şiir yarışmaları çok etkili oluyormuş. O yarışmalarda zamanın en büyük şairinin hakemliğinde şairler şiirlerini okurlarmış. Sarayların, güç sahibi kişilerin koruyup kollaması da şairleri teşvik eden unsurlardanmış. Eski Arap şiiri sözde kalan, hafızalarda kaldığı kadarıyla kuşaklardan kuşaklara nakledilen bir şiir. Birçok şiirin unutulması ya da zaman içinde değişikliklere uğraması normal sayılmalı. Şairlere eşlik eden râvîler şiirleri ezberler, gerektiğinde de okurlarmış. Cahiliye döneminden kalan şiirler ancak İslamiyetle yazının gelişmesinden sonra kayda geçirilebilmiş. Kayda geçmenin gecikmesinde Arapça’nın yazılı olarak ifade edilmesindeki güçlüklerin etkili olduğunu belirtiyor Ni Alberto Mussa olduğu söylenir. Çünkü anadilinizde kendinizi daha kolay ve doğal ifade edersiniz. Kaf Muamması konusuyla olduğu kadar, yapısı, dili ve anlatımıyla da kolay çevrilecek bir kitap değil. Bazı yerlerde “El Gataş düelloyu yener” (s.163) gibi küçük pürüzler olsa da Marco Syrayama de Pinto anadilden çevirinin getirdiği handikapları büyük oranda aşmış ve başarılı bir çeviri yapmış. ESKİ ARAP ŞİİRİ Kaf Muamması’nın beni yönlendirdiği kitap Nihad M. Çetin’in Eski Arap Şiiri (Haziran 2011, Kapı Yay.) adlı araştırması oldu. İki kitabı aynı anda yayımlayarak Kapı Yayınları’nın editörleri de sanırım böyle bir yönlendirme yapmak ya da okura yardımcı olmak istemiş olmalılar. Nihad M. Çetin, 1924’de doğmuş (bazı kaynaklara göre 1923) Türkoloji’de okurken Fransız ve ArapFars filolojilerinin derslerini de izlemiş. 1953’de İstanbul Üniversitesi ArapFars Filolojisi’ne sınavla asistan olarak girmiş. Birçok eser vermiş, 1971’de Eski Arap Şiiri ile profesörlük ünvanını almış, kitap 1973’de basılmış. Yüksek İslam Enstitüsü’nün ve Şarkiyat Enstitüsü’nün müdürlüğünü yapmış. Şarkiyat Mecmuası’nı yayımlamış. 1991’de vefat etmiş. 2011 had M. Çetin. Ortak bir yazı sistemine, gramere ancak İslamiyetten üç yüz yıl sonra geçilebilmiş. Divanlar, yedi – on kasideden oluşan dergiler dönem şiirinin geleceğe kalmasını sağlamış. Nihad M. Çetin tek tek bunların ilk ve önemli örneklerinin isimlerini ve içeriklerini veriyor. Zaman içinde nasıl gelişip ayrıntılar kazandıklarını da anlatıyor. Arap yarımadasında birçok lehçe olmasına rağmen bu şiirlerde genellikle ortak bir şiir dili kullanılmış. Arapçanın ortak gramerinin oluşmasında bu şiirlerin büyük katkısı olmuş. 1920’lerde Avrupalı Şarkiyatçılar Cahiliye dönemine ait olduğu söylenen şiirlerin ne kadarının gerçek, ne kadarının sonradan uydurulma olduğunu, şairlerinin karıştırılıp karıştırılmadığını tartışmaya başlamışlar. Nihad M. Çetin, bu duruma Arap yazarların çok daha önceden dikkati çektiğini yazıyor. Kuşkuların kaynağında bazı şiirlerin farklı beyit sayısı ve biçimde kaydedilmeleri de var. İddialar arasında uydurma şairlerin icadı da var ki bu da bizi Mussa’nın Kaf Muamması’na döndürüyor kaçınılmaz olarak. Nihad M. Çetin, tüm iddiaların geçerliliği olabileceğini kabul ediyor ama bunların küçük bir yüzde tuttuğunu ve adı geçen eserlerin bütün olarak eski olduklarını belirtiyor. Eski Arap Şiiri’nde ayrıca dönem eserleri “genel” olarak biçim ve içerik açısından da inceleniyor. Yazım biçimleri, aruz, yapısal gelişmeler, işlenen konular, ilham kaynakları üzerinde de duruluyor. Nihad M. Çetin,aldığı ArapçaFarsça eğitiminden midir bilinmez çok ağır, eskilerin deyimiyle ağdalı bir dil kullanıyor. Eski Arap Şiiri sanki 70’lerde değil de Tazminat döneminde yazılmış gibi bir Türkçeye sahip. Dil engelini aşabilirseniz eski arap şiiri hakkında “genel” olarak çok değerli bilgilerie sahip oluyor, bu çok önemli ve zengim içerikli şiirin tek tek örneklerini merak ediyorsunuz. Yazık ki, bu büyük ve önemli şiir geleneği hakkında Türkçede pek fazla kaynak yok. YEDİ ASKI Eski Arap Şiiri deyince akla gelen ilk kaynak İsmet Zeki Eyuboğlu’nun “Arap Şiirinin İlk Parlak Dönemi” alt başlığını taşıyan Yedi Askı (1985, Adam Yay.) derlemesidir. Kitap şöyle tanıtılıyor; “Yedi Askı, Arap şiirinin İslam dininin doğuşundan yaklaşık yetmiş yıl önce yaratılmış yapıtlardır. İmrülkays, Tarafe, Haris, Amr, Ahtare, Zeheyr ve Lebid adlı ozanların sözlü edebiyat geleneği içinde ortaya koyan ilk parlak örneklerdir. Bu şiirlerde Arabistan yarımadasındaki göçebe yaşamının ayrıntıları, aşk ve savaş temaları, çölün yarattığı güç yaşama koşulları somut bir biçimde dile getirilir. Bu şiirlerin örülüşünde sevgi, yiğitlik ve övünmenin dışında yerginin de önemli bir yer tuttuğu görülür”. İnternette bulduğum daha yeni bir kaynak ise Kenan Demirayak, Doç. Dr. Nevzat H. Yanık ve Dr. Nurettin Ceviz’in çevirdikleri “Yedi Askı Arap Edebiyatının Harikaları” (2004, Ankara Okulu Yay.). Nihad M. Çetin CUMHURİYET KİTAP SAYI 1119 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle