23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

V TR NDEK LER ¥ zar kimliğine geri dönüp, onu “Genç Werther’in Acıları”nı yeniden yazarken hayal ediyor. Son bölümde ise kendisinin ünlü bir yazar ve yönetmen değil de bir birey olarak hayatı yaşama biçimiyle ilgili önemli ipuçları sunuyor. Kitap tüm bu yönleriyle, edebiyatseverler Barthes hakkında yeni kapılar açmayı hedefliyor. Tokyo Sene Sıfır/ David Peace/ Çeviren: Dost Körpe/ Sel Yayıncılık/ 400 s. David Peace, bu romanında İkinci Dünya Savaşı sonrasında Tokyo’da yaşanan açlık, sefalet ve korku dolu günleri anlatıyor. Kitabın kahramanı şehrin tekinsiz gece hayatının müdavimi, hap bağımlısı, deneyimli Dedektif Minami, parklarda öldürülen genç kadınların korkunç cinayetlerini çözme görevini üstlenmek zorunda kalır. Genç kadınları vahşice öldüren seri katilin peşine düşen Minami bombalamalar sonucu yerle bir edilmiş Tokyo’nun en karanlık köşelerinde kendi geçmişinin de sırlarına rastlar. “Tokyo Sene Sıfır”, ilginç hikâyesiyle okuyucuların ilgisini çekecek. Çekişme Diyarında/ Juan Goytisolo/ Çeviren: Saliha Nilüfer/ Yapı Kredi Yayınları/ 290 s. İspanyol edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan Juan Goytisolo, anılarının ilk bölümünü oluşturan “Yasak Bölge”de çocukluğunu, ilk gençliğini, Barselona’yı, Franco’nun İspanyası’nı, Paris günlerini anlatıyordu. Anılarının devamı niteliğindeki “Çekişme Diyarında”da ise özellikle 1960 ve 1970’li yıllar arasındaki hatıralarını dile getiriyor. Goytisolo, dönemin Paris edebiyat çevresinden, Küba ve Sovyetler Birliği’ne yaptığı yolculuktan, Franco’nun İspanyası’ndan, Cortazar, Genet, Sartre ve Beauvoir gibi yazarlardan bahsediyor. Okuyucular, olayları ve kişileri yazarın kendi bakış açısından görüyor kitapta. Fil/ Elio Vittorini/ Çeviren: Gönül Çapan/ Helikopter Yayınları/ 108 s. Elio Vittorini’nin Türkçe’de “Fil” adıyla yayımlanan bu romanının İtalya’daki basım tarihi 1947. “Fil”, İtalya’nın yoksulluğu konu alan edebi akımının hatırı sayılır örneklerinden. Yoksulların karşılarındaki dünyayı anlama çabası bir bakıma. Vittorini, öbür tarafın, anlattığı yakayı pek de umursamadığını hissettiriyor romanda. Klasik deyimle, Vittorini “Fil”de yoksul ama küçük şeylerle neşelenenlerden hikâyeler sunuyor. Savaş Artığı/ Ha Jin/ Çeviren: Taner Tosun/ Ayrıntı Yayınları/ 366 s. “Savaş Artığı” herhangi bir ırktan, renkten, milliyetten bir askerin cephedeki en doğal korkularını, zaaflarını, ihtiyaçlarını insancıl bir çığlık olarak satırlarında yankılandırıyor. Romanın kahramanı Yu Yuan, kendini yabancı topraklarda, garip bir savaşın ortasınCUMHURİYET da, Kore Savaşı’nda, bulur. Askerlik günleri daha çok, sıcak çatışmalardan uzakta, esir kamplarında geçmiştir. İngilizce bilen nadir askerlerden biri olarak bir yandan vazgeçilmez olmanın sefasını sürerken, öte yandan güç mücadelelerinin odağında bulunmanın cefasını çeker. Roman sıradan bir insanın gözünden, anı kurgusuyla, savaşın en dehşetli, en vahşi ve en acımasız yüzünü anlatırken, “insan niçin savaşa gider, niçin savaşır; ölmezse şayet savaştan nasıl döner?” gibi sorular da sorduruyor. Küçük ümitleri ve hedefleri olan sıradan bir insanın, Yu Yuan’ın, aynı zamanda hem ne kadar güçlü hem de ne kadar çaresiz olduğu da gözler önüne seriliyor “Savaş Artığı”nda. Örümcek Ağı/ Joseph Roth/ Çeviren: Ersel Kayaoğlu/ Kırmızı Kedi Yayınevi/ 112 s. Romanın kahramanı Teğmen Lohse, Yahudilerden nefret eder; fakat geçimini sağlamak için Berlinli Yahudi bir kuyumcunun evinde özel öğretmen olarak çalışmak zorundadır. Ancak sivil hayata uyum sağlayamaması nedeniyle işten ayrılır. Radikal sağ eylemci gizli bir örgüte katılır ve kendisini siyasi bir karmaşanın içinde bulur. Joseph Roth, bu romanıyla Almanya’da Weimer Cumhuriyeti’nin sonunu getiren ve Hitler dönemine giden yolu açan, radikal sağın neden olduğu siyasal komploları gözler önüne seriyor. 1920’lerin başında yazılan “Örümcek Ağı”, Nazizmin yandaşlarının ve eylemcilerinin karakter tahlillerine değinirken aynı zamanda Hitler tehlikesinin de ipuçlarını veriyor. Tabutluklar, Sansaryan Han ve ki Emniyet Müdürü/ Rıfat N. Bali/ Libra Kitap/ 308 s. ‘Balat Fırınları’, ‘Tabutluklar’, ‘Sansaryan Han’. 1940’lı yıllara damgasını vurmuş bu üç deyim İkinci Dünya Savaşı yıllarında İstanbullu Yahudilerin, Turancılıkla suçlanan milliyetçilerin ve komünistlikle suçlanan solcuların korkulu rüyasıydı. Balat Fırınları, İstanbullu Yahudilerin ortak hafızasında “Naziler Türkiye’yi işgal ederse bizleri yakmak için Balat’ta fırınlar hazırlanmıştı” söylencesiyle yer etti. Tabutluklar ve Sansaryan Han ise gerek 1944 Türkçülük Turancılık Davası’nda gözaltına alınan milliyetçi gençlerin, gerekse komünist faaliyetlerde bulunmakla suçlanan solcuların unutmaları mümkün olmayan işkence mekânları olarak hafızalarında yer etti. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürleri Nihat Haluk Pepeyi ve halefi Ahmet Demir ise bu ortak hafızada yer alan aktörler. Bu araştırma selefhalef olan bu iki Emniyet Müdürünün mesleki hayatlarını okuyucuya sunuyor. Kitap, Rıfat N. Bali’nin titiz araştırması sonucu ortaya çıkmış. Gölge Hırsızı/ Marc Levy/ Çeviri: Ayça Sezen/ Can Yayınları/ 212 s. Marc Levy son romanı “Gölge Hırsızı” ile okuyucularının karşısında. “Gölge Hırsızı”, insanların ardında bırakamadıkları anları, anıları ve aşkları anlatıyor. Romanda babası tarfından terk edilmiş, çocukluğu boyunca annesiyle birlikte sıradan bir kasabada yaşayan ve özel bir yeteneği olan kahramanın yaşamını ele alınıyor. Peşine sürekli gölgeler takılıyor ve ona bir şeyler fısıldıyor. Kahramanımız yıllar sonra yeni bir hayata başlama kararı alır ve bahçesindeki kestane ağaçlarının altına oturduğu okulu ve annesiyle babasının birbirini sevdikleri zamanlar artık çok geride kalır. Fakat sürekli ona fısıldayıp duran gölgelerden bir türlü kurtulamaz. Bir gün bir kıyı kasabasına yolu düşer ve hüzün dolu geçmişinin, peşine düşen gölgelerin sırrını çözmeye başlar. Yıllar önce geldiği bu kasabada ilk aşkının izini bulur ve onun peşine düşer. Sokağın Zulası/ Ahmet Ümit/ Everest Yay./ 88 s. “Sen yoktun,/ Yokluğunla kalkardı ada vapurları,/ Gölgelerimiz gezinirdi ağaçlıklı yollarda,/ Kayalıklarda seslerimiz çınlardı,/ Deniz seni sorardı bana./ Sen yoktun,/ Tüm dünyayı değiştirebilirdim,/ Oysa aynalarda eskiyor yüzüm./ Ne yana baksam karşımda bir anı,/ Meğer İstanbul ne çok benziyormuş sana.” Ahmet Ümit edebiyat yaşantısına şiirle başlamış olsa da yolculuğu onu romana götürmüş. Okuyucular da Ahmet Ümit’i kaleme aldı bu polisiye romanlarıyla sevmiş. Alışılmışın aksine Ahmet Ümit bu kez şiirleriyle çıkıyor okuyucularının karşısına. Yazarın, 1989 ve 2011 yılları arasında kaleme aldığı bu şiirler “Sokağın Zulası” adı altında okuyuculara sunuluyor. Geleceğe Perde Açan Gelenek: Geçmişten Günümüze stanbul Tiyatroları IIIIII/ Kerem Karaboğa, Yavuz Pekman, F. Özsoysal, M. Balay/ Yapı Kredi Yayınları/ 188 s., 386 s., 340 s. “Geleceğe Perde Açan Gelenek: Geçmişten Günümüze İstanbul Tiytaroları”, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetmeliği’nin İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü işbirliği ile hayata geçirilmiş bir çalışma. Üç ciltlik bu yapıt ile bugün mevcut olmayanlarla birlikte, geçmişten günümüze İstanbul’un tüm tiyatro yapılarını belgeleyerek geleceğe taşımak amaçlanıyor. Bu yapıların yerleri, fiziksel ve yapısal özellikleri, ev sahipliği yaptığı tiyatro toplulukları ve dolayısıyla Türk tiyatro tarihi içindeki yeri ortaya konuluyor. Yazarlar aynı zamanda, dünden bugüne pek çok önemli tiyatro topluluğunu, sanatçıyı yetiştirmiş olan tiyatro mekânlarını belgeliyor ve aynı zamanda bu alanda köklü bir bilinç oluşturmayı da hedefliyor. Bitmeyen Yolculuk – Oğuzhan Müftüoğlu Kitabı/ Söyleşi: Adnan Bostancıoğlu/ Ayrıntı Yay./ 336 s. Oğuzhan Müftüoğlu 1944 yılında Anamur’da doğdu. 60’lı yıllarda Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisiyken DevGenç hareketine katıldı. Kızıldere öncesinde Mahir Çayan ve arkadaşlarıyla birlikte THKPC saflarında mücadele etti. DevGenç ve THKPC davalarından yargılandı, ceza aldı. 1974 affıyla birlikte tahliye edildi. 70’li yıllarda önce Devrimci Gençlik, ardından Devrimci Yol hareketinin kurulmasında öncelikli rol oynadı. 12 Eylül’den sonra açılan Devrimci Yol ana davasında 1 numaralı sanık olarak yargılandı. “Bitmeyen Yolculuk”, Müftüoğlu’nun bu hareketli yaşamına, perde arkasında kalan birçok ayrıntıya ışık tutuyor. Adnan Bostancıoğlu ile yapılan söyleşiden oluşan kitap, soru cevaplarla Müftüoğlu’nun adeta bir biyografisini çıkartıyor. 24 ŞUBAT 2011 SAYFA 29 SAYI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle