25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

‘Kırkmerak’ dizisinden yeni kitap Mark Crick, Kafka’nın Çorbası’nın ardından Sartre’ın Lavabosu’yla yeniden karşımızda. Bu kez ünlü düşünür ve yazarların eline alet edevatı tutuşturan Crick, her birine söylemine uygun onarım işlerini veriyor. Tulumları giyen yazar ve düşünürler de tamirata canhıraş girişince ortaya eğlenceli hikâyeler çıkıyor. Ë Ali BULUNMAZ ark Crick’i gözüm bir yerden ısırıyor” diyorsanız, Kafka’nın Çorbası’nı okumuş ya da yanından geçmişsiniz demektir. Crick, esprili bir yaklaşımla filozof ve yazarları meşreplerine uygun biçimde mutfağa sokmuş ve ocağı ateşlemişti. Pişirilenlerin insanların damak tadıyla uyuşup uyuşmadığını bir tarafa bırakalım, Crick, okura yanına aldığı edebiyatın ve felsefenin babalarıyla mutfaktan tuhaf koku ve lezzetlerle seslenmişti. Bu defa mutfak önlüğünü çıkarttırıp tamirat tulumlarını giydiriyor. Kadro geçen kitaptan farklı olsa da Crick’in genel anlayışı değişmiyor: Edebiyatın ve düşün dünyasının ileri gelenlerine görevleri ve alet edevatı üleştiriyor. Atlamayalım, Crick bunu yaparken yine kimin hangi tamiratı üstlenebileceğine, yazar ve düşünürlerin meşrebine göre karar veriyor. Anlayacağınız, herhangi bir sakatlık oluşmasın diye ölçüyü tutturmaya çalışıyor: Çekici, tornavidayı, merdiveni ve badana fırçasını kime vereceğini ince ince düşünüyor. ların yerine geçip ya da onlara benzer şekilde düşünüp tamiratları ne biçimde gerçekleştirebileceklerine odaklanmış. Bir bakıma, onların eserlerini tamiratlara uyarlamış. Hal böyle olunca Hemingway’in hayli ayrıntılı düşünen ve çalışan duvar kâğıdı kaplayıcısı kimliğiyle evlere girip çıktığını görüyoruz. Aynı zamanda “suçu tavana atmayan” ve “duvara saygı duyan ihtiyarı” öne çıkaran bir kimliğe de. Crick tarafından Milan Kundera’nın pencereye cam takma serüveninin niye yaratıldığını anlamak için şu sözler dikkatle okunmalı: “Bütün hükümetler şeffaflığa karşıdır. Karşı çıkarlar, çünkü şeffaflığın kırılganlığa yol açtığını bilirler. Camın yapısı böyledir. Pencereler bittabi camdan daha esnek ve daha az kırılgan bir malzemeden yapılabilir, ancak bir pencerede en çok aranan özellik şeffaflıktır.” Crick’in, Kundera’nın kahramanı Tomas’a cam takma görevini vermesi, “dikizlemenin dayanılmaz hafifliğini” ve bir o kadar da tu kaka edilen çekiciliğini vurgulamak için belki de, kim bilir? Peki, Murakami’nin elindeki badana fırçası acaba gerçekten tavan ve ahşaptaki yılların kirini temizlemek için mi? Tuhaf bir aşk hikâyesinin başlangıcı ve gelişimi (ya da başlamadan bitişi) için biçilmiş kaftan olarak görünüyor badana eylemi. bu alanda da başarılı olduğunu kanıtlıyor. Kırıp dökmenin yeniden yapmayla bir arada yürüdüğünü ama hangisinin daha kolay ya da zor olduğunu sorguluyor Dostoyevski, affedersiniz Crick! Julius Caesar’ın raf monte edişi ve Marguerite Duras’nın musluk onarımı, kitap boyu süren esprinin altında yatan derinlikle ilintili. Fakat Poe’nun, tavan arasına tahta döşemesi anlatılanlar içinde hatırı sayılır derecede manidar: “Mesleğim süresince kitaplar, dergiler, gazete kupürleri, raporlar ve daha pek çok şey topladım, çalışma odamı doldurup taştılar ve sonunda pek ender de olsa kapımı çalmaya zahmet eden ziyaretçiyi ağırlayacak yer bile kalmadı. Sonunda o ziyaretçi, dostum ve doktorum Garnett, beni koleksiyonum için ayrı bir depo tutarak evimi tamamen yutmakla tehdit eden bu yükten kurtulmaya ikna etti. Böylece ev bildiğim eski ve harap mülkün insan ayağı basmamış tepelerindeki kasvet ve ihtişam dolu bu katedral benzeri yapıda buldum kendimi. Niyetim buraya bir zemin döşemekti.” Crick’in Poe’ya döşetmeye yeltendiği zemin, adeta zihnin karanlık noktası. Merdiven yettiğince ulaşılan ve lambanın gücü ölçüsünde aydınlanan tepedeki bir dehliz. Hunter S. Thompson’ın bahçe çiti yapmasını sağlayan şeyin ne olduğunu kavramaya çalışırken Crick aniden bir ipucuyla çıkageliyor: “Hiçliği çevrelemek.” Narkobahçıvanlara küçük de olsa bir engel yaratabilmenin yollarını arıyor Thompson: Meskalinli reçel daha rahat yensin diye ufak bir önem bahsi geçen çit. Goethe’nin küvet izolasyonunu nasıl açıklamalı? Onun kafayı taktığı orantılı, biçimli ve uyumlu küvet de neyin nesi? Söz konusu uyumun ve tamiratın Goethe’yi mutlu ettiğini belirtmeli: “(…) Delikanlı geri döndü. Son mektubumda sana tarif ettiğim küveti takmaya başladığında içime dolan duyguları anlatamam. Gerçekten de, eğer o ifade dolu jestlerini, uyumlu ve ölçülü hareketlerini ve bakır boruları döşemeye başladığında gözlerimde parlayan gizli ateşi anlatmak için ozanların en büyüklerine has bir yeteneğimin olması gerekirdi. Boruları odanın kıvrımlarına tam uyacak şekilde biçimlendiriyor, kaynak şalamasını çok ustaca kullanıyordu.” Goethe’nin aldığı keyif, belli süre sonra işi tamamen kendisinin devralmasıyla uzun zamandır benliğini rahatsız eden uçurumu doldurmakla yer değiştiriyor; uğraştığı bu sıradan iş, hem benliğini onarıyor hem de yüreğine huzur veriyor. Böyle diyor (Crick). “TIKANIKLIK BENİM” Beckett’in sıkışan çekmeceyle cebelleşmesi, açmayı isteyip istememesi üzerinden yürüyor. Çekmece açılırsa unutulmak istenenler etrafa saçılacak, açılmasa ortalık derli toplu kalacak. İşte bütün mesele bu: Onarmalı mı, onarmamalı mı? Sartre’ın tıkanmış lavaboyu açma denemesi, kümesteki onca beyaz tavuk içinde bir tane kahverengi tavuğa işaret eder gibi. Çünkü kitaba adını veren hikâye bu. Crick, bir tıkanıklığın peşinden koşmasını Sartre’ın bulantı kavramına göndermeler yaparak kurguluyor. Tıkalı lavabonun, felç olmuş ve yutkunamayan bir gırtlağa benzetilmesi de böyle açıklanabilir belki. Tıkanma durumu, tedirginlik yaratıyor haliyle. Garip bir sürüklenişi de peşine takıyor. Roman yazmaya kafa yormak mı yoksa tıkanıklığı gidermek mi? Metaforlar işbaşında: “İşler kötü, çok kötü. Çalışamıyorum. Kalemimin her hareketi anlamsız. Romanım beni sıkıyor. Pipomu doldurmaya bile halim yok. Nesne önümde duruyor ve kütüphanecinin dikkatini çekiyor. Tıkanıklık beni ele geçirdi.” Zihin bulanıklığı ve lavabo tıkanıklığı arasındaki geçişler, aynı Sartre romanlarındaki gibi suratımıza fırlatılıyor. Crick’in en başarılı benzetmesinin Sartre’a ayırdığı lavabo tamiri olduğunu söylemekte sakınca yok. Çünkü burada tamamen Sartre gibi düşünüp bulantı ile tıkanmayı ya da lavabo tıkanıklığı metaforunu birleştirdiğini fark ediyoruz. Bir taraftan kolay, öbür taraftan zor. Kolaylığı, bulantının doğrudan tıkanıklığı çağrıştırabileceği, nitekim bölümün sonunda “tıkanıklık benim” cümlesi bunun göstergesi. Zorluğu, lavabo üzerinden bir başyapıtı mizahla bütünlemek. Nereden bakarsanız Sartre, felsefe ve edebiyatın en ağır ve bir o kadar da “sinir bozucu” öznelerinin başını çekiyor. Crick’in kitabına aldığı bu önemli düşünür ve yazarların, söz edilen tamiratlarla arası nasıldı pek bilinmez ama söylemleriyle bilinçleri bir şekilde onardıkları açık. Crick’in eğlendirici öğelerle bunlardan bir tutam sunduğunu rahatlıkla seçebiliyoruz. En hafifinden şöyle denebilir: Sartre’ın Lavabosu’nda Crick’in anlattıkları, gerçeklerle karşılaştırıldığında neredeyse hiç sırıtmıyor. Üstelik Crick, kitapta hikâyeleri peş peşe sıralarken ele tutuşturulan her bir alet ve verilen her görev, aslında güçlü bir metafora her eylem de o metaforu güçlendirip besleyen bir edime dönüşüyor. alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr http://bulunmazali81.blogspot.com Sartre’ın Lavabosu/ Mark Crick/ Gülden Şen/ Can Yayınları/ 108 s. “M YAPABİLİYORSANIZ ONARIN! Sartre’ın Lavabosu’nda hem adı geçen yazar ve düşünürler hem de onların ZİHNİN TAVAN ARASI yarattığı karakterler kahraman konuYaşadıkları dönemde yazıp çizdiklemunda. Crick’in esprili üslubuyla birleriyle zihinsel anlamda bir tamirata girişince ortaya inanılmaz tamiratlar çıkarşen veya en azından bu yolda çaba harken, daha önce olduğu gibi hünerlerini cayan yazarlardan seçme yapan Crick’in farklı alanda konuşturan bir öbek yazar gayreti de söz konusu ağır topların benve düşünür zihnimize konuk oluyor. zetmeler yardımıyla hayatın içinden anAslına bakılırsa Crick’in kotardığı lara dokunmasını sağlamak. Onlardan şey, bu adamların hiç kimsenin yardımıbiri de Dostoyevski. Onu banyoya fana ihtiyaç duymadan orayı burayı düyans döşerken hayal etmek her ne kadar zeltmeye nasıl girişebileceğine; en azınabsürd görünse de işini sağlam yapması, dan bunu edebi bir biçemle nasıl yansıtabileceğine dair zihin fırtınası. Elbette ironik bir durum bu ama her nasılsa yadırgatıcı değil. Günlük hayatta bazen başa bela açan en basit tamiratları, “Ben bilirim” deyip façayı bozduran ya da çok daha büyük arızalara yol açan kimi işleri mizahi olarak ele almayı deniyor Crick. Seçtiği kişilerin büyük bölümü, öyle kolay yenilir yutulur cinsten de değil. Şunu da söylemeden geçmemeli: Crick kitapta, tıpkı Kafka’nın ÇorbaSartre’ın Lavabosu‘ndan birkaç çizim örneği: Kertész stili “Kırık Cam”, Edward Gorey stili “Tavan Arası” ve “Da Vinsı’ndaki gibi seçtiği yazar ci stili “Lavabo Pompasının İcadı İçin İsimsiz Çizimler.” SAYFA 8 24 ŞUBAT 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1097
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle