25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ş 3 iir Atlası CEVAT ÇAPAN Şiirler/ Çeviren: Yüksel Pazarkaya Eski Doğu Almanya (DDR) Şiiri I Ekim 2010 Almanya’nın birleşmesinin yirminci yıldönümüydü. Birleşme ve yirmi yıllık kaynaşma süreci çeşitli açılardan irdelendi. Duvar yıkıldıktan yirmi yıl sonra kalplerdeki ve zihinlerdeki duvarlar da yıkıldı mı sorusu gündeme geldi. Birleşme sonrası yetişen yeni kuşaklar için ayrılık süreci masallaştı. Buna karşılık, belli bir Doğu Almanya nostaljisi yaşanıyor. Christoph Buchwald ile Klaus Wagenbach 2009 yılında “100 Gedichte aus der DDR” (100 =DDR Şiiri) adlı bir seçki yayımladı. Süreç ifade eden dört bölümde toplanan yüz şiir, eski Doğu Almanya’dan rejim muhalifi olsun, rejime yakın dursun 59 değerli şairin ürünleri. Bunlardan bir demet sunuyoruz. İnatla çabalayan Kendini imha etmeye. Heiner Müller (19291995) BAŞLANGIÇ HABERİ 1 Kuruş kuruş yaşam savaşı verdiler can havliyle kuruş adına. Öyle öğretti onlara dünya, onlara yalnız en altta yer vardı. Uç kırılınca etrafta çok şeyi de vurarak, enkaz dağı yığarak üzerine birlikte düşmeyenlerin, çıktı aşağıda olan tökezleye tökezleye moloz yığınının üstüne ağırdan. 2 Gerçi artık ortaktı kuruş, ama nasıl da cılız bir kuruş! Gerçi ekmek herkese aitti, ama hiçbirini doyurmadı. 3 Bu demekti: Kuruş adına savaş kuruş yerine. Bugün kıt ama yarın bol olsun diye. 4 Gerçi hedefe ulaşıldı. Ama örtülüydü moloz yığınıyla. Ve taş kalır taş oynatmak güç yerinden. 5 O zaman sabırlılar sabırsızlandılar. O zaman uykusuz geçen gecenin ardından erken yoruldular yorgunluk bilmeyenler... Uzun süre savaşanlar zaferi görmediler yakan terden önceki gözyaşı gibi. Büyük savaşlardan hayatta kalanlar masada bir yer, barış ve pabuç için zafer ellerinde ama henüz ceplerinde değil gördüler, orada yapılması gerekenin güç olduğunu. 6 Gerçi bir ses konuştu ön taraftan onlara: ey sabırlılar, sabırlı olun! Ey yorgunluk bilmeyenler, yorulmayın! Savaşa devam edin, ey zafer kazananlar... Gerçi yürüdüler o sesin çizdiği yoldan, çünkü yoktu daha iyisi, ama bilmiyorlardı orda kendi seslerinin konuştuğunu. 7 Oysa akıllıydı elleri kafalarından ve yaptılar eylemek gerekeni. Yapı taşını horlayarak yaptılar evleri adıma ilenerek yürüdüler yolu görerek bulutu, ama üstteki göğü değil ve yolu değil, yalnız yolun tozunu. 8 Ev kurulu dururken bile, onlar için yapılmış onlar tarafından, bilmediler, orda yapılan nedir. Kapıdan girerken bile baktılar arkalarına, sorarak: niçin kovmuyor kimse bizi? Kimsenin değil demek? 9 Almak sanatında deneyimi olmayanlar aldılar kendilerinin olanı çekinerek. Bunca zaman soyulanlar suçladılar kendi kendilerini hırsızlıkla. 10 Önlerinde ama daima o ses vardı onlara diyordu: Bu yetmez! Durmayın! Kim durursa düşer! Yürümeye devam edin! Böyle devamlı yürümeyle sese kulak vererek zor olan kolayladı erişilmez olan erişildi. Ve devamlı yürürken anladılar ki: orda konuşan kendi sesleriydi. Johannes Bobrowski (19171965) MÜRVER ÇİÇEĞİ Geliyor Babil, İshak. Diyor: Kıyada, ben çocukken, güvercinimin kafasını kopardılar. Ahşap sokakta evler, Çitlerle, üzerinde mürver. Beyaz sürtülmüş eşik, küçük merdivenden aşağı – O zaman, biliyorsun, kan izi. İnsanlar, diyorsunuz: Unutmak – Genç insanlar geliyorlar, gülüşleri mürver ağacı gibi. İnsanlar, mürver istiyor ölmek sizin unutkanlığınızda. DİL Ağaç daha büyük geceden nefesiyle vadi göllerinin fısıltıyla üzerinde sessizliğin Taşlar ayak altında ışıyan damarlar uzun zaman tozda sonsuzca Dil soluk soluğa yorgun ağızla sonsuz yolda komşunun evine GECE BALIKÇISI Dökülmüş güzel yapraklarda sessizlik unutulmamış. Işık elleriyle aşıyor duvarı. Kum köklerinden çıkıyor. Kum, yürü kızıl suda öteye, yürü izinden seslerin, zifir karanlıkta yürü, ser yakaladığını sabah. Sesler şarkı söylüyor gümüş donuğu, götür, güvenli yere, düşmüş güzel yapraklara kulakları, sesler şarkı söylüyor: ölü ölüdür. 28 TEMMUZ 2011 SAYFA 23 Peter Huchel (19031981) KUŞAKLARIN SAĞIR KULAKLARINA Bir ülke vardı yüz kuyulu. İki haftalık suyu yanınızda getirin. Yol tenha, ağaç yanmış. Issızlık emiyor nefesi. Ses kuma dönüşüyor Ve havaya kalkıp gökyüzünü Toz duman dağılan bir sütunla deviriyor. Miller ötesinde hâlâ bir ölü ırmak. Kamışlar arasından kayıyor günler Ve yün yoluyor kara mumlardan. Ve yeşil küf bir deri kapatıyor Su deliğini, Çürük bakır gibi orada çamurda. Lambayı düşün Genç Afrikalının altın sırmalı çadırında: Yağını daha fazla yakmadı, Yangın kuduruyordu çünkü yeterince, On yedi geceyi aydınlatmak için. Polybios haber veriyor gözyaşlarını, Scipio’nun kent dumanlarında gizlediği, Sonra saban kesip geçti Kül, kemik ve moloz arasından. Ve bunu yazan yakınıyı Kuşakların sağır kulaklarına iletti. İLAHİ İnsan tohumundan İnsan Ve zeytin tohumundan Zeytin ağacı Olmayacağı, Ölçülebilir Arşınıyla ölümün. Orada oturanlar Yer altında Çimentodan bir kürede, Onların kuvveti benzer Ota Kar fırtınasında. Issızlık tarih olur. Beyaz karıncalar yazar onu Kıskaçlarıyla Kuma. Ve araştırılmayacaktır Bir soy, CUMHURİYET KİTAP SAYI 1119
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle