29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

D Ş eğinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN Melek Özlem Sezer’in şiirinde sevi ilişkisi iir sözcüklerle yazılır ama, ozanın düşlem gücü sözcüklere yeni anlam yükleri, imge yoğunluğu kazandırmasını bilir. Dil değişirken insan ilişkileri bir başka ivme kazanır. O ilişkilerdeki belirsiz bir ayrıntı şiirin gücünü oluşturur. Alışılmış dilin kolaylığına sığınan bir şiir yeni imgeler oluşturamaz. Alışılmış bir şiirin izini sürenler yeni imgeleri yadırgar. Dolayısıyla gelişen şiirin benimsenmesi kolay olmaz. biz ki, çoktan uyandırdığımız bir düşün ürünüyüz.” Söylencelerdeki seviler güncel sevi ilişkilerini anlamamızı kolaylaştırmaz. Düşlem gücümüzü aşan bir etkisi vardır o sevilerin. Oysa ki Melek Özlem Sezer: “Ağır aksak geziniyor aşk içimde” diyor. Belki de bir şarkının içinden geçen kuşlar gibi, silinip giden sevilerin izi bile kalmıyor. Melek Özlem Sezer: “İki kırlangıç geçti şimdi nihavent bir şarkının içinden” diyor. O, kırlangıçların ardından üzgün bakışlarını bırakıyor gökyüzüne. “Söğüt”, Osmanlı Devleti’nin kurulduğu yer değil, gizemli bir ülkedir artık. Belki sevi kırgınlığından yorgun düşüp insanın kendini avutmak istediği bir ülke. “Söğüt Sefası Meyhanesi” sevi kırgınlığından yorgun düşüp insanın kendini avutmak istediği bir yer (SÖĞÜT SEFASI MEYHANESİ, Melek Özlem Sezer, Kanguru Yayınları, 2011). O ülkeye Leyla ile Hikmet’in ilişkisinden bakıyor Melek Özlem Sezer. Dokunmanın derinlerindeki duyarlığı özleyerek. Unutulmuş bir duyarlığı alışmadığımız bir kolaylıkla söylüyor: “dağlarda gümüşlü akşamlar vardı dokununca kokusu sabaha kadar kalırdı koynunun usulunda.” Nasılsa yaşamanın bir yerine tutunmuşuz. Değişik bir sevi ilişkisi kişiliğimizin oluşmasına yarayacaktır. Leyla Söğüt sefaretinde kâtipti (SÖĞÜT SEFARETİ, Özlem Sezer, şiir, Kanguru Yayınları, 2007). Peki Hikmet kim? “ama siz kalabalık yaşamların insanıydınız hikmet.” Sevi ilişkisinde susmanın erdemidir gizliliği anlamlı kılan: “söylememenin erdemi nasıl saklı kaldı aralarında.” Ama kalabalıkların insanı Hikmet, aldırmazlık içinde, bir sevi ilişkisini dile düşürebilir. O zaman Söğüt Sefareti Kâtibi Leyla şöyle düşünecektir: “hikmet be, a benim salağım, şapşalım yapma bunu bana 2011 bir başka ozan: “Benim duyduğum bir ‘iç ses’ vardı; şiirin bütün olanaklarını, etkileyici gücünü kullanan bir iç ses. Kimseler duymuyor, ben duyuyordum.” “İmgeyi doğru anlamanın ve doğru kullanmanın yetkin bir örneği. Sade gibi duran derin dizeler. İster parça parça oku bu dizeleri, istersen bütün içindeki yerine bakarak bir daha oku. Ruhun damağındaki şiir lezzeti. Bana öyle gelmiştir” (SİNCAN İSTASYONU, Kimi Günler, Lezzetli Bir Şiir Kitabı, 29 Nisan 2011, Haziran 2011). Kendine aldırmayan, sevi ilişkisinin gücüne inanan bir ozanın yavaşça söylenmiş, derin şiirleri bunlar... SEVİYİ KADINLAR ÖĞRETİR Melek Özlem Sezer şiiri bilen, aldırmaz görünen bir umursamazlık içinde, şöyle bir değinmekle yetiniyor sevi ilişkisine. O değinmenin altında yaralı bir şiir yaşıyor. Abaz kızı Melek Özlem, Zeliha’dan yana mıdır, Leyla’dan yana mı? O kadınlardan yola çıkarken seviyle gelen gücün nasıl bir kişilik oluşturduğunu anımsatıyor. Ezilen kadının değil, kişiliğini geliştiren kadının sevi ilişkisini anlatıyor o! Sevi ilişkisinin gücünü Zeliha’nın başkaldırısında arıyor: “Elbet biliyordum kocamın adının nereye yazıldığını Lakin seni görünce avcumdaki çizgiler değişti Zeliha diyorlar bana, yedi soyunun laneti Kocan, sarayın, başında tacın neyine yetmedi?” Leyla da seviye adamıştır kendini. Belli ki Zeliha gibi acımasız değildir o! “Sevmiştim bir kez, seni tenimden sökemem” demesini bilen bir kadın. Bir insana bağlanınca uyurgezer gibi sürüklenen bir kadın: “sana daha bir şey demem hikmet hem nasıl anlatsam, acemi bir yapraktım rüzgâr beni diğer yapraklara çarptı, utandım.” Yabanıl bir insan ormanında yaşadığını bilen, sevi gücüyle kendini koruyacağına inanan bir kadın: (benim de ağzıma ağızları yanaşır bazı ama öpemem, dişimde hikmet’in tadı.) Abaz kızı Melek Özlem, Leyla’dan yana mıdır? “gençliğimin titrek aşklarına özlem duymadım hiç” diyor. “gurura kasteden bir şey şu benim aşk dediğim” diyor. “öyle ya, selam verilmeyecek adama gönül verdim” diyor. Melek Özlem Sezer, söylence insanlarının gözüyle bakıyor sevi ilişkilerine. Kendiyle konuşur gibi yavaşça söylüyor şiirini. Ama görmeyi öğretiyor bize. İnsanın kendini sevi ilişkisinde sınaması öyle zor ki! Kendinin uzağına çekilen insanın içindeki közü bir bakış bile ateşlemeye yeter. Melek Özlem Sezer’in şiirleri o bakışı yorumlamaya yarayan bir gizilgüç kazanıyor. Kendimizi sevide sınamamız gerektiğini öğreten şiirler bunlar... ? NOT: Ozan kadınlarımız çağdaş şiirimizin gücünü oluşturuyor. Nüzhet Erman Şiir Ödülü 2011 yılında bir ozan kadına, Melek Özlem Sezer’e verildi. Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: ğüt Sefası Meyhanesi”, üçlemesindeki sevi ilişkilerini, kadın kişiliklerine yoğunlaşarak anlatır. “KızılaySincan” yolculuğunda kendini “Yusuf ile Zeliha”nın büyüsüne kaptıran Abdülkadir Budak, Melek Özlem Sezer’in şiirindeki iç sesi duyan Şiirin en eski, ama eskimeyen konusu sevi ilişkileridir. Belki de dünya var oldukça bu ilişkilerin şiiri etkinliğini sürdürecektir. Ama şiirde alışılagelmiş sevi sözlerini yinelemek bu duyarlığı yeniden yaşamamızı kolaylaştırmaz. Yinelenen sevi sözleri insanı usandırır. Söylencelere karışan sevi öyküleri vardır: “Leyla ile Mecnun”, “Yusuf ile Zeliha” bunlara örnek gösterilebilir. Yusuf’un güzelliği dillere destandır. Yeryüzündeki 100 dirhem güzelliğin 99 dirhemi ona yakıştırılmış. Kör kuyulara atılmaktan, köle olarak satılmaktan, Zeliha’nın kara sürmesiyle içeri düşmekten kurtulduktan sonra; yönetimin başına geçen, gücünü sınayan bir güzelliktir bu! (Yusuf ile Zeliha, Melek Özlem Sezer, Kanguru Yayınları, 2011). Ama kusursuz güzellikte bile bıktırıcı bir anlamsızlık vardır. Eskilerin “mühmel güzellik” dediği o aldırmazlık, yerine göre daha etkili olabilir. “Bu Leyla’nın nesini beğendin?” diye sormuşlar Mecnun’a. “Siz ona bir de benim gözüle bakın” demekle yetinmiş. Nice gönül güzelliğinden insanın yüzüne yansıyan öyle incelikler vardır ki, zamanla onlar eskimez. Yusuf ile Zeliha’daki sevi ilişkisine her ozan kendine özgü bir yorumla bakar. Melek Özlem Sezer, “Çünkü beni sevdikçe sen kendini tanıdın” diyen Edip Cansever’i haklı çıkarmak ister gibi, Zeliha’nın yazgısını şöyle özetliyor: “Ve elbet aşkın, insanın kendini keşfinin en bereketli yolu olduğu düşüncesini de saklı tutuyor.” SÖYLENCELERDEN GÜNÜMÜZE DOĞRU Melek Özlem Sezer’in şiirine “Yusuf ile Zeliha” söylencesinin yorumundan bakarak; “Söğüt” dediği sanal ülkede sevi yorgunluğunu nasıl yendiğini anlamaya çalışmalı. Sevi belki de bir düş ürünüdür. Yaşarken anlamlı olabilir. Bu düşten uyanınca geride bir şey kalmayacak mı? Melek Özlem Sezer diyor ki: “çünkü her aşk sevgiliye anlatılırken gömleğinden bir düğme düşürür, bundandır üşüdüğümüz SAYFA 22 ? 24 KASIM bir başka ağızdan söylendiğinde eksilir, yoksullaşır benim sevgim, benim emeğim...” YAVAŞÇA SÖYLENMİŞ DERİN SÖZLER Melek Özlem Sezer’in şiirinde kolayca söylenmiş izlenimi veren alışmadığmız imgeler var: “Azaltılmış gece, akşamı tırpandan sıyırmak, akşam güneşinin mayalanması, gümüşlü akşamlar, gök güzeli yer, kemiği ıssız kuşlar, bungun bir güneş...” Sevi ilişkisi emek ister, korunmak ister. Ama kalabalık akşamların Hikmet’i aldırmazlık içinde, Leyla, “sevginin mezhebinde” yaşamanın özlemi içindedir. “ben lacivert göğün solgun çatıları serinlettiği gecelerde hikmet’e duyduğum sevginin mezhebiyle yetinirdim sevda ki, nefsime attığı her çentikle vurgun yediğim sonraları ne soyunmak, ne örtünmek için ilişmedim.” Sevi ilişkisi, çelişkiler içinde gelişir. Onu düz bir akış halinde görmek insanı yanıltır. Şaşırtıcı bir gelişmesi vardır sevi ilişkisinin. Kimi zaman heyheylenir insan, kimi zaman yorulur. Melek Özlem Sezer o yorgun insana sevecen bir gülümsemeyle bakıyor: “kökler karıştıkça birbirine, çiçek bilmediği bir dilde açar hikmet bana gelince niyeyse güzün bitkinliğiyle bakar.” Söylencelerden gelen sevi ile güncel sevilerin tekdüzeliği kişiliklerimizin gelişmesine mi, yozlaşmasına mı yol açıyor? Güzelliğiyle nice insanı büyüleyen Zeliha neden Yusuf’a yenik düştü? “dilini bir kere düğümleme de söyle bedenime koca mülkü diyen sen misin?” Oysa Zeliha evliliğinde bile kendini özgür sayan bir kadındı: “işte çarşafta solan ilk kana kadardır benim bir kocadaki hükmüm.” Seviyi Leyla’dan mı öğrenmek gerekir Zeliha’dan mı? Melek Özlem Sezer için Leyla, seviyi keşfetmeye yarayan bir simgedir. İnsanın kendini eğittiği, başkaldırısını yatıştırdığı bir simge. Kadının kendini sevi kırgınlığında aradığı, bir başka damarda akmaya başladığı, kendini ayıklayıp değiştirdiği, yitirdiklerini yeniden kazanmak istediği bir simge. Abaz kızı Melek Özlem Sezer dilin eril olduğu söylemine karşıdır. “Yusuf ile Zeliha”, “Söğüt Sefareti”, “Sö Mustafa Şerif Onaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1136
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle