Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
bu ince ğın a halini Paelirlebaşa at, omanOkur?”i i olan ğişti” ikinci en enklelatımıci hağımız ve bir çek saedebian rorının ortaya Bundlı böbiraz n sanatı rasınlma, roa oluşromanı deyişu taran kurrhan da anlaBatı an gen yerel ekilde ? olan edebiyatın etkisini vurgulamak isteyen yazar, bu romanın kahramanı Kemal ile ilişkili olarak kendisine “Orhan Bey, Siz Kemal misiniz?” sorusunun sıkça sorulmasından yakınır. Pamuk, yazar ile kahramanı karıştırmaya örnek olarak eski bir arkadaşının şu tavrını aktarır: Romanın bir kurgu olduğunu da iyi bilen bu arkadaşıyla hikâyenin geçtiği Nişantaşı sokaklarında dolaşırken, arkadaşı Teşvikiye Camii’nin karşısındaki bir binanın önünde durur. Onunla birlikte Orhan Pamuk da durur ve “soran gözlerle” arkadaşına bakar: Arkadaşı, “eve gidiyorsun sanmıştım” der. Yazarın yanıtı, “eve gidiyorum; ama burada oturmuyorum ki...” şeklindedir. Arkadaşı, “kendi yanlışına gülümseyerek”, açıklamasını sürdürür: “Romanından, kahramanın Kemal’in annesiyle burada oturduğunu çıkardım... Okurken farkında olmadan senin de annenle buraya taşınmış olduğunu düşünmüşüm herhalde...” İki arkadaş, “kurmaca ile gerçeği birbirine karıştırmalarına olgunlukla gülümser.” Orhan Pamuk aynı bölümün devamında “teyzesi yaşında” bir kadının, “Orhan Bey, sizi tanıyorum” dediğini aktarır. Yazarın açıklaması uyarınca, söz konusu yaşlı kadının böyle düşünmesinin ve söylemesinin nedeni şudur: Her yazar, duyumsal yaşantılarını ve düşünsel deneyimlerini “farklı” anlatır; “bu farklılık, romancının bütün kahramanlarına dağılır.” “Saf ve Düşünceli Romancı” dilsel malzemeyi anlatılaştırmanın, bir başka deyişle, sanatsallaştırmanın kaçınılmaz yolu ve yöntemi olan kurgu(lama) hakkında bol miktarda belirleme ve örnek içermektedir; ancak bu yazı kapsamında yukarıdaki açıklamalar ile yetinmek istiyorum. örüneurmak atı dilanmaetimr sonamını kurmesi geyle llık” ncak ca’yı sıktioacasalavram l beğenle de anmanın kurkavraar ile urmasi, hem nlerle, urada ünler at bilmalıbütübir andır. üzeve bu Kemal arafınıl? 1136 DilselYazınsal Kurgu ve Çok Anlamlılık Yazınsal bir metni, düz bir metinden ayıran temel özellik, yazınsal metnin, dilselyazınsal kurgu ürünü olmasıdır. Yazınsal metnin çokanlamlılığının belirleyici kaynağı, dilseyazınsal kurgudur. Bu yazınkuramsal ilke, “Saf Düşünceli Romancı”nın da başlıca konularından biridir. Orhan Pamuk’a göre, romanı diğer yazınsal türlerden ayıran özellik, romanın içinde taşıdığı gizli merkezdir. Okuyucu, romanın yüzey yapısında, tekil sözcüklerde görülmeyen bu gizli merkezi arar. Gizli merkez, “romanın yüzeyindeki şeylerin anlamının başka olabileceğini” duyumsatır. Yazarın dünyaya ve insana bakışını “ayna” metaforuyla (eğretilemesiyle) anlatan Pamuk’un söyleyişiyle, okur, yazarın aynasını “mükemmel” ayna sayma eğilimindedir; ancak mükemmel ayna yoktur: “Yalnızca beklentilerimize mükemmel karşılık veren aynalar vardır” ve “her okur, zevkine göre bir ayna seçer.” Okuyucunun zevkine göre seçtiği ayna, onun metni okuma ve alımla tarzıdır; metinden çıkardığı anlamdır, aldığı estetik tattır. Orhan Pamuk’un “roman okumak, dünyayı roman kişilerinin gözünden, aklından, ruhundan bakmaktır” sözleri de, dilsel malzemenin estetikleştirilmesiyle ortaya çıkan yazınsal kurgunun içinde barındırdığı çokanlamlılık gizil gücünü anlatmaktadır. Metnin içerdiği anlam çoğulluğunu, her okur kendince öznel bir yaklaşımla açımlar. Yazınsal yapıt, çokanlamlılık potansiyeli taşımasa, öznel alımlama ve anlamlandırma tarzları söz konusu olamaz. “Saf ve Düşünceli Romancı”nın özellikle “Merkez” adlı bölümü, çokanlamlılığı belirginleştirmeye elverişlidir. Or han Pamuk’un burada belirttiğine göre, yazar, ilk önce romanın merkezini “sezgi, düşünce ve bilgi” ile kurar. Merkez, romanın temel izleğidir, “asıl konudur”; roman okumak, bu “asıl merkezin, asıl konunun ne olduğunu araştırmaktır.” Doğaldır ki her okuyucu yan izleklerden/motiflerden tat alırken, “yeri belirsiz” olan asıl merkezi, temel izleği başka türlü arayacak ve başka türlü anlamlandıracaktır; çünkü yeri belirsiz olan asıl merkezi aramaya yönelik her okuma, öznel bir yeniden anlamlandırma etkinliğidir. Bir başka anlatımla, yazarın hayal gücünün ve dilselestetik kurgusunun ürünü olan yazınsal metin, okuyucunun hayal gücü ve kurgusu tarafından yeniden anlamlandırılır. Yazarın tanımlamasıyla, yazınsal yapıtın, okuyucuya “öğrettiği, hissettirdiği, ima ettiği, yaşattığı şey” olan merkez, “yazarının niyet ettiği şey kadar”, okurun veya alımlayıcının “metinden aldığı zevklere bağlıdır.” Bu belirlemede geçen hissettirme, ima etme, yaşatma gibi anlatımlar, tümüyle okuyucunun öznel ruh hali, hayal gücü ve alımlama yeterliliğiyle ilgilidir ve yazınsal yapıtın yeniden anlamlandırılmasında farklılıklara yol açan başlıca etmendir. Yazınsal yapıtı “doğru” algılama, Pamuk’un sözünü ettiği “yazarın niyeti” ile okuyucunun eğiliminin veya ereğinin örtüşmesiyle olanaklı olabilir. “Saf ve Düşünceli Romancı”, Schiller’in aynı adlı yazısının, Orhan Pamuk tarafından derin ve içten bir kavrayışla nasıl muhteşem bir tarzda yazınsal üretime dönüştürüldüğünün bir kanıtıdır. Bunun ötesinde, zengin içeriğinden ötürü, bir okur, özellikle de bir edebiyat bilimci için bulunmaz bir hazinedir. Bu kitap, Orhan Pamuk’un yazar olarak dünya ölçeğinde ulaştığı yazınsal başarısının rastlantı olmadığını, romancılığını büyük emekle ve sağlam felsefi temeller üzerine kurduğunu da ortaya koymaktadır. ? (*) Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Orhan Pamuk: “Saf ve Düşünceli Romancı”; İletişim Yayınları, 1. baskı, 2011 İstanbul 2 Friedrich Schiller: “Die naive und sentimentalische Dichtung Saf ve Duygulu Edebiyat”; içinde: Friedrich Schiller: “Saemtliche Werke Bütün Yapıtlar”; cilt 5, Carl Hansen Verlag München 1959, s. 694 780. Orhan Pamuk, Schiller’in irdelemesinin başlığındaki “sendimentalisch” (duygulu, içli, duygusal) sözcüğünü “düşünceli” olarak Türkçeleştirmeyi ve kullanmayı yeğlemiştir. 3 Orhan Pamuk, Schiller’in anılan yapıtını “otuz yıl önce” okuduğunu söylediği için, hem Schiller estetiği kapsamında söz konusu yapıtı ayrıntılı irdeleyen bir edebiyat bilimci olarak, hem de Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü olarak, Almanca aslından ne zaman Türkçeye çevrildiğini ve yayımlandığını araştırdım. “Saf ve Duygulu Edebiyat”ın, Bakanlık kayıtlarında Türkçe çevirisi ve yayımı hakkında her hangi bilginin yer almadığı sonucuna ulaştım. 4 Schiller, söz konusu yapıtını 1795’de kaleme almıştır. O zamanlarda Almancada “Dichtung” kavramı, şiiri ve diğer bütün yazınsal türleri kapsayan “edebiyat” için kullanılırdı. Dolayısıyla, bu kavramı Türkçede edebiyat, “Dichter” kavramını da şair/yazar/yazıncı olarak karşılamak yanlış olmaz. Orhan Pamuk da söz konusu kavramı böyle kavradığını yazar. 24 KASIM 2011 ? SAYFA 19 1 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1136