04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

K itap çin... SELÇUK ALTUN XCIX 1977’deki bir kokteyl partisinde Norman Mailer, Gore Vidal’ın suratına içki kadehini boşaltınca, Vidal de onun bir parmağını ısıracaktır. / “Yaşlanmak, işlemediğiniz bir suç yüzünden cezalandırılmaya benzer.” Anthony Powell. / Popüler savaş romanları da yazan Nobelist Ernest Hemingway’in cephede askerlik deneyimi bir haftadır; o süreçte hafif yaralanınca, Kızıl Hac kantininde yaralılara çikolata ve sigara dağıtır. / Bazı yazarlara yapılacak en iyi iyilik, onları yeniden okumamaktır.” François Mauriac… 2463 Patates, domates ve tütünü Avrupa’ya Kristof Kolomb’un getirdiğini öğrenmiştik. Muz ise, Güney Doğu Asya seferinden dönüşte, Büyük İskender’in (M.Ö. 323) armağanıdır. (Peki ayvayı ilk kez nasıl yemişiz?) 2464 Kitap Önerileri: Katarakt – John Berger; Selçuk Demirel, YKY / Sokaktaki Adam – Philip Roth (Çev. Kaya Genç), YKY / Çiğnenmiş Gül – İlhan Berk, YKY / Türk Tespih Sanatı – Haz. N. Sakaoğlu, D. Gürsoy, R. Durbaş, Neziroğlu Koleksiyonu / Mahremin Göçü – Nilüfer Göle (Söyleşi: Ayşe Çavdar), Hayy Kitap / Gezgin Günce – Ali Teoman, Kırmızı / Kopuk – Bâki Ayhan T., YKY / Siyasal İslamın Farklı Yüzleri – Ayşegül Komsuoğlu, Gül M.K. Eskişar, Profil… 2465 Tecrübeyle Sabittir: Şaire, yazara ve sahafa BORÇ kitap/para vermeyiniz; selam verirken, iki kez düşününüz. 2466 Rüyalarıma Giren Kadın’dan – Hamdi Koç, Doğan Kitap: “…Saatleri Ayarlama Enstitüsü Tanpınar’ın Türkiye’den aldığı intikamdır; aynı zamanda Türkiye’ye verdiği en büyük armağandır. Saatleri Ayarlama Enstitüsü Türkiye hakkında söylenmiş en acı, en şık ve en son sözdür. Bir kere, hicvi aşan bir kıvamda, bir sosyal devlet parodisidir. …Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Huzur’un olmaya çalıştığı ama olamadığı büyük romandır… Huzur üzerinden bir yere varılabilseydi zaten Tanpınar kendisi varırdı. Oysa Saatleri Ayarlama Enstitüsü, bizzat Tanpınar’ın …yaptığı bir Huzur eleştirisi, hatta reddidir…” (Hamdi Koç’tan Çiçeklerin Tanrısı’nı öneririm.) 2467 İstikamet … … … … …Sığlıkistan(?) Başbakan’ın Kars gezisi sırasında “ucube” dediği yarım kalmış anıt için Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay (E.G.), ortamı yumuşatmak adına sıfatın heykele değil çevredeki gecekondulara sarf edildiğini iddia etmişti. Bunun üzerine Başbakan hem de Şam gezisi sırasında, “ucube” yakıştırmasının heykele ait olduğunu vurgulamış ardından Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Kültür Bakanımız yanlış yaptı, Allah bizi o duruma düşürmesin” demişti. Daha önce de İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinliklerinin Kültür Bakanı yerine bir Devlet Bakanı’nın koordinasyonuna hava ¥ ‘Yaratıcı yazma’ dersi vermeye başlayana dek bir yazar çuvallamış sayılmaz “Ali Teoman’ın Anısına” 22.03.11! Ali Teoman’ın “Gezgin 2451GünceBritanya Defterleri”ni zevkle okudum. Londra’da benim güzergâhlarımda geziyor, aynı kitabevlerinde mola veriyordu. Altını çizdiğim ve KİTAP İÇİN okurlarıyla paylaşmam gereken pasajlar var Gezgin Günce’de. Onun Selçuk Altun kitaplarından not ettiği Louise Glück yapıtlarına, Foyles’da ulaşacağını biliyordum. Kitabevi safarilerinde Ference Karinthy’nin Metropole’unu keşfetmesinden de etkilendim. “Gitgide daha silahsız kalıyorum yaşam karşısında, süngüm gitgide daha düşüyor…Artık daha olası görünen, fitili yavaş yavaş tükenen bir mum gibi ağır ağır erimek, sönmek, bitmek:Ölümün olgunluğa ermesi” cümlelerini okurken onun geçirdiği kritik ameliyatı anımsadım, rahatsızlığının sürdüğünü duymuştum. O da SEL yazarlarındandı, Selma Hanım’ı aradım; durumunun kötüleştiğini öğrendim. Ertesi gün ölüm haberi geldi (49 yaşındaydı). Tanışmak kısmet olmamıştı ama önemsediğim yazarlardandı. Nurlar içinde yatsın… (Uykuda Çocuk Ölümleri adlı romanını hem okur, hem de eleştirmenler atlamıştır.) 2452 Şişli yargıcı Mithat Kabaali’yle, rahmetli okul arkadaşım yargıç Metin Aydın vasıtasıyla tanışmıştım. Mithat Bey örnek bir bürokrat, aydın ve duyarlı bir insan, birikimli bir kitapseverdi. Hatay’dan milletvekilliğine (CHP) aday olmak üzere, çeyrek yüzyıldır hizmet verdiği Adliye’den ayrıldı. Kişisel çıkar yerine, ülkesine hizmet adına bu kararı verdiğini biliyorum. Mithat Kabaali için dua edeceğim; TBMM’ye layık bir kişidir. Orada “niteliğe” gereksinim var. 2453 Kitaplarımı imzaladığım dostlardan izlenimlerini duymak isterim. Yapı Kredi Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Bayazıt aynı zamanda bir kitapseverdir. Bir heves Bizans Sultanı hakkında görüşünü sorduğumda, “‘Suzan ve Tayfun Bayazıt’a Dostlukla’ diye yazdığın sayfaya takıldım; hayran hayran izliyor, bir türlü ilerleyemiyorum” demişti. (Kendime not: Tayfun Bayazıt –gizli Galatasaraylı mıdır araştır!) 2454 2003’ten beri kara listesinde(?) olduğum için Radikal Kitap benimle söyleşmiyor, kitaplarım hakkında yazmak isteyenleri “beyaz yalanlarla” püskürtüyor. (Hiç olmazsa yeni çıkan kitaplarımla ilgili 100 cümlelik tanıtım notları vermekteydiler. Örneğin KİTAP İÇİN2 için 23.04.2010 tarihinde, “…Zevkli bir okuma sunuyor. İkinci cildiyle kitap, edebiyatseverler için bir başucu eseri olmaya devam ediyor” demişlerdi.) Şubat ayında çıkan romanım (Bizans Sultanı) için o kıs(s)a not da esirgendi. Dergiye yarım sayfa ilanımı veren yayıncıma bir yetkili, bu konuda yutkunarak yanıt verme(me)yi denemişti. Yeri gelince eleştirmekten geri kalmadığım Elif Şafak’ın kocası Eyüp C. Sağlık, gazetenin genel yayın yönetmenliğine atanmıştı. Onun SAYFA 8 5 MAYIS 2011 Ali Teoman (19682011) dahlini düşündüm, iki erbap bu olasılığı inandırıcı bulmadı. Ancak, onun göreve gelmesinden kendisine görev çıkaranların bu işgüzarlığı doğaçlamış olabileceğini sanıyorlardı. Haklılar mı Cem Erciyes? 2455 The Bed Of Procrustes’den – N.N.Taleb: Yazmak, kimseye çaktırmadan kendini tekrarlama sanatıdır. V. Nabokov’dan zevk için 1; ceza için 2 bölüm okuyunuz. “Yaratıcı yazma” dersi vermeye başlayana dek bir yazar çuvallamış sayılmaz. Eleştirmene yanıt vererek zaman yitirmeyin; ondan alınacak en iyi intikam o öldükten sonra da kitabınızın basılıyor olmasıdır. Başkasının felsefe dediğine ben edebiyat diyorum; başkasının edebiyat dediğine ben gazetecilik diyorum; başkasının gazetecilik dediğine ben dedikoduculuk diyorum ve başkasının dedikoduculuk dediğine ben – genelde dikizcilik diyorum. (Procrustes: Grek mitolojisinde Attikalı sapık karakter; evine ısrarla buyur ettiği konukları önce mükellef bir sofraya oturturdu. Uyku zamanı yatağa götürdüğü konuğun ayakları yataktan uzunsa keser; kısaysa yatağın ucuna uzayana dek çekerdi.) 2456 Nâzım Hikmet hakkında bir kitap daha yazıldığını görmekten bana gına geldi. Yazılan her yeni çalakalem kitap sanki beni ondan bir çıt daha soğutuyor. 2457 Bibliyofil adaylarına: Birinci baskı ve imzalı kitaplar toplayın. İmza sahibi yazar ve şairin henüz yaşıyor olmasından tırsmayın. 2458 İstanbul’da açılacak iddialı emlak bürosu zincirine ad önerisi: İSKÂNBUL. 2459 Olaydan görüntüler bazı yerli tv kanallarında da yayımlandı. Northampton’da (İngiltere), yetmişlik bir nine (Ann Timson) kentin merkezindeki bir kuyumcuyu soymaya çalışan dört soyguncuya elindeki çantasıyla saldırarak onların yakalanmasını sağladı. Teferruatı 09.02.2011 tarihli The Guardian’dan takip ettim: Ann Nine, kuyumcunun kapısını zorlayan dört kişiyi ilk görüşte üçünün bir araya gelip; en küçüklerini dövmeye çalıştığını sanmış ve an nelik içgüdüsüyle küçüğün yardımına koşmuş. Sille, tokat ve çantayla soyguncu adaylarına girişirken birisinin ona çekiç sallaması Nine’yi korkutamamış. Ann Nine bu sırada olayın farkına varmış ama mücadeleden tırsmamış. Acemi soyguncular kaçmaya yeltenirken, yetişen polis ekibi tarafından yakalanmışlar. Cengâver Nine’nin, “Ben soyguncularla boğuşurken yoldan geçenlerin yardıma gelmemesine şaşırdım. Kimi olayın fotoğrafını çekip yoluna gidiyor, kimiyse kalıp videoya çekiyordu” deyişini okurken insanlığımdan utandım. Bu tuhaf manzara Anadolu’da yaşansa, o dört soyguncunun başına gelecekleri düşündüm. AB ülkelerinde insanlık galiba kentteki yabancıya sabırla adres tarif etmekle sınırlı. İçinde konukseverlik, fedakârlık ve yiğitlik yoksa bizde ona zaten insanlık denmez. İyi insanlarız da, bu bize bir ödül mü ilahi ceza mıdır; kestiremiyorum. 2460 Erdoğan Alkan’ın Varlık’taki (Mart, 2011), “Âşık Veysel’in İçki Masaları” başlıklı yazısından, onun nüktedan yönünü de öğreniyoruz. Âşık rakıyı susuz içer, “Harama hile katmam” dermiş. (Yıl 1970. Şarkışla’ya kaymakam atanan Ertuğrul Taylan’ın ilk işi, ilçenin tarım teknisyeniyle Sivrialan’a gidip Âşık Veysel’i ziyaret etmek olur. Yiyip içerler. Saz çalıp türkü söyler Veysel. Kafası dumanlı kaymakam, Veysel’e sorar: “Bu köyün adı Sivrialan. Oysa düz bir alana kurulmuş. Bunun sivrisi nerde?” “Sivrisini sana gösterirdim ama misafirsin, ayıp olur.”) 2461 Alçalma – Mehmet Erte IV’ten Kırmızıdır kurdun karanlığı Ay bir kova su içinde yorulur Ölür ölüm mart bir gülümsemede Mesafe ve hacim ölür gözlerde Kuşkusuz günü gelir geri dönmenin Fırlatıp atar baltasını oduncu Yakar tüm odunlarını bir seferde Gerilir od ile odun arasına hakikat. 2462 Küresel Kültürazzi: Yaşamının sonuna doğru yazdığı kartpostalları “Kral Nietzsche” diye imzalarmış Nietzsche. / Henry James için, “Tanıştığım en tatlı yaşlı kadın” dermiş Nobelist William Faulkner. / John Steinbeck, “Nobel’i almayı hak ettiğinizi düşünüyor musunuz?” sorusuna, “İçtenlikle söylüyorum ki, hayır” diyecektir. / Efsane tenor Enrico Caruso (18731921) 1907’den itibaren konser başına 2000 Dolar alırdı. / “Bach’ı dinlerken Hıristiyanlığa inanır gibi oluyorum” demişti ressam/yazar Roger Fry (18661934). / Marcel Proust 18 yaşında askere alındı. 74 kişilik temel eğitim dersinden 73.’lükle geçti. / Cervantes’e göre çeviri kitap okumak, “Bir Hollanda halısına ters tarafından bakmaya benzer.” / VAKKO Genel Müdürlüğü’nden bir kesit, Üsküdar. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1107
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle