29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ş E mel Musa Tunus doğumlu. Tunus Üniversitesinde bilim, edebiyat ve sanat okudu. Şiirleri: Fransızca, İngilizce ve İtalyancaya çevrildi. Kitapları: Dişi Su, Yakuttan Keklikler, Beni İkici Defa Kadın Yapar ve Akan Yıldızlar Gibi. BEDENİMİN KANAT SESLERİ Gece Uzaklaşan soğuğun sesini duyacağım Yağmurun kokusuyla buhar yükselecek Bedenimin şimşeği yalvarması için. iir Atlası CEVAT ÇAPAN Emel MUSA/ Şiirler/ Çeviren: Metin FINDIKÇI ‘Hangi duvar bu resmi taşıyacak?’ Pişmanlığı temizler. Sözü verilmiş hırsların ağırlığında Kuru meyveler gibi kırılıp ufalmaz bedenin hüznü Geçen ömrün Kör umutlarında, Biten hayatın başına çömelmiş iki kişi oturur Onlar hayatı öldürür ve biten hayatın kırıklarını getirir. Sen değişmeyen sözcükleri açarsın: Falancayı filancaya hikâye anlatır gibi Bütün hikâyeler sana benzeyerek Ömrün heba olur Anlatılanların anlatıcısı sensin ve dip notun kahramanı. Kendinle baş başa kalmak için uzak bir noktaya bir anda mı kondun? Evlerdeki vahşet konuşmalarda mı döküldün? Kaçış intiharındır yok olduğun yerde, Bir şeyin olmadığı ve Her şeyin bir faciayı giyindiği yerde. Etrafında esen yel esin yaratır bakışlarını büyüleyerek Ve harflerin ilkini getirir Sana benzer içindeki kişiler Suyun suyla çözüldüğünde Ateş ateşle Hava havayla Geleceği konuşarak suyun yüzeyinde Gök ve mavinin arasında tökezleyerek kaçan beyazı tutar. Gece Bir duvar seçer oluşan rivayeti okuyarak Hatalardan ders almayana eşlik ederek. IŞIKSIZ FOTOĞRAF Ondaki hüznün şimşeği çakınca Kötülük benim fotoğrafımı parçaladı. Fotoğrafta, Gülüşüm duruyordu uzun bir zaman Bir köşesinde öylece birikmiş. Fotoğraflar tutuldu bana Ben aynanın arkasında yıkanırken. Fotoğrafta, O saatler etrafımı sarmış, ben bir dağ olmuşum. Fotoğrafta, Ellerini tuttuğum zaman Bende açılmış. Beni anlık yakalayan fotoğrafa Baktıktan sonra yırtarım. DUVARI TAŞIMAYAN RESİM Rengim su Yüzüm tuhaf bir saatin basit yüzü Şiir nesnelerim ve giyindiğim giysilerim İki kolla kucaklanan: Yalnızlığı toplayan ve Bakıra son deseni veren Esrarlı iki kırmızı meme Geyiklerin etrafında gezinen yeşil yıldız İki elin taşıdığı testi Suyla Rengim Gezgin iki bacak Aşkın sözleştikleriyle daralmış Şiirlerimin saçlarını gündoğumu tarıyor Hangi duvar bu resmi taşıyacak? ELLERİMİN NEHRİ Çocukluğum beni çağırır izlerimi silen Tozumu savurur Suskunluğun geri kalanını toplar Dönen sözlerimle Çocukluğum beni çağırır Mendilin yangınına tutunan Başı kayıp, geri Dönen büyüleyici gerçek saatler yastığım olur Susuz toprağım beni çağırır Bana getirilen Ellerimin nehrinde akan Sudan içirirler Kokumdan sürerler Buharlaşmadan önce Özgürlük beni çağırır Örgülü siyah saçlarıyla Çocukluğumun beyazlığı ışıldar Fitillerin bedenini kesmeden Beni çağırır Beni çağırır Ona varmadan önce zevkim olur. BENLİĞİME DÜŞTÜN Bütün havadaki Boşluk Ölür Başka bir çamurun içinde düştüğünde Komşusunun benliğinde durur Kırmızı öykülerle süslenmiş Beyazın emildiği şehvet gibi Uyuyanın yakutunda olgunlaşır Suyun derinliği. Benliği tövbe eder Kendi nefsine dönüşmeden Yüzünde açılan iki kandile dolar yayılan suya. Kendi nefsi nefsinde mi, sevinme Sevdalandı bir defa, başka bir nefse düştü kanı. Başkasının kanına kim düştü Kim gibi uzaklaştı Gecenin izlerinde mi bakışları? Birbirine giren ağaçların köklerini kim anar Güneşin yakınından yıldızları koparır gibi Meleğin mührüyle o kökler taht olunca? Zamanın düştüğü yeri denedim, azalır Sandım unutkanlığın bahçesi Yıkarken ayrı tuttuğum Nefsim uzayan havanın atmosferiyle gitti Açıldı İçinde gördüm, Hasta olan çocuğu eksiltmeden Yaratılan kahramanı adlandırmak için kanatırım. Ey uzaklaşan nefis Evim sensin ve Yatağım Şeffaf giysileri uykumun Düzlük içinde uyur İki yarışanın adımlarında bütün çıplak 24 (1 parmaklarımı içinde sayarım. Senin gibi kadın Benim gibi erkeğin arzusunda durur. Geniş bir yerde karşılarız seni Misk amberde durur Eski bir buhurla tütsülenmiş dumanı. Onunla önem kazandığın yerde Tekilliğim çoğalır küçük sabahlarla. Deliliğimi duyumsuyorum seni aydınlatmayan. Kayganlığım heykelinde Kıyıya döner Sönen mum damlalarıyla, Benden daha çok erimiş havanın ışıltısı yalnız kalan mumda. İki düşen arasında yarım kuşkun Havayı eksiltir. Aşkı içen kalpler Zamanı başlatır Değirmene su taşımakla harcanır korku Yün yumağında Fotoğraftan daha çok nabzı atar daralarak. Kim nefsini başka nefisle çiftleştirir Olduğu yerde birçok şeyi kendisinden feda ederek Kim seninle yer değiştirir Bu genişlikte bir başkamı batırırım şimdi böldüğüm Nefsin vaadinde Aydınlık şehrin süresi Özenli mevsimleri ve Lezzeti adaçayı salkımlarına benzer Dişiliğimin sevincine düşen Ölü Kendime dönerim Gecenin inancına yayılmış anlama sığınırım Örgülü saçlarım bu sürece benzer. Sonra maskelerim açılıp saçılır Bütün yıldızlara ulaşırım Beni derin bir kuyu olarak kaz Derinliğinde zümrütten gözler gibi görünmeyeyim. MELEKLERİN BEYAZA ÖVGÜSÜ Bana bir söz söyledi Soylu bir at Güvercin nehrinden kanatlanarak uçtu Melekler süslü pamuk içinde. Bana bir söz söyledi Parmağımdaki yüzüğün taşı ufaldı Seçkin insanları topladı benim için Mecazdan, rumuzdan ve hükümden Ve bağışlanan su etrafımı sardı Yeşilliğime yayıldı Yaylarıma batarak Kuru kabukların bedenine saplandı mızrak. Bana bir söz söyledi Acizliğimi arttırdı İki aram arasında fasıl oldu Mühendisin büyülü makamıyla Kadınları anar gibi mutluluğu açarak. Bana bir söz söyledi Azıcık hüzünlü Soluğum tutuldu Kutsal bir günün içinde söylenen söz gibi Çıplak uyumayan bir söz Ben Uyumadan.? KASIM 2011 ? SAYFA 23 roman ozan, g Amerik zınsal k sal ned kan oz panya’ birinci Fotoğr Benede toğrafl masıyl anma p si’nde leraras ölüm y bu seçk Gece Evimi ve odamı kuşatan soğuk beni çağıracak Bu kuşatılmış mekân içimdeki Bütün sıcaklara engel olacak. Akşam yemeği mum ışığı altında güllerin kokusu içinde, Rivayet işte “On bir dakika” sardalyelerin güzel bedeni Çiseleyen yağmurla konuşur gibi okşarım dokunduğum pencerenin camını Tabağın kuş desenlerinden çıkan ışıltıdan çıkmış kadınım Küpelerim ve yasemin kokulu parfümümle Şafağa benzeyen dişiliğimin sesi açılır Gerektiği gibi uyur sabahın yüzüne. Gece Soluksuz gireceğim Bin Hazzam’a Mezarında gereksinim duyduğu Güvercinler pervasız Uzunca kahkahalarla çıkar görünmeyen kadın memeleri Kabilesinde yalanlanır dört hayalden araba içinde. Gece Bedenimin kanatları seslenir Yüceliğe yetinmeden soluksuz kalır Gecenin korkusu dolar bardaklara Önümde sol yanı bir çan gibi vurur sevgilimin Şarap içerim özgürlüğün anlatıldığı sabaha kadar. Gece Ölü soyumu anar onca kefenle sarılı İki düğümün utandırdığı günahlarla Ayrılığı ve korkuyu üreten inançtır oysa Baden tatlısını üretir gibi soyumu güzelleştirir tamamen Öfkene nasıl direneceğimi bilirim Gecenin buharıyla merdivenleri çıkarım ve Sen hayatın eteklerini çekersin yağmurdan ıslanmadan Mezarlık bekçisinden izin almak gerekir Ölümün dışında ayakta dikilmek için. Dar mezarı çökerken, melek Uçamadan kanatlarından bir tüy isterim Gökten oluşan kafesin çatısından Çöle iz sürmeyi denersin: Ne kadının çiğnediğiyle maceraperest olursun Ne tattığınla anlamı yutarsın Ateşle kusulan su ilan edilir soyun mutlu toplumunda Aşk adını taşıyan hiçbir şeyi düşlemeyi kabullenmez Erkekle etrafını özgürleştirir Toprağımızda uyuyan hüzün ve yası hısım akraba uyandırır. Yarı insan yarı yılan olanı Ne mecazla tabirleri onaylar Ne de zamanın uzun sevinci Esirge Öylesi yolun k dondu isteksi esirgem ne de esirgem dinginl ayırma yalnızc gözkap yargıla dudak ölürsün Kalp K Çünkü çünkü s çünkü f çünkü g çünkü ve kend çünkü t çünkü g çünkü g küçücü kalp ka çünkü çünkü çünkü s ve ölme sana ba sana ba çünkü ama en çünkü a ve üşüy sana m sana m bu yara seni ara ve hatt gece g ve olma CUMHURİYET KİTAP SAYI 1136 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle