25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

de adada oturuyoruz ve adayı seviyoruz. Ahmet Kerim, aslında kimseye benzemeyen, ama herkese biraz benzeyen kendine özgü bir karakter. Kitapta, “Türkiye’de küresel iklim değişikliğinin yansımaları” ve “Dünya nereye gidiyor?” konularında iki ayrı seri yazı yer alıyor. Bu seri yazılar, benim gerçekten gazeteye yaptığım seri yazılardan oluşuyor. Kitapta bunu vermemin nedeni küresel iklim değişikliğini ve dünyanın gidişatını önemsediğim için olsa gerek. ¥ bir başka benzer yanımız ikimiz Romanlarınızda ve bu romanınızda da, ortak karakterlerin (Ahmet Kerim, Çetin Akın) süren öyküleri anlamında gazetecilikte olduğu gibi fikri takip devam ediyor. Ahmet Kerim sıkı takipte yine... Aslında Ahmet Kerim de fikri takibe önem veren bir gazeteci. Bu yüzden zaten olayların içine giriyor ve takip ederek iyi haberler yapabiliyor. Aslında ekolojik konular, çevre konuları ilgi alanı, ama ilk romanımda olduğu gibi bu romanda da da birden kendini polisiye bir olayın içinde buluyor. Bunun nedeni de dedektif arkadaşı Çetin Akın. Cinayet masasından Çetin Akın, güvendiği bir gazeteciden destek isteyecek kadar komplekssiz bir polis. Çağdaş bir anlayışa sahip ve gözü kara. Aslında Ahmet Kerim’in polisiye olaylara girmek, onları haberleştirmek gibi bir derdi hiç yok. Ancak ne de olsa serde gazetecilik var ve gazetecilik, habercilik aşkı onu istemediği konularda bile haber yapmaya yönlendiriyor. Ancak yine de etik ve dürüst bir anlayışa sahip gazeteci Ahmet Kerim. Polisiye haberler yapıyor ama alanı polis muhabirliği olan meslektaşlarını da düşünmeden, onları haberin içine dahil etmeden duramıyor. Doğanın şakası yoktur, doğayla şaka olmaz! Asıl polisiye bu değil mi? Doğa tacirleri, tacizcileri, geri planda bırakılan doğanın iç ve helak edilişi! Hayvanların mesela kuşların davranış değişikliklerinin çözümlemesi... Hayvanların dilinden haykıran doğa... Hakiki gerilim ve çaba, hakiki koşu bu! Hele ki takibini yapan bir gazeteci olursa… Aslında bu söyledikleriniz çok doğru. Doğayı izlemek, onun nefes alışverişini takip etmek, davranışlarını gözlemlemek bir gazetecinin görevi olmalı. Gazeteci doğayı en iyi şekilde izlemeli. İnsan da hayvan gibi doğanın bir parçası. Yani ben bunu şuna benzetiyorum: Köyde ya da kırsalda büyüyen, yetişen bir insanın, şehre göç ettiğinde köklerini inkâr etmesine, küçümsemesine, onu yok sayarak aşağılamasına… Yani bizler sonradan görmeler gibiyiz. Gibi değil öyleyiz. Doğadan geliyoruz ama ona sırtımızı dönüyor, şehirlerde onun izlerini siliyoruz. Herkes gibi gazetecilere doğanın korunması açısından büyük sorumluluklar düşüyor. Şunu unutmamak gerekir: Doğa mahvolursa, tüm insanlık mahvolur. Çünkü biz doğadan ayrı bir yaratık değiliz, ta kendisiyiz… “DOĞAYI İYİ İZLEMELİ...” Delta tam anlamıyla bir ortak yaşam potası... İnsanlar da eşlik ediyor hayvanlara... Hani hasım oluyor, rakip oluyor, tiran oluyor tepelerine... Biri birinin canına, doğasına, evine kast edebiliyor... Bu bağlamda delta içeriğiyle sıkı bir metafor da sunuyor dersem yanılmış olur muyum? Katılıyorum bu benzetmeye. Delta hayvanların her ne kadar beslenme alanı ise insanların da beslenme alanı hiç kuşkusuz. Yani dediğiniz gibi ortak bir alan. Binlerce insan bu alanı paylaşıyor. Ancak romandaki delta, bir otorite tarafından kendi amaçları uğruna yönlendirilen bir alan haline dönüşmüş. İyi birtakım işler yapılıyor gibi görünüyor ama aslında perde arkasında olay bambaşka. Deltada olan bitenlerin diğer yerlerde olan biten kötülüklerden pek bir farkı yok aslında. Bu kötülüklerle her an her yerde karşılaşabiliyoruz. Her yer ölüm deltalarıyla dolu diyebilirim. İnsanlar iyi doğar, onu kötü yapan çevresi. Yani koşullar. Bu kötü çevreyi ve kötü koşulları ortadan kaldırdığımızda delta, tıpkı romanın başlarında olduğu gibi tertemiz, insanın içini aydınlatan, yaşadığını hissettiren cennet bir yer olacaktır. Hepimiz bu deltaları cennete dönüştürmekle sorumluyuz. Suçu ve suçluyu yaratan bizler bunları nasıl ortadan kaldıracağımızı da bilmeliyiz. Aslında biliyoruz ama körleşen ahlak yapısı, insanoğlunun bencilliği, bunların ortadan kaldırılmasında en büyük engeli oluşturuyor. Yoksa tüm dünyayı yaşanılır bir cennet haline dönüştürmek yine insanın elinde. Aslında azla yetinmeyi bilmek gerek. Zaten insanın doğası aslında azla yetinmeye odaklı. Azla yetinmeyi sağlamak için de temel gereksinimleri giderebilecek bir ekonomik ve sosyal yapıya kavuşmak gerekiyor. İnsanoğlunun bunu başarmasının önünde bence hiçbir engel yok. Yeter ki hep birlikte bunu isteyelim. gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Ölüm Deltası/ Önay Yılmaz/ Destek Yayınları/ 324 s. Bizde de polisiye macera türünde yeni yazarların ortaya çıktığını ve başarılı eserler ortaya koyduklarını belirtiyor Önay Yımaz. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1097 24 ŞUBAT 2011 SAYFA 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle